Modern ilişkiler ve yaşanan sorunlar

-Modern ilişkileri nasıl tanımlarsınız?

Aşk olgusu insanlık tarihi boyunca anlatılmaya çalışılan, üzerinde şarkı sözleri, şiirler, romanlar yazılan  bedensel ve ruhsal duygu yoğunluğudur. Psikoloji alanında da üzerine araştırmalar yapılan bütüncül şekilde değerlendirilen bir olgudur. Mehmet Sungur’un çok sevdiğim bir aşk tanımı var. Aşk, “ben”leri yok etmek pahasına “biz” olabilmektir. Sınırları iyi çizilmiş bir evlilik ise  “ben”leri koruyarak “biz” olabilme sanatıdır.Kişiden kişiye farklılık gösteren subjektif değerlendirme ve anlam içeren bu aşk olgusu modern ilişki dünyasında birtakım değişikliklere uğramaktadır. Modern insanların dünyasında tüketim çağı dediğimiz bu dönemde aşk, sevgi, saygı  gibi kavramlar tüketim nesnesi haline gelmiştir. İnsanlar bu kavramları da tüketmeye, içlerindeki anlamları yok etmeye başlamışlardır.  Bu yüzden insanlar kendilerini yalnız, boşlukta ve izole hissetmeye  başlamışlardır.  Bu da onların beklentilerinin karşılanmamasına ve sonrasında hayal kırıklığı hissetmelerine neden olarak mutsuz bireyler haline dönüşmesine sebep olmuştur.

Karşısındaki kişiyi bir araç olarak gören , kendisini olduğundan farklı göstermeye çalışan bireylerin ilişkilerinde mutlu olması, karşısındaki kişiye emek vermesi ve bir sevgi ortamı oluşturması mümkün değildir.İlişkilerdeki temeller sevgi, saygı ve güven üzerine inşa edilmelidir. Bir ilişki bu temelde oluşmadığı sürece bireyleri zorlayan  ve en nihayetinde tüketim nesnesi haline dönüştüren bir araç olmaktan öteye gidemez. Günümüz popüler kültürü ikili ilişkileri çoğunlukla maddi ve manevi kazanç sağlamak için bir araç olarak görmektedir. Özellikle yetişkinliğe adım atılan ergenlik döneminden başlayan bu süreçte erkeklerin ekonomik durumları, kadınların güzellikleri ön plana çıkartılır. Erkek, maddi imkanlara sahip oldukça ilişki kurabilir olarak kendisini hissetmektedir. Kadınlar ise güzelliklerini vitrinin önüne taşıyarak sahip olduğu diğer unsurlarını önemsizleştirmektedirler.İlişkilerde kadını ötekileştiren, erkeğin egemenliğini ön plana çıkartan , buna bağlı gerçek olmayan şekilde  çizilmiş roller, bireylerin sağlıklı ilişkiler geliştirmesine engel olmaktadır.

Kişiye kendisini iyi ve doyumlu  hissettiren, kendini gerçekleştirme ihtiyacını karşılayan ikili ilişkiler yerini maddeselliğe bırakmıştır.  Kendini gerçekleştirebilmiş birey güçlü ve eksik yönlerini bilip bunu değiştirmeye çalışan özgür , öz güven ve öz saygısı yüksek, iletişimi kuvvetli, farkındalığı yüksek , yeni fikirlere açık kişiler haline dönüşür. Bu kişiler, topluma faydalı bireylerdir,  doğru ve sağlıklı ilişki yönetimini eline alan bireylerdir. Sadece kendisini seven, karşısındakini kendini tamamlayan bir araç olarak görüp ilişkisinde karşısındaki bireye yaşam alanı bırakmayan birey kendini gerçekleştirmekten ve mutlu olmaktan oldukça uzaktır. İç içe geçen , ya da  kendilerine ayrı alanlar bırakmayan bireyler dengeyi oluşturmaktan uzaklaşırlar. İki insanın ilişkisi onların kesişimini içeren kümelerdir. Simbiyotik  ( iç içe geçen) ve ayrı alanları fazla olup ortak alanlarını unutan bireyler sağlıklı ilişki kuramazlar. İki tarafın kendi özerkliklerini koruyarak ayrı alanlarına sahip çıkması ve baş başa  geçirdikleri kaliteli vakitlere  önem vermeleri çok önemlidir.

