HUKUK MESLEĞİNDE BAŞARILI OLMANIN KOŞULLARI VE BAZI ÖNEMLİ ÖĞÜTLER

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİNİN KIYMETLİ ÖĞRETİM ÜYESİ PROF. DR. HAYRİ DOMANİÇTEN

“HUKUK MESLEĞİNDE BAŞARILI OLMANIN KOŞULLARI VE BAZI ÖNEMLİ ÖĞÜTLER”

Prof. Dr. Hayri DOMANİÇ, 1923 yılında Kayseri ili Pınarbaşı ilçesinde doğmuştur. İlkokul öğrenimini Kayseri’de tamamlayan Hayri DOMANİÇ, 1945 yılında Galatasaray Lisesi’nden mezun olmuştur. Aynı yıl İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde lisans eğitimine başlayarak 1949 yılında lisans eğitimini de tamamlamıştır.

1951 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi İcra ve İflas Hukuku kürsüsünde asistan olarak mesleğe başlayan Hayri DOMANİÇ, 1954 yılında aynı kürsüde doktorasını da tamamlamıştır. 1956 yılında Kara Ticareti Hukuku kürsüsüne geçerek; 1958 yılında doçent, 1967 yılında profesör unvanlarını almıştır. 1988 yılında emekli olarak öteden beri icra ettiği avukatlık mesleğini sürdürmüştür.

Prof. Dr. Hayri DOMANİÇ, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde ve çeşitli üniversitelerde öğretim görevlisi olarak çalıştığı yaklaşık 37 yıllık dönemde, Tok Hukuk Bürosu Kurucu Avukatımız Hasan TOK’un da aralarında bulunduğu birçok kıymetli hukukçunun meslek hayatına dokunmuştur. Halen de bıraktığı; Kıymetli Evrak Hukuku (1969), Anonim Şirketlerin Kuruluşundan Doğan Hukuki Mes’uliyet (1964) vb.birçok eserle biz hukukçulara yol göstermektedir.

Kıymetli söyleşilerinden biri olan ve her hukukçunun okuması gerektiğini düşündüğümüz, Kurucu Avukatımız Hasan TOK’un mezun olduğu yıla ait İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi 2000 yılı Mezuniyet Yıllığında yer alan Prof. Dr. Hayri DOMANİÇ’in “HUKUK MESLEĞİNDE BAŞARILI OLMANIN KOŞULLARI VE BAZI ÖNEMLİ ÖĞÜTLER” başlıklı yazısını eski ve yeni kanun maddelerini de kapsamak suretiyle açıklamalı olarak sizlerle paylaşmak ve kıymetli hocamız Prof. Dr. Hayri DOMANİÇ’i bu vesileyle anmak isteriz.

HUKUK MESLEĞİNDE BAŞARILI OLMANIN KOŞULLARI VE BAZI ÖNEMLİ ÖĞÜTLER

Hukukçu sıfatı ile bir konuyu ve doğru çözüm yollarını araştırırken, önce bu konuyu düzenleyen kanun veya kanunları, sonra bu kanunları açıklayan kitapların birlikte incelenmesi gerekli ve zorunludur.

Başta hukuk mesleğine yeni girenler olmak üzere, hukukçularımız daha yoğun uğraştıkları kamu veya özel hukuk dallarının üç-beş temel kitabı, mesela kamu dalında Ceza ve Ceza Usulü ve İdare Mahkemeleri ile ilgili, özel hukuk dalında Borçlar Kanunu Genel, Medeni Usul ve İcra-İflas, Kıymetli Evrak, İşletme ve Şirketler Hukuku kitaplarının en özetlerini bile bu metotla iyi okuma ve öğrenmeyi programladıkları takdirde, hem eşsiz KONFÜÇYÜS’ün “Öğrendim kurtuldum.” rahatlığına kavuşacak, başarılı olacak, hem de değişik görüşe imkan bırakmayacak kadar açık hükümlere dayalı hukuk kurallarını saptırmayacaktır.

Azmettikleri takdirde, diğer mesleki işlerine engel olmamak şartı ile, altı ay veya en fazla bir yıllık ek çalışmalarla başarılabilecek bu öğrenme ve bilme işini ihmal eden genç hukukçularımıza, her yıl ve zaman zaman öğrencilerimize yaptığımız bir tavsiyede daha bulunacağız.

