HUKUK DAVALARINDA CEZA MAHKEMESİ KARARININ BEKLETİCİ MESELE YAPILMASININ TRAFİK KAZALARINDAN KAYNAKLANAN TAZMİNAT DAVALARI YÖNÜNDEN İNCELEMESİ
Tazminat davaları çoğu zaman bir haksız fiile dayanmaktadır. Yine çoğu zaman haksız fiil teşkil eden eylemin ceza kanunlarında suç olarak tanımlanmış olduğu görülür. Bu durumda aynı fiilden dolayı hem ceza hem de hukuk davası söz konusu olur. Bu yazımızda, trafik kazalarından kaynaklanan tazminat davaları bağlamında, ceza ve hukuk mahkemelerinde yapılan yargılamaların birbiri ile olan ilişkisini ve özellikle de hukuk mahkemesinin ceza mahkemesi kararını ile bağlı olup olmadığı konusu irdeleyeceğiz.
1) Tazminat davalarında kural olarak hukuk hâkimi, ceza mahkemesi kararı ve ceza hukukundan kaynaklanan sorumluluk hükümleri ile bağlı değildir.
Haksız fiil teşkil eden bir eylemin, aynı zamanda suç teşkil etmesi mümkündür. Haksız fiil nedeniyle zarar gören tarafından açılmış bulunan tazminat davasından başka ceza davası da açılmış olabilir. Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesi kararlarına etkisi, temel olarak TBK [1] m. 74’te düzenlenmektedir.
MADDE 74 — “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.”
Görüldüğü üzere, kural olarak hukuk hâkimi, ceza hukukunun sorumluluk ile ilgili hükümleri ve ceza hâkimi tarafından verilmiş karar ile bağlı değildir. Bunun nedeni her iki mahkemenin kararının konuları, tarafları ve amaçlarının farklı olmasıdır. İlgili madde hukuk mahkemesinin, ceza mahkemesinde görülen bir davayı bekletici mesele yapması hususunda da yol gösterici niteliktedir.
2) Doktrindeki baskın görüş de hukuk hakiminin, ceza mahkemesi kararını beklemek zorunda olmadığı yönündedir.
GÖKCAN-KAYMAZ’a göre; “Aynı zamanda suç teşkil eden haksız fiilden doğan zararın tazmini için suç bakımından ceza mahkemesinin karar vermesi beklenmeden hukuk mahkemesinde tazminat davası açılmışsa hukuk hâkimi tazminat konusunda karar vermek için ceza mahkemesinin kararını beklemek zorunda değildir.” [2]
OĞUZMAN-ÖZ’e göre; “Aynı zamanda suç teşkil eden haksız fiilden doğan zararın tazmini için suç bakımından ceza mahkemesinin karar vermesi beklenmeden hukuk mahkemesinde tazminat davası açılmışsa hukuk hâkimi tazminat konusunda karar vermek için ceza mahkemesinin kararını beklemek zorunda değildir.” [3]
AYAN’a göre; “Zarar gören, tazminat davası açmak için ceza mahkemesinin kararını beklemek zorunda değildir. Zarar gören, zararlarının karşılanması için doğrudan doğruya hukuk mahkemesinde tazminat davası açabilir. Önüne bu tip bir tazminat davası gelen hukuk hakiminin de ceza davasının sonucu beklemesi gerekmez. Başka bir ifadeyle, ceza davası aynı fiile dayanılarak hukuk mahkemesinde açılmış bir tazminat davası için bekletici mesele teşkil etmez.” [4]
3) Ceza mahkemesi kararının bekletici mesele yapılması, yalnızca ceza yargılamasının geniş kapsamlı yetkileri ile araştırma yapılmasına ihtiyaç olunan hallerde tercih edilmelidir.
Örneğin, senedin sahteliğine ilişkin davalarda, ceza hukukunun re’sen araştırma ilkesi gereğince ceza mahkemelerinin geniş kapsamlı araştırma yetkisine ihtiyaç vardır.
Ayrıca ceza yargılaması sonucunda hukuk davası taraflarından biri hak kaybına uğrayacak ise bu durumda da hukuk hâkimi ceza davasını bekletici mesele yapabilir. Miras bırakanın öldürülmesine ilişkin görülmekte olan ceza davasında sanıklardan birinin yasal mirasçı olması durumu buna örnektir.
Öte yandan trafik kazası nedeniyle tazminat davalarında ceza mahkemesi kararının bekletici mesele yapılması gereksiz olup söz konusu olay için ceza yargılamasının geniş kapsamlı araştırma yetkisine ihtiyaç duyulmamaktır. Zira ceza soruşturması ya da kovuşturması yapılmamış yahut soruşturma şikâyet yokluğu gibi sebeplerle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile sonuçlanmış olsa dahi tazminata hükmedilmektedir.
Kaldı ki hukuk hâkimi, ceza mahkemesi tarafından alınan kusur ve zarara ilişkin raporlarla da bağlı olmadığından bu tür davalarda ceza mahkemesi kararının bekletici mesele yapılmasının bir anlamı yoktur.
Kusurun ve ayırt etme gücünün tespitinde ve değerlendirilmesinde hukuk hakiminin ceza mahkemesi kararı ile bağlı olmadığı da açıkça TBK m. 74’te düzenlenmiştir. Dolayısıyla, kararı beklese bile kusur ve ayırt etme gücü yönünden ayrıca yine inceleme yapması gerekecektir. Netice itibariyle yargılama gereksiz yere uzayacaktır.
