Hikaye Anlatıcısının Evrimi

Hikaye anlatıcısı, ateşin başında oturanlara baktı uzaktan. Avı getirmişlere, avı pişirmişlere, avı paylaşanlara…

Ne ulu bir av olmuştu. Karanlığın dibindeki meşaleli mağarada kutlanan sahnelere yeni bir desen ekletecek kadar iyiydi. Ama o daha iyisini yapacaktı. Avda ve koşturmacada kullanılan kırık dökük kelimelerden, kasıtlarının çok ötesinde bir özenle düzdüğü, zihninde çekip çevirip yarattığı cümlelerini mırıldandı ve yürüdü ateşin başına.

Yemeyi unuttu yiyenler, dalaşmayı unuttu dalaşanlar, ulu avın ulu hatırasını kelimelerinden dinlediler. Gözlerinde alevin ışıltıları… Hepsi ava gitti. Katılan da katılmayan da gören de görmeyen de. Görenler bile gördüklerinden, yaşayanlar yaşadıklarından daha şanlı yaşadı.

O, hikaye anlatıcısıydı. Kelimelerden resim yapan, duvardaki resimlerden daha güzel resimler yapan, kelimeleriyle havaya hikayeler boyayandı. Gözlerin arkasında uyanıklık rüyalarını yaratandı.

Taklitçiye takıldı bir an bakışları. Her dinlediğinde taparcasına ezberlerdi söylediklerini. Sonra kendisi yokken ateş başında, ezberden söyleyip dururdu cümlelerini. İçi bir an kasıldı, şu dinleyenler ne güzel dinlerken ne oluyordu bu taklitçiye de ezberliyordu; hırslandı.

Anlatışı sonlanırken, ava gitmişler de gitmemişler de o şanlı anları cümlelerinde yaşamanın coşkusundan geri inerken, kendi hikayesini tasarladı zihni. Böyle kıskansa mıydı? Taklitçi duyacak diye, taklitçi onun cümlelerini çalıp kendine çıkar sağlayacak diye, sussa mıydı? Kıssa mıydı kendi hediyesinin nağmelerini, cümlelerinin sihrini? Taklitçinin yokluğunu gözleyerek mi söyleseydi sadece, kaçak göçek mi çağlasaydı?

Tasını tarağını topladı hikaye anlatıcısı. Taklitçiyi çekti kenara, bir değil on söyledi, tekrar tekrar anlattı hikayelerini, iyice ezberlesin diye. “Sen” dedi “söyle bunları. Benden de bahset bir nice hikaye anlatıcısı var; ne acayiptir o, bunlar onun hikayeleridir diye anlat. Anlat hep, onları mutlu et ki, ben de yine geleyim, yine anlatayım, yine duy benden, öğren, yine anlat.”

Yola koyuldu sonra. Düğün dernek kurdukları başka bir klana gitti. Güzel karşıladılar. Hikayelerini duyunca hoşlandılar. Beraber gittikleri avların yeni hikayelerini onun kelimeleriyle duyar oldukça, bağırlarına bastılar anlatıcıyı. Sonra orada da bir taklitçi çıktı, ona da belletti hikaye anlatıcısı, yola koyuldu yine.

Kabilesinin yalnız anlatıcısı, korkmadı, sakınmadı taklitçiden, onu kendine ağız yaptı. Bin ağızla ozan oldu yollarda. Klanlarda hikayeleri çınladı.

Evrimleşen Hikayeler

O gün yeteneğinin yansımalarını, araçlarını rekabet gibi görmeden, kıskanmadan onlardan yararlanmayı bilen, onlardan yararlanmayı öğrenen hikaye anlatıcısı, yolda daha çok gelişti. Sözlü olarak ve sözle aktaranlara anlatıp dururken resimlerden evrilen alfabelerle tanıştı. Kabuklardaki, kemiklerdeki, papirüslerdeki, kağıtlardaki yazıları, yazıları çoğaltan yazmanları da kıskanmadı. Yazıyla söyledi, yazıyla sadece çevredeki yakın klanlara değil, başka başka şehirlere, gelecek nesillere de yayıldı söyledikleri.

Hikaye anlatıcısı yazar olmuştu artık.

Kalemi kağıdı rakip bilmeyen, onları da kullanarak hikayesini daha genişe ve daha uzağa anlatan o hikayeci, gün geldi tiyatroyu keşfetti, sinemayı keşfetti. Ne oyuncuları, koroyu, yönetmenleri, sinema film rulolarını, salonları, televizyonları rakip bildi, ne de onlardan gocunup yeteneğini kıskandı, sakladı.

Hikaye anlatıcısı senarist olmuştu artık, oyun yazarı olmuştu.

Gün geldi, teknolojinin bin türlü aracını da görüp heyecanlandı. Söyleyeceğini çeşit çeşit alanlara uygulayacak, yeteneğini daha üst katmanlara zorlayacak yeni yardımcıların, yeni araçların omuzlarında yükseldi. Çizgi romanlar, çizgi filmler, animasyonlar, bilgisayar oyunları yaratıyordu artık.

Sosyal medyada karakterler yaratıyor, kitle etkileyicisi olarak tanımlıyordu kendini. Kimi yerlerde iş yönetimi, kimi yerlerde ülke yönetiminde liderlik ediyor; pek çok zaman da liderin dilini, sözünü, yazısını, anlatan ellerini, görüntüsünü besliyordu.

Şarkı sözleri ve besteler üretiyor, milyonlarca zihinde dolaşan melodilere döküyordu içini.

Karanlıklardan Mars’a

Bilgisayar, yapay zeka gibi teknolojilerin hikaye anlatıcısına kattıkları ile ilgili destansı örnekler uzun zamandır hayatımızın içinde. Ufuk çok daha geniş olmakla birlikte, şimdiye kadar neler olmuş merak edenler için birkaç okumayla tamamlayalım:

Disney, Geleneksel Üretimin Maliyetleri Altında Boğuluyorken Bilgisayarları Kullanarak Yok Oluştan Nasıl Kurtuldu?

Hikaye Anlatıcısının Önünde Kocaman Bir Animasyon Kainatı Nasıl Açıldı?

Bilgisayar Animasyonlarının Genel Tarihi

Yeni imkanlarla, yeni teknolojilerle, yeni araçlarla, insanın kendini ifade etmek için icat ettiği yeni yöntemlerle kim bilir daha nerelere gidecek hikaye anlatıcısı?

Mars’a ve uzaya da hikaye anlatıcıların öncü hayalleriyle ulaşacağız ulaştığımızda…

Bu yazı ilginizi çektiyse sıradaki yazımız sizin için: Uçmayı Keşfetmeyenin Çakılacağı Çağ!