Medeni Kanun, Borçlar Kanunu, Medeni Usul ve İcra-İflas Kanunu ile Ticaret Kanununu oluşturan yaklaşık beş bin maddeden sadece yüz madde kadar bir bölümü, yani bu ana kanunları oluşturan hükümlerin yüzde ikisini İYİ öğreniniz ve biliniz. Asgari fayda sağlayabilecek hukukçuluk için bu zaruri bu yüz ve yüzde iki maddeler şunlardır:

1-)Evvela, davaya dönüşmüş olsun olmasın, her anlaşmazlıkta zorunlu olarak bulunan ve tarafların haklılık derecesini tayin eden temerrüt halleri ve defilerle ilgili kuralları bilmek gerekir. Bunların en önemlileri BK. 81-108, 133, 134, 143, 169, 177, 207, 497; TK, 571, 599, 663,737, 743 (6098 sayılı TBK 97-125, 154, 155, 191, 199, 231, 377; 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu 659, 687, 751, 825, 831) hükümleridir .

81.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Mütekabil taahhütleri muhtevi olan bir akdin ifasını talep eden kimse, akdin şartlarına ve mahiyetine nazaran bir ecelden istifade hakkını haiz olmadıkça kendi borcunu ifa etmiş veya ifasını teklif eylemiş olmak lazımdır.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir

82.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Mütekabil taahhütleri muhtevi olan bir akitte akitlerden birinin borcunu edadan aciz olması ve bilhassa iflas veya aleyhindeki haczin neticesiz kalması sebebi ile diğer tarafın hakkı tehlikeye düşerse, bu taraf, lehindeki borcun ifası temin edilinceye kadar kendisine terettüp eden borcun ifasından imtina ve talebi üzerine bu teminat münasip bir müddet içinde verilmediği surette akdi feshedebilir.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmede, taraflardan birinin borcunu ifada güçsüzlüğe düşmesi ve özellikle iflas etmesi ya da hakkındaki haciz işleminin sonuçsuz kalması sebebiyle diğer tarafın hakkı tehlikeye düşerse bu taraf, karşı edimin ifası güvence altına alınıncaya kadar kendi ediminin ifasından kaçınabilir. Hakkı tehlikeye düşen taraf, ayrıca uygun bir sürede istediği güvence verilmezse sözleşmeden dönebilir

83. MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Mevzuu para olan borç memleket parasiyle ödenir. Akit tediye mahallinde kanuni rayici olmayan bir para üzerine varit olmuş ise akdin harfiyen icrası “aynen ödemek” kelimeleri veya buna muadil sair tabirat ile şart edilmiş olmadıkça borç vadenin hulülü günündeki rayici üzerinden memleket parasiyle ödenebilir.

Yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde alacaklı, bu borcu vade veya fiili ödeme günündeki rayice göre Türk parası ile ödenmesini isteyebilir.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanun

Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.

84.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Borçlu faiz veya masrafları tediyede gecikmiş değil ise kısmen icra eylediği tediyeyi resülmale mahsup edebilir. Alacaklı alacağın bir kısmı için kefalet, rehin veya sair teminat almış ise borçlu kısmen icra eylediği tediyeyi temin edilen veya teminatı daha iyi olan kısma mahsup etmek hakkını haiz değildir.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Borçlu, faiz veya giderleri ödemede gecikmemiş ise, kısmen yaptığı ödemeyi ana borçtan düşme hakkına sahiptir. Aksine anlaşma yapılamaz. Alacaklı, alacağın bir kısmı için kefalet, rehin veya başka bir güvence almış ise, borçlu kısmen yaptığı ödemeyi, güvence altına alınan veya güvencesi daha iyi olan kısma mahsup etme hakkına sahip değildir

85.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Birden fazla borçları bulunan borçlu, borçları ödemek zamanında bu borçlardan hangisini tediye etmek istediğini alacaklıya beyan etmek hakkını haizdir. Borçlu beyanatta bulunmadığı surette vuku bulan tediye kendisi tarafından derhal itiraz edilmiş olmadıkça alacaklının makbuzda irae ettiği borca mahsup edilmiş olur.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Birden çok borcu bulunan borçlu, ödeme gününde bu borçlardan hangisini ödemek istediğini alacaklıya bildirebilir. Borçlu bildirimde bulunmazsa, yapılan ödeme, kendisi tarafından derhâl itiraz edilmiş olmadıkça, alacaklının makbuzda gösterdiği borç için yapılmış sayılır.

86.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Kanunen muteber bir beyan vaki olmadığı yahut makbuzda bir güne mahsup gösterilmediği takdirde, tediye muaccel olan borca mahsup edilir. Müteaddit borçlar muaccel ise tediye, borçlu aleyhinde birinci olarak takip edilen borca mahsup edilir. Takibat vaki olmamış ise tediye, vadesi iptida hulül etmiş olan borca mahsup edilir. Müteaddit borçların vadeleri aynı zamanda hulül etmiş ise mahsup mütenasiben vaki olur. Hiçbir borcun vadesi hulül etmemiş ise alacaklı için en az teminatı haiz olan borca mahsup edilir .

