HEM DOKTOR HEM AVUKAT NASIL OLUNUR?

Prof. Dr. Erdal Yüzbaşıoğlu’nun Portresi


OPHTHALMOLOGY LİFE DERGİSİ OKURLARI PROF. DR. ERDAL YÜZBAŞIOĞLU İLE 12 YIL ÖNCE “MADALYONUN İKİ YÜZÜ” BAŞLIKLI RÖPORTAJLA TANIŞMIŞTI. HEM BİR DOKTOR HEM DE HUKUKÇU KİMLİĞİNİ BİRLEŞTİREREK ANLATTIKLARI ÇOK ÖNEMLİYDİ VE DEVAMI GELMELİYDİ. DERKEN HEMEN ARDINDAN AYNI BAŞLIKLA AMA BU DEFA KÖŞE YAZILARINI BİZLE BULUŞTURDU. HUKUK VE TIBBIN KESİŞTİĞİ BİRÇOK ALANI, MALPRAKTİS DAVALARINI, TARİHİ ÖYKÜLERİ VE DAHA BİRÇOK DEĞERLİ KONUYU BİZE AKTARDI VE KÖŞESİNDE YAZMAYA, BİZLERİ PEK ÇOK KONU HAKKINDA BİLGİLENDİRMEYE
DEVAM EDİYOR. BU ESNADA BAHSETMEDİĞİ YAŞANTISINI DA MERAK ETTİK VE PROF. DR. ERDAL YÜZBAŞIOĞLU’YLA BİR PORTRE RÖPORTAJI GERÇEKLEŞTİRDİK.

Çocukluğunuzdan bahseder misiniz?

Kastamonu Devrekani ilçesi Şenlikpazarı köyünde doğum. İlkokul sonuna kadar çocukluğum burada geçti. Babam Kastamonu’da Köy Enstitü’sü mezunu bir öğretmendi. Aynı zamanda benim de ilkokul öğretmenimdi, herhangi bir öğretmenden çok farklıydı benim için. Tüm Köy Enstitülü öğretmenler gibi babam da çok donanımlıydı, iyi bir öğretmen olmanın yanında köy yaşamına ilişkin tarım, hayvancılık, arıcılık konularında oldukça bilgiliydi.
Ağaç aşılar, arıcılıkla uğraşırdı. Düşünceleri, hayat görüşü çok ilerideydi ve bize de zamanın ötesinde olmayı aşıladı. Ortaokulu okumak içinse İstanbul’a geldim. İstanbul’da bir
gün arkadaşlarım bir form dolduruyordu. Ne yaptıklarını öğrenmek istedim, Kuleli Askerî Lisesi’nin sınav giriş formunu doldurduklarını öğrendim. Ben de onlara katıldım,
başvurdum ve kazandım. O zamana kadar Kuleli Askerî Lisesi’ni bilmiyordum. Ailemizde asker de yoktu.

Soy isminiz Yüzbaşıoğlu olduğu için çağrışım yaptırıyor, Kuleli Askerî Lisesi merakınız aileden geliyormuşçasına bir his oluşuyor.

Büyük dedem Balkan Harbi’ne er olarak gitmiş, yıllarca savaşmış, son mektubu yüzbaşı rütbesiyle gelmiş. Balkanlarda şehit olmuş, dönememiş. Soy ismimiz Yüzbaşıoğlu büyük
dedemin rütbesinden geliyor. Aslında ailemizde başka asker subay yoktu.

Kuleli Askerî Lisesi’nin hayatınızdaki yeri ne oldu?

Kuleli Askerî Lisesi’nin hayatımda çok önemli bir yeri vardır. Bize orada çok iyi eğitim verdiler. Kendimi oraya çok ait hissederim. Okuduğumuz yıllarda yabancı dil Türkiye’nin
belli başlı yerlerinde birkaç okulda, çok az sayıdaki Anadolu liselerinde okutulurdu. İngilizce eğitimi önemliydi. Kuleli Askerî Lisesinde hazırlık sınıfı vardı, orada 1 yıl boyunca İngilizce öğrendik. Anadolu liselerindeki İngilizce eğitim müfredatı bize de verildi.

