Felçli Babasına Bakan Çocuğa Yapılan Devir Muvazaa Değildir

Felçli Babasına Bakan Çocuğa Yapılan Devir Muvazaa Değildir

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

Esas : 2017/1247

Karar : 2020/47

Karar Tarihi :

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Düzce 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü.

Davacılar İstemi : Davacılar vekili 23.11.2011 tarihli dava dilekçesinde; tarafların kardeş olduklarını, babaları muris …’ın 2006 yılında vefat ettiğini, sağlığında üzerinde ev bulunan 9150 m2 büyüklüğündeki 366 parsel sayılı taşınmazını kendisi ile birlikte oturan küçük oğlu …’a 08.07.2003 tarihinde satış suretiyle devrettiğini, ancak görünüşte satış biçiminde yapılan devrin gerçekte bağış olduğunu, murisin diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak bu işlemi yaptığını, mirasbırakanın mal satmasını gerektirir makul bir sebebin bulunmadığı gibi davalının da taşınmazı satın alacak ekonomik gücünün bulunmadığını, satış bedeli ile gerçek değer arasında önemli fark bulunduğunu ileri sürerek, davacıların miras payları oranında tapu iptali ve tescil isteminde bulunmuştur.

Davalı Cevabı : Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin 25 yıldır fırıncılık yaptığını, anne ve babası ile aynı evde yaşadığını, annesinin son 4-5 yılını yatalak ve felçli olarak geçirdiğini, bu süreçte davacı …’ın Almanya’da olup maddi ve manevi olarak anne ve babası ile ilgilenmediğini, davalının çalışarak biriktirdiği para ile kendi ailesine baktığı gibi anne ve babasının geçimini de sağladığını, dava konusu taşınmaza bina inşa ederek birinci katını kendi imkânları ile tamamladığını, murisin taşınmazı satacağını elde edeceği para ile de kendisi ve eşinin bakım masraflarını karşılayacağını söylemesi üzerine davalının başkasına gitmemesi, anne ve babasının evsiz kalmaması için taşınmazı alarak onlarla aynı evde yaşamaya devam ettiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı : Düzce 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.12.2013 tarihli ve 2011/394 E., 2013/696 K. sayılı kararı ile; ölünceye kadar bakma sözleşmesinin taraflara karşılıklı borç yükleyen ivazlı sözleşmelerden olduğu, diğer taraftan evladın elverdiğince ebeveynine bakıp yardım etmesi ahlâki bir görev ise de görev sınırının aşıldığı, ana ve babanın normal bakımın ötesinde ihtimama muhtaç olduğu durumlarda evladın yaptığı hizmetin karşılığında bir şey istemesinin hukuka uygun düşeceği, böyle bir durumda temlikin ivazlı olduğunun kabulü gerekeceği, somut olayda özellikle taraf tanıklarının beyanlarına göre mirasbırakan ve eşinin ölümlerinden önce uzun bir süre felçli ve yatağa bağımlı olmaları nedeniyle bakıma muhtaç oldukları, bu süreçte ve öncesinde muris ve eşine davalının baktığı, her türlü ihtiyaçlarının davalı tarafından karşılandığı, maddi durumlarının iyi olmasına rağmen davacıların anne ve babalarına maddi ve manevi destekte bulunmadıkları, bu sebeple mirasbırakan ile aralarının açık olduğu, mirasbırakanın taşınmazı kendisi ve eşine bakması sebebiyle davalıya devrettiği, bu sebeple devrin ivazlı olduğu, içtihatlar dikkate alındığında satış bedelinin illa para olmasının gerekmediği, murisin iradesinin mümkün olduğunca korunması gerektiği, temlikteki asıl amacın mirasçıdan mal kaçırmak değil ölünceye kadar bakım sağlamak olduğu ve muvazaa ile illetli bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı : Düzce 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 19.02.2015 tarihli ve 2014/3070 E., 2015/2553 K. sayılı kararı ile; “…Somut olaya gelince, miras bırakanın mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı, temlike konu taşınmaz dışında murisin başkaca mal varlığının olmadığı, bir kimsenin tek mal varlığını yaşam süreci içerisinde ihtiyacı olmadığı hâlde elden çıkarmasının yaşamın gerçeklerine ve hayatın olağan akışına uygun düştüğünün söylenemeyeceği, davalının satış bedelini ödediğini de kanıtlayamadığı, akitte gösterilen değer ile taşınmazın gerçek değeri arasında aşırı fiyat farkı olduğu hususları dosya kapsamı ile sabit olup bu olgular yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde mirasbırakanın temlikteki gerçek amacının mirasçıdan mal kaçırma olduğu ve temlikin muvazaalı olduğu kabul edilmelidir.

Hâl böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir…”gerekçesi ve oy çokluğu ile bozulmuştur.

Direnme Kararı : Düzce 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.06.2015 tarihli ve 2015/266 E., 2015/276 K. sayılı kararında, ilk hükümdeki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi : Direnme kararı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

UYUŞMAZLIK

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tarafların ortak murisi tarafından davalı oğluna satış suretiyle yapılan temlikin gerçekte diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

GEREKÇE

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Hemen belirtilmelidir ki; irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanan muvazaa, pozitif hukukumuzda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 19. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 18.) maddesinde düzenlenmiş ve anılan maddede, “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre muvazaa; tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacı ile ve fakat kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmalarıdır, şeklinde tanımlanabilir.

