Saygıdeğer Arkadaşlarım;
Tayyip ve avenesi yeni, ağır bir suç daha işledi vatanımıza ve insanlarımıza karşı, değil mi?
Muğla Milas Akbelen’de 65 bin ağacı katlettirdi. Saymakla bitmez ya… 500, 1000, 5 bin, 10 bin değil; 65 bin ağaç, bazıları yüz yıllık…
Ve tüm o ağaçlarla birlikte, onların yer aldığı alandaki ekosistemi de yok etti. Altından kömür çıkaracakmış, Tayyip’in Beşli Çetesinden Limak ve İbrahim Çeçen Holdingin şirketleri. Buymuş ağaçların katline sebep…
Ondan sonra ne olacak orası, o arazi?
Yanmış kömür çöplüğüne dönecek, arkadaşlar. 50 yıl, 100 yıl yeşil olmayacak oralarda, ağaçlar otlar bitmeyecek.
Jandarmayı copla, biber gazıyla, yerlerde sürüklemelerle nasıl zalimce o insanlarımıza saldırttıklarını görünce inanın gözlerim yaşardı.
Biz ki çocukluğumuzdan bu yana bırakalım bir ağacı, bir tek yaprağı bile koparmaya kıyamayız. Bozkır çocuğuyuz; ovalarımızda, dağlarımızda tek tük bulunurdu ağaçlar. O yüzden ağaç altın değerindedir bizler için. Sadece ölen, arabaların çarpıp ezdiği kedilerimi gömerken, onların o güzel gözlerine, ağızlarına, kulaklarına, hiç değilse bir süre, toprak dolmasın diye, ağaçların yapraklarını koparırdım, örterdim yüzlerine, gözlerine, bedenlerine. Ondan sonra toprakla kapatırdım. Onun dışında bir tek yaprak koparmaya bile kıyamam ağaçtan.
Evimizin karşısında bir metruk ev ve bahçesi vardı. Beş altı meyve ağacı vardı orada. Çevredeki Tayyipçi zalimler, “ufkumuzu kapatıyor” diye kesmeye kalktılar o ağaçları. Ağaçların önüne çıktım; “Bir tekine dokunamazsınız bunların. Bunların birini kesen beni karşısında bulur. Ve vereceğim cezayı biliyorsunuz”, dedim. Yıllarca korudum. Sonra birileri aldı o evi ve bahçeyi. Bir kardeşleri Avrupa’daymış, oradan para gönderdi. Buradakiler aldılar, tadilattan geçirdiler evi. Bahçeye duvar çektirdiler ve ilk yaptırdıkları iş; daha kendileri gelmeden o ağaçların tamamını kestirmek oldu.
Neymiş?
Ufuklarını kapatıyormuş, pencerelerinin önünü kapatıyormuş.
İşte böyle insanlarla yaşıyoruz sokağımızda. Ne kadar canım yandı… Ama ne yaparsınız…
Biz bu Tayyipgiller’in normal, kanunlara göre işleyen bir sermaye partisi olmadığını yıllar önce söylemiştik. Bunlar ortaya çıktığı andan itibaren söyledik. Bunlar çıkar amaçlı mafyatik bir suç örgütünden başka hiçbir şey değildir. Nitekim 21 yıldan bu yana yaptıklarına bakarsak, bizim bu tespitimizin yüzde yüz doğru olduğu apaçık ortaya çıkar.
Tayyip’in diploması yok. O asla Cumhurbaşkanı adayı bile olamaz. Ama arkasına Amerika’yı aldığı için Anayasayı, kanunları takmayarak kendini seçiyor, seçtiriyor, millete yediriyor.
Biz ne diyoruz bunun için hep?
“Kaçak Saraylı Tayyip.”