Kuleli Askerî Lisesi’ne girdiğim için kendimi son derece şanslı hissediyorum. Kuleli Askerî Lisesi ile ilgili hep güzel şeyler hatırlarım. O okulun öğrencisi olmaktan, o okulda
okumuş olmaktan dolayı gurur duydum, hâlâ duyarım. Benim için çok özeldir. Kuleli Askerî Lisesi deyince tüylerim hâlâ diken diken olur.

Kuleli Askeri Lisesi

Kuleli Askerî Lisesi’nde nasıl bir farklılık vardı?

Kuleli Askerî Lisesi aslında bir yaşam biçimidir. Bunu anlattığımda çevrem ve arkadaşlarım bazen şaşırır. Zamanının en iyi orta öğretimini veren okullardandı. Normal müfredatın dışında sosyal yaşama ilişkin eğitimler alırdık. Mesela dans dersleri aldık Kuleli Askerî Lisesi’nde. Bir kadınla merdiven inip çıkarken nelere dikkat edileceği gibi hayatın tam içinden konular anlatılırdı. Yemek yemenin hatta muz yemenin, çanta taşımanın adabını anlatırlardı. Kuleli Askerî Lisesi hayata ilişkin çok şey verirdi insana. Hayat derslerinin de olduğu iyi bir eğitim aldık orada. Tabii benim Kuleli Askerî Lisesi’ne girmemdeki amacım, asker olmak değildi ama askerliği orada çok sevdim. Çok nitelikli, çok yönlü askerler yetiştirildiğini gördüm.

Abiniz Necmi Yüzbaşıoğlu Türkiye’nin önde gelen anayasa hukuku profesörlerinden biri. Onun hukuk seçiminizde bir etkisi oldu mu?

Üniversite sınavına girerken o dönem, abim anayasa kürsüsünde asistandı, yeni başlamıştı. Aslında ailem asker kalmamı istiyordu. Kulelide bizim dönemimizde yalnız GATA ve belli üniversitelerin filoloji bölümlerini tercih yapabiliyorduk.

Sanırım sadece o branşlara gereksinim vardı. Daha geniş yelpazede tercih yapabilmek için Kuleli’den ayrıldım ve sivil olarak üniversite sınavına girdim. İstanbul Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’ni kazandım ve başladım. Zannedilir ki hukukta bir şeyler ezberletilecek, oysa hiç alakası yoktur. Hukuk, algoritmik düşünmeyi, matematik zihnini ve çok yönlü, çok farklı perspektiflerden bakmayı gerektiren bir bilimdir, bir disiplindir. Ben de matematiği çok severim, en iyi dersim hep matematik olmuştur. Onun için hukuku çok sevdim. Bir yıl
hukukta okudum.

Abim hukukçu olduğu için ailem benim de doktor olmamı istiyordu. Özellikle annemin doktor olmam yönünde telkini vardı. İkinci sene tekrar sınava girdim, bu sefer tıp
fakültesini kazandım ve bir seçim yapmam gerekiyordu, ikisi arasında müthiş bir bocalama yaşadım. “Devam mı edeyim yoksa tıp fakültesine mi gideyim?” diye çok sordum kendime. Ailemde özellikle annemde tıp fakültesine gitmem yönünde bir eğilim vardı ama onlar hiçbir zaman baskı yapmadı, kararı bana bıraktı. Çantamda belgelerim hazır bir şekilde İstanbul
Üniversitesi’nin bahçesinde 15 gün oturdum bekledim. Ve en son gün, kalan son kişi olarak gidip tıp fakültesine kayıt yaptırdım. Böylece tıp fakültesi maceram başladı. Hukuktan
ayrılmak çok zordu ama yine de Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne kaydımı yaptırdım. Edirne’de okudum ve o kenti çok sevdim. Öğrencilik yıllarımızı güzel anılarla bezedik.