Bu bilinçle yaklaşılmayan her ilişkide mutsuz birlikteliklerin olması çok normaldir. Kişinin kendini çok iyi tanıyor ve kendi güçlü ve zayıf yönlerinin ayrımını yapıyor olması  kendi farkındalığını en üst düzeye taşıması, iletişim becerilerinin kuvvetli olması  kişisel farklılıkları problem olmaktan çıkartmaktadır.

Her sorun doğru iletişim ile çözülebilir. Ancak bu karşılıklı istek, özen ve  çaba ile mümkündür. Bazen ilişkiler yürümeyebilir ve çoğunlukla ayrılık acısından kaçmak için bir sona bağlanamaz. Oysa bir ilişki iki tarafı da mutsuz etmeye başladığında, ayrılabilmek ve yeni deneyimlere açık olabilmek de sağlıklı bir davranıştır. Kişi başarı ve mutluluğu arzu ettiği gibi başarısızlık ve hayal kırıklığını da üstlenebilmelidir. İlişkiler başlayabildiği gibi bitebilen de bir durumdur. Bu noktada kişiler arası iletişim kopukluğu yaşanıyorsa ilişkinin sürdürülmesinde ki ısrar, bireyleri ve ilişkiyi yıpratmaktan başka bir işe yaramaz. Birey yaşadığı ilişkinin kendisini mutlu ettiğine inanmıyorsa, ilişki kaygı düzeyini arttırıyorsa, bireyler arasında paylaşım kalmamışsa, yaşanan ilişki bireyi kendisini gerçekleştirmeye yöneltmiyorsa, karşılıklı güven duygusu zedelenmişse ve ilişki ısrarla sürdürülüyorsa bireyler arasında aşk değil mazoşist bir bağımlılık var demektir.  Böyle bir ilişki hayal kırıklığı ve rahatsızlığa neden olur, ilişkinin bir geleceği varmış gibi görünür ama o potansiyele ulaşmak pek de mümkün değildir ve hatta bu durum bireylerin sosyal hayatını da olumsuz etkileyebilir. Kişi böyle bir durumla baş etmeyi öğrenmeli gerekirse profesyonel bir destek almaktan çekinmemelidir.

Bir insanı anlamak, bir ömrü harcamaktır, harcayacaksın. Ancak doğru kişiye, doğru zamanda, yeterli yatırımı yaptığımızda  mutluluğa ulaşmak çok daha kolay olacaktır. Ancak siz olmadık bir kişiyi, olmayacak bir ilişkiyi oldurmaya çalışacaksanız kendinize şunu söyleyin; ‘’bu ilişkiden şikayetçi olmayacağım çünkü bu benim seçimimdi’’.. Unutmayın yaşam seçimler ve bedeller üzerine şekillenir.


-Modern dönemde ilişkilerin daha özgür, daha bağımsız ve daha çabuk bitebilir nasıl açıklıyorsunuz? Bu noktaya nasıl geldik?

Sosyal medyanın hayatımıza girişi, insanların birbirine kolay ulaşabilir olması insanların fedakarlık ve emek harcamadan kısa sürede birbirleriyle bağlantı kurmasını kolaylaştırdı. Bir insanı beğendiğinizde sosyal medya( instagram, facebook, twitter ) üzerinden ona mesaj atabilirsiniz ve cep telefonunu isteyip kısa bir zaman aralığında onunla buluşabilirsiniz.  Bu da insanların çok çabuk ilişkileri tüketmesine neden oldu. Bir ilişki bittikten sonra yeni ilişkilere çok kolay geçilmesi ve fırsatların fazla olması ilişkilerin sürdürülebilirliğini azalttı.