Muvazaa daha çok sözleşmenin yorumuyla ilgili olduğundan, öğreti ve uygulamada kapsamlı olarak incelenmiş ve belirli kurallara bağlanmıştır. Gerek öğretide ve gerekse uygulamada muvazaa, mutlak ve nispi muvazaa olarak iki gruba ayrılmaktadır; mutlak muvazaada taraflar herhangi bir hukuki işlem yapmayı (oluşturmayı) istemezler, yalnız görünüşte bir hukuki işlem için gerekli irade açıklamasında bulunurlar; nispi muvazaada ise taraflar gerçekten belli bir hukuki işlem yapmak isterler, ancak onu saklamak amacıyla, bir başka hukuki işlemin kurulduğu görüşünü yaratmak üzere irade açıklamasında bulunurlar.

Taraflar ister yalnız bir görünüş yaratmayı, ister ikinci bir gizli işlem yapmayı arzu etmiş olsunlar, görünüşteki (zahiri) işlem tarafların gerçek iradelerine uymadığından, ilke olarak herhangi bir sonuç doğurmaz. Muvazaada görünüşteki işlemin her türlü hukuki sonuçtan yoksun olması, tarafların ortak iradelerinin bu yolda olmasından kaynaklanmaktadır.

Eldeki davanın konusunu oluşturan ve “muris muvazaası” olarak isimlendirilen muvazaa türünün ise Türk Hukukunda büyük bir yeri ve önemi vardır. Muvazaa davalarının büyük bölümü muris muvazaasına ilişkin bulunmaktadır.

Az yukarıda açıklanan Türk Borçlar Kanunu’nun genel hükmü dışında muris muvazaasına ilişkin bir düzenleme kanunlarımızda yer almamaktadır. Muris muvazaası kaynağını daha çok Yargıtay İçtihatlarından ve bilimsel görüşlerden almakta ise de esas kaynağını 1.4.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı oluşturmaktadır.

1.4.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile “Bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanunu’nun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabileceklerine ve bu dava hakkının geçerli sözleşmeler için söz konusu olan Medeni Kanunun 507 ve 603. maddelerinin sağladığı haklara etkili olmayacağına” karar verilmiştir.

1.4.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, mirasbırakanın tapulu taşınmazlarının temliklerinde yaptığı muvazaalı işlemlere ilişkindir.

Muris muvazaasında, mirasbırakan ile sözleşmenin karşı tarafı, aralarında yaptıkları bağış sözleşmesini genellikle satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile gizlemektedirler. Başka bir anlatımla, mirasbırakan ile karşı taraf malın gerçekten temliki hususunda anlaşmışlardır. Görünüşteki ve gizlenen sözleşmelerin her ikisinde de samimi olarak temlik istenmektedir. Ne var ki, görünüşteki satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesinin vasfı (niteliği) muvazaalı sözleşme ile değiştirilmekte, ayrıca gizli bir bağış sözleşmesi düzenlenmektedir. Görünüşteki sözleşmenin vasfı (niteliği) tamamen değiştirildiğinden, muris muvazaası aynı zamanda “tam muvazaa” özelliği de taşınmaktadır.

Muris muvazaasını öteki nispi muvazaalardan ayıran unsur ise mirasçıları aldatmak amacıyla yapılmasıdır. Daha açık bir anlatımla, 1.4.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere bu muvazaa türünde mirasbırakan, mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapuda kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu memuru önünde iradesini satış veya ölünceye kadar bakma akdi şeklinde açıklamaktadır.

Bu nedenle, mirasbırakanın muvazaalı işlemi yaparken gerçek irade ve amacı mirasçılarından mal kaçırmak olmalıdır. Murisin mirasçılarından mal kaçırma amacının bulunmaması hâlinde 1.4.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama olanağı bulunmamaktadır.

Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi de davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır.

Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması ise genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davaya konu taşınmaz 1933 doğumlu muris … adına kayıtlı iken 08.07.2003 tarihinde ve 7.600.000.000TL bedelle muris tarafından davalı oğlu Hayrettin’e satış suretiyle temlik edilmiştir. Eldeki dava ise murisin diğer oğulları Nurettin, Abdurrahim ve Yücel tarafından açılmıştır.

Dosyada dinlenen tanık beyanlarından; davalının evlendikten sonra anne ve babası ile birlikte yaşamaya devam ettiği, akciğer kanseri olması nedeniyle tedavi gören ve yine beş yıl boyunca cezaevinde kalan babasının bakım ve ihtiyaçları ile ilgilendiği gibi bu süreçte yatağa bağımlı olan annesine de baktığı anlaşılmaktadır.

Tarafların kardeşi olan tanık Hamiyet Yıldız’ın beyanına göre mirasbırakan ölmeden önceki son dört yılını felçli olarak geçirmiş olup, ölünceye kadar anne ve babası ile birlikte oturan ve onların her türlü ihtiyaçları ile ilgilenen davalının, yaşlarının ilerleyip hasta ve bakıma muhtaç oldukları zor dönemlerinde de anne ve babasını yalnız bırakmayarak bakım ve ihtiyaçlarını temin ettiği, davacı çocuklarının ise gerekli ilgiyi göstermedikleri, ziyarete dahi gelmedikleri anlaşılmaktadır.

Olayların bu gelişimi; kanser tedavisi gören, beş yıl boyunca cezaevinde kalan ve ölmeden önceki son dört yılını felçli olarak geçiren murisin diğer mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla değil de davalı oğlunun gerek kendisi gerekse eşine o güne kadar sağladığı bakım ve desteğin yarattığı minnet duygusu ve yine ileride de bakacağı düşüncesiyle temlikte bulunduğunu göstermektedir. Nitekim, temlik tarihinden sonra da muris ve eşine davalının baktığı dosya kapsamı ile sabittir.

