Erdoğan Bakanlar Kurulu toplantısından sonra yaptığı açıklamanın bir yerinde şöyle dedi:
“Milletime sesleniyorum. Verim ekonomisinden yana olalım. Tasarruf ekonomisinden yana olalım. İsraf ekonomisini bir kenara koyalım…”.
★
Muhalif bazı ekonomistler ile…
Ekonomist olmayan ama…
“Etkisi” olan kimi “muhalif görünümlü finansçı” gazeteciler ise…
İsraf tan söz etmeyip:
“Harcamaları kısın” diye Erdoğan ’a talimat(!) verdi…
★
Canlarım…
Erdoğan ’ın kullandığı manada tasarruf :
“Parayı ya da tüketilecek herhangi bir şeyi dikkatli kullanma, idareli harcama” demektir…
★
Eskiler tasarruf un ne kadar önemli ve değerli olduğunu anlatabilmek için:
“İşten artmaz dişten artar” derlerdi…
Yani…
Çalışarak değil, boğazından keserek para sahibi olursun…
★
Ben, tasarruf ederek ekonomik güç sahibi olunacağına…
Bir ülkenin ya da şirketin büyüyeceğine:
İnanmıyorum…
Bana göre asıl olan:
Tasarruf değil…
Harcamak (Yatırım, araştırma, geliştirme…)
Ama…
İsraf etmemektir…
★
Sanayiciler (Günümüzde liberal demokrat kapitalist) tasarrufu değil:
Harcamayı sever…
Bankacılar ise:
Tasarruftan (Başkalarının) hoşlanır …
★
Sanayiciler:
“Harcayın ki üretelim” diyerek harcama yı teşvik ederken…
Bankacılar:
“Harcamayın…
Tasarruf edin…
Harcarsanız:
Enflasyon canavarı sizi ham yapar” derler…
★
Bunun günümüz Türkçesiyle tercümesi şöyledir:
“Tasarruf edip bize verin ki…
Biz sizin paralarınızı kapitalistlere satarak…
Paranızdan para kazanalım…”.
★
Bilhassa geleneksel ve köhnemiş sol anlayış o kadarla da kalmaz:
“Böyle bol keseden harcamayla devlet mi yönetilir?.. Bu Devlet’in iki yakası tabii ki bir araya gelmez” diyerek…
Harcama (İsraf değil) yapmak isteyen Hükümetleri sorgularlar…
★
Sanayici den değil bankacı dan yana tavır aldıklarının (Büyük ihtimal) farkında olmayan bu:
Geleneksel ve köhnemiş sol anlayış…
“Sol görünümlü” finans/kapital gazetecileri n de destekçileridir…
★
Liberal demokrasi den…
Ve…
Liberallerden nefret eden bu…
Sevgili ve sevimli geleneksel ve köhnemiş solcu ların:
Yazı larını okuyorum…
Zaman zaman…
Yorum larını dinliyorum…
Tabii ki gülüyorum …
Ama…
Ve…
★
Eminim ki iyi niyetliler…
Çünkü…
Onlar da:
Bir başka dinin (Komünizm) tutsağı olmuşlar…
Bir başka peygamberin:
(Kimi Marks, Kimi Mao, Kimi Stalin) peşinden gidiyorlar…
Benim iktisadi anlayışıma göre:
Bir ekonominin tasarruflarla büyüdüğü …
Bir ülkede yatırımların tasarruflara eşit olduğu lafları:
Palavradır…
★
Bana göre bir ülke …
Kamu ve…
Toplumun harcamalarıyla büyür…
İsrafla batar…
★
Bilhassa az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkeleri yöneten siyasal iktidarlar:
Ne tasarruf etsinler…
Ne de:
Harcamalardan (Kamunun yatırım ve sosyal fayda getiren) kıssınlar…
Ama…
İhaleleri adil ve şeffaf yapsın…
İsrafı hemen kessinler, yeter…
★
Sözümün özü canlarım:
Ekonomiyi tasarruf olmayışı değil…
Bol harcama (Para yok ki bol harcama olsun) da değil…
İsraf batırıyor israf…
Prof.Dr.T.C.Kadıoğlu
@TeomanKadioglu
Gerçekten şaşırtıcı TCMB başkan yardımcılığı atamaları; liyakatli 3 isim birden.
