Fransız işgalini öven imam!

Adı Halil Konakçı … Bir camide imam-hatip olarak görev yapıyor…

Diğer bir anlatımla bir diyanet görevlisi… Burada ilginç bir durum mevcut; imam-hatip olabilmek için ilahiyat fakültesini ya da imam hatip lisesini bitirmek gerekiyor. Ancak bu zatın özgeçmişinde okuduğu okul, eğitim durumu yer almıyor!

Zaten imam-hatip olarak görevinden çok daha fazla zamanını kadınları, aydınları, sanatçıları kısacası kendi karanlık dünyasının dışında kalan tüm çevreleri hedef göstermek, karalamak, saçma sapan hurafeleri din kelamı olarak satmak oluşturuyor!

Daha kısa bir süre önce Zafer partisi lideri Ümit Özdağ ’a “ ırkçı ” ve “ taş kafalı ” sözleriyle saldıran, Türkçe ibadet dendiğinde deliren bu hatip efendi bakın neler yumurtlamıştı:

– İbadetler aslıyla yapılır, o ırkçı, taş kafalı adama söylüyorum o gurur duyduğun harf senin harfin değildir. Kalkıp da bana Türkçe konuşuyorum deme; Arap kardeşlerime, Afgan kardeşlerime düşmanlık eden sözde partinin ismi bile Arapça. Ey İslam düşmanları, kullandığınız seküler kafanızdaki diller bile Arapçadan çıkma.

Şimdi bu acınası sözleri neresinden tutacaksınız? Geçen gün Özdemir İnce eğitim durumu bile belli olmayan bu zatın cehaletini tane tane şöyle sergiledi:

– Normal bir lise mezunu Türkçe ile Arapçanın iki ayrı dil ailesinden olduğunu bilir. Arapça, Afro-Asya dilleri ailesinin Sami koluna mensup bir dildir. Türkçe ise Ural-Altay dil ailesinden, Asya’da ve Doğu Avrupa’da konuşulan Türk dil ve lehçelerinin genel adıdır…

Hilafet çağrısından kadınlara şiddete her numara mevcut!

Gelelim, bu imam efendinin yediği herzelere…

Geçen yılın başlarıydı, Sezen Aksu ’nun neredeyse 7 yıl önce yazdığı “ Şahane bir şey yaşamak ” şarkısını yerin dibine sokup ardından şu sözlerle hilafet çağrısında bulunmuştu:

– O sahip olsaydı başımızda, o makam hala başımızda olsaydı ne başörtüsüne ne çarşafa ne sarığa ne minareye ne ezana kimse konuşamazdı. Biz o makamı geri istiyoruz arkadaş. İslam adına istiyoruz…

Bursa Barosu, hilafet çağrısı yapan cami imamı Halil Konakçı hakkında, “ Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne karşı silahlı isyana, kanunlara uymamaya teşvik ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçlarını işlediği ” gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.

Ne oldu peki? Hiç tabii! Kısa bir süre sonra aynı zat, bu kez kadınlara taktı; vaazında kadınları ağza alınmayacak sözcüklerle hedef gösterdi:

– Erkekler kadından üstündür. Kadının rızık kazanma mükellefi yoktur ama her yerde kadın istismarı var. Daha cazip çünkü. Adam uyuşturucu parası kazansa kadının mesuliyeti yok. Sokaklar kasap dükkanı oldu, et görmekten içimiz dışına çıkıyor artık. Bu kadınların başında kocaları, adamları yok mu?

Bu terbiyesiz saldırı büyük infial uyandırdı doğal olarak; peki Diyanet İşleri Başkanlığı ne yaptı? Hiçbir şey tabii!

Bir süre geçti, aynı imam bu kez bir nikah müjdesi verdi:

– Allah, cennette Hz. Meryem ile Hz Muhammed’i nikahlayacak!

Bu kez, ilahiyat çevreleri ayağa kalktı; Kuran’da asla böyle bir bahis geçmediğini, İslam’da gaipten haber alma diye bir şey olamayacağını, imamın tamamen hurafelerle hareket ettiğini açıkça söylediler. Sonuç? Yine koca bir hiç!

“Hatay keşke Fransa’da kalsaydı!”

Bunlar da yetmedi, kerameti kendinden menkul imam bu kez Hatay’ı hedefe koydu hem de tiksinti uyandırıcı bir üslup ve konuşmayla:

– Hatay’ın çoğunluğu Araptır…

Yetinmedi, gözünü kararttı, ağzındaki baklayı çıkartıverdi:

– Hatay keşke Fransa’da kalsaydı, Türkler kadar zulüm yapmazlardı!

Zulüm dediği, ezanın Türkçe okunmasıydı! Böyle bir şey Arap seviciler için kabus demekti; okuduğunu anlayarak, bilerek iman eden, ibadetini yapan halk o zaman nasıl kandırılabilecekti, değil mi ya!

Kurtuluş Savaşı’nı keşke Yunan kazansaydı, dinimizi özgürce yaşardık ”, “ Tanrım beni Türklük’ten azad et ” diyen Kadir Mısıroğlu ve Mustafa Sabrilerin ardıllarından imam efendi çenesini tutamamış, nasıl bir Türk düşmanı olduğunu, ne menem bir din görevlisi olduğunu iki cümleyle ilan edivermişti!

Diyanet, günler sonra görünürde bir inceleme başlattı, dikkat edin soruşturma değil! Bunun sonucunu merak ediyorsanız fikrimi söyleyeyim;

– Bu incelemeden de çıkacak olan yine bir “hiç” olacaktır!