İnşaat Dünyası Dergisi yılın ilk sayısı Ocak-Şubat 2023 sayısında “Kurumsal İletişim” bölümünde sözü Hepsiburada Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Sürdürülebilirlik Yöneticisi Gül Dülger Yıldırım’a verdi. “Sürdürülebilirlik ile kurumsal iletişimin faydalı ve hassas ilişkisi” başlıklı makalede Yıldırım “sürdürülebilirlik” ve “kurumsal iletişim” arasındaki ilişkiyi irdeledi.
Sürdürülebilir sistem ve süreçler, kaynakları tüketmeden, insanlara veya çevreye zarar vermeden uzun vadede var olabilmeyi amaçlar. Kurumsal bağlamda sürdürülebilirlik ise, bir şirketin, bugünün ihtiyaçlarını karşılarken, gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneklerine zarar vermemeyi de göz önünde bulundurmasıdır.
Günümüzde sürdürülebilirliğe çoğunlukla çevresel, sosyal ve ekonomik merceklerden bakılıyor. Öne çıkan konuların başında iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı, kaynakların tükenmesi, atık üretimi ve kirlilik, insan hakları ihlalleri, sosyal adaletsizlik ve eşitsizlik geliyor. Bu alanların tümünde toplumsal duyarlılık ve şirketler üzerindeki baskı son zamanlarda çokça artmış durumda.
Bu sebeple, firmaların sürdürülebilirlik hedeflerine doğru büyük bir hızla çalışması gerekiyor. Bu çabalardan bazıları çevresel verimlilikte doğrudan kendini gösterebiliyor. Bunlara örnek olarak azaltılmış enerji ve su tüketimi, minimum atık üretimi gösterilebiliriz. Sürdürülebilir tarım, sıfır karbonlu tedarik zincirleri ve yenilenebilir enerjiye yatırımlar gibi çalışmalar ise verimlilikte yenilikçi sonuçlar doğuruyor.
Şirketler bu ve benzeri adımlarla sürdürebilirlik hedeflerine ilerlerken, bu süreci sürekli ve güvenilir bir bilgi akışı ile desteklemek zorundalar. Sürdürülebilirlikle ilgili endişelerin ve önceliklerin anlaşılması ve yönetilmesi için çalışanlar, müşteriler, yatırımcılar, kamu gibi tüm paydaşlarla iletişim büyük önem kazanıyor. Paydaş katılımını teşvik etmek ve bu konuda farkındalığı arttırmak gerekiyor. Benzer şekilde, firmaların ölçülebilir ve ulaşılabilir sürdürülebilirlik hedeflerini net bir şekilde belirlemeleri ve bu hedeflere ulaşma yönündeki faaliyetlerini güvenilir bir şekilde raporlamaları gerekiyor.
Halkla ilişkiler, pazarlama, markalaşma ve iç iletişim gibi araçlar firmaların sürdürülebilirlik uygulamalarını iyileştirmesinde kilit rol oynuyor. Bu sekilde firmalar sürdürülebilirlik taahhütlerini ve hedeflerini paydaşlarına güvenilir bir şekilde aktarırken, çalışanlar da sürdürülebilirlik girişimlerine dahil ediliyor.
Bu nedenle kurumsal iletişim ve sürdürülebilirlik arasında önemli bir ilişki var. Firmaların sürdürülebilirlik mesajı açık veya doğru bir şekilde iletilmezse veya firmalar sürdürülebilirlik çabaları konusunda şeffaf ve tutarlı değilse, paydaşlar arasında kolayca kafa karışıklığı veya güvensizlik ortaya çıkabiliyor. Bir firma kendisini sürdürülebilir olarak tanıtıyor ancak anlamlı bir eylemde bulunmuyorsa, “yeşil yıkama”(greenwashing) ile, yani hizmetlerinin, ürünlerinin veya uygulamalarının sürdürülebilirlik faydaları hakkında yanlış iddialarda bulunmakla suçlanabiliyor. Bu aksaklık, sürdürülebilirliğin araçsallaşması, firmanın itibarına ve güvenilirliğine zarar verebiliyor.
Bu sebeple, bir firmanın sürdürülebilirlik çabalarını örgütlemek, başlatmak için kurumsal iletişim stratejisini dikkatli bir şekilde değerlendirmesi ve mesajlarını doğru, şeffaf ve tutarlı olarak aktarması çok önemli.
Şirketler tüketicilerden, yatırımcılardan ve diğer paydaşlardan daha şeffaf olmaları ve çevresel, sosyal sorunları ele almaları yönünde baskıyla karşı karşıyalar. Birçok şirket, yeni sürdürülebilirlik programları uygulamaya koymakta, bu uygulamalarını sürekli olarak iyileştirmeyi taahhüt etmekte, ve sürdürülebilirlik raporları hazırlamakta.Tüm bu adımlar hakkında paydaşlarla etkileşim kurmak için kullanılan yöntemlerin başında dijital kanalların ve sosyal medyanın kullanılması geliyor.