Cevdet Akçay Robert Koleji’nden yedi yıllık sınıf arkadaşım, çok başarılı bir kariyeri olan saygın bir ekonomi hocası. Diğer iki ismin de liyakatli oldukları anlaşılıyor.
Ekonomik gidiş için orta vadede umutlansak mı?
Tarih kitapları…
1532 yılında, İspanyol General Pizarro ’nun…
Sadece 200 kişiyle …
Başlarında Kral Atahualpa ’nın olduğu 80.000 kişilik İnka Ordusu’nu yendiğini:
Kral’ı esir aldığını yazıyor…
★
Pizarro , esir aldığı Kral Atahualpa ’nın kardeşine:
“Bir İnka evinin tamamını altınla doldurursan, ağabeyini serbest bırakırım” diye haber gönderdi…
★
Dünyanın en muhteşem altın stoklarına ait İnka Kralı ’nın kardeşi…
“Bunlardan bizde nasıl olsa çok var” diyerek:
Pizzaro ’nun talebini yerine getirdi…
★
Ama…
Pizarro buna rağmen sözünü tutmadı:
Atahualpa’yı öldürdü…
★
1541 ’de…
Atahualpa ’nın generallerinden birinin oğlu olan II. Diego de Almagro …
Pizzaro ’ya bol miktarda altın hediye edeceğini bildirdi…
Lima ’da yaşadığı Sarayı ’na gitti…
Ve askerleri sarayı bastı…
Pizarro ’yu Almagro ’nun ellerine teslim etti…
Sonuç:
Pizarro bizzat II. Diego de Almagro tarafından öldürüldü…
★
Nasıldı o söz:
“Men dakka dukka…”.
“Çalma kapımı, çalarlar kapını…”.
“Rüzgar eken, fırtına biçer…”.
★
Bu yazım:
Yakında bizim siyaset sahnemizde yaşanacakların:
Fragmanıydı…
“Onlar, harcadıkları zaman ne israf ederler ne kısarlar; (harcamaları) ikisi arasında orta bir yoldur…”.
Furkan Suresi:
67. Ayet…
Mevlana, Mesnevi ’nin 6. cildinin 265. sayfası nda (MEB yayınları):
Adaleti:
Bir şeyi yerli yerine koymak…
Adaletsizliği ise:
Bir şeyi layık olmadığı yere koymak olarak tanımlar…
Ve şöyle der:
“Padişah baş köşeye geçer, at ahıra bağlanır…”.
★
Bu nedenledir ki:
Adaletsiz devletler çöker…
Atı baş köşeye geçirip…
Padişahı (Bunu; bilge, lâyık, liyakatli kişi diye alabilirsiniz) ahıra bağlamak …
Bir şeyi lâyık olmadığı yere koymaktır…
Ve bu da: Adaletsizliktir…
★
Sözümün özü:
Adalet…
Adalet…
Adalet…
Yıllarca beraber:
Yol yürüdüğünüz …
Aynı sofrada yemek yediğiniz…
Kederi de neşeyi de…
Varlığı da yokluğu da paylaştığınız bir aile büyüğünüz:
Bir konuda başarısız olursa:
★
Ona:
Hakaret mi edersiniz?..
Yoksa…
Ele güne rezil olmadan…
Kapalı kapılar ardında:
Kırmadan…
Dökmeden…
İncitmeden:
“Artık çekilmelisiniz” mi dersiniz?..
★
Yok, hayır…
Yorum yapmayacağım…
Sadece sordum…
Yorumu siz yapın lütfen…
★
Sonra da:
Kendi insanlığınıza…
Birden ona kadar:
Not verin…
Yalakalarından biri, ülkenin cumhurbaşkanı nı övüyordu:
“Bizim neslimizde bir bilgi kuyusuna onun kadar derine dalmış kimse yoktur…”.
Sözünü sakınmamasıyla bilinen bülend bir partili araya girdi:
“Ve bilgi kuyusundan, onun kadar kupkuru çıkan da yoktur…”.