BESLENMENİN ÖNEMİ

Kuşkusuz diyaliz öncesi ve diyaliz döneminde oldukça ağır diyet tedavilerini kullanmış olan bir hasta için başarılı bir nakil sonrası diyet yapmak ciddi bir hayal kırıklığı yaratabilir. Şunu unutmayın ki çok az insan sizin yaşadığınız ağır koşulların altından cesaret göstererek kalkabilir. Ve yine çok azınız ikinci bir hayat demek olan nakil şansına erişebilmektedir. Bu ikinci hayatınızda, bilinçli şekilde yemek yiyerek hem genel sağlığınızı korumanız hem de böbreğinize daha iyi bakmanız mümkün olacaktır.

Diyet kelimesini her türlü yiyeceğin kısıtlanması olarak algılanmaması gerekir. Kabaca yapacağınız diyet vücudunuza ve böbreğinize yararlı yiyeceklerin bolca, yararlı olmayanların ise daha az yenilmesi anlamına gelir.

Karbonhidratlar:

Temel olarak diyetiniz yüksek karbonhidrat içermelidir.

Vücudunuzun enerji ihtiyacını öncelikle bitkisel besinlerden karşılamalısınız. Enerji için gerekli olan karbonhidratları meyve, sebze, buğday ekmeği ve tahıllarda bulabilirsiniz. Basit karbonhidratlar meyvelerde, balda ve şeker kamışında bulunur. Kompleks karbonhidratlar ise besinlerde nişasta ve lifler ile birlikte bulunur. Yüksek lifli bir diyet kolesterolünüzün düşmesine yardımcı olacaktır.

Bezelye, mercimek ve fasülye pişirebilir, ayrıca salatalarınızda da kullanabilirsiniz. Tahıllardan pirinç ve makarnayı tercih edebilirsiniz. Kabak ve patates de son derece yararlı besinlerdir.

Yağlar:

Temel olarak diyetiniz düşük oranda yağ içermelidir.

Nakil hastalarının temel ölüm sebeplerinden biri kalp hastalıklarıdır. Kolesterol yüksekliği kalp hastalığı riskini önemli ölçüde artırır. Doymuş yağlar vücudumuzda kolesterol yüksekliğine yol açan zararlı besin maddeleridir. Hayvansal kaynaklı doymuş yağlar biftek, dana eti, pirzola, kümes hayvanı derileri, yağ, krema, süt ve peynirde bulunur. Bitkisel kaynaklı doymuş yağlar ise hindistan cevizi yağı, hurma yağı ve kakao yağında bulunur.

Çokludoymamış yağlar sıvı bitkisel yağlarda bulunur. Bunları susam ve ayçiçeği, mısır ve soya fasülyesi ve ayrıca balıkta bulabilirsiniz. Çokludoymamış yağlar genellikle kolesterolü yükseltmez.

Teklidoymamış yağlar ise oda sıcaklığında sıvı, buzdolabına konulduğunda ise katı haldedirler. Bunlar da zeytinyağında bulunur. Teklidoymamış yağlar “diyetteki doymuş yağ oranı sınırlandığı taktirde” HDL yani “iyi kolesterolü” yükseltebilir.

Her türlü yağ yüksek miktarda kalori içerdiğinden, olabildiğince az yemeye özen gösterilmelidir.

Proteinler

Böbreğiniz atmasın diye kullandığınız steroidlerin vücudunuzdaki proteinleri parçalamasını engellemek için protein içeriği yüksek besinler yemelisiniz. Protein kaynağı olan besinler et, kümes hayvanları, balık, fasülyedir.

Kalori

Herbirinizin kalori ihtiyacı farklıdır. Kilo vermeniz gerekiyorsa daha az, kilo almanız gerekiyorsa daha fazla kalorili diyetleri tüketmeniz gerekir. Özellikle bilinçli bir egzersizle vücudunuzdaki kalorileri yakmanız son derece önemlidir.

Düşük yağ ve düşük kalori içeren besinler size istediğiniz kadar yemek yeme ve bunun karşılığında kilo almama avantajı sağlar. Ara öğünlerde taze meyve, yağ oranı düşük bisküviler ve krakerler tercih etmelisiniz.