-İki insanın romantik bir ilişkide olduğunu ispatlayan kriterler ya da maddeler var mıdır?

İki insan birbirine duygusal olarak bir yatırımda bulunuyorsa, sözel olarak verilmiş bir söz varsa aralarında , kendilerini birbirlerine ait hissediyor, ve birbirlerini tamamladıklarını düşünüyorlarsa ortada bir ilişki vardır diyebiliriz.  İlişki içinde partnerler başka kimseye söyleyemedikleri en özel bilgileri birbirlerine anlatırlar, aralarında bir güven ilişkisi vardır.  Güçlü ve zayıf yanlarını birbirlerine göstermekten ve anlatmaktan çekinmezler.  Sevgi, saygı, hoşgörü, tolerans ve güven vardır.  Partnerlerini sosyal ortamda vakit geçirdikleri arkadaşlarıyla ve aileleriyle tanıştırmak isterler. Küçük resimden büyük resme doğru ilerlemeye çalışırlar. Birlikte gelecek hayali kurup , yeni programlar ve  seyahatler  planlamaya çalışırlar.  Birbirlerine katılmasalar da farklı fikirlere açık olup geliştirme ve karşısındakine katkı sağlama gayesi içerinde olurlar.  Birlikte keyifli vakit geçirip  birbirlerini anlamaya çalışırlar. Partnerler birbirlerine karşı fiziksel kimya hissederler. Kısacası kendi öz benliklerini ortaya koyup iki kişinin ilişkisinden  yeni ve doyumlu bir ilişki ortaya çıkar.



-Flört ve takılmanın yani bireyselliğini koruyan ilişki anlayışının üzerimizde ne gibi bir olumlu etkisi olur?

Birliktelik  ve tek başınalık bir savaş halindedir ve birliktelik bu savaşın galibi olursa sonunda ilişki yaşanır. İlişkilerde birlikte olmak ve bireysel geçirilen zamanlar olarak iki ayrı durum vardır.  İlişkilerde makul ilişki aralığı çok önemlidir. Simbiyotik ( iç içe) geçmiş veya birbirinden kopuk zamanlar  geçiren partnerler yerine dengeyi koruyabilen hem ayrı alanlarını sahiplenen hem de birlikte vakit geçirmeye özen gösteren bireyler sağlıklı  ilişkiyi oluşturmaktadırlar. Ama genellikle çiftlerin yaşadığı en büyük zorluk, bu dengeyi doğru kurabilmek ve sürdürebilmek üzerinedir.  Ya bireyselliğe çok vakit harcarlar ya da birlikte zaman geçirmenin dozunu fazla kaçırırlar. Bu dengeyi doğru kuramayan insanlar için bireyselliğini koruyan takılma anlayışı uygun olabilir. Çünkü bu partnerler daha önceki ilişki deneyimlerinde partnerleri tarafından baskı görmüş, kıskançlığa yani flört şiddetine maruz kalmış, gitmek istediği yerlerin engellenmesi ile karşılaşmış olabilir.Daha önce yaşadığı bu deneyimler onları korkutmuş ve sonraki ilişkilere dair motivasyonlarını düşürmüş olabilir.Bu yüzden ilişki yerine takılma anlayışını tercih edebilirler.


-Yalnızca birbirini duygusal/romantik anlamda tatmin eden diğer hiçbir noktada rol oynamayan adına da “Lovebuddy” dediğimiz ilişki türünü nasıl yorumlarsınız?

Adından da anlaşılacağı üzere  seks dışında gezme/tozma, el ele tutuşma, birbirine güzel sözler söyleme gibi sevgili aktiviteleri de yapılabiliyor.  İnsanın sevgili olma, bağlanma ihtiyacını da gideren bu ilişki türünde sevgililik kavramının bazı yaptırım ve olumsuzluklarından uzak duruluyor. Bu ilişki türünde bağlılık sözü verilmez, iki taraf da başka insanlarla konuşma, görüşme konusunda özgür olabilirler. Tek bir partnere sadık kalmak yerine birden çok partner de hayatlarına dahil olabilir.