Yeniden Hukuk

Hukuka geçişiniz nasıl oldu?

2009 yılında bir üniversite affı çıkmıştı. Bu kapsamda, kalan her ders için dört sınava giriş hakkı verildi, ben de hukuk fakültesine müracaat ettim. Ama durumumda biraz farklılık vardı, alttan hiç dersim yoktu. Bu durumda benim 2. Sınıfın bütün derslerinden kalmış
sayarak aftan yararlanabileceğim söylendi ve 2. sınıfın bütün derelerinden sorumlu tutularak hukuk fakültesine geri döndüm.

Tüm çalışmalarınızla birlikte hukuk fakültesini tamamlamak zor olmadı mı?

Hukuk fakültesi, özellikle de İstanbul Üniversitesi Hukuk fakültesi hakikaten zordur. Orada biraz stratejik davrandım. Dersleri kolaylık ve zorluk durumuna göre ikiye böldüm. Hedefe kilitlendim, dört hak içinde ikinci sınıfın tüm derslerini verdim ve yeniden öğrenci olmaya hak kazandım. Sonrasında okulu uzatmadan zamanında bitirdim. 2012 yılında mezun oldum. Aslında zamanında bitirebilmeyi ummuyordum. Dersleri yıllara yayarak tamamlayabileceğimi düşünüyordum. Dr. Ahmet Ağaçhan ile bir gün sohbet ederken bir program yapıp okulun zamanında bitebileceğine beni ikna etmesi hâlâ gözümün önündedir. O zamanlar İstanbul Bilim Üniversite’sinde birlikte çalıştığımız Prof. Dr. Özgür Artunay’ın katkısını da unutamam. Pratik çalışmalar için derse gittiğimde benim hastanedeki yükümü
alırdı. Değerli dostlarım Ahmet ve Özgür’e beni motive etmelerinden dolayı teşekkür ediyorum. Eşim Ayşe Nur’un çok ciddi emeği ve katkısı oldu. Eşim hukukçudur, öğrencilikte kolay ulaşabileceği, hemen sorup cevap alabileceği bir insanın yanınızda olması, sizi desteklemesi çok kıymetli.

Prof. Dr. Erdal Yüzbaşıoğlu, aynı zamanda ilkokul öğretmeni olan babası ile birlikteyken.

İngiltere geçmişiniz var. Tıp çalışmalarınız için Oxford’da bulunmuştunuz. O zamanlar bu fikir nasıl doğmuştu?

Tıp fakültesindeyken yurt dışına açılmayı çok istiyordum. Bizim okuduğumuz zamanlarda şimdiki gibi internet yoktu ve yurt dışıyla kolay iletişim kurulamıyordu. Beşinci sınıftayken bir şekilde elime geçirdiğim İngiltere’deki üniversitelere, hastanelere mektup yazdım. Belki de 50 farklı adrese mektup yazmışımdır. Birçoğundan yanıt geldi. Gelecek üç dört yılını çoğu planlamıştı, belli tarihlere kadar programları doluydu, çok talep mevcuttu.

Beyin Cerrahisi hocamız Prof. Dr. Sebahattin Çobanoğlu Edinburgh’ta ihtisas görmüştü. Ona hep yurt dışı eğitimimi nerede yapabileceğimi sorardım. Dersinden 100 almıştım, beni severdi. Bir gün dedi ki: “Ben bir hocama senin için mektup yazacağım ama Oxford’a gitti, oradan kabul gelip gelmeyeceğini bilemem.” Aradan zaman geçti ve Oxford’dan kabul aldım.

