Harvard Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre; hava kalitesi “yeşil bina” standartlarını karşılayan ofislerde personelin bilişsel performansı yüzde 61, hava kalitesi “yeşil bina” standartlarının da üzerinde olan ofisler de ise bilişsel performans yüzde 101 artıyor.
Hava kalitesi düşük olan ofisler ise hem bilişsel performansı düşürüyor hem de çalışanların sağlığını tehdit ediyor. Kirli hava; sürekli tekrarlayan baş ağrısına, yorgunluğa ve astım gibi solunum yolu hastalıklarına neden olabiliyor.
24 KATILIMCININ BİLİŞSEL İŞLEVSELLİK DURUMU TEST EDİLİYOR
Harvard Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Joseph Allan liderliğinde yapılan bir araştırma kapsamında; 24 katılımcı (tasarımcılar, mimarlar, mühendisler, pazarlama uzmanları ve programcılar ) 6 gün boyunca kontrollü bir şekilde ofis ortamlarında çalışıyor. Her gün koşullar değişiyor, ancak katılımcılar bunun farkında olmuyor. İlk olarak, araştırmacılar, insanların normal havalandırma şartlarındaki bilişsel işlevsellik durumunu test ediyor. Diğer günlerde ise karbondioksit ve VOC seviyelerini yapay olarak artırıp, personelin kötü olan iç mekân hava kalitesine karşı bilişsel performansları ölçülüyor.
SONUÇLARI
Araştırmanın sonuçları; hava kalitesi “yeşil bina” standartlarını karşılayan ofislerde personelin performansının yüzde 61, hava kalitesi “yeşil bina” standartların da üzerinde olan ofislerde ise bilişsel performansın yüzde 101 arttığını gösteriyor Ancak kirli hava, yalnızca bilişsel performansı düşürmüyor, çalışanların sağlığını da tehdit ediyor. Kirli hava; sürekli tekrarlayan baş ağrısına, yorgunluğa ve astım gibi solunum yolu hastalıklarına neden olabiliyor
Her hafta bir ofiste 40 saatten fazla zaman geçirmek, iç mekân havasından kaynaklı kirliliğe maruz kalmak anlamına geliyor. Araştırmalara göre, binaların iç mekân havası, dışarıdan 5-10 kat daha kötü olabiliyor. İç mekân hava kalitesi kirli olan bir ofis, kötü kokusu ile konfor şartlarını bozmanın yanı sıra çalışanların performansını ve hatta sağlığını da tehdit ediyor.
İÇ MEKÂN HAVA KALİTESİNİ SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR ŞEKİLDE KORUMAK İÇİN NELER YAPILMALI?
Abalıoğlu Holding’in iştiraklerinden Hifyber’ın Genel Müdürü Ahmet Özbecetek de bu araştırmadan yola çıkarak ofislerde ki iç mekân hava kalitesini artırmak için yapılabilecek çalışmalar hakkında bilgiler paylaştı. Oksijenin insan hayatı için kilit rol oynadığını belirten Ahmet Özbecetek şöyle konuştu:
“Ofis ortamlarında havada asılı kalan bakteri ve virüsler, çalışan sağlığını ve performansını doğrudan etkiliyor. Özellikle havalandırma sistemleri yetersiz olan ofislerde uzun süre çalışmak, performans kayıplarının yanı sıra astım, KOAH, koroner kalp hastalığı, felç ve akciğer kanseri gibi hastalıklara neden olabiliyor.
Binaların iklimlendirme sistemleri, iç mekân hava kalitesinin korunmasında önemli rol oynuyor. İklimlendirme sistemleri ile havayı şartlandırırken; virüslerin bulaş riskini önlemek, daha iyi bilişsel işlevsellik sağlamak ve üretkenliği artırmak mümkün. Ancak tüm bunları sağlayabilmek için işyerlerinde doğru havalandırma sistemleri ve bu havalandırma sistemlerinde de doğru hava filtresi kullanmak gerekiyor. İklimlendirme sistemlerinde kullanılan filtrelerin nanofiber yapıda olması hayati önem taşıyor.
“ASHRAE’NİN ÖNERİLERİ DİKKATE ALINMALI”
İklimlendirme sistemlerinin hava filtrelerinin doğru tercih edilmesi kadar önemli bir diğer konu ise bakımlarının düzenli yapılması. İklimlendirme sistemleri ile ofis, hastane, okul, AVM gibi toplu yaşam alanlarında iç mekân hava kalitesini sürdürülebilir bir şekilde korumak için Amerikan Isıtma, Soğutma ve İklimlendirme Mühendisleri Derneği’nin (ASHRAE) önerilerini dikkate almak yani yıllık kanal denetimlerini, üç ayda bir filtre temizliğini veya değiştirme işlemini yaptırmak gerekiyor. Ayrıca bu rutin bakımlarda; HVAC havalandırma deliklerinin herhangi bir ofis mobilyası, dekor, tabela veya ekipman tarafından engellenip engellenmediğini de kontrol etmek gerekiyor.” dedi.