Diğer taraftan, cevap dilekçesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde bakım savunmasında bulunan davalının, son dört yılını felçli olarak geçiren babasına sağladığı bakımın normal bir bakım olarak kabul edilemeyeceği, özel bir bakım ve destek sağladığı, böyle olunca eldeki davada davalının bu hizmetinin semen olarak değerlendirilmesi hukuka uygun düşeceğinden, yapılan temlikin ivazlı olduğunun da kabulü gerekmektedir.

Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 28.04.2009 tarihli ve 2009/1-130 E., 2009/150 K.; 16.06.2010 tarihli ve 2010/1-295 E., 2010/333 K. ile 23.05.2019 tarihli ve 2017/1-1263 E., 2019/603 K. sayılı kararlarında da özel bakım ve hizmetin semen olarak değerlendirilmesi gerektiği hususu benimsenmiştir.

Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, somut olayda mirasbırakanın içinde oturduğu evi bulunan ve tek gelir kaynağı olan taşınmazını birlikte yaşadığı oğluna satmasını gerektirir haklı bir nedeninin bulunmadığı, taşınmazı satın aldığını savunan davalının da satış bedeli ödediğini kanıtlayamadığı, devrin bakım karşılığı yapıldığı yönünde de bir savunmanın bulunmadığı, ayrıca murisin özel bir bakım ihtiyacı içinde olduğu yönünde de bir delilin olmadığı, ayrıca mirasbırakanın diğer oğulları ile arasının açık olduğu gözetildiğinde dava konusu taşınmazın mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak temlik edildiği, böyle olunca da direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

Hâl böyle olunca, yerel mahkemenin davanın reddine ilişkin olarak verdiği direnme kararı açıklanan gerekçeler karşısında yerindedir.

Usul ve yasaya uygun olan direnme kararının onanması gerekir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 23.01.2020 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.

Uyuşmazlık; tarafların ortak mirasbırakanı tarafından davalı oğluna yaptığı temlikin gerçekte diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiasının, dosya kapsamı ve toplanan delillere göre davacı tarafça kanıtlanıp kanıtlanamadığı noktasında toplanmaktadır.

İlk derece mahkemesince; evladın elverdiğince ebeveynine bakıp yardım etmesi ahlâki bir görev ise de görev sınırının aşıldığı, ana ve babanın normal bakımın ötesinde ihtimama muhtaç olduğu durumlarda, evladın bir şey istemesinin hukuka uygun düşeceği, böyle bir durumda temlikin ivazlı olduğunun kabulü gerekeceği somut olayda taraf tanıklarının beyanlarına göre mirasbırakan ve eşinin ölümlerinden önce uzunca bir süre felçli ve yatalak olmaları nedeniyle bakıma muhtaç oldukları, muris ve eşine önceden beri davalının baktığı, maddi durumlarının iyi olmasına rağmen davacıların anne ve babalarına maddi ve manevi destekte bulunmadıkları, bu sebeple murisle aralarının açık olduğu, murisin taşınmazı kendisi ve eşine bakması sebebiyle davalıya devrettiği, bu sebeple devrin ivazlı olduğu, içtihatlar dikkate alındığında satış bedelinin illa para olmasının gerekmediği, murisin iradesinin mümkün olduğunca korunması gerektiği, temlikteki asıl amacın mirasçıdan mal kaçırmak değil ölünceye kadar bakım sağlamak olduğu ve muvazaa ile illetli bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Verilen kararın davacılar vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece “… mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı, temlike konu taşınmaz dışında murisin başkaca mal varlığının olmadığı, bir kimsenin tek mal varlığını yaşam süreci içerisinde ihtiyacı olmadığı halde elden çıkarmasının yaşamın gerçeklerine ve hayatın olağan akışına uygun düştüğünün söylenemeyeceği, davalının satış bedelini ödediğini de kanıtlayamadığı, akitte gösterilen değer ile taşınmazın gerçek değeri arasında aşırı fiyat farkı olduğu hususları dosya kapsamı ile sabit olup bu olgular yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde mirasbırakanın temlikteki amacının mirasçıdan mal kaçırma olduğu ve temlikin muvazaalı olduğu…. davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle karar oy çokluğu ile bozulmuş, karşı görüşte, “Resmi akitte gösterilen değer ile taşınmazın gerçek değeri arasındaki aşırı fark tek başına muris muvazaası yapıldığını kanıtlayamayacağı, mirasbırakanın herhangi bir sosyal güvencesi olmaması, bakımının davacı tarafından sağlanması, bakımında -koşulları varsa- bedel olarak kabulünün mümkün bulunmasına göre; muris muvazaası yapıldığının ispatlanamadığı…. Mahkeme kararının onanması ” gerektiği belirtilmiştir

Mahkemece önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiş; karar davacılar vekilince temyiz edilmiştir.

Direnme kararının davacılar vekilince temyizi üzerine, Hukuk Genel Kurulu çoğunluk görüşü ile Özel Daire Bozma kararı benimsenerek, “ Mirasbırakanın davalıya yaptığı temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı yapıldığının davacı tarafça kanıtlanamadığı” gerekçesi ile yerel mahkeme kararı onanmıştır.

Çoğunluk görüşüne, yasal düzenlemeler ile emsal içtihatlar yönünde iştirak edilmemiştir.

Uyuşmazlığın çözümünde, öncelikle muvazaa ve muris muvazaası kavramlarına bakmak gerekir.

Muvazaa; irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanmaktadır. Hukukumuzda muvazaa 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 19. (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 18.) maddesinde düzenlenmiş ve anılan maddede, “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir.

Bu yasal tanıma göre muvazaa; sözleşmenin taraflarının üçüncü kişileri aldatmak amacı ile kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm, sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak hususunda anlaşmalarıdır, şeklinde tanımlanabilir.