Oxford

Oxford’a gitmemde, oraları görmemde katkısı olan Beyin Cerrahı Prof. Dr. Sebahattin Çobanoğlu hocamızı saygıyla yad ederim. Kendisi, benim için çok önemli ve değerli birisidir.
Aslında Oxford’a bir aylığına gitmiştim ama orada çok güzel diyaloglarımız oldu, süre bitiminde okulla yazıştık ve nöroloji, dahiliye gibi farklı branşlarda da çalışma fırsatım oldu. Tabii ki Oxford, insanın gelişimine, vizyonuna çok katkı sağlıyor. Bu benim eğitim hayatım açısında çok değerli bir deneyim oldu.

Aile Hayatı

Ayşe Nur Hanım’la nasıl tanıştınız, sizi birleştiren hukuk mu oldu?

Ayşe Nur, abimin yüksek lisans öğrencisiydi, abimin vesilesiyle tanıştık ve görüşmeye başladık. Birlikteliğimiz evlilikle sonuçlandı. Eşim uzun yıllar bankacılık ve finans üzerine yönetici avukatlık yaptı. Daha sonra kendi ofisini açtı, ben hukuk fakültesini bitirdikten sonra da ağırlıklı olarak sağlık hukuku ile ilgili çalışıyor. Hatta bir dönem TOD’un hukuk
müşavirliğini yaptı. Bir kızımız var, adı Eylül Başak. Eylül’de doğdu, başak burcu. Astrolojiyle pek ilgimiz yok ama böyle denk geldi. Bu yıl liseyi bitirdi, üniversiteye başlayacak.

Hukuku mu tıbbı mı tercih edecek?

Hukuku da hekimliği de çok sevmeme rağmen kızım Eylül Başak her ikisini de tercih etmiyor. O, başka bir dünyada. Sanatla da ilgisi çok fazla ve mimar olmak istiyor. Çevremizde, ailemizde mimar yok. Kendisi benim gibi matematikçi kafasıyla düşünüyor.
İlkokuldan bu yana matematiği çok iyi. Matematikte hep seçilen öğrenci, ayrıca sanata karşı da ilgisi var. Çizmeyi çok seviyor. Bu özelliklerinden yola çıkarak kendisi kararını verdi. Biz
de destekliyoruz.

Prof. Dr. Erdal Yüzbaşıoğlu ailesi ile.

Kızınızın özellikle gitmek istediği bir okul var mı?

Evet, Eylül Başak bu sene İngiltere yolcusu. Manchester Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden kabul aldı. Dünya sıralamasında en üstlerde yer alan bir okul. Son dönemlerde bunun
heyecanını yaşıyoruz, hazırlıklarını yapıyoruz. Gelecek yıl başlayacak. Bir yandan gurur duyuyor seviniyorsunuz, bir yandan da kızınızdan ayrı kalacağınız için üzülüyorsunuz. Bunlar çok karmaşık duygular.

Hobiler

Ailecek keyif aldığınız uğraşılarınız var mı?

Ailece çok gezeriz. En çok sevdiğim şeydir gezmek. Bütün yurt dışı gezilerimde, uçak bileti almaktan tutun şehirlerarası transferlerine kadar bizzat kendim planlarım, o ülkeyle ilgili çalışma yaparım ve neyi ne zaman göreceğimi öncesinde bilirim. Bu beni çok rahatlatır. Bir rehberin peşine takılıp gezmektense sokak aralarına, pazarlarına girip gezmeyi çok severim.
Mesela Yunanistan’ın İspanya’nın pazarlarını çok severim belki de bize benzedikleri için. Turistlerin gidip yiyip içtiği yerlerden ziyade yöresel halkın gidip yediği, gezdiği yerleri seviyorum.

Nereleri gezdiniz?

Şimdiye kadar yaklaşık 30 ülke gördüm. Japonya’dan Brezilya’ya, Amerika’dan Çin’e kadar birçok ülke gezdim.

Prof. Dr. Erdal Yüzbaşıoğlu gezdiği ülkelerde fotoğraf çekmeyi de seviyor. Prof. Dr. Yüzbaşıoğlu’nun çektiği gezi fotoğraflarından bazılarını sizlerle paylaşıyoruz.