Sıvı

Her merkez hastalarına kendi tecrübeleri doğrultusunda sıvı alımı konusunda önerilerde bulunur. Biz hastalarımıza kabaca günde en az 3 litre “sıvı” almalarını önermekteyiz. Burada bahsedilen 3 litre sıvıdan kastedilen kesinlikle günde 3 litre su değildir. Bazen yanlış telkinlerle günde 6-7 litre sıvı alıp (ki bunun büyük kısmı genellikle su oluyor) yaygın vücut şişliği, bulantı ve kusma nedeniyle hastanelik olan hastalar görmekteyiz.

Siklosporin veya Tacrolimus gibi “kalsineurin inhibitörü” ilaçlar alan hastaların kesinlikle greyfurt suyu içmemeleri gerekir. Greyfurt suyu siklosporin veya tacrolimusun kan düzeylerini yükseltip böbrekleri zehirlemelerine yol açacaktır.

Bazı hastaların yaptığı diğer bir hatada poliklinik kontrollerine aç gelmeleri söylendiğinden hiç su içmeden poliklinik kontrollerine gelmeleridir. Bu durumda vücuttaki su miktarı azalacak ve çıkacak sonuçlarda kreatinin değeri yüksek bulunup hastanın hastaneye yatırılması gerekebilecektir. Tüm hastalar poliklinik kontrollerine yeterli derecede sıvı alıp gelmelidirler.

Diyet konusunda pratik öneriler:

Et yerken tüm yağları ayıklayınız. Kümes hayvanlarının derilerini yemeyiniz. Yemekleri yağ kullanmadan mikrodalgada veya buharla pişiriniz.

Nakilden hemen sonra yeterli miktarda protein aldığınızdan emin olmalısınız. Şeker içeren bal, reçel, içecekler, bisküviler, kekler gibi atıştırmaları sınırlı ölçüde yemelisiniz. Yaşam kalitenizi ve ağız tadınızı bozmayacak şekilde tuz ve tuzlu yiyeceklerden tansiyonunuzun yükselmemesi ve vücudunuzun sıvı tutup şişmemesi için kaçınmalısınız. Bu önlemler hem yaralarınızın ve sizin iyileşmesini hızlandıracak, kaslarınızı koruyacak hem de steroidlere bağlı gelişebilecek şeker hastalığına karşı sizi koruyacaktır.

Diyet planınızı % 40-50 karbonhidrat, % 20-30 protein ve % 30 yağ üzerine kurmalısınız. Bu, yiyeceğiniz her bir besin için % 40 karbonhidrat veya % 30 yağ içermeli anlamına gelmez. Uzun dönemde yediğiniz tüm gıdaların toplamında bu ögelerin bulunması gerektiği anlamını taşır. Her türlü yiyeceği belirli oranda yiyerek hayatın tadını çıkarmalısınız.

Et olarak daha az kalori içeren hindiyi denemelisiniz.

Porsiyonlarınızı küçültebilirsiniz. Sofradan tok kalkmamaya, önünüze gelen tabağın tümünü bitirmemeye dikkat etmelisiniz.

Daha sık ve daha az yemek yiyebilirsiniz. Örneğin günde 5 defa küçük öğünler yediğinizde hem vücudunuz aldığınız besinleri daha iyi sindirecek hem de açlık hissinizi bastırma şansınız olacaktır.

Markete alışverişe gittiğinizde aldığınız besin ögelerinin kalori miktarına, doymuş yağ oranına dikkat ederseniz daha bilinçli beslenirsiniz.

Yağlı yiyecekleri buzdolabının raflarının arka kısmına koymanız ve aile bireylerinin birtakım kaplara bu yiyecekleri saklaması alışkanlıklarınızı değiştirebilecektir.

Yeşil sebzeleri asla unutmamalısınız. Unutmamanız gereken diğer bir önlem özellikle naklin ilk birkaç ayı başta olmak üzere asla temizliğinden emin olmadığınız bir restoranda pişmemiş yiyecekleri yememeniz gerektiğidir.

Ülkemize özgü yiyecekler olan kokoreç, çiğ köfte gibi “hayatınızı kaybetmenize bile sebep olabilecek” infeksiyon kaynağı yiyecekleri asla yememelisiniz.

