Enerji santralleri ve depolar “Drone” teknolojilerine emanet

Türkiye’de drone teknolojilerinin 30 milyon dolarlık bir pazara dönüştüğüne dikkat çeken DroneCARE Kurucusu ve CEO’su Mustafa Can Gül, drone’ların inşaattan, tarıma, güvenlikten, lojistik ve enerji santrallerinin bakımına kadar pek çok endüstriyel alanda kullanılan robotlara dönüştüğünü söyledi.

Mustafa Can GÜL – DroneCARE Kurucusu ve CEO’su

Havacılık sektöründe faaliyet göstermek için 1995 yılında kurulan DroneCARE, teknolojik gelişmeler ve talepler doğrultusunda drone teknolojilerine yöneldi. 2016 yılından bu yana endüstriyel drone hizmetleri veren firma, hava çözümü olarak başlayan drone sektöründe çok farklı alanlara yönelmeye başladı. Makina Market olarak DroneCARE Kurucusu ve CEO’su Mustafa Can Gül ile şirket faaliyetleri ve drone kullanım alanlarına yönelik bir röportaj gerçekleştirdik.

Drone teknolojileri

Drone teknolojileri olası iş kazalarını ortadan kaldırırken, denetim ve operasyonları geleneksel yöntemlerden kat be kat hızlı gerçekleştirerek; verimlilikte de artış sağlıyor. Endüstriyel alanda kullanılan drone teknolojilerinin dünya genelinde 12 milyar dolarlık bir pazara sahip olduğunu belirten Mustafa Can Gül, 2027 yılına kadar yıllık ortalama yüzde 10-12 civarında büyüme hızı ile globalde yaklaşık 45 milyar dolara yükselmesinin beklendiğini ifade etti. Türkiye’de çoğu sivil amaçlı 25 bin civarında drone bulunduğunu belirten Gül, Türkiye’deki pazarın 30 milyon dolar civarında olduğunu söyledi.

Endüstriyel alanda drone kullanımı

Endüstriyel alanda drone kullanımıyla beraber iş güvenliğinin arttığına ve iş gücü, maliyet ve zaman gibi temel şirket girdilerinin ise azaldığına dikkat çeken Mustafa Can Gül, “Müşterilerimiz, drone denilince her şey çözülecek diye düşünüyorlar ama durum her zaman ne yazık ki öyle olmuyor. Bize o kadar çok talep geliyor ki çoğu zaman müşterilerimizi farklı çözümlere yönlendirmek durumunda kalıyoruz. Yapabileceğimiz işlerde de öncelikle karşı tarafın sorununa odaklanarak hareket ediyoruz. Örneğin; bir çelik fabrikası bizi aradı ve dedi ki ‘çatılarımı ve döküm atölyelerimi, güvenlikten dolayı ve çalışma şartlarından dolayı denetlemekte çok zorlanıyorum. Bu konuyu nasıl çözeriz?’ Bununla ilgili hemen bir proje oluşturuyoruz. Bu bir endüstriyel çözümdür. Drone’u bir platform olarak düşünün. Bu uçan platformun üzerine hangi donanımları yükleyip, biz bu sorunları nasıl çözeriz sorusunu cevaplıyoruz. Bu noktada drone’u normal kullanımdan ayırmış oluyoruz. Çünkü o kamera aslında çekim amaçlı değil, bir amaç uğruna kullanılmaya başlanıyor. Bu yüzden projenin gerçekten ayaklarının yere çok iyi basması gerekiyor” dedi.

default

Rüzgar türbin sahaları drone ile denetleniyor

Enerji Piyasaları İşletme A.Ş. EPİAŞ verilerine göre; Türkiye’nin toplam rüzgar türbin sayısı 3600 civarında ve santrallerin toplam gücü 11.101,82 Mwh büyüklüğüne ulaşmış durumda. Bu rakam Türkiye’nin toplam enerji üretiminin yüzde 12’sine denk geliyor. Son dönemde enerji kaynaklarını çeşitlendirmenin ve üretken konumda tutmanın stratejik öneminin sadece Türkiye’de değil dünya genelinde çok daha iyi anlaşıldığına dikkat çeken Gül, “Türkiye’de rüzgar türbini kapasitesi 10 GW’ye ulaşmış durumda, bu da yaklaşık 4 bin türbine denk geliyor. Rüzgar türbinlerinin kanatları 7/24 çalışıyor, bu süreçte sürekli hasarlar meydana geliyor. Nedir bu hasarlar? Yıldırım düşüyor, bazen kuşlar çarpıyor, çok yoğun çalışmaktan yapısal bazı hasarlar olabiliyor, hatta bazen açılan ateşler kaynaklı kurşun bulduğumuz bile oluyor. Drone teknolojileri sayesinde hasarlar zamanında tespit ederek türbin kanatlarının çalışır durumda kalması sağlanıyor.” dedi.

