Hekimlerin ve Hastanelerin Sorumlulukları Çerçevesinde Tazminat-Gaziantep Avukat Ali Tümbaş

HEKİM SORUMLULUĞUNUN TÜRÜ

Hekimlerin sorumlulukları konusuna girmeden önce genel olarak sorumluluk türlerini gözden geçirelim. Öğretide sorumluluklar çeşitli biçimlerde bölümlendirilmektedir: Sözleşme dışı – sözleşmeye dayalı ayrımı yapıldıktan sonra, sözleşme dışı sorumluluklar “kusur sorumluluğu ve kusursuz sorumluluk” olarak ikiye ayrılmakta, kusursuz sorumluluklar da olağan sebep sorumluluğu ve “ağırlaştırılmış nesnel sorumluluk” (tehlike sorumluluğu) olarak bölümlendirilmekte; sözleşmeye dayalı sorumluluklar ise tarafların doğrudan karşılıklı hak ve yükümlülüklerinden doğan sorumluluklar ve işgörme borçlarını yerine getirirken yardımcı kişi kullanmaları durumunda bu kişilerin kusurlu eylemlerinden kaynaklanan sorumluluklar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

Hekimlerin sorumluluklarını incelerken de bazı bölümlendirmeler yapmak durumundayız. Bunlar, hasta ile hekim arasında sözleşme ilişkisi bulunup bulunmamasına ve hekimin görevini yaparken yardımcı kişi kullanıp kullanmamasına göre değişik olacaktır.

1- Hasta ile hekim arasında sözleşme ilişkisi varsa

Bağımsız çalışan bir hekime başvuran hasta ile hekim arasında bir tür sözleşme ilişkisi (tedavi-hekim sözleşmesi) kurulmuş olacağından, hekimin sorumluluğunu sözleşme sorumluluğu olarak nitelemek gerekecektir.

Bu sorumluluk çerçevesinde, hekim, tedavi yükümlülüğünü yerine getirirken mesleğinin tüm gereklerini yerine getirmek, tıp biliminin bütün olanaklarından olabildiğince yararlanmak, yanlış tanı ve tedaviden kaçınmak, hastanın bakım ve gözetimini asla savsaklamamak ve “yüksek özen” göstermek zorundadır. Buna sözleşme içi, kusura dayalı yüksek özen sorumluluğu ya da ağırlaştırılmış kusur sorumluluğu diyebiliriz.
Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre de, hekimin kusurunun saptanmasında nesnel ölçülere göre değerlendirme yapılması, kusurun derecesine bakılmayıp, hekimin “en hafif kusurdan” dahi “tam kusurlu” sayılması gerekmektedir.

2- Hekim yardımcı kişi kullanmışsa

Hasta ile hekim arasındaki sözleşme ilişkisi çerçevesinde hekim tedavi yükümlülüğünü yerine getirirken yardımcı kişi kullanmışsa, bunların kusurlu eylemlerinden ötürü BK.100. (TBK.116) maddesine göre sorumlu olur. Bu da sözleşme içi “kusursuz sorumluluk”tur. Yardımcı kişiler, hemşire, hastabakıcı, asistan, röntgen ve benzeri görüntüleme uzmanları, laborant ve benzeri teknik elemanlardır. Hekimin “yardımcı kişilerden sorumlu” olması durumunda, kusurun derecesi ve kusur oranlarının dağılımı, hastanın açtığı davada inceleme konusu yapılmamalı ve tam kusura göre tazminata hükmedilmelidir.

Gaziantep Avukat Ali Tümbaş Anlaşmalı ve Çekişmeli Boşanma Avukatı

3- Hekim, yardımcı kişi konumunda ise

Hasta, doğrudan hekime değil de, hastaneye başvurmuşsa ve hastane yönetimi onun bakımı için bir hekimi görevlendirmişse, hekim hastanenin “yardımcı kişisi” konumundadır. Bu durumda, hastaya karşı hastane sözleşme içi “kusursuz sorumlu” olur ve görevlendirdiği hekimin kusuru nedeniyle “yardımcı kişiden sorumlu” (BK.m.100, TBK.m.116) olur. Hastanenin ve hekimin hastaya karşı sorumlulukları “ortaklaşa ve zincirleme”dir.

Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre “hekim en hafif kusurdan dahi tam kusurlu” sayıldığından, her ikisi hastaya karşı tam kusur esasına göre tazminat ödemekle yükümlü olurlar. Hastanın açtığı davada hastane ile hekim ve diğer hastane personeli arasında kusur oranlarının paylaştırılmasına gerek yoktur. Bu paylaştırma ancak tarafların birbirlerine karşı açacakları dönme (rücu) davasında söz konusu olabilir.

4- Hekim, vekâletsiz iş görmüşse

Hekim mesleği gereği kendisine getirilen bilinci kapalı hastaya ilk yardımı yapmış ve tedavi etmişse, hekimin bu yardım sırasında yaptığı bir yanlışlık ve özensizlik nedeniyle sorumluluğu, Borçlar Kanunu’ nun vekâletsiz işgörme hükümlerine göre değerlendirilmek gerekecektir. BK.411 maddesi 1.fıkrasına (6098/TBK.527/1) göre “Başkası namına tasarrufta bulunan kimse her türlü ihmal ve ihtiyatsızlıktan sorumlu olur.

” Öğretideki görüşlere göre, vekâletsiz iş gören durumundaki hekim, sözleşmeye dayalı olarak tedavi yapan hekim gibi yüksek özen göstermek zorunda olduğundan, en hafif kusurdan tam sorumlu olur. Hekimlik mesleğinin kamusal niteliği gözönüne alındığında, sözleşmeye dayalı tedavi ile zorunlu durumda hekimin tıbbi yardımda bulunma yükümlülüğü arasında bir fark olamaz.

Hekimin vekâletsiz işgörme olarak nitelenen zorunlu tıbbi yardım yükümlülüğünü yerine getirme sırasında doğan sorumluluğuna bir ad vermemiz gerekirse, buna sözleşme dışı, kusura dayalı “ağırlaştırılmış nesnel sorumluluk” diyebiliriz.

5- Hekim, kamu hastanesi görevlisi ise

Hastanın bir kamu hastanesine başvurması durumunda, hastane ve hekim ile hasta arasında sözleşme ilişkisi söz konusu olmayacağından, hekime ve sağlık personeline karşı (ayrıca kişisel kusurları yoksa) doğrudan dava açılamayıp, hizmet kusuru nedeniyle ilgili kamu kuruluşuna karşı dava açılabilecektir.

Tazminat Davası İçin Gerekli Şartlar

Her iki esas bakımından ortak olan bazı koşullar vardır. Tazminat talebi hangi sorumluluk sebebine dayandırılırsa dayandırılsın bu koşulların varlığı şarttır. Buna göre;

1.Hekimin Borca Ya Da Hukuka Aykırı Bir Davranışının Bulunması Gerekir.

Hekim sözleşme ile yüklendiği bir edimi sözleşmeye uygun şekilde yapmamış ya da hukuka aykırı bir fiilde bulunmalıdır. Özellikle tıp biliminin gerekliklerine aykırı müdahaleler bu kapsamda değerlendirilir.

2.Bu Davranış Sonucunda Bir Zarar Doğmuş Olmalıdır.

Malpraktis sebebiyle hekimlerin tazminat sorumluluğu ancak ortada bir zarar varsa söz konusu olur. Tazminata, ortaya çıkan zararın telafisi maksadıyla hükmedilir. Bu zarar maddi ya da manevi bir zarar olabilir. Bu sebeple zarar yoksa tazminat da olmaz. Aynı şekilde hatalı tıbbi müdahale sebebiyle acı çekmiş, elem içinde kalarak manevi zarar uğramış bir kişinin zararı olduğu kabul edilir ve bu kişilerin de tazminat talebinde bulunmak hakkı vardır.

3.Zarar İle Davranış Arasında Neden Sonuç İlişkisi Bulunmalıdır.

Hekimin fiili ile ortaya çıkan zarar arasında illiyet bağı olmalıdır. Başka bir ifadeyle zarar hekimin davranışından kaynaklanmışsa, hekim o davranışı yapmasaydı zarar doğmayacak denilebiliyorsa bu durumda fiil ile zarar arasında illiyet bağı var kabul edilir.