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur. Birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsup orantılı olarak; borçlardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme, güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır.

87.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Borcu ödeyen borçlu, bir makbuz veya borcun tamamı tediye edilmiş ise senedin geri verilmesini veya iptalini istemek hakkını haizdir. Borcun tamamı ödenmemiş veya senet alacaklıya başka haklar da vermekte ise borçlu ancak makbuz itasını ve tediyenin senede dercini isteyebilir.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Borcu ödeyen borçlu, bir makbuz ve borcun tamamı ödenmişse, buna ilişkin borç senedinin geri verilmesini veya iptalini isteyebilir. Borcun tamamı ödenmemiş veya borç senedi alacaklıya başkaca haklar da vermekte ise borçlu, ancak makbuz verilmesini ve ödemenin borç senedine işlenmesini isteyebilir.

88.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Faizden veya icar bedeli gibi muayyen zamanlarda ödenmesi lazım gelen sair borçlardan ihtirazi bir kayıt dermeyan etmeksizin bir taksit için makbuz veren alacaklı ondan evvelki taksitleri de tahsil etmiş sayılır. Alacaklı resülmal için makbuz vermiş ise faizlerini de tahsil etmiş sayılır. Senet borçluya iade edildikte borç sakıt olmuş sayılır.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Faiz veya kira bedeli gibi dönemsel edimlerden biri için, alacaklı tarafından çekince belirtilmeksizin makbuz verilmişse, önceki dönemlere ait edimler de ifa edilmiş sayılır. Alacaklı anaparanın tamamı için makbuz vermişse, faizlerini de almış olduğu kabul edilir. Borç senedi borçluya geri verilmişse, borç sona ermiş sayılır.

89.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Alacaklı senedi zayi ettiğini iddia eder ise tediyede bulunan borçlu kendisine senedin iptalini ve borcun sukutunu mübeyyin resmen tanzim veya usulen tasdik edilmiş bir ilmühaber vermeğe alacaklıyı mecbur edebilir. Kıymetli evrakın iptaline müteallik hükümler mahfuzdur.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Alacaklı, borç senedini kaybettiğini iddia ederse, borçlunun istemi üzerine, borcu ödeme sırasında, kendisine borç senedinin iptalini ve borcun sona ermiş olduğunu gösteren resmen düzenlenmiş veya usulüne göre onaylanmış bir belge vermek zorundadır. Kıymetli evrakın iptaline ilişkin hükümler saklıdır.

90.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Yapılacak veya verilecek şey usulü dairesinde kendisine arz olunan alacaklı muhik bir sebep olmaksızın onu reddeder veya borçlunun borcunu ifa edebilmesi için tekaddümen kendi tarafından yapılması lazım gelen muameleleri icradan imtina eder ise, mütemerrit addolunur.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Yapma veya verme edimi gereği gibi kendisine önerilen alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın onu kabulden veya borçlunun borcunu ifa edebilmesi için kendisi tarafından yapılması gereken hazırlık fiillerini yapmaktan kaçınırsa, temerrüde düşmüş olur. Alacaklı, müteselsil borçlulardan birine karşı temerrüde düşerse, diğerlerine karşı da temerrüde düşmüş olur.

91.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Alacaklı mütemerrit olduğu takdirde borçlu hasar ve masrafları alacaklıya ait olmak üzere vereceği şeyi tevdi ederek borcundan beraet edebilir. Tevdi edilecek yeri, tediye yerindeki hâkim tayin eder. Fakat ticari eşya, hâkimin kararı olmaksızın dahi bir ardiyeye tevdi edilebilir.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Alacaklının temerrüde düşmesi durumunda borçlu, hasar ve giderleri alacaklıya ait olmak üzere, teslim edeceği şeyi tevdi ederek borcundan kurtulabilir. Tevdi yerini, ifa yerindeki hâkim belirler. Bununla birlikte ticari mallar, hâkim kararı olmadan da bir ardiyeye tevdi edilebilir

