Hatır taşıması, taşıyanın, yakını olsun olmasın herhangi bir kimseyi taşıtına alıp, ücret almaksızın bir yerden bir yere götürmesidir. Örneğin; Kuzeninizi evden havaalanına götürmek, eşinizin arkadaşını hastaneden eve götürmek veya aracın başka birisine karşılıksız bir şekilde verilmesi. Bunlar hatır taşımasına örnek olarak gösterilebilir.
Trafik kazalarının meydana gelmesi sonucu açılan davalarda, davalılar “hatır taşıması” adı altında hesaplanan tazminattan indirim yapılmasını istemektedirler. Öncelikle hatır taşımasının ne demek olduğunu belirtmek gerekir.
Karayolları Trafik Kanunu’nun 87. maddesinde hatır taşımacılığı genel hükümlere tabi kılınmış ise de, Yargıtay görüşleri ve genel kanı, hatır taşıması da olsa taraflar arasında “yolcu taşıma” ilişkisinin kurulduğu yönündedir.
Araç içinde seyahat edenlerin ölmesi ya da malul kalması durumunda “hatır taşması” tanımına giren yolcular için hesaplanacak olan tazminattan 6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 51 ve 52’nci maddeleri gereğince bir indirim yapılması söz konusu olmaktadır. Ancak Hakim/Hakem’in tazminattan indirim yapması ya da yapmaması halinde hatır taşıması konusunu detaylı olarak açıklamak durumundadır. Yargıtay’ın kararları da bu yöndedir. Yargıtay kararlarında “hatır taşımalarında tazminattan indirimin mutlaka zorunlu olmadığı, nedenlerinin karar yerinde tartışılması gerektiği” açıklaması yapılmıştır.
Kişinin ücretsiz ve karşılıksız olarak araçla taşınması veya aracın hatır için ücretsiz ve karşılıksız olarak kullandırılması gerekmektedir.
Kişi araçtan indikten sonra aracın hemen orada kaza yapması halinde artık hatır taşımasından söz edilemeyecektir.
Hatır için taşınan kişi kendi rızasıyla araca binmelidir. Rıza olmadığı vakit hatır taşımasından da söz edilemez.
Hatır için taşımanın ücretsiz olarak yapılması veya aracın ücretsiz bir şekilde kullandırılması gerekmektedir. Burada tespit edilmesi gereken, her ücretsiz ve karşılıksız taşımanın hatır taşımacılığı kapsamında değerlendirilip değerlendirilmeyeceğidir. Özellikle kişinin aile bireylerini taşıması “hatır” kapsamında değerlendirilmemektedir. Çünkü aile bireylerinin taşınması hatır değil, ailevi ilişkiler ve yükümlülükler içerisinde değerlendirilmelidir. Yolculukta aracın yakıtına ortak olunması durumunda hatır taşımasından söz edilmeyecektir.
Hatır taşıması durumu, hatır için taşınan kişinin veya hatır için aracın karşılıksız verildiği kişinin, ölmesi ya da yaralanması durumunda söz konusu olmaktadır. İşleten veya bağlı olduğu teşebbüs sahibinin sorumlu tutulabilmesi için, aracında taşıdığı veya aracını verdiği kişinin yaralanması veya ölmesi şeklinde bir zarar meydana gelmelidir. İşleten (araç sahibi) veya teşebbüs sahibi(otobüs firması vs.), hatır için taşınan veya hatır için aracın kendisine verildiği kişinin uğradığı şeye ilişkin zararlardan sorumlu değildir. Zarar, hatır için taşınan kişinin kendisinde meydana gelmelidir. Taşınan kişiye ait eşyada meydana gelen zararlar bu kapsamda yer almaz.
Hatır için taşıma kusura dayanan bir haksız fiil sorumluluğu olduğu için zarar gören kimse gerek uğradığı maddi zararları gerekse manevi zararları zarar verenden talep edebilecektir. Türk Borçlar Kanunu madde 51 fıkra 1’e göre;
“Hakim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.”
Madde hükmünden de anlaşılacağı üzere maddi tazminatın kapsamı tespit edilirken kusurun ağırlığı esas alınmaktadır. Maddi tazminatta indirim ise Borçlar Kanunu 52. maddede düzenlenmiştir. Hükme göre;
Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hakim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir (TBK md. 52/1).
Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hakim, tazminatı indirebilir (TBK md. 52/2). Hatır için taşınan kişi de zararın doğmasında veya artmasında etkili olmuş ise tazminat indirilebilir veya tamamen kaldırılabilir.
