İzmir’in Karaburun ilçesine bağlı İnecik köyündeki taş ev, büyük şehirden kaçmak istendiğinde sığınılabilecek küçük metrekareli büyük bir keyif noktası. Sade ve otantik dekorasyonu ile bulunduğu yerin ruhuyla da örtüşüyor.
Büyük şehirde yaşarken çoğumuzda her zaman bir kırsala, bir taşraya, bir
sayfiyeye, hatta bir köye gitme hayali vardır. Bazılarımızda bu sadece bir
özlem ve bir hayal olarak kalırken, bazılarımız bunu gerçekleştirip keyfini
sürebilmekte. Bugün toplam 30-35 hanenin bulunduğu İnecik Köyü’nde ağırlıklı olarak yaşlılar yaşasa da yurt dışında yaşayan ama yazları buraya dönen aileler de var.
Ziyaret ettiğimiz evin sahipleri de onlardan biri ve ev, New York’ta yaşayan
bir çifte ait.
Onlar burayı avluyu paylaştıkları, Londra’da yaşayan komşularıyla beraber 2002 yılında satın almışlar. Bugün, yanda komşulara ait kulübeden eve dönüştürülmüş iki katlı bir ev, ortada 15-20 kişinin ağırlanabildiği ortak bir avlu ve sayfalarımıza yansıyan, tül perdeden içeri girdiğimiz bir köy evi var.
Bu ev yaklaşık 50 m2 kullanım alanına sahip. İçeri girer girmez evin orijinal havasını soluyoruz. Yüksek tavan ve pencereler hemen dikkat çekiyor. Belli ki iki katlı evin ara zemini tamamen yok edilip bugünkü asma kat yapılmış.
Evin alt altında açık mutfaklı salon ve banyo; asma katta ise yine açık plan bir oda yer alıyor. Zeminlere rabıta döşenmiş. Ancak, salona girişte, orta avludaki dere taşlarının devam ettiği de görülüyor.
Ev sahipleri evi satın aldıklarında köklü bir tadilata girişmiş. Orijinal taş duvarlar muhafaza edilerek, doğramalar elden geçirilmiş. Üst kata çıkan demir merdivenlerle tırabzanlar eve özel olarak tasarlanmış.
Mutfağın açık plan olması da pratik bir seçim olurken banyoya giriş, üst kata çıkılan merdivenin altından düşünülmüş. Evin soğuk kış günlerinde ısınması şömine ile sağlanıyor. Zaten ev, kışları çoğunlukla kapalı olduğu için kalorifer sistemine gerek duyulmamış.
Evdeki sade dekorasyon, ihtiyaca yönelik kurgulanmış. Ev sahiplerinin zevk ve beğenisine uygun deri koltuklar, işlemeli yastıklar, antika sehpa ve ahşap sandalyeler eve şıklık getirirken yaşama zarafet ve keyif katıyorlar.
Ege ruhunu kaybetmeden keyifli bir yaşam alanı yaratmak isteyen ev sahipleri, genel olarak az ve öz eşya kullanımı ile çözümü bulmuşlar. Eşya seçimleri arasında aileden kalma parçalar ve İstanbul’daki evden getirilenler de mevcut.
“Eskiler değerlendirilir!” mantığıyla ilerlenmiş. Burada yaşam daha çok yaz aylarında olduğu için ortak avlu, evin en çok kullanılan yeri olma özelliğini taşıyor. Evin iç ve dış cephelerindeki taş dokuya uygun sedir oturma bölümü, doğal dere taşlarından yapılmış zemin ve griye boyalı ahşap kepenkler, dışarıda yapılan işlerin başında geliyor. Peyzaj, yan komşuların da desteğiyle asma ve saksı çiçekleriyle düzenlenmiş.
Arnavutköy’de 125 m2’lik çatı katı: Boğaz’da Paris havası
Etnik Ege stilinin şifreleri: Doğal ve dingin mekanlar