92.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Akdin mevzuu olan şeyin mahiyeti veya işin nevi tevdia mani olur veya verilecek şey bozulmağa maruz veya muhafazası masrafı mucip veya tevdii büyük masrafları müstelzim olur ise borçlu evvelen ihtarda bulunduktan sonra hakimin izniyle onu alenen sattırarak bedelini tevdi edebilir. Verilecek şey borsada mukayyet veya cari fiatı mevcut veya masraflarına nispetle kıymeti az ise satışın aleni olması lazım olmadığı gibi ihtara lüzum görmeksizin de hakim, satışa müsaade edebilir.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Sözleşmenin konusu olan şeyin niteliği veya işin özelliği tevdi edilmesine uygun düşmez veya teslim edilecek şey bozulabilir ya da bakımı, korunması veya tevdi edilmesi önemli bir gideri gerektirir ise, borçlu, alacaklıya önceden ihtarda bulunması koşuluyla, hâkimin izniyle onu açık artırma yoluyla sattırıp bedelini tevdi edebilir. Teslim edilecek şey, borsada kayıtlıysa veya piyasa fiyatı varsa ya da yapılacak gidere oranla değeri az ise, satışın açık artırma yoluyla yapılması zorunlu olmadığı gibi, hâkim, önceden ihtarda bulunma koşulunu aramaksızın satışa izin verebilir.

93.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Akdin mevzuu olan şeyin mahiyeti veya işin nevi tevdia mani olur veya verilecek şey bozulmağa maruz veya muhafazası masrafı mucip veya tevdii büyük masrafları müstelzim olur ise borçlu evvelen ihtarda bulunduktan sonra hakimin izniyle onu alenen sattırarak bedelini tevdi edebilir. Verilecek şey borsada mukayyet veya cari fiatı mevcut veya masraflarına nispetle kıymeti az ise satışın aleni olması lazım olmadığı gibi ihtara lüzum görmeksizin de hakim, satışa müsaade edebilir.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Alacaklı, tevdi edilen şeyi kabul ettiğini açıklamış veya tevdi bir rehnin ortadan kaldırılması sonucunu doğurmuş olmadıkça borçlu, tevdi edilen şeyi geri alabilir. Tevdi edilen şey geri alındığı anda alacak, bütün yan haklarıyla birlikte varlığını sürdürür.

94.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Borcun mevzuu bir aynın teslimini tazammun etmediği surette eğer alacaklı mütemerrit ise borçlunun temerrürdüne müteallik hükümlere tevfikan, borçlu akdi feshedebilir.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Borcun konusu bir şeyin teslimini gerektirmiyorsa, alacaklının temerrüdü hâlinde borçlu, borçlunun temerrüdüne ilişkin hükümlere göre sözleşmeden dönebilir.

95.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Verilecek şey ve yapılacak iş ne alacaklıya nede alacaklıya müteallik şahsi diğer bir sebeple mümessiline arz edilemez veya borçlunun kusuru olmaksızın alacaklının şahsında tereddüt olunursa borçlu, alacaklının temerrüdü halinde olduğu gibi tevdi etmek veya akdi fesheylemek hakkını haizdir.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Borçlunun kusuru olmaksızın, alacağın kime ait olduğunda veya alacaklının kimliğinde duraksama sebebiyle ya da alacaklıdan kaynaklanan diğer kişisel bir sebeple borç, alacaklıya veya temsilcisine ifa edilemezse borçlu, alacaklının temerrüdünde olduğu gibi, tevdi ya da sözleşmeden dönme hakkını kullanabilir.

96.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Alacaklı hakkını kısmen veya tamamen istifa edemediği takdirde borçlu kendisine hiç bir kusurun isnat edilemiyeceğini ispat etmedikçe bundan mütevellit zararı tazmine mecburdur.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.

97.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Bir şeyin yapılmasına müteallik borç borçlu tarafından ifa edilmediği takdirde, alacaklı masrafı borçluya ait olmak üzere borcun kendisi tarafından ifasına izin verilmesini talep edebilir. Her türlü zarar ve ziyan davası hakkı mahfuzdur. Bir şeyin yapılmamasına taalluk eyleyen borca muhalif surette hareket eden kimse mücerret muhalefet ile zarar ve ziyan tediyesine mecburdur. Bundan başka alacaklı taahhüde muhalif olarak yapılan şeyin ref’ini isteyebilir. Alacaklı, masrafları borçluya ait olmak üzere, kendisi tarafından ref ‘a izin verilmesini de isteyebilir.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Yapma borcu, borçlu tarafından ifa edilmediği takdirde alacaklı, masrafı borçluya ait olmak üzere edimin kendisi veya başkası tarafından ifasına izin verilmesini isteyebilir; her türlü giderim isteme hakkı saklıdır. Yapmama borcuna aykırı davranan borçlu, bu aykırı davranışının doğurduğu zararı gidermekle yükümlüdür. Alacaklı, ayrıca borca aykırı durumun ortadan kaldırılmasını veya bu konuda masrafı borçluya ait olmak üzere kendisinin yetkili kılınmasını isteyebilir.