Atatürk Orman Çiftliği’ni de yağmaladı, oraya Kaçak Saray’ı oturttu. Anayasa, kanun falan dinlemedi. Asla yasal, meşru bir Cumhurbaşkanı değil, diyoruz. O yüzden attığı bütün imzalar yok hükmündedir, boş hükmündedir, çöp hükmündedir, diyoruz. Verdiği bütün ihaleler, çıkardığı bütün kanunlar, kanun hükmündeki kararnameler, yaptığı bütün sözleşmeler, anlaşmalar yok hükmündedir, diyoruz.
Ama bizim dışımızda bunu diyebilen yok.
En muhalif geçinenler bile ne diyor?
“Cumhurbaşkanı” diyor buna ya. Oturduğu Kaçak Saray’a “Beştepe” diyor. Yüreği yetmiyor Kaçak Saray demeye, gayrimeşru demeye yüreği yetmiyor. Bu, ekranlarda muhalif rolünde dilli düdük gibi ötenlerin sanmayın ki siz namusları yeterlidir. En kabadayısı bile çeyrek namuslu.
İşte o yüzden Tayyip kendini millete dayatıyor. Kandırıyor milleti. Yahu bu adamın yaptığı her şey yasa dışı, Anayasa ve kanunlar dışı, meşru hiçbir şeyi yok. Bu adamın bugüne kadar işlediği suçlardan dolayı avenesiyle birlikte yüzlerce kez ağırlaştırılmış müebbet cezasına mahkûm edilmesi gerekir, çarptırılması gerekir.
Bizim bunun hakkında yaptığımız suç duyuruları (ki hepsinin içi dopdoludur. Yani içlerindeki suçlar tümüyle teşekkül etmiştir) 450’yi geçti arkadaşlar, suç duyurularımızın sayısı. Nitekim bu Akbelen orman katliamı için de bir suç duyurusunda bulunduk, on kişi hakkında. Tayyip, Bakanları, Valisi, Jandarma Komutanı, Orman Müdürü ve bu işte görevli, yetkili olanların tamamı hakkında. Yargılanacak bundan dolayı da. Kaçışları yok…
Fakat şunu belirtelim ki Tayyip’e Cumhurbaşkanı diyen, onun Kaçak Saray’ına Beştepe diyen herkesin bu katliamda payı var. Sen bunun meşruiyetini kabul edersen, bir suç örgütü, bir çete liderini Cumhurbaşkanı olarak kabul edersen; e bu durup dinlenmeden suç işlemeye devam edecek. Anayasa, kanunlar vs. bunun hiç umurunda değil. Ama bizim dışımızda bunu yapabilen yok. O bakımdan muhalif geçinenlerin de tamamı suçlu, suçta payı var.
Bakın Anayasanın Ormanların Korunması ve Geliştirilmesiyle ilgili 169. Maddesi ne diyor:
“Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.
“Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.
“Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.”
Bu kadar net Anayasa!..
Şimdi bu Tayyip ve avenesi ve bu Limak, Nihat Özdemir, Ebru Özdemir bilmem Sezai Bacaksız, bilmem kim, İbrahim Çeçen, avenesi; hepsi Anayasa suçu işlemişler midir?
İşlemişlerdir.
Bunun hesabını verecekler mi?
Verecekler, kaçışları yok.
Bu Nihat Özdemir, eskiden sosyal demokrat geçiniyormuş piyasaya ilk çıktığında. Şerafettin Elçi’nin Bayındırlık Bakanı olduğu dönemde onun yanına yanaşmış, onun adamıymış; ilk devlet ihalesini ondan koparmış. Ondan sonra 12 Eylül’le birlikte Kenan Evren’e, Turgut Özal’a yanaşmış; onlardan devlet ihaleleri koparmış. Sonra da Tayyip’e yanaşmış.