Muvazaa; gerek öğretide ve gerekse uygulamada, mutlak ve nispi muvazaa olarak iki gruba ayrılmaktadır; mutlak muvazaada taraflar herhangi bir hukuki işlem yapmayı (oluşturmayı) istemezler, yalnız görünüşte bir hukuki işlem için gerekli irade açıklamasında bulunurlar; nispi muvazaada ise taraflar gerçekten belli bir hukuki işlem yapmak isterler, ancak onu saklamak amacıyla, bir başka hukuki işlemin kurulduğu görüşünü yaratmak üzere irade açıklamasında bulunurlar. Taraflar ister yalnız bir görünüş yaratmayı, ister ikinci bir gizli işlem yapmayı arzu etmiş olsunlar, görünüşteki (zahiri) işlem tarafların gerçek iradelerine uymadığından, ilke olarak herhangi bir sonuç doğurmaz. Muvazaada görünüşteki işlemin her türlü hukuki sonuçtan yoksun olması, tarafların ortak iradelerinin bu yolda olmasından kaynaklanmaktadır.

Türk Borçlar Kanunu’nda, muvazaa ile ilgili belirtilen yasal ve genel hüküm dışında muris muvazaasına ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır.

Muris muvazaası kaynağını daha çok Yargıtay İçtihatlarından ve bilimsel görüşlerden almakta ise de esas hukuki dayanağını 1.4.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı oluşturmaktadır.

Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 1.4.1974 tarihli ve 1/2 sayılı içtihadı Birleştirme Kararı ile “Bir kimsenin; mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapu sicilinde kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklamış olduğunun gerçekleşmiş bulunması halinde, saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların, görünürdeki satış sözleşmesinin Borçlar Kanunu’nun 18. maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinin de şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek dava açabileceklerine ve bu dava hakkının geçerli sözleşmeler için söz konusu olan Medeni Kanunun 507 ve 603. maddelerinin sağladığı haklara etkili olmayacağına” karar verilmiştir.

1.4.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, mirasbırakanın tapulu taşınmazlarının temliklerinde yaptığı muvazaalı işlemlere ilişkindir.

Muris muvazaasında, mirasbırakan ile sözleşmenin karşı tarafı, aralarında yaptıkları bağış sözleşmesini genellikle satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile gizlemektedirler. Mirasbırakan ile karşı taraf malın gerçekten temliki hususunda anlaşmışlardır. Görünüşteki ve gizlenen sözleşmelerin her ikisinde de samimi olarak tapulu taşınmazın temliki istenmektedir. Ne var ki, görünüşteki satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesinin vasfı (niteliği) muvazaalı sözleşme ile değiştirilmekte, ayrıca gizli bir bağış sözleşmesi düzenlenmektedir. Görünüşteki sözleşmenin vasfı (niteliği) tamamen değiştirildiğinden, muris muvazaası aynı zamanda “tam muvazaa” özelliği de taşınmaktadır.

Muris muvazaasını öteki nispi muvazaalardan ayıran unsur mirasçıları aldatmak amacıyla yapılmasıdır. Daha açık bir anlatımla, 1.4.1974 tarihli ve 1/2 sayılı içtihadı Birleştirme Kararında açıkça belirtildiği üzere bu muvazaa türünde mirasbırakan, mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte bağışlamak istediği tapuda kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu memuru önünde iradesini satış veya ölünceye kadar bakma akdi şeklinde açıklamaktadır. Bu nedenle, mirasbırakanın muvazaalı işlemi yaparken gerçek irade ve amacı, mirasçılarından mal kaçırmak olmalıdır.

Muris muvazaasının varlığından söz edilebilmesi için mirasbırakanın terekeden mal kaçırma amacıyla hareket etmesi gerekir. Murisin mirasçılarından mal kaçırma amacının bulunmaması hâlinde 1.4.1974 tarihli ve 1/2 sayılı içtihadı Birleştirme Kararının uygulama olanağı bulunmamaktadır.

Bu nedenle, muris muvazaası iddiasına dayalı uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması, bu davaların esasını oluşturmaktadır.

Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması ise genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Muris muvazaasında, mirasbırakanın gerçek irade ve amacının mirasçılardan mal kaçırmak olduğunu, gerek 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesindeki “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” hükmü ve gerekse 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190/1. maddesindeki “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” hükmü uyarınca davacı taraf kanıtlamalıdır.

Muris muvazaası davalarında; mirasbırakan tarafından yapılan temlikin muvazaalı ve terekeden mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat yükü davacı tarafa aittir. Taraflarca davada dayanılan delillerin az yukarıda açıklanan uygulamada yerleşen ilkelerden (ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki) yararlanılmak suretiyle her somut olayın özelliğine göre değerlendirmesi gerekmektedir.

Dava konusu taşınmaz satış suretiyle devredilmiş, davalı da, satın alma savunmasında bulunmuştur. Mahkeme ve Özel Daire arasında, taşınmaz satış bedelinin para olarak davalı tarafından ödenmediği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Yerel mahkeme, taşınmazın bakım karşılığı devredildiği ve bedelin bu şekilde ödendiğini kabul ederek önceki kararında direnmiştir.