En önemli nokta bütün bu diyet değişikliklerinizin hekiminizin bilgisi dahilinde ve ideal olarak bir diyetisyen kontrolünde yapılması gerektiğidir.

Nakil Sonrası Yüksek Tansiyon ve Kolesterol Yüksekliğinde Beslenme

Kalp-damar sistemi hastalıkları, nakil sonrası hastanın hayatını tehdit eden en önemli hastalıklardır. Dolayısıyla, kalp-damar sistemiyle ilgili hastalıkların önlenmesi büyük önem arz etmektedir. Kalp damar hastalıklarının ( örneğin; kalp krizi) oluşumunda rol oynayan faktörlerin başında hipertansiyon (yüksek tansiyon ) ve hiperlipidemi (kanda yağ miktarının yükselmesi) yer almaktadır.

Yüksek Tansiyon ve Beslenme

Yüksek tansiyon (kan basıncı), nakil hastalarının %60-70’inde görülmektedir. Kan basıncı, kalbin pompaladığı kan miktarının, damarların direnci (damar sertliği) ile etkileşmesinden oluşmaktadır. Yüksek tansiyon, bu iki faktörden birinin, genellikle her ikisinin artması sonucunda oluşan yüksek kan basıncı anlamına gelmektedir.

Nakil sonrası yüksek tansiyonun pek çok nedeni bulunmaktadır. Doku reddini engellemek için kullanılan ilaçlar, takılan böbreğin ve hastanın ailesinde yüksek tansiyon öyküsünün olması, takılan böbreğin tam çalışmaması veya zaman içerisinde takılan böbreğin görevlerinde kayıp olması nakil sonrası görülen hipertansiyon nedenleridir.

Kan basıncı ideal olarak büyük kan basıncı ( sistolik kan basıncı) 130 milimetre civa küçük kan basıncı (diastolik kan basıncı ) 80 ve altında olmalıdır. Büyük kan basıncının 140 milimetre civa, küçük kan basıncının 90 milimetre civa üzerinde olması yüksek tansiyon olarak adlandırılmaktadır. Yüksek tansiyonun önemi daha öncede bahis edildiği gibi kalp damar hastalıklarına yol açmasıdır.

Yüksek tansiyon tedavisinde en basit, ucuz tedavi yöntemi ise diyet tedavisidir. Diyette en önemli kısım ise tuz kısıtlamasıdır. Ne kadar çok tuz alırsak kan basıncımız o kadar yükselir, tuzu ne kadar azaltabilirsek tansiyonumuz o kadar ideale döner.

Ortalama günlük 6-8 gram tuz tüketilmektedir. Tuz miktarını hipertansiyon varlığında 2400 miligramın altına çekmek kan basıncının düşürmekte faydalı olacaktır. Aşağıda bazı besinlerde bulunan tuz (sodyum) miktarları verilmiştir.

Bazı Besinlerdeki Sodyum Miktarı

14 gram doğal peynir                                             110-450 mg sodyum

1 dilim ekmek                                                         110-175 mg sodyum

1 kap süt                                                                107 mg sodyum

1 kap yoğurt                                                           175 mg sodyum

½ porsiyon sebze                                                     1-70 mg sodyum

85 gram et, balık, tavuk                                          30-90 mg sodyum

½ porsiyon meyve                                                   0-5 mg sodyum

Domates suyu, kutuda 3/4 bardak                         820 mg sodyum

1500 miligram sodyum, 4 gram sofra tuzuna (2/3 tatlı kaşığı sofra tuzu) karşılık gelir. Yüksek tansiyonu olan hastalar, yağı azaltılmış, sebze ve meyve içeriği bol, süt ürünleri sınırlı bir diyet yapmalıdır. Lif, potasyum, kalsiyum ve magnezyum yönünden zengin besinler almalıdır.

Hiperlipidemi ve Beslenme

Kalp-damar sistemi hastalıkları için bir risk faktörü olan hiperlipidemi, nakil sonrası dönemde de sık olarak görülebilmektedir. Nakil sonrası kilo alınımı, kullanılan ilaçlar, nakil sonrası şeker hastalığının oluşması hiperlipidemiye neden olabilmektedir.

