Doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddî menfaat elde etmek maksadıyla, yasal olmayan yollarla bir yabancıyı ülkeye sokmak veya ülkede kalmasına imkan sağlamak ya da Türk vatandaşı veya yabancının ülke dışına çıkmasına imkân sağlamak “Göçmen Kaçakçılığı” suçunu oluşturur. Göçmen kaçakçılığı suçu TCK’nın 79. maddesinde yer almaktadır.
Bu suçun manevî unsuru, fiilin “doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddî bir yarar elde etmek maksadıyla” işlenmesidir. Suçun oluşması için, bu maksadın varlığı gerekli ve yeterlidir; ancak menfaatin elde edilmiş olması gerekmez.
Doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla, yasal olmayan yollardan;
Bir yabancıyı ülkeye sokan veya ülkede kalmasına imkan sağlayan, Türk vatandaşı veya yabancının yurt dışına çıkmasına imkan sağlayan kişi, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis ve bin günden onbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Suç, teşebbüs aşamasında kalmış olsa dahi, tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.
Göçmen kaçakçılığı suçu seçimlik hareketli bir suçtur. Yani kanunda belirtilen hareketlerden bir tanesinin yapılması bu suçun oluşması için yeterlidir.
Suçun, mağdurların;
a) Hayatı bakımından bir tehlike oluşturması,
b) Onur kırıcı bir muameleye maruz bırakılarak işlenmesi,
hâlinde, verilecek ceza yarısından üçte ikisine kadar artırılır.
Örneğin; göçmen kaçakçılığını hayvan pisliği içinde bir kamyonetle yaparak hem insanların sağlığını tehlikeye düşürmesi hem de onur kırıcı bir muamele olması nedeniyle normalde 5 yıl ceza verilecekse bu ceza 7 yıl 6 ay – 8 yıl 4 ay arasında olacaktır.
Bu suçun; birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek ceza yarısına kadar, bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek ceza yarısından bir katına kadar artırılır.
Bu suçun bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir. Madde şu şekildedir:
EK MADDE 1:
“Göçmen kaçakçılığı suçunun işlenmesinde kullanılan araçlara, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 128 inci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüne göre el konulur.
Birinci fıkraya göre el konulan aracın;
a) Soruşturma ve kovuşturma devam ederken aynı suçun işlenmesinde tekrar kullanılması,
b) Türkiye’de sicile kayıtlı olmaması,
c) Toplam yolcu sayısına göre önemli sayıda göçmen taşınırken ele geçirilmesi,
ç) Suçun işlenmesini kolaylaştıracak özel tertibatının bulunması,
hallerinden birinin varlığı durumunda,
el konulan araç sahibine iade edilmez.
Bu durumda sahibinin,
aracın değeri kadar teminatı
el koyma tarihinden itibaren
otuz gün
içinde Maliye Bakanlığına teslim etmesi halinde, araç sahibine iade edilir. Aksi takdirde, Maliye Bakanlığı tarafından soruşturma ve kovuşturma sonucu beklenmeksizin derhal tasfiye olunur. Tasfiyenin satış suretiyle gerçekleşmesi halinde, satıştan elde edilen gelirden aracın muhafaza edilmesi ve satışı için gerekli olan bütün masraflar karşılandıktan sonra kalan miktar, kovuşturma sonucuna göre işlem yapılmak üzere emanet hesabına alınır.
İkinci fıkra hükmünün uygulanmasındaki değerden, kara araçlarında kasko değeri; deniz araçlarında tekne ve makine sigortasına esas teşkil eden değer; sigortasız araçlar ile hava ve demiryolu araçlarında ise piyasa değeri anlaşılır.”
Bu maddeden anlaşıldığı üzere Göçmen kaçakçılığı suçunda kullanılan ve;
Göçmen kaçakçılığı suçunda kullanılan taşıt suça iştiraki olmayan üçüncü kişiye ait olsa bile müsadere (mülkiyetinin devlete aktarılması) edilebilir. Bu suçlarda kullanılan taşıtlar suça iştiraki olmayan üçüncü kişilere ait olsalar bile müsadere olunabilecektir. Ceza Hukukunda sorumluluk için en azından taksir derecesinde kusurun bulunması gerekir. Üçüncü kişinin, kendisine ait aracın genel kullanıma yönelik rızasının bulunması sorumluluk açısından yeterlidir. Ancak iradeyi sakatlayan hallerin varlığı halinde örneğin çalınma, gasp veya esaslı hataya düşürülme sonucu ele geçirilme durumunda taksir derecesinde dahi sorumluluk var olmayacağından taşıtın müsaderesinden söz edilemez.
Ayrıca iradeyi sakatlayan hallerin varlığı durumunda, örneğin taşıtın fail tarafından çalınması, gasp veya esaslı bir hataya düşürülmesi sonucu ele geçirilmiş olması durumlarında taksir derecesinde dahi sorumluluk var olmayacaktır. Dolayısıyla taşıtın müsaderesi de düşünülemez.
Ayrıca TCK m. 53/4 e göre; Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyebilir.
Göçmen kaçakçılığı suçunda kullanılan araçlara hemen el koyulmaktadır. Ancak araç sahibi yediemin sıfatıyla aracın kendisine iade edilmesini isteyebilir. Yargılama sonunda sanığın beraat alması, aracın suçta ne şekilde kullanıldığının tespit edilememesi veya müsaderenin hakkaniyete aykırı olduğuna dair karar verildiğinde aracın tamamen malikine bırakılması gerekir.
Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını
gerektirmesi halinde, onbeş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez.
Aşağıdaki hallerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur:
a) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda
bulunacağını vaat etmek.
b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.
c) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak.
22.07.2010 tarihinden önce işlenen göçmen kaçakçılığı suçu teşebbüs aşamasında kaldığı takdirde daha az ceza verilmekteydi. Ancak bu tarihten sonra 6008 sayılı kanunun getirdiği değişiklikle birlikte artık göçmen kaçakçılığı suçu teşebbüs aşamasında kalsa dahi tamamlanmış gibi ceza verilecektir.
Göçmen kaçakçılığı suçunda görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesi’dir.
CMK m. 12/1’e göre davaya bakmak yetkisi, suçun işlendiği yer mahkemesine aittir. CMK m. 12/2’ye göre teşebbüste son icra hareketinin yapıldığı, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği yer mahkemesi yetkilidir .
Göçmen kaçakçılığı, suç işlemek için kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, yetkinin örgütün merkezi esas alınarak belirlenmesi yerinde olur.
Göçmen kaçakçılığı suçunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB), hapis cezasının ertelenmesi kararı verilmez. Ayrıca bu suçun cezası adli paraya cezasına çevrilemez.
Göçmen kaçakçılığı suçu şikayete tabi suçlardan değildir. Bu nedenle soruşturulması ve kovuşturulması suçun öğrenildiği andan itibaren yetkili makamlar tarafından yapılır.
El konulan aracın iadesi dilekçesi için konunun uzmanı bir avukattan yardım alınmadan yazılamayacak kadar ayrıntılı ve oldukça zor bir dilekçe olup, bu konu ile ilgili uzman avukatlarımızla iletişime geçmenizi önermekteyiz.
Göçmen kaçakçılığı konusu oldukça spesifik bir alan olup, savunma dilekçesi yazmak için uzman bir avukattan yardım almayı gerektireceği kanaatindeyiz.