Bu aşamada, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun, Yargılamaya Hâkim Olan ilkelerden, “Taraflarca getirilme İlkesi” ne bakmak gerekir. “Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hakim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz. Kanunda belirtilen durumlar dışında hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz.”(HMK. m. 25)

Somut olgular ve yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde;

Somut olayda; tarafların ortak miras bırakanı Asım’ın evinin bulunduğu ve geçimini sağladığı fındıklık niteliğindeki tek taşınmazını birlikte yaşadığı davalı oğluna satış suretiyle devrettiği, davalı taşınmazı satın aldığını savunmuş ise de satış bedelinin para olarak ödendiğini kanıtlayamadığı, mahkemece, mirasbırakan ve eşinin uzun yıllar felçli ve yatalak oldukları, davalı tarafından bakıldıkları ve bakımın normal bakımı aşması nedeniyle bedelin bakım olarak ödendiği kabul edilmiş ise de, yargılamanın hiç bir aşamasında davalı babasının felçli ve yatalak olduğunu, normali aşan özel bir bakım yaptığı ve bu bakım karşılığı temlikin yapıldığını ileri sürlmemiştir. Davacı tanığı Cevdet, ölümünden önce son 1-2 yıl, tarafların kız kardeşi davalı tanığı Hamiyet son dört yıl mirasbırakanın felçli olduğunu, tarafların dayısı tanık Ömer kanser olduğunu belirtmişler ise de yatalak olduğu, normali aşan özel bir bakım yapıldığı ve yine normali aşan mirasbırakanın mal satmasını gerektirecek derecede tedavi harcaması yapıldığı, tedavi giderlerinin davalı tarafından karşılandığı ifade edilmediği gibi özel bakım ve tedavi giderleri ile ilgili dosyaya belge de sunulmamıştır. Mirasbırakanın mal satmasını gerektiren bir durum olduğu ve taşınmazı davalının satın aldığı, işlemin gerçek bir satış olduğu kanıtlanmamıştır.

Mirasbırakanın ölünceye kadar, davalı küçük oğlu ile aynı evde yaşadığı, davacıların ise başka şehirlerde yaşadıkları, mirasbırakanın davacı oğulları ile küs olduğu taraf tanıklarınca ifade edilmiş, hatta davalı tanığı kız kardeş Hatice, mirasbırakanın davacıları evlatlıktan reddettiğini beyan etmiştir.

Yerel mahkemece, murisin iradesinin korunması gerektiği belirtilmiş ise de; 01.04.1974 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararında,” Miras Hukuku, mirasbırakanın iptali mümkün ölüme bağlı tasarruflarında bile onun son arzularına değer vermemiştir. (Medeni Kanunun md. 499 ve 500) Ölenin son arzularına saygı ilkesi, ancak onun hukuka uygun tasarrufları için söz konusudur. Bu bakımdan miras hukukunda ölenin son isteklerine saygısızlık gibi bir düşünce de kabul edilemez.” gerekçesine yer verilmiş olup İçtihadı Birleştirme Kararındaki yol gösterici nitelikteki bu gerekçeye göre, miras hukukunda miras bırakanın son arzusu gibi bir görüş kabul edilemez.

Sonuç : Mirasbırakanın, içinde oturduğu evi bulunan, tek gelir kaynağı olan taşınmazını, birlikte yaşadığı davalı oğluna satmasını gerektiren haklı ve makul bir nedenin varlığı kanıtlanamadığı gibi satın aldığı savunmasında bulunan davalının satış bedeli ödediği de kanıtlanmamıştır. Davalının, bakım karşılığı bedelin ödendiği yönünde bir savunması olmamasına ayrıca mirasbırakanın yatalak ve normali aşan bir bakım ihtiyacı içinde olduğu yönünde de savunma ve delil olmamasına rağmen mahkemenin bu gerekçeyle işlemin muvazaalı olmadığı görüşü HMK’nın 25. maddesine aykırıdır.

Belirtilen nedenlerle, mirasbırakanın küs olduğu davacı çocuklarından mal kaçırmak amacıyla tek mal varlığını davalı oğluna bedelsiz ve muvazaalı olarak devrettiği, devrin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun davacı delilleriyle kanıtlandığı, yerel mahkeme kararının bozulması gerektiğini düşündüğümüzden, sayın çoğunluğun hükmün onanması yönündeki görüşüne katılınmamıştır.


Avukatlarımızca Hazırlanan Makalelerimiz


✅ Gaziantep aile hukuku ✅ Gaziantep velayet avukatı
✅ Gaziantep boşanma avukatı ✅ Gaziantep en kısa sürede boşanma
✅ Gaziantep anlaşmalı boşanma avukatı ✅ Gaziantep aile mahkemesi
✅ Gaziantep çekişmeli boşanma avukatı ✅ Gaziantep online danışman

Gaziantep Adliyesi İletişim Bilgileri
( 0342 ) 321 36 36
Gaziantep Adalet Sarayı Ana Hizmet Binası : Zeytinli Mah. Turgut Özal Bulv. No:1/1 27500