Santorini

Halstat – Avusturya

Rio de Janeiro

Hipokrat Ağacı – Kos Adası

Sizi en çok hangi ülkeler etkiledi?

Beni en çok Japonya etkiledi. Çok fazla kalabalık olmasına rağmen aşırı temiz bir ülke. Ülke tertemiz kokuyor. Birbirlerine karşı çok saygılılar. Oradaki insanların kültürü beni çok etkiledi. Prag da etkilendiğim kentlerden biri. Geçen yıl kızım için okul araştırırken Fransa’daki okulları da gezmiştik ve o sırada Strasburg’u çok beğenmiştik.

Gitmek istediğiniz, merak ettiğiniz başka yerler var mı?

Polonya’ya gitmeyi çok istiyorum. İskandinav ülkelerini, İzlanda’yı merak ediyorum. O ülkelerin çok farklı bir doğası var. Türkiye’de yurt içinde görmek istediğim yerler de var. Mardin’i ve Van’ı henüz görmedim oraları görmek istiyorum.

Başka hobileriniz var mı?

Gençlik ve asistanlık yıllarımda tenis oynadım. Bir dönem kaymaya merak sarmıştım. Çok kitap okurum. Birkaç kitabı aynı anda okumayı severim. Son dönemde daha çok okumaya başladım. Bir konuyu çok farklı kaynaklardan, farklı açılardan ele almayı seviyorum.
Biyografi okumayı çok severim. Biyografi olurken insan farkında olmadan tarih de okuyor, bir dönemi anlamanıza yardımcı oluyor. Çatışan fikirleri farklı taraflardan okumayı severim. O kişinin neden farklı düşündüğünü anlamak için onun bakış açısını da anlamak gerekiyor ve internet yazıları bu açıdan etkili bir kaynak. Bazı yazarların örneğin Zülfi Livaneli’nin, Daron Acemoğlu’nun tüm kitaplarını okudum.

Sosyal Çalışmalar

Hukukla ilgili çalışmalarınıza devam ediyor musunuz?

Hukuk profesyonelleri dava dosyalarını şekillendirmek adına uzman görüşü, bilimsel mütalaa istiyor, bu konulara yönelik çalışmalarım oluyor. Akademik anlamda da çalışmalarım oluyor. Ayrıca İstanbul Barosunda Sağlık Hukuku ile Hukuk Felsefesi ve
Sosyolojisi Komisyonları üyesiyim. Bu komisyonların çalışmalarına da katılıyorum.

Güncel çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Adli tıp derneğinin multidisipliner bütün branşları içeren kitabının göz bölümünü kaleme aldım. Bunun dışında yine kitap bölümü çalışmalarımız oluyor.

TOD Oküler Enfeksiyonlar Birimi Başkanlığı yapmıştınız şu anda İstanbul Şube başkanısınız ve aktif birim üyelikleriniz devam ediyor. Genel olarak TOD’daki çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Hayatta gurur duyduğum kurumlardan biri de TOD’dur. TOD, Türkiye’nin meslek örgütleri içinde çok önemli bir dernektir. TOD’un gerek bilimsel gerek sosyal anlamda oftalmoloji
camiamıza çok ciddi katkıları olduğunu düşünüyorum. Oftalmoloji meslek camiasını
temsil eden tek derneğiz ve bunun vermiş olduğu bir gücümüz var. Bilimsel olarak çok ciddi etkinlikler yapıyoruz. Kongreler, sempozyumlar, TODEM’lerimizdeki eğitimler, bilimsel kurslar, düzenliyoruz çok aktif çalışmalarımız oluyor. Yurt dışında çok pahalı tutarlarda verilebilen simülasyon eğitimleri TOD’un kurslarında sembolik rakamlarla veriliyor. Bu
cihazlarla mesleki eğitimin verilebiliyor olması da çok kıymetli. Bunun dışında meslektaşlarımızın hak ettikleri sosyal haklarına ulaşması konusunda TOD’un yaptığı çalışmalar, kurumlarla kurduğu ilişkiler de çok önemli. Çok güzel içeriklere imza atılıyor.
Bu sene İstanbul şubesi olarak farklı bir uygulama ile bilimsel aktivitelerin yanına sosyal aktivite de ekledik. Vaktimiz oldukça sanat tarihçi rehberler eşliğinde İstanbul’u gezelim
dedik. İlk gezimizi Topkapı Sarayı ve eski saraylardan Bizans Sarayı’yla başlattık. Çok güzel oldu, önemli pozitif geri dönüşler aldık. Sonrasında ne yazık ki deprem felaketini yaşadık,
motivasyonumuz bozuldu bu programı biraz öteledik ama umarım yeniden başlayacağız.