2 kişilik bir ekip günde 8 türbin kontrolü

Türkiye’de rüzgar türbin sahalarını drone ile denetleyen ilk firma olduklarına dikkat çeken Gül drone teknolojisinden önce rüzgar türbinlerinin bakım ve onarımların asansörle kuleye tırmanılması ve aşağı iple erişimle yapıldığını söyledi ve sözlerine şu şekilde devam etti: “3 kişilik ekip bir günde ancak tek bir türbini kontrol edebilirdi. Şimdi drone teknolojileri sayesinde biz sahada otonom ya manuel şekilde drone kaldırıyoruz ve bir saat içinde bir türbini bitiriyoruz. 2 kişilik bir ekip günde 8 tane türbinin kontrolünü bitiriyor. Hız çok önemli. Çünkü, 1,5 MW güce sahip bir rüzgar türbinin ortalama yüzde 25’lik kapasite faktörü ile yıllık 3.285.000 kWh elektrik üretebilir. Yani saha koşullarına bağlı olarak bir rüzgar türbinin çalışmaya sadece bir gün ara vermesiyle en az 5500 USD verimlilik kaybı söz konusu olabilir.Ek bilgi olarak devlet dolar kuru üzerinden elektrik alım garantisinden vazgeçti” şeklinde konuştu.

default

Drone ile kolay ve detaylı inceleme avantajı

Rüzgar santrallerindeki türbinlerin kontrol süreci hakkında açıklamalarda bulunan Gül, “İlk olarak ekiplerimiz bölgeye giderek, dronu kaldırıyor ve türbinin her karesinin fotoğrafını çekiyor. Bu fotoğraflar 1-2 metreden çekilen çok kaliteli fotoğraflardan oluşuyor. Böylece detaylı olarak inceleme yapabiliyoruz. Bu fotoğraflar amazon işbirliğiyle geliştirdiğimiz I-Care Consol’a yükleniyor. Daha sonra ekiplerimiz o buluttaki fotoğrafları inceleyerek, hasarları tespit ediyor. Hasarlar ayırt edildikten sonra kök kısmından hasar olan kısma kadar ki mesafe, hasarın büyüklüğü, hasarın derecesi ve hasarın kanattaki oranı tespit edilip bir rapor haline getiriliyor. Düzenlenen rapor, firma merkezine gönderiliyor. Denetleme yaptıran firma, PDF formatlı raporda hasarı görebiliyor. Rapordaki hasar fotoğrafının üzerine basınca buluttan orijinal resim karşısına geliyor. Böylelikle hasarı yüksek kalitede çok yakından görülebiliyor. Eskiden PDF raporuna şu şekilde bakılıyordu: PDF’den o hasarı anlamaya çalışıyordunuz ama şimdi bugünkü teknolojinin avantajlarını kullanarak firmanın o hasarı detaylı bir şekilde görüntülemesi sağlanabiliyor” dedi.

Rüzgar türbini bakım zamanları…

DroneCARE, birçok firmaya güvenilir çözümler sunarken Türkiye ve globalde birkaç firmanın tedarikçisi konumunda yer alıyor. Firmanın yer aldığı alanla ilgili konuşan Mustafa Can Gül, “Bu doğrultuda Pakistan ve Türkiye sahalarının denetimlerini gerçekleştiriyoruz. Müşteri gruplarımıza göre bakım türümüz değişkenlik gösteriyor. Birinci müşteri kitlemiz olarak türbin üreticileri oluyor. Bu firmalar, şirketimizle senelik olarak anlaşıyorlar. İkinci müşteri kitlemiz ise rüzgar sahasını inşa eden yatırımcı başka servis firmasıyla anlaşmasıyla oluyor. O servislerde müşteri kitlemiz içinde yer alıyor. Üçüncü müşteri grubumuz ise yatırımcının kendisi oluyor. Yatırımcı, kendi ekibini eğitiyor ve sahayı denetimlerini kendisi gerçekleştiriyor. Bu tip yatırımcılarla da işbirliğimiz oluyor. Bahsettiğim bu firmalar senede en az bir kere bakım yapıyorlar. Bu bakım süresi ise rüzgarın en az olduğu Nisan-Mayıs ile Eylül-Ekim ayları arasında gerçekleşiyor” açıklamalarını kaydetti.

Drone teknolojisi rüzgar ve güneş enerjisi santralleri ile lojistik sektöründe kullanılıyor

Dünya da artan enflasyon ve ekonomik sorunlar bireylerde olduğu gibi firmalarında maliyet düşürmesi yönünde adım atıyor. Şu anda drone teknolojilerinin kullanım alanını değerlendiren Mustafa Can Gül, “Gerçekten çok iyi verim alabilecek konularda ilerleyebiliyoruz. Rüzgar ve güneş sektörü bunların başında geliyor. Lojistik sektöründe kat etmemiz gereken yolun çok olduğunu biliyoruz. Lojistik alanındaki bir kaç büyük firmada çok ciddi çalışmalar yaptık. Yaptığımız çalışmalar çok başarılı oldu. Sektördeki firmaların drone’un faydasını göreceklerini ve sayımlarını drone yardımıyla yapacaklarını ön görüyorum. Yazılımcı, saha ve raporcu birimlerinden oluşan 12 kişilik bir ekibimizle Türkiye’nin her yerine hizmet sağlıyoruz. Türkiye’nin yanında yurtdışı hizmetleri de gerçekleştiriyoruz” ifadelerine yer verdi.