Manevi tazminat talepleri ise vücut bütünlüğünün ihlali ve ölüm hallerinde ortaya çıkmaktadır. BK. m. 56’ya göre; Hakim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir (TBK md. 56/1).
Ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir (TBK md. 56/2).
TBK 56. madde hükmü gereği hatır için taşınan kişi yaralanması nedeniyle hatır için taşıyan kişiden manevi tazminat talep edebilir. Taşınan kişi ağır bedensel zarar görmüşse veya ölmüşse hatır için taşınan kişinin yakınları da hatır için taşıyan kişiden manevi tazminat talep edebilecektir.
Uygulamada “destekten yoksun kalma tazminatı” istemlerinde ölen kişinin hatır için taşındığının anlaşılması halinde hesaplanan tazminattan hakimin takdirine bağlı olarak indirim yapıldığı ve genelde bu indirim miktarının Yargıtay 17. Hukuk Dairesi yerleşik uygulamalarına göre %20 olduğu vurgulanmıştır.
Yargıtayın eski görüşlerine baktığımız zaman hatır taşımasından dolayı ortaya çıkan zarardan ZMSS ( Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ) tarafının sorumlu tutulamayacağıdır. Ancak Yargıtay daha sonradan görüş değiştirerek hatır taşımasının da ZMSS teminatları kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtilmiştir. Yani hatır için taşınan kişinin vefat etmesi halinde, destekten yoksun kalan kişiler sigorta şirketine dava açabileceklerdir.
Müterafik kusur, “birlikte kusur” anlamında kullanılmaktadır. Tazminat Hukuku çerçevesinde müterafik kusur, zarar görenin; zararın meydana gelmesinde veya zararın artmasında etkisinin bulunduğu durumlarda söz konusu olmaktadır. Bir başka anlatımla müterafik kusur, zarar görenin kusura katılımı anlamına gelmektedir. Müterafik kusur halinin bulunduğu durumlarda 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 52. Maddesi gereğince tazminat hesaplamasında müterafik kusur indirimi yapılmaktadır. Borçlar Kanunu madde 52 şu şekildedir: “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir. Yani olayın durumuna göre hem “hatır taşıması hem de “müterafik kusur” sebebiyle indirim yapılabilecektir.
Örneğin; Hatır için taşınan kişi, araç sürücüsünün alkollü olduğuna bilerek araca binmiş ise burada müterafik kusur söz konusudur. Bu nedenle Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihat uygulamalarına göre % 20 oranında müterafik kusur sebebi ile indirim yapılması gerekmektedir.
Ayrıca emniyet kemeri takılmaması da müterafik kusur sebebi sayılacağı Yargıtay kararlarında açıkça belirtilmiştir.
“ Somut olayda; davacının, davalı … Sigorta’nın trafik sigortasını yaptığı araçta yolcu olduğu, bu davalının sigortaladığı araç sürücüsü ile davacının arkadaş olduğu ve davacının kendi istemi üzerine hatır için taşındığı kabul edilerek, tazminattan hatır taşıması sebebiyle indirim yapılmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamakla birlikte; mahkeme tarafından yapılan % 25 oranındaki indirim yüksek olup, Dairemizin yerleşik uygulamaları ile benimsenen % 20 oranında indirim yapılması gerekirken, somut olayla ve hakkaniyetle bağdaşmayan yüksek oranda indirim yapılması doğru görülmemiştir.” şeklindedir.
Yukarıda paylaşmış olduğumuz karar örneklerinden de anlaşılacağı üzere, Yargıtay’ın uygulaması %20 üzerinden indirim yapılmasının kabulü noktasındadır.
.“Hatır taşımaları, bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi taşımalarda BK’nun 43. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hatır taşımasından söz edebilmek için, ölenin karşılıksız taşınmış olması ve taşımanın taşınanın yararına olması gerekir.Bu bakımdan hatır taşıma ilişkisinin değerlendirilmesinde, taşımanın kimin çıkar ve yararına olduğunun saptanması önemlidir. Yarar ekonomik olabileceği gibi, ortak toplumsal değerleri de ilgilendirebilir. Ancak taşımada işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin bir çıkarı veya yararının bulunması halinde hatır taşımasından söz edilemeyecektir.
