Hangi Takımlısın?

“Hangi takımlısın?” sorusu mutlaka hayatınızın bir anında karşınıza çıkmıştır. Özellikle bizim gibi futbolu çok seven, bolca taraftara sahip olan toplumlarda, tuttuğunuz takım, size başkalarıyla konuşacak bolca ortak nokta sağlayabilir. Sağlayacağı faydaların veya zararların yanında, benim dikkatimi çeken nokta ise tuttuğumuz takımı neden tuttuğumuz ile alakalı. Kendi çapımda yaptığım ufak bir anket ile şunun farkına vardım; kişilerin tuttukları takım ile ebeveynlerinin tuttuğu takım arasında yüksek bir korelasyon var. Tutulan takımlar arasındaki bu uyum, akla ilk aşamada şöyle bir soru getiriyor; çocuğun babası Fenerbahçeli değil de Galatasaraylı olsaydı çocuk da Galatasaraylı mı olacaktı? Büyük ihtimalle evet… Peki Neden?

Kanaryalar, Aslanlar ve Kartallar

Tuttuğumuz takımların temelleri çocukluğumuzda atıldığı için bir çocuğun gözünden bu serüveni izah etmek daha doğru olabilir. Öğrenmenin temelinde, “alkış gören” davranışın sürdürüldüğü, “yuhalanan” yani olumsuz tepki gösterilen davranışın ise söndüğü görülmüştür (Pavlov, 1941). Babası Fenerbahçeli olan çocuk, Fenerbahçe’ye dair sembolleri üzerinde taşıdığı için “yavru kanaryam benim” gibi cümleleri duymaya başlar. Maç izlerken yaşanan birlik ve beraberlik duygusu da tutulan takıma karşı oluşan bağlılığı artıran bir faktör olarak kendisini gösterebilir. Galibiyetle sonuçlanan bir maç sonucu hissedilen duyguların benzer oluşu, aynı tarafta olmanın verdiği aidiyet duygusunu da beraberinde getirir. Bu süreç boyunca, akla “neden bu takımı tutuyorum” sorusunun gelmeyişi, gösterilen davranış sonucu elde edilen “alkışın” gür olmasından kaynaklanır. Bunca olumlu geri bildirim sonucu tuttuğu takıma karşı bağlılığı artan çocuk, büyüdüğünde bu takıma karşı söylenen olumsuz her türlü cümleye tahammülsüz bir tutum takınabilir. Bu da kendisini “nedensiz” bir uğraşın içinde bulmasına sebebiyet verir…

“Aferin!”

Peki bir davranış sırf alkış gördüğü için “doğru” davranış olabilir mi? Okuldaki arkadaşıyla girişmiş olduğu kavgadan daha az zarar alıp, daha çok zarar veren çocuğa, babasının bıyık altından “Aferin!” demesi doğru olur mu? Bunun sonucunda çocuk, etrafındaki insanlara karşı fiziki kuvvet uygulayarak üstünlük sağlamanın “doğru” bir davranış olduğu fikrine ulaşmaz mı? Rol model olan ebeveynlerin hangi davranışa “aferin” dediği çok büyük önem arz eder. Bilişsel anlamda mukayese yeteneği tam anlamıyla gelişmemiş olan çocuk, davranışlarının “doğru” veya “yanlış” olduğuna, edindiği geri bildirimlere dayanarak karar verir. Futbol örneğimizde ise tutulan takım uğruna gösterilen agresif davranışların arkasında, sahip olunan değerlerin muhafızlığını yapmak vardır (Talimciler, A. 2017). Çocuğun zihninde; “Bu davranış daha önce babam tarafından defalarca yapılmıştı, demek ki bu davranışı yapmak doğrudur” düşünce şeması oluşabilir. Gözlem sonucu elde edilen bu veri, “tutulan takımın savunulması gerekir” düşüncesiyle son bulup, davranışları değiştiren bir olguya dönüşebilir.

Neyin değerli veya değersiz olduğunu gözlem gücüyle anlamaya başlayan çocuk, aynı zamanda duygularını da aileleri vesilesiyle tanımaya başlar. Sokakta yürürken karşılarına çıkan beyaz kediyi babasının veya annesinin sevmesiyle, sevgi duygusunun nasıl ifade edildiğini gözlemleyebilir. İlk örneğimize dönecek olursak, babanın rakip takıma karşı duyduğu nefrete, herhangi bir maçın mağlubiyetinde şahitlik edebilir. Bütün bunlar adeta bir yapboz gibi çocuğun zihninde birleşir ve sonunda kişinin karakterini şekillendiren önemli bir faktöre dönüşür.

Aman Dikkat!

Çocuğun büyüyüp kendi hayatını tecrübe etmesiyle, tarifimizin olmazsa olmazı, çevre faktörü de işin içine girer. Böylelikle sadece ve sadece o kişide görülebilecek, özel bir karakter ortaya çıkar. Tarifimizin ilk kısmında bahsettiğimiz ailenin çocuk gelişimi üzerindeki etkisi bir hayli fazladır. Tahmin edilenden daha iyi gözlem yeteneğine sahip olan çocukların yanında davranışlarınıza dikkat etmeniz, davranışlarınız ve sözleriniz arasındaki ahengi bozmamanız, hatta nasıl tepki verdiğinizin farkında olmanız, çocuğunuzun daha sağlıklı bir karakter geliştirmesine yardımcı olabilir. Daha sağlıklı gelişen karakter ise makul kararların alınmasına sebebiyet vereceğinden, çocuğun birey olma yolunda sahip olacağı en değerli hazinesini oluşturacaktır.

Eğer bu yazı ilginizi çektiyse sıradaki yazımız sizin için geliyor:

Kaynakça