Lovebuddy’si olan  insan, bunu çevresinden ve diğer insanlardan saklama yolunu tercih edip arkadaşlarıyla, ailesiyle ve çevresindeki bireylerle tanıştırmıyor. İki insanın da ihtiyaç duyduğu sevgi, böylelikle seksin dışına taşınıyor ve sarılmak, öpüşmek, keyifli aktiviteler yapmak  daha anlamlı olabiliyor. Sadakat sözü verilmediği için de çiftin her ikisi de başkalarıyla ilişki yaşamaktan kendilerini alıkoymuyor. Bu ilişki türünde de her yerde olduğu gibi sınırların iyi belirleniyor olması gerekiyor. İlişkideki sınırlar ve mesafe ayarları bu ilişki türünde uygun şekilde çizilemediğinde kıskançlıklar, özlem, sahiplenme, hesap sormalar başladığında sevgililik ilişkisinde olan sorunların aynısı ortaya çıkmaktadır.



-Tüm bu flört ve takılma evrelerinin başrolü olduğunu düşünen erkeklere karşı oyunun yeni başrolü olarak sunduğumuz kadınlar, bu yeni ilişki alışkanlıklarında ne gibi sorunlarla karşılaşabilir? Duygusal açıdan olumsuzluk, sevgi eksikliği ya da sadakatsizlik gibi problemlerle karşılaşabilirler mi? Ve olumlu tarafları ne olabilir?

Daha önceleri fuckbuddy, love buddy gibi kavramlar erkeklerin tekelindeyken toplumda kadınların da özgürleşmesi, muhafazakar yapıdan daha özerk bir yapıya geçmesiyle birlikte bu ilişki türleri kadınlar için de normalleşti.  Önceleri cinsel birlikteliği  sadece sevgililik veya evlilik ilişkisinde yaşayan kadınlar, artık ilişkiye dair söz vermeden ve beklentiye girmeden  bu tür ilişkilerde kendilerine yer açıyorlar. Önceleri, cinsellik bu kadar rahat yaşanmazken şu anda cinselliğe verilen anlamların değişimiyle birlikte kadınlar da en az erkekler kadar kendilerini rahat hissedebiliyorlar. ” Lovebuddy” kavramının  olumlu yanı “Fuckbuddy” içerisinde sadece seks yer alırken  “Lovebuddy” içerisinde seks dışında gezme/tozma, el ele tutuşma, birbirine güzel sözler söyleme gibi sevgili aktiviteleri de yapılabilmesi kadınların duygusal ihtiyaçlarını giderir, yalnız olan kadın kendini birine ait hisseder ve sevgilisiyle yapabileceği tüm sosyal aktiviteleri gerçekleştirir.

John Gray’in “Erkekler Mars’tan, Kadınlar Venüs’ten ” adlı kitabında her iki cinsiyetin ayrı gezegenlerden geldiklerini ve bu nedenle aynı dili konuşmadıklarını ve birbirlerini anlamakta zorluk çektiklerinden söz eder. Marslılar; güce, rekabete ve başarıya önem verirken, Venüslüler; sevgiye, iletişime ve ilişkiye önem verir.  Bu yüzden de Kadınların duygusal varlıklar  ve sahiplenme duygusunun fazla olduğunu göz önüne aldığımızda ilişki içinde gibi olup ama başka partnerlerin de dahil olduğu ve sadakat sözü verilmediği bu süreç kadınları duygusal açıdan yıpratabilir. Kıskançlık duygusunun açığa çıkmasıyla birlikte ilişkilerde sorunlar ortaya çıkar.  Cinsellik yönünden de erkekler, kadınlarla seks yaparken, onlara bu yolla sevgi sunduklarını düşünürlerken, kadınlar, yaşadıkları sevginin sonucu seksi sunmayı tercih ediyorlar.  Dolayısıyla sevgi beslediği bir adamla seks yapan kadın ona daha fazla bağlanır.