GAZİANTEP AĞIR CEZA MAHKEMELERİ
GAZİANTEP 1. AĞIR CEZA MAH. MÜDÜR 2253
KALEM 2254
GAZİANTEP 2 AĞIR CEZA MAH. MÜDÜR 2259
KALEM 2260
GAZİANTEP 3.AĞIR CEZA MAH. MÜDÜR 2265
KALEM 2267
GAZİANTEP 3.AĞIR CEZA MAH. 2.KLM MÜDÜR 2232
KALEM 2232
GAZİANTEP 4 AĞIR CEZA MAH. MÜDÜR 2273
KALEM 2274
GAZİANTEP 5 AĞIR CEZA MAH. MÜDÜR 2814
KALEM 2815
GAZİANTEP 5 AĞIR CEZA MAH. 2. KLM MÜDÜR 2751
KALEM 2752
GAZİANTEP 6 AĞIR CEZA MAH. MÜDÜR 2804
KALEM 2805
GAZİANTEP 7 AĞIR CEZA MAH. MÜDÜR 6032
KALEM 6072
GAZİANTEP 8 AĞIR CEZA MAH. MÜDÜR 6425
KALEM 6438
GAZİANTEP 9 AĞIR CEZA MAH. MÜDÜR 6081
KALEM 6082
GAZİANTEP 10 AĞIR CEZA MAH. MÜDÜR 2397
KALEM 2396
GAZİANTEP 11 AĞIR CEZA MAH. MÜDÜR 2544
KALEM 2547
GAZİANTEP 12 AĞIR CEZA MAH. MÜDÜR 2344
KALEM 2181
GAZİANTEP ÇOCUK AĞIR CEZA MAH.
GAZİANTEP ÇOCUK AĞIR CEZA MAH. MÜDÜR 3232
KALEM 2387
GAZİANTEP ASLİYE CEZA MAHKEMELERİ
GAZİANTEP 1 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2666
KALEM 2667
GAZİANTEP 2 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2672
KALEM 2671
GAZİANTEP 3 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2661
KALEM 2662
GAZİANTEP 4 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2451
KALEM 2452
GAZİANTEP 5 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2456
KALEM 2457
GAZİANTEP 6 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2528
KALEM 2527
GAZİANTEP 7 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2462
KALEM 2462
GAZİANTEP 8 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2282
KALEM 2282
GAZİANTEP 9 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2236
KALEM 2237
GAZİANTEP 10 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2291
KALEM 2293
GAZİANTEP 11 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2296
KALEM 2297
GAZİANTEP 12 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2301
KALEM 2302
GAZİANTEP 13 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2311
KALEM 2312
GAZİANTEP 14 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2317
KALEM 2317
GAZİANTEP 14 ASLİYE CEZA MAH. 2 KLM MÜDÜR 2306
KALEM 2307
GAZİANTEP 15 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2320
KALEM 2322
GAZİANTEP 16 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2326
KALEM 2327
GAZİANTEP 17 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2331
KALEM 2221
GAZİANTEP 18 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2338
KALEM 2337
GAZİANTEP 19 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2141
KALEM 2343
GAZİANTEP 20 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2346
KALEM 2347
GAZİANTEP 21 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2631
KALEM 2634
GAZİANTEP 22 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2651
KALEM 2654
GAZİANTEP 23 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2641
KALEM 2642
GAZİANTEP 24 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2646
KALEM 2647
GAZİANTEP 25 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 3112
KALEM 3112
GAZİANTEP 26 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 3122
KALEM 3121
GAZİANTEP 27 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2351
KALEM 2353
GAZİANTEP 28 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2358
KALEM 2357
GAZİANTEP 29 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2380
KALEM 2362
GAZİANTEP 30 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2367
KALEM 2367
