Uzak geçmişi hatırlamak ve uzak geleceği kurabilmek gibi bir yeteneğimiz var. Diğer canlılardan ayrıldığımız temel noktalardan birisi gelişmiş beyinlerimizin sağladığı bu kapasite. Ama bazen bir olgu hem iyi hem kötü olabilir ya, bu yeteneğimiz de bize pek çok fayda sağladığı gibi pek çok zarar da veriyor.
Meditasyon yaparken insanlar anda kalmaya odaklanır, odağına odaklanır bir nevi, dikkatine dikkat eder. Ama puff bir de bakar ki zihni bir düşünceye kendini kaptırıp uzaklaşmış gitmiş, alır geriye çeker zihnini; odağına tekrar odaklanır.
Namaz kılarken huşu içinde olmaya çalışan insanların da başına gelir: Bir bakmışlar zihinleri bir geçmiş keşkesinde ya da bir gelecek kaygısında hesaplar kitaplar yapıp duruyor. Kaçıncı rekatta olduğunu bile karıştırır.
Bunlar çok doğal olgular. Çünkü beynin ‘rölanti’deki mekanizması bu. Dikkati belirli bir şeye odaklanmayan insan, rölanti haline geçtiğinde, beyni geçmişin hesaplarına ve geleceğin kaygılarına dalıverir. Bilimsel derinliğini merak edenler için bağlantıyı buraya bırakıp yaşamlarımız için kritik öğrenmeler çizgisinde devam edelim biz. https://en.wikipedia.org/wiki/Default_mode_network
Sağlıklı bir zihnin işlevlerini basitçe düşünelim: Basitleştirmek için modelleyeceğiz, pek çok yaşamsal detayı bir kenara bırakmış olacağız ama konunun özünü kavramak için insan zihninin çalışma şekli bu.
Zihnimiz ya odaklandığı bir konu üzerine çalışır. Ya geçmişin detaylarını yeniden didikler. Ya da geleceğin kurgusunu yapıp durur. Sağlıklı bir zihinde mükemmel bir oyun planıdır bu yaklaşım. Aktif olarak odaklandığımız bir iş yoksa geçmişi gözden geçirip taktiklerimiz için iyileştirmeler düşünebiliriz, tarzımızı geliştiririz, hatalarımızdan öğreniriz. Ya da geleceğe yönelik simülasyonlar çalıştırırız zihnimizde. Neyin nasıl olabileceğini kurgular, kurgumuzdan bugünümüz için kararlar çıkarırız.
Oysa hiçbir zihin tam anlamıyla sağlıklı değildir. O yüzden çeşitli sebeplerle doğal yolumuzdan ayrıldığımızda, doğal halimizle aramızdaki uzaklık iyice arttığında, yük birikir, denge şaşar, işe yarayan şeyler işe yaramaz olur.
Bir de bakmışız geçmişte kalmış bir olayı, bir kişiyi, bir travmayı öyle bir dolamışız ki zihnimize, çözüm falan hak getire ha bire aynı şeyi yaşayıp duruyoruz… Böyle olunca uzak geçmişte kalan bir öfkemizle tekrar tekrar öfkeleniriz. Üzüntümüze üzülürüz tekrar tekrar. Belki de çoktan dikiz aynasında kaybolmuş bir coşkuyu, hatta belki bizim doğumumuzdan yüzlerce yıl önce yaşanmış bir coşkuyu, mesela Mohaç Meydan Muharebesini, İstanbul’un Fethini, babamızın gençliğinde aldığı bir altın madalyayı, artık ne gelirse aklınıza yeniden ve yeniden yaşayıp coşarız da coşarız.
Bazen de kendimizin gelecekteki bir versiyonuna ilişkin kaygıyı ya da coşkuyu takarız aklımıza. Uzak geleceğin ya korkusuyla titreye titreye ya da uzun emeliyle sarhoş bir halde dolaşırız bugünün sokaklarında.
İş o hale gelir ki yaşadığımız her an’da, bedenimiz bugünün içinde yoğun bir şekilde meşgul olsa da zihnimiz ya geleceğin peşinde ya da geçmişin keşkesinde döner durur.
Yaşamımız yaşanmadan geçer gider.
Bir de dönüp bakarız ki belli bir yaştan sonra her an’ımız başka anların peşinde ya da keşkesinde kaybolup gitmiş.
Peki anda kalmak mümkün değil mi? Size bir sır vereyim: Andan çıkmak zaten mümkün değil ki. İsterseniz bir deneyin. Zaman makinesi icat etmiş olmanız gerekir bunun için. Zaman makinesi icat etmediyseniz her an’da o an’ı yaşarsınız. Şu an yaşayabileceğim tek an şu andır. Her an sadece ve sadece o an’ı yaşayabilirim.
Sorun anda yaşadığımız şeye gerçekten odaklanabilmektir. Zihnimizin uzak geçmişten uzak geleceğe kadar geniş bir yelpazeye ulaşabilmesi de bunun için bir engel falan değildir. Geçmiş üzerinde durabilmek, geleceği kurgulayabilmek yaşamda kalmamız için kritik yetkinliklerdir ve işe yaradıkları için bu yetkinliklerde o kadar iyiyiz.
O an yaptığım işe odaklanırken de andayım. Geçmişi düşünürken de andayım. Geleceği kurgularken de andayım. Kritik nokta şu: Kaliteli, işe yarar bir şekilde yaşayabiliyor muyum an’ı?
Odaklandığım iş iyi mi, o işte ben iyi miyim?
Geçmişi düşünüyorsam bir sebebi var: O geçmişi nasıl değiştirebilirim diye geçmişe bu kadar uzanıyor zihnim. Geçmişte reel olarak ne olduğunu belki değiştiremem ama şu an’ımın ve geleceğimin o geçmişteki an’dan nasıl etkilendiğini değiştirebilirim.
Geleceği kurguluyorsam bir sebebi var: O geleceği şu an yaşayamam ama o geleceği yaşamak için bu an yapmam gereken şeyleri yapmazsam da o geleceği asla yaşayamam.
Hep andayız. Ve o an öyle bir an ki geçmişi yeniden yaratabilir, geleceği tekrar tekrar çeşit çeşit simülasyonlarla yaratabilir.
Peki an’da kalmak ve an’ı istediğimiz gibi yaşamak için bir yol yok mu?
Var: Çevik Yaşam!
Uzun bir yaşamın eriminde bir hafta bir an’dır aslında. Ben yaşamı hafta hafta ele almayı öneriyorum. Çünkü haftanıza sokamadığınız şeyi hayatınıza sokamazsınız.
Kişisel yaşamlarımızda an’ımızı, haftamızı istediğimiz gibi yaşamak için: Yazılım, veri bilimi, mühendislik, psikoloji, sosyoloji ve nörobilim alanlarından derleme yaparak “Çevik Yaşam” metodolojisini oluşturdum.
Ve artık uygulamalı “Çevik Yaşama Giriş” eğitimi AçıkBeyin’de hizmetinizde:
https://www.acikbeyin.com/urun/cevik-yasama-giris/
Eğer bu yazı ilginizi çektiyse sıradaki yazımız sizin için geliyor: Köleliği Kim Kaldırdı?