Halil İnalcık | Gaza ve Gazilik-Alplar,Nökerler (Yoldaşlar)

” Türk geleneğinde savaş-eri olarak gazî de bulunması gerekli on karakter sayılır: cesaret, yılmazlık, kendine güven, güçlülük ve savaşganlık, atılganlık, dayanıklılık, yerinde metanetle durma, sabırlılık, fırsatları kollama, yoldaşına vefâ vasıflarıdır ; bunlar Dede Korkut, Dânişmendnâme gibi Türk destanlarında kahramanların vasıflandırılmasında belirlenmiştir. Osmanlı toplumunda her sınıftan dindar halk, gazâ yı ciddiyetle benimsemektedir. Bursa’da Hoca İbrahim adlı bir zengin, 1476 yılında Fâtih Sultan Mehmed’in Macarlara karşı seferinde“ol gazânın savabında ben dahi bile olayın” diye 20,000 akça ile 20 süvariyi ûlufe ile tutmuş ve sefere göndermiştir.

Genel olarak gaz î , ahret için sevap kazanma amacıyla savaşan Müslüman olarak tanımlanır. ”

” Osman, Samsa Çavuş, Akça Koca ve Gazî Abdurrahman’ı Sakarya seferinde Orhan’ın yanına verdi, “yarar yoldaşdur diye”. Bunlardan her biri bir ucda sürekli akına atanmıştır. “Samsa Çavuş ve cema‘âtı yoldaşlığa yarar kişilerdi.” Orta-Asya bozkır imparatorluklarında, Türklerde alp lar, Mogollarda noyan lar (çoğulu noyad) soylu ailelerden gelen kumandanlardı. Mogollarda noyanlar, aristokrat ailelerden ba‘atur veya bagatur (Türkçe bahadır) unvanı taşırlardı. Osmanlılarda alplar, aynı zamanda bahadır unvanı taşırlar. Bu alplar, her biri kendi yurdluğunda, kendi kumandası altındaki gazîlerle kendi uc bölgesinden akın yapar.
Başlangıçta alplar, Osman Gazî ile müttefik olarak sefer yapmakta idiler. Öyle anlaşılıyor ki, Osman Gazî 1299-1301 yıllarında önemli başarılar kazanıp karizmatik bir başbuğ durumuna gelince alplar, onun yakın “yoldaşları” oldular, yani onun hizmetine girdiler. Sakarya seferinde Samsa Çavuş, itaat eden Lefke ve Çadırlu bölgesini kendine yurd istediği zaman Osman Gazî buna karşı çıkmıştır.

Nökerlik/Yoldaşlık , gazâ önderine anda (and) ile bağlanma yoluyla kurulur ve gâziyân birliği böylece ortaya çıkar görünmektedir. Tutsak düşen Harmankaya Tekfuru Köse Mihal, Osman’ın nökeri olmuş, akınlarda ve öteki Rum tekfurlarıyla Osman arasındaki ilişkilerde daima ona sadakatle hizmet etmiş, sonunda İslâmiyeti de kabul etmiştir. “Köse Mihal dâim onun bile olurdı. Ekseri bu gazîlerün hidmetkârları Harman Kaya kâfirleriydi.

Âşık Paşa’nın gâziyân kelimesi yerine, İslâm’dan önce Avrasya toplumundaki bahadır önderler için kullanılan alp terimini kullanmış olması ilginçtir. Alp, “varlığı korumak için ay ve yılda birbirleriyle kol kola savaş” yapan bahadırlardır. Onun paraleli, nefsiyle mücadelede bulunan alp-erendir.

Alp-eren, alp gibi savaşta değil, kendi nefsine karşı cihad yapan kişidir.

Garîbnâme’ye göre, alpın atının, karnını örten bir zırhı olması gerekir. Zırh, karşıdan heybetli bir görünüş gösterir ve hayvanı kılıç ve ok darbesinden korur. Düşman alpı atından tanır. Beşinci koşul, alpın zırhlı olmasıdır. Alplık zırhla belli olur.

Alplar arasında anda (and), Avrasya halkları arasında savaş birliğini, nökerliği (yoldaşlığı) oluşturan ritüeldir. Osman Gazî ile alplar, garibler arasında ölüme kadar sadakat bağı, and içmek (kanlarını bir kapta karıştırıp içmek veya karıştırmak, kan kardeşi olmak) veya kılıç üzerinde yemin merâsimi ile gerçekleşiyordu. Ganimet ve fethedilen topraklar, anda ile öndere bağlı olan alplar arasında yurdluk olarak paylaşılıyordu.

Âşıkpaşazâde’de alp ve gazî özdeş terimlerdir. Kuşkusuz birincisi Avrasya hakanlıklarında alp, bagatur/bahadır diye anılan kahraman savaşçıyı, lider tipini, ikincisi ise alpın daha çok İslâmî gazâ ile kaynaşmış tipini vurgular.

Nöker, (Mogolca nökör, çoğulu nököd) Avrasya feodal sisteminde yaygın bir kurumdur. Nökerlik kurumu, Osmanlı Devleti’nin gelişme çağında kul sistemine vücut vermiş görünmektedir. Yeniçeriler, bey-kulları (gulâm-i mîr), timarlı sipahilerin hizmetkârı gulâmlar, hep nöker durumundadırlar. ”

Halil İnalcık- Devlet-i ‘Aliyye- Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar-I
(Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları- Cilt 1- Sy.24/33 Arası)