Kandaki lipidleri (yağları): Total kolesterol, LDL (kötü) kolesterol, HDL (iyi) kolesterol, trigliseritler oluşturmaktadır.

LDL kolestrol organlara kanı götüren damar olan atardamarlarda birikerek damar sertliğine neden olmaktadır, dolayısıyla “kötü kolestrol” olarak adlandırılmaktadır.

HDL ise atardamarlardaki yağ birikintisini temizlemeye çalışıp, damarın sağlığını korumaya çalışan “iyi” kolesteroldur. HDL kolesterol kalp hastalıklarından korunmak için önemli göstergelerden biridir. HDL kolesterol değeri ne kadar yüksek olursa, kalp-damar hastalıklarından o kadar iyi korunuruz.

HDL kolesterol değeri 40 mg/dL’in altında olması, kalp oluşumuna neden olur. HDL kolesterol düzeyinin 60 mg/dL ve daha fazla olması halinde, kalp hastalıklarına yakalanma riskini oldukça azalır.

Trigliseritler de kolesterol gibi kalp hastalıklarının oluşmasına neden olabilir. Trigliseritlerin kanda 150 mg/dL altında olması önerilir. 150-199 mg/dL arasında trigliserit değeri sınırda yüksek, 200 mg/dL ve üzerine ise bazı bireylerde tedaviye ihtiyaç duyulacak kadar yüksek değer olarak değerlendirilmektedir.

Total kolesterolun ise 200 mg/dl’nin altında olması önerilmektedir. Hiperlipideminin tedavisi, hastada kalp-damar hastalıkları için eşlik eden diğer ( yüksek tansiyon, şeker, ailede kalp hastalığı vb.) risk faktörleriyle birlikte değerlendirilmektedir.

Eğer hiperlipidemi tanısı konulmuşsa, en ucuz ve ilk basamak tedavisinde uygulanacak tedavi, diyet tedavisidir. Bu diyet öğünlerinizde daha az doymuş yağ ve diyet kolesterolü tüketmek demektir. Bu diyeti planlarken günde 200 mg’ın altında kolesterol, toplam enerjinin de % 10’nun altında doymuş yağ içermesine dikkat etmek gerekir. Diyeti uygularken en önemli iki nokta; ya sağlığınıza uygun kiloda bulunmalı ya da kilo almaktan korunmalısınız.

Birinci aşamada düşük doymuş yağlı ve kolesterollü diyet altında kan LDL (kötü) kolesterol düzeyiniz düşmemiş ise, diyetin çözünür diyet lifi miktarı arttırılır. Nakilli hastalarda alınan gıdaların; % 30’unu yağ, % 50’sini karbonhidrat ve % 20’sini protein oluşturmalıdır.

Alınan yağ doymuş yağ ise kolesterol miktarını yükseltmektedir. Doymuş yağlar çoğunlukla hayvansal kökenlidir. Yağda, deniz ürünlerinde, tam yağlı mandıra ürünlerinde (peynir, süt ve dondurma), kanatlıların derisinde ve yumurta sarısında bulunur. Bazı bitkisel besinler de doymuş yağ bakımından zengindir. Hindistan cevizi, hindistan cevizi yağı, hurma yağı ve hurma çekirdeği yağı zengin doymuş yağlar içerir. Doymuş yağlar, toplam kan kolesterolü düzeylerini diyet kolesterolünden daha çok yükseltir; fakat bunlar, hem “kötü” LDL kolesterolü, hem de “iyi” HDL kolesterolü birlikte yükeltmektedir. Doymamış yağ ise bitkisel kökenlidir.

Yağ miktarlarına göre besinleri ayıracak olursak;

Kolesterol seviyesi istenilen seviyeye düşürülememiş ise ilaç tedavisi kaçınılmazdır.

Nakil sonrası alkol alabilirmiyim?

Genel kural olarak hastaların alkol kullanması tercih edilmez.

Hasta eğer arada sırada alkol kullanmak istiyorsa, kadınlar için haftalık 3 üniteyi, erkekler için de 4 üniteyi aşmamalıdır(1 ünite= 1 bardak şarap, 250 cc bira).

Aşırı şekilde alınan alkol siklosporin seviyelerinin düşmesine ve böbreğinizin atmasına sebep olur.