GAZİANTEP 31 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2780
KALEM 2780
GAZİANTEP 32 ASLİYE CEZA MAH. MÜDÜR 2785
KALEM 2785
GAZİANTEP SULH CEZA HAKİMLİĞİ
GAZİANTEP 1 SULH CEZA MAH. MÜDÜR 2552
KALEM 2552
GAZİANTEP 2 SULH CEZA MAH. MÜDÜR 2425
KALEM 2425
GAZİANTEP 3 SULH CEZA MAH. MÜDÜR 2192
KALEM 2192
GAZİANTEP 4 SULH CEZA MAH. MÜDÜR 2198
KALEM 2199
GAZİANTEP 5 SULH CEZA MAH. MÜDÜR 2372
KALEM 2372
GAZİANTEP 6 SULH CEZA MAH. MÜDÜR 2214
KALEM 2214
GAZİANTEP AİLE MAHKEMELERİ
GAZİANTEP 1 AİLE MAHKEMESİ MÜDÜR 4128
KALEM 4123
GAZİANTEP 2 AİLE MAHKEMESİ MÜDÜR 4126
KALEM 4117
GAZİANTEP 3 AİLE MAHKEMESİ MÜDÜR 4111
KALEM 4114
GAZİANTEP 4 AİLE MAHKEMESİ MÜDÜR 4107
KALEM 4106
GAZİANTEP 5 AİLE MAHKEMESİ MÜDÜR 4095
KALEM 4097
GAZİANTEP 6 AİLE MAHKEMESİ MÜDÜR 4086
KALEM 4092
GAZİANTEP 7 AİLE MAHKEMESİ MÜDÜR 4078
KALEM 4080
GAZİANTEP 8 AİLE MAHKEMESİ MÜDÜR 4077
KALEM 4073
GAZİANTEP 9 AİLE MAHKEMESİ MÜDÜR 4518
KALEM 4524
GAZİANTEP 10 AİLE MAHKEMESİ MÜDÜR 4515
KALEM 4512
GAZİANTEP ASLİYE HUKUK MAHKEMELERİ
GAZİANTEP 1 ASLİYE HUKUK MAH. MÜDÜR 4312
KALEM 4313
GAZİANTEP 2 ASLİYE HUKUK MAH. MÜDÜR 4297
KALEM 4303
GAZİANTEP 3 ASLİYE HUKUK MAH. MÜDÜR 4294
KALEM 4291
GAZİANTEP 4 ASLİYE HUKUK MAH. MÜDÜR 4284
KALEM 4283
GAZİANTEP 5 ASLİYE HUKUK MAH MÜDÜR 4280
KALEM 4277
GAZİANTEP 6 ASLİYE HUKUK MAH. MÜDÜR 4266
KALEM 4264
GAZİANTEP 7 ASLİYE HUKUK MAH. MÜDÜR 4262
KALEM 4258
GAZİANTEP 8 ASLİYE HUKUK MAH. MÜDÜR 4252
KALEM 4257
GAZİANTEP 9 ASLİYE HUKUK MAH. MÜDÜR 4383
KALEM 4382
GAZİANTEP 10 ASLİYE HUKUK MAH. MÜDÜR 4373
KALEM 4377
GAZİANTEP 11 ASLİYE HUKUK MAH. MÜDÜR 4366
KALEM 4367
GAZİANTEP 12 ASLİYE HUKUK MAH. MÜDÜR 4506
KALEM 4506
GAZİANTEP 13 ASLİYE HUKUK MAH. MÜDÜR 4388
KALEM 4388
GAZİANTEP 14 ASLİYE HUKUK MAH. MÜDÜR 4284
KALEM 4327
GAZİANTEP SULH HUKUK MAHKEMELERİ
GAZİANTEP 1 SULH HUKUK MAH. MÜDÜR 4215
KALEM 4224
GAZİANTEP 2 SULH HUKUK MAH. MÜDÜR 4207
KALEM 4211
GAZİANTEP 3 SULH HUKUK MAH. MÜDÜR 4200
KALEM 4201
GAZİANTEP 4 SULH HUKUK MAH. MÜDÜR 4197
KALEM 4198
GAZİANTEP 5 SULH HUKUK MAH. MÜDÜR 4186
KALEM 4190
GAZİANTEP 6 SULH HUKUK MAH. MÜDÜR 4162
KALEM 4162
GAZİANTEP 7 SULH HUKUK MAH. MÜDÜR 4238
KALEM 4238
GAZİANTEP İCRA MAHKEMELERİ
GAZİANTEP 1 İCRA MAH. MÜDÜR 4369
KALEM 4365
GAZİANTEP 2 İCRA MAH. MÜDÜR 4355
KALEM 4360
GAZİANTEP 3 İCRA MAH. MÜDÜR 4353
KALEM 4346
GAZİANTEP 4 İCRA MAH. MÜDÜR 4342
KALEM 4343
GAZİANTEP 5 İCRA MAH. MÜDÜR 4332
KALEM 4337
GAZİANTEP ÇOCUK MAHKEMELERİ
GAZİANTEP 1 ÇOCUK MAH. MÜDÜR 2444
KALEM 2445
GAZİANTEP 2 ÇOCUK MAH. MÜDÜR 2447
KALEM 2448
GAZİANTEP 3 ÇOCUK MAH. MÜDÜR 2152
KALEM 2153
GAZİANTEP TİCARET MAHKEMELERİ
GAZİANTEP 1 TİCARET MAH. MÜDÜR 4563
KALEM 4567
GAZİANTEP 2 TİCARET MAH. MÜDÜR 4554
KALEM 4547
GAZİANTEP 3 TİCARET MAH. MÜDÜR 4531
KALEM 4528
GAZİANTEP TÜKETİCİ MAHKEMESİ
GAZİANTEP 1 TÜKETİCİ MAH. MÜDÜR 4176
KALEM 4179
GAZİANTEP 2 TÜKETİCİ MAH. MÜDÜR 4170
KALEM 4171
GAZİANTEP İŞ MAHKEMELERİ
GAZİANTEP 1 İŞ MAHKEMESİ MÜDÜR 4040
KALEM 4041
GAZİANTEP 2 İŞ MAHKEMESİ MÜDÜR 4027
KALEM 4034
GAZİANTEP 3 İŞ MAHKEMESİ MÜDÜR 4004
KALEM 4695
GAZİANTEP 4 İŞ MAHKEMESİ MÜDÜR 4019
KALEM 4020
GAZİANTEP 5 İŞ MAHKEMESİ MÜDÜR 4007
KALEM 4005
GAZİANTEP 6 İŞ MAHKEMESİ MÜDÜR 4696
KALEM 4002
GAZİANTEP 7 İŞ MAHKEMESİ MÜDÜR 4000
KALEM 4688
GAZİANTEP 8 İŞ MAHKEMESİ MÜDÜR 4054
KALEM 4054
GAZİANTEP 9 İŞ MAHKEMESİ MÜDÜR 4686
KALEM 4686
GAZİANTEP KADASTRO MAHKEMESİ
GAZİANTEP KADASTRO MAHKEMESİ MÜDÜR 4875
KALEM 4876