4.Hekimin Kusurlu Olması Gerekir.

Tazminat sorumluluğu için bir başka şart da kusurdur. Tazminata hükmedilebilmesi için hekimin kusurlu olduğunun ortaya konulması gerekir. Ancak sözleşmeye dayalı tazminat davalarında davacının böyle bir yükümlülüğü yoktur. Bu durumda hekimin kusuru karine ile ispat edilmiş sayılır. Ancak haksız fiil sebebiyle tazminat davalarında davacının kusuru ispat etmesi şarttır.

Tazminat davasını zarar gören hasta açabileceği gibi hastanın ölmesi durumunda yakınları da açabilir. Tazminat davasında husumet eylemi yapan kişiye yöneltilir. Ancak bazı hallerde sorumluluk doğrudan hekimde olmayabilir. Bu durumlarda tazminat davası ya özel hastaneye ya da devlete yöneltilir.

Sonuç olarak, tazminat davalarında gerekli şartların varlığı halinde dava doğrudan hekime, hekimi çalıştıran hastaneye ya da kamu görevlisi sıfatıyla çalışan hekim bakımından devlete yöneltilir.

Hekimin Haksız Fiilden Doğan Sorumluluğu Nedir?

Haksız fiil, Türk Borçlar Kanun u’nun 49. Maddesi uyarınca “bir kimsenin hukuka aykırı ve kusurlu bir eylemle sözleşme dışında başka bir kimseye vermiş olduğu zarar” şeklinde tanımlanmaktadır. Hekimin hastasına tıbbi standartlara aykırı bir şekilde yaptığı her müdahale haksız fiil olarak kabul edilir.

Haksız fiil sorumluluğu, hekimin kusurlu hareketleri ile hastaya vermiş olduğu zararların tazmin edilmesini zorunlu kılar. Tıbbi müdahale, acil durumlar veya ameliyatın genişletilmesini gerektiren hallerde hekimin yapmış olduğu hatalı hareketleri neticesinde kusur sorumluluğu bir başka deyişle haksız fiil sorumluluğu kapsamında zarar tazmin edilir. Örneğin, özel hastanenin acil servisine gelen bir hastaya müdahale etmeyen doktor haksız fiil hükümlerine tabi olacaktır.

Hekimin Sözleşmeye Aykırılıktan Doğan Sorumluluğu

Hekim ile hasta arasında geçerli şekilde kurulmuş bir akit ilişkisinin mevcut olması halinde yapılan hatalı müdahale sonucu hastanın zarar görmesinde hekimin sorumluluğu esas itibariyle sözleşmenin ihlaline dayanır. Hekim ile hasta arasında kurulan sözleşme yukarıda detaylı açıklandığı üzere iki şekilde olabilir:

Vekalet Sözleşmesi veya Eser Sözleşmesi. Hekim ile hasta arasında geçerli şekilde kurulan bir sözleşmenin varlığına rağmen hasta, haksız fiil veya sözleşmeye aykırılık nedenlerinden birine dayanarak tazminat davası açma hakkına sahiptir. Sözleşmenin ihlal edildiği ise hasta tarafından ispatlanmalıdır.

Hekimin Vekaletsiz İş Görme Nedeniyle Sorumluluğu

Hekimin acil bir durumda, hasta ile sözleşme ilişkisi kurulmadan ve hastanın açık izni olmadan hastaya tıbbi müdahalede bulunması halinde vekaletsiz iş görme hükümleri uygulanır. Vekaletsiz işgören hekim, hastaya karşı her türlü ihmalinden dolayı tazminat sorumluluğu altındadır.

Örneğin; acile gelen ve bilinci kapalı olan hastaya yapılan hatalı tıbbi müdahale sonucu hastanın hayatını kaybetmesi durumunda hastanın yakınları vekaletsiz iş görme nedeniyle sorumluluğa dayanarak zararın tazminini talep edebilir.

Malpraktis Tazminat Davası Şartları Nelerdir?