4) Hukuk hâkiminin ceza mahkemesinin kararının beklenmesi gereği kabul edilirse davadaki uzama makul bir sürede yargılanmayı içeren adil yargılanma hakkının ihlaline neden olacaktır.
Hukuk davasının kaderinin ceza davasının kaderine bırakmak ceza yargılamasının kendine özgü özellikleri (sanığın ifadesinin alınması zorunluluğu, sanığın yargılamadan kaçması, yasa değişikliklerinden kaynaklı uyarlama yargılaması, ceza dosyalarının temyiz bekleme süresinin fazla olması gibi) nedeniyle davanın gereksiz uzamasına neden olacaktır. Yargılama sürecine de herhangi bir faydası olmayacaktır.
Geç oluşan adalet, adalet olarak telakki edilmeyecektir. (Ius respicit aequitatem – Hukukun hedefi adalettir. Iustitiae dilatio est quaedem negatio – Geciken adalet onun reddi demektir) Anayasa m. 36 ve AİHS m. 6/I’de düzenlenen adil yargılanma hakkının unsurlarından biri de makul sürede yargılanmadır. Hukuk hakimine her durumda ceza davasını bekletici mesele yapma zorunluluğu getirmek bu manada yargılamanın uzamasına sebep olacak ve adil yargılanma hakkının ihlali neticesini doğuracaktır.
Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi verdiği bir kararında böyle bir bekleme nedeni ile adil yargılama hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararının ilgili kısmı aynen şöyledir;
“22. Mahkeme 21 Kasım 2002 tarihinde sonuçlanan ve başvurana karşı yürütülen cezai kovuşturma kesinlik kazanıncaya kadar tazminat talebine ilişkin yargılamayı yapan mahkemenin hiçbir mühim karar almadan, duruşmaları daha sonraki bir tarihe ertelemiş olduğunu ilk elden gözlemlenmektedir. Ayrıca mahkemenin bilirkişi raporlarının hazırlanmasını beklediği belirtilmektedir. Bu bağlamda mahkeme, bilirkişi raporlarının hazırlanmasından kaynaklanan gecikmelerde temel sorumluğun nihayetinde devlete ait olduğunu belirtmektedir.”
5) Hukuk hakiminin, ceza mahkemesi kararı ile bağlı olduğu kabul edilmesi halinde ise seçkin tazminat hukukçusu Çelik Ahmet ÇELİK’in farklı ve ilginç bir görüşünü aynen yazımızda alıntılıyoruz
ÇELİK’e göre; “Hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin mahkumiyet kararıyla ve eylemin hukuka aykırılığı ile nedensellik bağını saptayan maddi olgularla bağlı olduğuna göre, ceza davasındaki sorgulamaların tamamlanması, kanıtların toplanması ve bilirkişi raporlarının verilmesi aşamasına kadar beklenmeli; bu aşamada durum aydınlığa kavuşmuş olacağından, artık ceza davasının sonuçlanması ve hükmün kesinleşmesi beklenmemelidir .” [5]
Bu görüşe göre ise denilebilir ki; trafik kazaları nedeniyle açılmış olan tazminat davalarında hukuk hâkimi, söz konusu haksız fiil nedeniyle yapılan ceza yargılamasındaki kusur bilirkişi raporunun verilmesinden itibaren bekletici mesele kurumuna başvurması hukuki olmaz.
S O N U Ç
Doktrindeki baskın görüşe göre ve kanaatimizce de haksız fiilden doğan zararın tazmini için açılan davadaki haksız fiil aynı zamanda suç teşkil ediyorsa, hukuk hakiminin bu suç bakımından ceza mahkemesinin karar vermesini bekletici mesele yapması gerekmez. Kaldı ki hukuk hâkimi, ceza hukukunun sorumluluk ile ilgili hükümleri ve ceza hâkimi tarafından verilmiş karar ile bağlı değildir. Aksi düşünce uzun yargılama süreleri nedeniyle zarar görenin mağduriyetini ağırlaştırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Son olarak değerli meslektaşımız Çelik Ahmet Çelik’in “ortalama bir yol” olarak nitelendirdiği görüşünü de makul bulmaktayız. Zira o durumda da hükmün kesinleşmesinin beklenmemesi gerektiği savı ileri sürülmektedir. Bu noktada ceza yargılamasında kusur raporunun verilmesi ile birlikte hukuk hakimi ile ceza mahkemesi arasındaki bağlantı kesilecektir.
Av. Kadir Kağan DEMİRBAŞ – Stj. Av. Zehra GÖCEKLİ
[1] 11/01/2011 tarih ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu
[2] Hasan Tahsin GÖKCAN-Seydi KAYMAZ- Karayolları Trafik Kanununa Göre Hukuki Sorumluluk, Tazminat, Sigorta, Rücu Davaları ve Trafik Suçları 2.Basım Seçkin Yayınları sayfa:54
[3] Prof. Dr. Kemal OĞUZMAN- Doç.Dr. M.Turgut ÖZ Borçlar Hukuku Genel Hükümler Filiz Kitapevi 1995 sayfa 526
[4] Prof. Dr. Mehmet AYAN, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara, Seçkin Yayınevi, 11. Baskı, 2016, s.342
[5] Çelik Ahmet ÇELİK Tazminat ve Alacaklarda Sorumluluk ve Zamanaşımı Bilge Yayınevi 2012 Sayfa:375–376