Somut olayda mahkemece, taşımanın hatır için olduğu değerlendirilerek tazminattan % 20 oranında bir indirim yapılmış ise de, desteğin, nişanlısı olan davalı …’in sevk ve idaresindeki araçta bulunduğu sırada öldüğü gözönüne alındığında, ahlaki görevin ifası niteliğinde olan söz konusu taşımanın hatır taşıması olarak değerlendirilemeyeceği açıktır. Bu itibarla, ifade olunan hususlar dikkate alınarak, olayda hatır taşıması söz konusu olmadığından, 818 Sayılı BK’nun 43 . maddesi gereğince tazminattan hatır taşıması sebebiyle indirim yapılmaması gerekirken, hatalı değerlendirmeyle, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli görülmemiştir.” denilmekle, ‘ahlaki görevin ifası’ kavramı baz alınarak nişanlı olunması durumunda da hatır taşımasından söz edilemeyeceğinden bahis olunmuştur.
Hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi taşımalarda 818 sayılı BK’nın 43. maddesi (6098 sayılı TBK md. 51) uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hakim tazminattan mutlaka indirme yapmak zorunda değilse de bunun dahi gerekçesini kararında tartışması ve nedenlerini göstermesi gerekir. Hatır taşıması tartışılırken tarafların yakınlığı da nazara alınması gereken ölçütlerdendir. Zira yakın akrabalar arasında hatır taşımasından bahsedilmesi mümkün değildir. Çünkü yakın akrabalar arasında taşımanın menfaat karşılığı yapılması söz konusu değildir. Hatır taşımasının kıstaslarından biri olan “menfaat karşılığı olmama” koşulu mevcut olmadığından yakın akrabalar arasında hatır taşıması indirimi yapılamaz.
Somut olayda; kazaya karışan araç sürücüsü müteveffanın ablasının eşi olup mahkemece müteveffanın hatır için taşındığı gerekçesiyle hesaplanan destek tazminatından indirim yapılmıştır. Bu durumda mahkemece hatır taşıması nedeniyle tazminattan indirim yapılmadan sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2918 sayılı KTK’nun 87/1. maddesinde “Yaralanan veya ölen kişi, hatır için karşılıksız taşınmakta ise veya motorlu araç, yaralanan veya ölen kişiye hatır için karşılıksız verilmiş bulunuyorsa, işletenin veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin sorumluluğu ve motorlu aracın maliki ile işleteni arasındaki ilişkide araca gelen zararlardan dolayı sorumluluk, genel hükümlere tabidir” düzenlemesine yer verilmiş; aracın hatır için verildiği ya da hatır için taşıma yapılan durumda oluşacak zararlarla ilgili değerlendirmenin genel hükümlere tabi olduğu belirtilmiştir. Anılan kanun hükmünün atıf yaptığı genel hükümler, Türk Borçlar Kanunu’nun sorumluluğa ilişkin hükümleri olup, böylesi durumda 818 sayılı BK’nun 43. (6098 sayılı TBK’nun 51.) maddesi uygulama alanı bulacaktır.
Bu durum karşısında mahkemece; davacılar desteğinin, birkısım davalılar murisi … sürücülüğünü yaptığı araçta yolcu olduğunun tarafların kabulünde olduğu; yolcu olunan aracın, ticari amaçla işletilen bir araç olmayıp hususi araç olduğu; davalılar tanığı …. “davacılar murisi Ali ile davalılar murisi Tahsin’in aynı kasabalı oldukları, olay günü Tahsin’in kahvede oturduğu sırada yanına Ali’nin geldiği, bir süre oturduktan sonra araca binip gittikleri, daha sonra kaza yaptıklarını duyduğu” şeklindeki anlatımlarından, destek ile sürücü Tahsin’in arkadaş olduklarının anlaşıldığı hususları dikkate alınmak suretiyle, desteğin sürücü Tahsin idaresindeki araçta hatır için taşındığının kabulü ile 818 sayılı BK’nun 43. maddesi (6098 sayılı TBK md. 51.) gereği tazminattan, hakkaniyete uygun bir indirim (Dairemiz yerleşik uygulamalarına göre indirim oranı % 20) yapılması gerekirken, eksik inceleme ve hatalı gerekçeyle, yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
Karar: “Dosya kapsamı itibariyle kazada ölen davacılar murisi yolcu M.Ş’ın araç sürücüsünün alkollü olduğunu bilerek araca binmiş olduğu anlaşılmakta olup,…%20 oranında müterafik kusur sebebi ile indirim yapılarak sonucuna göre karar verilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.”