Malpraktis davası açılabilmesi için hekimin hatalı bir müdahalesinin yani kusurunun bulunması şarttır. Zira hastaların yapılan müdahaleler neticesinde zarara uğraması her zaman hekimin hatasından kaynaklanmayabilir. O halde tazminat davasının ikame olunabilmesi için öncelikle hekimin kusurunun araştırılması gerekir. Hatalı müdahalede bulunduğu tespit olunan hekime karşı maddi ve manevi tazminat ikame olunabilir.

Kusurlu olan hekim, davacı hastanın oluşan maddi ve manevi zararlarını tazminle yükümlüdür. Dava konusunu oluşturan maddi ve manevi tazminatın miktarının belirlenmesi için hastanın uğradığı zarar tespit edilir. Hastanın uğradığı zararın çeşidi ve boyutunun tespiti yapıldıktan sonra meydana gelen zararda hekimin sorumluluğunun boyutu incelenir.

Sorumsuzluk Anlaşması Yapılması Halinde de Hekime Karşı Tazminat Davası Açılabilir Mi?

Diğer sözleşme türlerinde olduğu gibi hekimlik sözleşmesi için de sorumsuzluk anlaşması yapılması mümkündür. Fakat Borçlar Kanunu ’nun 115. maddesi uyarınca, borçlunun ağır kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.

O halde her ne kadar hekimin müdahalesinden kaynaklanan her türlü hekimin sorumlu tutulamayacağı taraflarca kararlaştırılmış olsa dahi ağır kusur, kast, hile halinde anlaşma geçersiz olup hekimin hatalı müdahalesinden kaynaklanan zararın tazminini talep etmek mümkün olacaktır.

Özel Hastanede Çalışan Hekime Karşı Açılacak Tazminat Davasında Görevli Mahkeme Neresidir?

Bağımsız çalışan veya özel bir sağlık kuruluşunda çalışan hekime karşı malpraktis nedeniyle açılacak maddi manevi tazminat davaları adli yargının görev alanındadır. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (3) uyarınca Tüketici Mahkemeleri görevlidir. Hekim ve özel hastaneye karşı birlikte tazminat davası açılması da mümkündür. Bu gibi hallerde de yine dava Tüketici Mahkemesinde görülecektir.

Devlet Hastanesinde Çalışan Hekime Karşı Açılacak Tazminat Davasında Görevli Mahkeme Neresidir?

Devlet hastanesinde çalışan hekimler aleyhine doğrudan dava açılması mümkün değildir. Bu davalar Sağlık Bakanlığı aleyhine idare mahkemelerinde açılmalıdır. Zira Anayasa’nın 129. maddesinin 5. fıkrası: “Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir.” hükmünü amirdir. (4)Devlet hastanelerinin yanında, üniversite hastanesi, ruh ve sinir hastalıkları hastanesi, aile sağlığı merkezi ve benzer nitelikteki kamu kurumlarında çalışan hekimlere karşı açılacak olan davalar da yine idare mahkemesinde açılır.

Tazminat Davası için Yetkili Mahkeme Neresidir?

Malpraktis nedeniyle açılacak olan tazminat davasının hangi yerdeki mahkeme tarafından görüleceği 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ’nda düzenlenmektedir. Buna göre; genel yetkili mahkeme davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. O halde, hastanenin bulunduğu yer veya hekimin yerleşim yerindeki tüketici mahkemesinde dava açılabilir.

Sözleşmeden doğan davalar için sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir. Bir başka deyişle, hekim ile hasta arasında bir sözleşme ilişkisi kurulmuş ve zarar sözleşmeye aykırılıktan dolayı meydana gelmişse davacı hasta, teşhis, tedavi, ameliyat veya bakımın yapıldığı yerdeki tüketici mahkemesinde davayı ikame edebilir.

Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ’un 73. maddesinin 5. fıkrası uyarınca tüketici davaları, tüketicinin yerleşim yerinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesinde de açılabilir. O halde hasta dilerse yerleşim yerinde bulunan tüketici mahkemesinde de davayı açabilir.

Bu konu hakkında benzer makaleler için tıklayın

5/5 - (1 vote)