Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinin büyük çoğunluğunun fiziksel koşullarındaki yetersizlik, çocukların nitelikli bir eğitim almalarında büyük engele dönüşüyor. Fizyoterapi sınıflarında öğrencilerimizin fiziksel gelişimi için rehabilitasyonda kullandığımız pek çok medikal malzeme kurum sahipleri tarafından pahalı bulunduğu için temin edilmiyor. En basitinden elektroterapi cihazı, kinezyo bant, rehabilitasyon hamuru, uygun yatak (boyu öğrenciye ve fizyoterapiste göre ayarlanabilen) gibi pek çok eğitim materyaline ne yazık ki biz fizyoterapistler ve öğrencilerimiz ulaşamıyor.
Eğitimdeki bu açıkları kapatmak çoğu zaman velilerimize düşüyor. Çoğu zaman maddi durumu iyi olan velilerimizi çocuğunun gelişimi için faydalı olduğunu düşündüğümüz elektroterapi, kinezyo bant gibi medikal malzemeleri almaları konusunda teşvik ediyoruz. Fakat bu materyalleri karşılayabilecek velilerimizin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Çoğu velimiz maddi zorluklar yaşıyor ve kurum sahiplerinin bile almaktan imtina ettikleri malzemeleri neden kendilerinin almak zorunda bırakıldığını sorgular hale geliyorlar.
Pek çok kurum sahibi kaliteli bir eğitim için uygun koşulların sağlanmasında sorumluluk almadığı gibi velilere bu konuda herhangi bir açıklama yapmak konusunda da sorumluluk almıyorlar. Tüm bu sorumluluk biz fizyoterapistlere kalıyor, suçlanan taraf da ne yazık ki çoğu zaman biz oluyoruz. Özel eğitim kurumları arasındaki rekabete bir de koşulların yetersizliği eklenince ne yazık ki fizyoterapistin özverisi bu açığı kapatmak için yetersiz kalıyor. Rehabilitasyon merkezlerinin eşitsiz koşulları hem bedensel hem de zihinsel olarak çalışan biz öğretmenleri yıpranmaya açık hale getiriyor.
Burada kurumlar arası rekabet ve tabiri caizse öğrenci kapma yarışı hem çocuklar hem de çalışanlar için büyük bir problem. Bir çocuk kurum değiştirdiğinde kurumlar genel olarak çalışanları baskı altına alırken, zihinsel ve fiziksel olarak sorunları olan ve eğitim sürecinde istikrarın önemli olduğu çocuklar hem alıştıkları ortamdan hem de öğretmenlerinden, fizyoterapistlerinden koparılıyor ve bambaşka bir ortamın içerisine sokuluyor. Bu durum çoğunlukla çocuğun o güne kadar elde ettiği gelişimin yarıda kalmasına ve sürecin en başa dönmesine yol açıyor. Kurum sahipleri için maddi kaygılar önplanda olduğu için bu durum önemsenmezken, veliler de çoğu kez bunun önemini gözden kaçırıyorlar.
Özellikle Covid-19 salgını nedeniyle ekstra önlemlerin alınması gerektiği bir dönemde kurumların koruyucu ekipmanlara ekstra özen göstermesi gerekiyor. Ancak normal bir dönemde yukarıda belirttiğimiz üzere çocuğun bütün sorumluluğunu fizyoterapistlerin ve eğitimcilerin üzerine yıkan kurum sahipleri için bu duruma ne kadar dikkat gösterileceği konusunda şüphelenmemiz oldukça doğal. Yardımcı personel eksikliği nedeniyle salgın öncesinde teneffüslerde dahi çocukla ilgilenmek zorunda kalırken şimdi verilen 20 dakikalık teneffüs süresinde fizyoterapist ve eğitimci hangi işi yapacak: Çocukla mı ilgilenecek, veliyi mi bilgilendirecek, odayı yeni derse mi hazır hale getirecek bir de dezenfekte mi edecek? Dolayısıyla yeni dönemde birçok sorun bizleri bekliyor olacak.
Öğrencilerimizin eğitimde karşılaştıkları eksiklikler elbette sadece nitelikle sınırlı değil. Haftada 2 saat fizik tedavi, başka bir kurumdan destek almayan (hastane, tıp merkezi) bir öğrenci için oldukça yetersiz kalıyor. Hastane, tıp merkezi gibi RAM raporuyla ücretsiz şekilde yararlanabileceği bu kurumlara başvurmaları konusunda velilerimizi ne kadar teşvik etmeye çalışsak da, son kertede bu karar velinin inisiyatifine kalıyor. Veliler de çeşitli gerekçelerle (çalışıyor olmaları, ulaşım zorluğu vs.) çoğu zaman çocukları sağlık kuruluşuna götürmekten kaçınıyorlar. Bu duruma bir de ailenin çocuğunun ev egzersizleri konusunda sorumluluk almamasıyla birleştiğinde çocuklarımızın gelişiminin ne kadar yavaş seyrettiğini deneyimlerimiz görebiliyoruz.
Tüm bu yetersizliklerin giderilmesi için devletin sadece ödenek veren pozisyonundan sıyrılarak daha fazla denetim mekanizması geliştiren bir konuma gelmesi, eğitimdeki eksiklerin giderilmediği noktadaysa bu kurumları bizzat kendi bünyesine alması gerekmektedir.