Diğer bir eğilim, paydaş katılımı ve paydaşlarla diyaloğunun arttırılması yönünde. Şirketler, ihtiyaçları daha iyi anlamak ve daha etkili sürdürülebilirlik stratejileri geliştirmek için hissedarların yanı sıra, çalışanlar ve müşteriler dahil olmak üzere çeşitli paydaşlarla ilişki kurmanın değerini anlıyor. Konu ile ilgili etkinlilere ev sahipliği yapıyor, anketler ve odak grup çalışmaları yürütüyor, farkındalığı artırmak ve paydaşlarla devam eden diyaloğu kolaylaştırmak için dijital platformları kullanıyor. Sosyal medyanın önemi artıyor.
Özetle, şirketler artan şeffaflık ve sorumluluk talebini karşılamaya ve paydaşları arasında güven ve itibar oluşturmaya çalıştıkça kurumsal iletişim ve sürdürülebilirlik uygulamaları da gelişiyor.
Türkiye’nin de dahil olduğu gelişmekte olan pazarlar, genç ve dinamik bir nüfusa ve hızla gelişen ekonomilere sahipler. Son yıllarda sürdürülebilirlik, bu coğrafyalarda daha önemli bir konu haline geldi.
Gelişmekte olan pazarlar sürdürülebilirlik amaçlarına doğru ilerlemeye calışırken, çok fazla çevresel ve sosyal zorlukla karşı karşıya. Örneğin, gelişmekte olan birçok pazar, yenilenebilir enerji veya atık yönetimi için gerekli altyapıya sahip değil veya sosyal sorumluluğu desteklemek için zayıf düzenlemelere sahip. Sermaye ve birikim eksikliği de yaşıyor. Bu sınırlamalar, sürdürülebilir uygulamaların benimsenmesinin önünde engeller oluşturuyor.
Bu zorluklara rağmen, işletmelerin gelişmekte olan pazarlarda sürdürülebilirliğe katkıda bulunma fırsatları da var. Örneğin, dünya çapındaki şirketler ve hükümetler fosil yakıtlardan uzaklaşmaya ve karbon emisyonlarını azaltmaya çalışırken, gelişen ülkelerdeki yenilenebilir enerji sektörü sürdürülebilirliğe artan bu odaklanmadan fayda sağlayabilir.
Gelişmekte olan pazarlarda etkili kurumsal iletişim; çalışanları, müşterileri ve diğer paydaşları sürdürülebilirliğin önemi ve firmanın bu alandaki rolü konusunda eğitmeye yardımcı oluyor. Bu konuda farkındalığı artırmak sürdürülebilirlik çabalarında daha fazla başarı sağlıyor ve büyüme fırsatlarını beraberinde getiriyor.
Sürdürülebilirlik, işletmelerin temel operasyonlarına ve stratejilerine giderek daha fazla entegre hale geliyor. Bu değişim, sürdürülebilirlik unsurlarının ürün tasarımı ve tedarik zinciri yönetimi gibi temel iş süreçlerine dahil edilmesini ve sürdürülebilirlik hedeflerinin finansal performans ölçümleriyle uyumlu hale getirilmesini de içeriyor.
Yenilenebilir enerji kaynakları, dijital çözümler gibi teknolojideki gelişmeler, işletmelerin çevresel etkilerini azaltmaları ve sürdürülebilirlik uygulamalarını geliştirmeleri için yeni fırsatlar yaratıyor. Bu bağlamda, paydaşlar ticari faaliyetlerin çevresel ve sosyal etkileri hakkında daha fazla bilgi aradıkça, sürdürülebilirlik raporlamasında daha fazla şeffaflık ve hesap verebilirliğe yönelik talepler de artıyor. Bu, daha doğru ve doğrulanabilir raporlama sağlamak için yeni teknolojilerin kullanımını da beraberinde getiriyor.
Şirketler artan şeffaflık ve sorumluluk talebini karşılamaya ve dünyanın karşı karşıya olduğu çevresel ve sosyal zorlukları ele almaya daha fazla çaba harcadıkça, kurumsal iletişimin bu bağlamdaki rolü giderek daha da önemli hale geliyor.
Bu önemli görevdeki aslan payı temelde şirketlere düşüyor. Türkiye’nin Hepsiburada’sı olarak, dünyamız, ülkemiz, sektörümüz, müşterilerimiz, iş ortaklarımız ve toplumumuz için daha yaşanabilir bir gelecek inşa etmek amacıyla sürdürülebilirliği ana odaklarımız arasına alıyoruz. Sektörümüzde bir ilki, tüm ekosistemimizle beraber paylaşarak, yeni bir yolcuğa çıkmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Henüz yolun başındayız ve gerekli sorumlulukları üstlenmekten de gurur duyuyoruz.