Bu adam artık parayı Tanrı edinmiş. Tayyip’in Parababası beşli, altılı, onlu çeteleri de tabiî… Tayyip’in kendisi de bir Parababası çetesi, suç örgütü lideridir. Ya bunların Tanrısı para… Bunların başka bir değeri yok ya. Para Tanrısı yanında başka ikinci bir Tanrıya asla izin vermez. Sadece kendisine tapınılmasını ister ve onun bütün inananları da sadece bu Tanrıya tapar. Başka hiçbir değer, hiçbir kural, hiçbir kanun tanımaz bunlar. İnsanlıktan çıkmıştır bunlar ya. Tayyip ve yakın akraba çevresinin 300 milyar dolar para aşırdığını AKP kurucusu Ekonomi Doçenti Abdüllatif Şener açıkladı, ortaya koydu. Hâlâ gözü doymuyor. Bu Nihat Özdemir çocuklarını da insanlıktan çıkarmış. Kızını, Ebru Özdemir’i, şirketinin başına getirmiş şimdi, oğlunu yönetim kuruluna getirmiş.
Milyar dolarlarla anılıyor servetleri bunların ama gözleri doyuyor mu?
Doymuyor…
Nasıl kıyar insan o ormana ya, o ağaçlara nasıl kıyar ya?
Ama sadece Para Tanrısına tapar ve başka hiçbir değer tanımazsanız, kıyarsınız. İnsanın da, hayvanın da, ağacın da, doğanın da, nehrin de, gölün de, denizin de hiçbir değeri olmaz sizin gözünüzde. Her şeye sadece; “bundan ben ne kadar para çıkarırım, ne kadar servet çıkarırım”, diye bakarsınız, öyle düşünürsünüz. Yazıklar olsun bunlara, tamamına.
Bunlar bütün Parababaları gibi, ya TÜSİAD ya da MÜSİAD üyesidir. Şimdi Nihat Özdemir, yetiştirdiği kızı Ebru Özdemir’i Limak’ın başına getirdi. Tabiî bu da TÜSİAD üyesi. Bunların tamamı uluslararası Parababalarıyla ve Amerikan Derin Devletiyle içli dışlıdırlar. İşte bu Ebru Özdemir, Türk-Amerikan İş Konseyi üyesi, Kore-Türk İş Konseyi üyesi, Türkiye-Kuveyt İş Konseyi üyesi, Amerikan Türk Cemiyeti’nin (The American Turkish Society) genç cemiyet liderleri arasında yer alıyormuş. Ünlü Amerikan Parababalarının düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi’nin elli kişilik uluslararası danışma kurulu üyeleri arasında yer alıyormuş, o kurulun üyesiymiş. Yani böyle uzayıp gidiyor Uluslararası Finans-Kapital ile ve Amerikan Derin Devletiyle ilişkileri.
İşte bunların elinde ülkemiz yağmalanıyor. Ormanlarımız, denizlerimiz, göllerimiz, ırmaklarımız talan ediliyor. İnsanlarımızın kanı kurutuluyor; açlığa, yokluğa mahkûm ediliyor. Yetişkin genç kızlarımızın yüzde yetmiş civarındaki bir bölümü kansızlık çekiyor yeterli gıda alamadıkları için.
Maalesef durum bu, arkadaşlar. Ne yapalım…
Savaşmaktan başka yol yok, bunlara karşı. Sonuna kadar, zafere kadar savaşacağız. Eninde sonunda Birinci Kuvayimilliye’de olduğu gibi, Uluslararası Emperyalistlerle birlikte bunları da önce yargılayacağız, bütün vurgunlarına el koyup kamuya iade edeceğiz. Bunları da işledikleri suçlardan dolayı yargılayacağız. Sonra da hak ettikleri cezalarını çekmek üzere Silivri ya da Sincan benzeri yerlere göndereceğiz. Bu asalaklardan, bu halk düşmanlarından, bu vatan düşmanlarından temizleyeceğiz ülkemizi.
Hür, Güçlü, Mutlu ve Tam Bağımsız bir Türkiye ’yi kuracağız mutlaka!
Kalın sağlıcakla…
2 Ağustos 2023