GAZİANTEP ADALET KOMİSYONU BAŞKANLIĞI
GAZİANTEP ADALET KOMİSYONU BAŞKANLIĞI MÜDÜR 2174
KALEM 2175
GAZİANTEP ARABULUCULUK MERKEZİ
GAZİANTEP ARABULUCULUK MERKEZİ MÜDÜR 4655
KALEM 4653
GAZİANTEP ADLİYE VEZNESİ
GAZİANTEP ADLİYE VEZNESİ MÜDÜR 4434
KALEM 4434
GAZİANTEP BAKANLIK MUHABERE
GAZİANTEP BAKANLIK MUHABERE MÜDÜR 2625
KALEM 2627
GAZİANTEP MUHABERE GELEN GİDEN EVRAK
GAZİANTEP MUHABERE GELEN GİDEN EVRAK MÜDÜR 2103
KALEM 2103
GAZİANTEP TALİMAT BÜROSU
GAZİANTEP TALİMAT BÜROSU MÜDÜR 2846
KALEM 2846
GAZİANTEP TAKİPSİZ BÜROSU
GAZİANTEP TAKİPSİZ BÜROSU MÜDÜR 2430
KALEM 2430
GAZİANTEP UZLAŞTIRMA BÜROSU
GAZİANTEP UZLAŞTIRMA BÜROSU MÜDÜR 2286
KALEM 2287
GAZİANTEP KAMU – MARKA – BASIN CİNSEL SUÇLAR BÜROSU
GAZİANTEP KAMU – MARKA – BASIN CİNSEL SUÇLAR BÜROSU MÜDÜR 3064
KALEM 2847
GAZİANTEP ÇOCUK SAVCILIĞI MURACAT KALEMİ
GAZİANTEP ÇOCUK SAVCILIĞI MURACAT KALEMİ MÜDÜR 2510
KALEM 2511
GAZİANTEP ÇOCUK SORUŞTURMA BÜRO
GAZİANTEP ÇOCUK SORUŞTURMA BÜRO MÜDÜR 2505
KALEM 2507
GAZİANTEP ESAS BÜROSU
GAZİANTEP ESAS BÜROSU MÜDÜR 2491
KALEM 2492
GAZİANTEP AİLE İÇİ SORUŞTURMA BÜROSU
GAZİANTEP AİLE İÇİ SORUŞTURMA BÜROSU MÜDÜR 2409
KALEM 2409
GAZİANTEP TERÖR VE ÖRGÜTLÜ SUÇLAR BÜROSU – 1
GAZİANTEP TERÖR VE ÖRGÜTLÜ SUÇLAR BÜROSU – 1 MÜDÜR 2580
KALEM 2581
GAZİANTEP TERÖR VE ÖRGÜTLÜ SUÇLAR BÜROSU – 2
GAZİANTEP TERÖR VE ÖRGÜTLÜ SUÇLAR BÜROSU – 2 MÜDÜR 2582
KALEM 2582
GAZİANTEP TERÖR VE ÖRGÜTLÜ SUÇLAR BÜROSU – 3
GAZİANTEP TERÖR VE ÖRGÜTLÜ SUÇLAR BÜROSU – 3 MÜDÜR 2044
KALEM 2044
GAZİANTEP CEZAEVİ SAVCILIK KALEMİ
GAZİANTEP CEZAEVİ SAVCILIK KALEMİ MÜDÜR 2433
KALEM 2433
GAZİANTEP DAİMİ ARAMA BÜROSU
GAZİANTEP DAİMİ ARAMA BÜROSU MÜDÜR 2111
KALEM 2110
GAZİANTEP SERİ MUHAKEME
GAZİANTEP SERİ MUHAKEME MÜDÜR 2092
KALEM 2092
GAZİANTEP SAHTECİLİK VE DOLANDIRICILIK SUÇLAR BÜROSU
GAZİANTEP SAHTECİLİK VE DOLANDIRICILIK SUÇLAR BÜROSU MÜDÜR 3061
KALEM 3061
GAZİANTEP HIRSIZLIK VE YAĞMA BÜROSU
GAZİANTEP HIRSIZLIK VE YAĞMA BÜROSU MÜDÜR 2502
KALEM 2502
GAZİANTEP UYUŞTURUCU TİCARET
GAZİANTEP UYUŞTURUCU TİCARET MÜDÜR 2119
KALEM 2113
GAZİANTEP DAVA AÇILMASININ ERTELENMESİ BÜROSU
GAZİANTEP DAVA AÇILMASININ ERTELENMESİ BÜROSU MÜDÜR 2117
KALEM 2117
GAZİANTEP İNFAZ HAKİMLİĞİ
GAZİANTEP 1 İNFAZ HAKİMLİĞİ MÜDÜR 2187
KALEM 2136
GAZİANTEP 2 İNFAZ HAKİMLİĞİ MÜDÜR 2141
KALEM 2141
GAZİANTEP 3 İNFAZ HAKİMLİĞİ MÜDÜR 3501
KALEM 3501
GAZİANTEP İLAMAT-  İNFAZ
GAZİANTEP İLAMAT-  İNFAZ MÜDÜR 3131
KALEM 3133
GAZİANTEP YAKALAMA BÜRO
GAZİANTEP YAKALAMA BÜRO MÜDÜR 2684
KALEM 2684
GAZİANTEP HUKUK TEVZİ BÜROSU
GAZİANTEP HUKUK TEVZİ BÜROSU MÜDÜR 4426
KALEM 4441
GAZİANTEP TARAMA MÜRACAT TEVZİ BÜROSU
GAZİANTEP TARAMA MÜRACAT TEVZİ BÜROSU MÜDÜR 2125
KALEM 2126
GAZİANTEP GENEL SORUŞTURMA
GAZİANTEP GENEL SORUŞTURMA MÜDÜR 3040
KALEM 3041
GAZİANTEP ADLİ DESTEK VEMAĞDUR HİZMETLERİ
GAZİANTEP ADLİ DESTEK VEMAĞDUR HİZMETLERİ MÜDÜR 4657
KALEM 4657
GAZİANTEP Ş.KAMİL İLÇE SEÇİM MÜDÜRLÜĞÜ
GAZİANTEP Ş.KAMİL İLÇE SEÇİM MÜDÜRLÜĞÜ MÜDÜR 4725
KALEM 4723
GAZİANTEP Ş.BEY İLÇE SEÇİM MÜDÜRLÜĞÜ
GAZİANTEP Ş.BEY İLÇE SEÇİM MÜDÜRLÜĞÜ MÜDÜR 4169
KALEM 4167
GAZİANTEP 13. İCRA DAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜ
GAZİANTEP 13. İCRA DAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜ MÜDÜR 4452
KALEM 4452
GAZİANTEP ADLİ SİCİL ŞEFLİĞİ
GAZİANTEP ADLİ SİCİL ŞEFLİĞİ MÜDÜR 2095
KALEM 2096
GAZİANTEP ADLİ EMANET MÜDÜRLÜĞÜ
GAZİANTEP ADLİ EMANET MÜDÜRLÜĞÜ MÜDÜR 2575
KALEM 2575
Avukatlarımızın Yazısını Oylar mısınız?