-Gelecek yıllarda yeni jenerasyonla birlikte nasıl bir ilişki modeliyle karşılaşacağımızı düşünüyorsunuz?

Biraz önce belirttiğim kavramlar olan “Fuckbuddy” ve “Lovebuddy” gibi kavramlar toplum tarafından normalleştirilmeye başlamasıyla birlikte insanlar birbirine bağlanmadan fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını karşılayarak evlilik gibi sorumluluk içeren bir kavramdan uzaklaşmaya başlayacaklar.Flört dönemi ödül bedel dengesinde ödüllerin fazla olduğu bir olguyken evlilik bedellerin ve sorumlulukların fazla olduğu bir olgudur. Evlilik tarihi, insanlık tarihinin ilk zamanında başlamış olup günümüze kadar gelmiştir. İlk aşk şiirinin bulunduğu topraklar olan Mezopotamya, ilk evlilik belgesinin de bulunduğu yerdir.

Şimdi bir de evliliğe bilimsel açıdan bakmaya çalışalım.  Bilinçaltımız güvende olmak ve iyileştirilmek( yaralarımızın sarılması) ve yeniden bütün olmak ister. Aslında biz bütün olarak, her şeye ve herkese bağlı olarak doğuyoruz ve öyle kalmak istiyoruz. Doğum anımızdan itibaren bağlanma sürecimiz başlıyor. Önce her anlamda bağımlı olduğumuz için ihtiyaçlarımızı fiziksel ve duygusal olarak belli etmeye çalışıyoruz veya karşılık görmediğimizde ihtiyaçları yok saymaya çalışıyoruz. Genelde iki yaşından sonra keşfetme ve bakım verenden özgürleşme süreci başlıyor bunun için onlardan uzaklaşıp keşfimizi yaptıktan sonra geri döndüğümüzde bizi beklediklerini ve desteklediklerini görmek, bilmek istiyoruz. Bir sonraki süreç ise kimlik oluşturma, rekabet, ilgi ve samimiyet oluşturmak. Bütün bunlar birbirinin üstüne inşa ediliyor. Bu arada neyi nasıl yapmamız gerektiğini öğrenerek sosyalleşiyoruz.  Evlilik ise insanların bağ kurmak, ilişki içinde güven duyma ihtiyacıyla başvurdukları yasal yükümlülüğü olan bir süreçtir. Evlilik, birlikteliğin tek başınalığa karşı açtığı bir savaştır ve kazananı birliktelik olur.Bu yüzden evlilik sayısında ileride azalma yaşanacağını düşünüyorum.

-Danışanlarınızın ilişkilerde en çok yaşadığı sorun nedir? Çiftlerin problemi nedir?

Danışanlar, iletişim alanında sorun yaşamaktadırlar.  İletişim de “Ne söylendiği kadar önemli olan nasıl söylendiğidir.” Bireyler, ilişkilerinde yıkıcı eleştiriler yapmakta, genellemeler yaparak, akıl okuma ve yıkıcı niyet getirmek, geçmişi  getirerek  işi yokuşa süren ifadeler kullanmaktadırlar.Kendilerini tamamen haklı eşini tamamen  haksız konuma sokan söylemlerde bulunuyorlar.Anlamak yerine çözüm bulmaya ve çözüm önermeye yönelik girişimlerde bulunuyorlar. Mantığı silah olarak kullanıyorlar. Sergilenen davranışlarla ilgili sorumluluk alınmadığını gösteren ifadelerde bulunuyorlar. ve  Partnerlerden birinin öğretmen ya da terapist rolüne soyunduğunu gösteren ifadeler kullandıklarına tanık oluyoruz. Bu da çiftlerin iletişim alanında sorunlar yaşamalarına neden olmaktadırlar.