TOD Bahar Sempozyumu’na da ev sahipliği yaptık. Hem sempozyuma katılan arkadaşlarımızdan hem de endüstriden olumlu dönüşler oldu, güzel bir sempozyum yaşadık
diyebilirim. Gençlerle zaman geçirmek deneyimlerimizi onlarla paylaşmak son derece önemli. Onların bize gelecekte bakacak, sağlığımızı üstlenecek insanlar olarak çok iyi yetişmesi gerekiyor. O yüzden elimizden geldiğince gençlerle birlikte olmaya gayret ediyoruz.

Zamanı nasıl yönetiyorsunuz?

Bir insanın başarısında zamanı yönetmek en önemli meziyetlerden biridir. Zamanı doğru kullandığınızda, bir de sevdiğiniz uğraşlara zaman ayırdığınızda çalışmak yorucu gelmiyor. Mesela doçentlik sınavına hazırlandığım dönemde aynı zamanda hukuk fakültesinde okuyordum. Doçentlik sınava çalışırdım ara verdiğimde ise hukuk sınavlarına çalışırdım. Sevdiğim konular olduğu için beni dinlendirirdi. Bildiklerimi, deneyimlerimi paylaşmayı seviyorum. Paylaştıkça var oluyorsunuz.

Gençlere Tavsiyeler

Son olarak mesleğe yeni atılanlara tavsiyeleriniz neler olur?

Gençler merakları doğrultusunda kendisini şekillendirsin, yönlendirsin derim.
Merak ettiği şeyi insan çok daha kolay öğreniyor, hem de daha az unutuyor. Ayrıca insan sevdiği işi yaparken yoğunluğunu fark etmiyor. İnsanın sevdiği işi yaparken hayatını kazanabilmesi çok önemli. Bir işi sevmiyorsanız, ondan keyif almıyorsanız yeteri kadar
üretemiyorsunuz da. O yüzden gençlerin mutlaka sevdiği ve merak ettiği işler yapmasının gerektiğine inanıyorum. Bir de denemekten geri durmamalı. Bir şeyi istemenin ötesinde istediğiniz işi yapmaya yönelik girişimde bulunmalı. Girişimde bulunmadığınız zaman hayalin ötesine geçmiyor. Başaramasa bile insanın denemesi gerekir. Olmazsa bir daha
bir daha deniyorsunuz, sonrasında başarıyorsunuz. Başarmak, karar alıp onun üzerine gitmekle oluyor, diyebiliriz.

“BİR ŞEYİ İSTEMENİN ÖTESİNDE
İSTEDİĞİNİZ İŞİ YAPMAYA
YÖNELİK GİRİŞİMDE BULUNMALI.
GİRİŞİMDE BULUNMADIĞINIZ
ZAMAN HAYALİN ÖTESİNE
GEÇMİYOR. BAŞARAMASA BİLE
İNSANIN DENEMESİ GEREKİR.
SONRASINDA BİR DAHA BİR DAHA
DENİYORSUNUZ, SONRASINDA
BAŞARIYORSUNUZ.”