98.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Borçlu, umumiyet itibariyle her kusurdan mesuldur. Bu mesuliyetin vüsati işin hususi mahiyetine göre çok veya az olabilir. Hususiyle iş borçlu için bir faideyi mucip olmadığı surette, mesuliyet daha az şiddetle takdir olunur. Haksız fiillerden mütevellit mesuliyete müteallik hükümler, kıyasen akde muhalif hareketlere de tatbik olunur.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Borçlu, genel olarak her türlü kusurdan sorumludur. Borçlunun sorumluluğunun kapsamı, işin özel niteliğine göre belirlenir. İş özellikle borçlu için bir yarar sağlamıyorsa, sorumluluk daha hafif olarak değerlendirilir. Haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hâllerine de uygulanır.

99.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Hile veya ağır kusur halinde düçar olacağı mesuliyetten borçlunun iptidaen beraetini tazammun edecek her şart, batıldır. Hafif kusur halinde, borçlu iptidaen mesuliyetten beraeti tazammun eden şartın dermeyanı sırasında alacaklı borçlunun hizmetinde ise veya mesuliyet hükümet tarafından imtiyaz suretiyle verilen bir sanatin icrasından tevellüt ediyorsa; haiz olduğu takdir salahiyetine istinat ile hakim, bu şartı batıl addedebilir.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Borçlunun ağır kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür. Borçlunun alacaklı ile hizmet sözleşmesinden kaynaklanan herhangi bir borç sebebiyle sorumlu olmayacağına ilişkin olarak önceden yaptığı her türlü anlaşma kesin olarak hükümsüzdür. Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun ya da yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun hafif kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.

100. MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Bir borcun ifasını veya bir borçdan mütevellit bir hakkın kullanılmasını kendisi ile beraber yaşayan şahıslara veya maiyetinde çalışanlara velev kanuna muvafık surette tevdi eden kimse, bunların işlerini icra esnasında ika ettikleri zarardan dolayı diğer tarafa karşı mesuldür. Bunların fiilinden mütevellit mesuliyeti, evvelce iki taraf arasında yapılan bir mukavele tamamen veya kısmen bertaraf edebilir. Alacaklı, borçlunun hizmetinde ise veya mesuliyet hükümet tarafından imtiyaz suretiyle verilen bir sanatin icrasından tevellüt ediyorsa; borçlu mukavele ile ancak hafif bir kusurdan mütevellit mesuliyetten kendisini beri kılabilir.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Borçlu, borcun ifasını veya bir borç ilişkisinden doğan hakkın kullanılmasını, birlikte yaşadığı kişiler ya da yanında çalışanlar gibi yardımcılarına kanuna uygun surette bırakmış olsa bile, onların işi yürüttükleri sırada diğer tarafa verdikleri zararı gidermekle yükümlüdür. Yardımcı kişilerin fiilinden doğan sorumluluk, önceden yapılan bir anlaşmayla tamamen veya kısmen kaldırılabilir. Uzmanlığı gerektiren bir hizmet, meslek veya sanat, ancak kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütülebiliyorsa, borçlunun yardımcı kişilerin fiillerinden sorumlu olmayacağına ilişkin anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.

101.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtariyle, mütemerrit olur. Borcun ifa edileceği gün müttefikan tayin edilmiş veya muhafaza edilen bir hakka istinaden iki taraftan birisi bunu usulen bir ihbarda bulunmak suretiyle tesbit etmiş ise, mücerret bugünün hitamı ile borçlu mütemerrit olur.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır.

102. MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Mütemerrit olan borçlu, borcun teahhürle ifasından dolayı zarar ve ziyan tediyesine mecbur olduğu gibi kazara vukua gelecek zarardan da mesuldür. Borçlu, kendisi tarafından bir güna kusur olmaksızın teahhürde bulunmuş olduğunu veya borç vakit ve zamaniyle ifa edilmiş olsa bile kazanın alacaklının zararına olarak tediye olunacak şeye isabet edeceğini ispat ederek, bu mesuliyetten kurtulabilir

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Temerrüde düşen borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat etmedikçe, borcun geç ifasından dolayı alacaklının uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür.

Temerrüde düşen borçlu, beklenmedik hâl sebebiyle doğacak zarardan sorumludur. Borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını veya borcunu zamanında ifa etmiş olsaydı bile beklenmedik hâlin ifa konusu şeye zarar vereceğini ispat ederek bu sorumluluktan kurtulabilir.

103.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Bir miktar paranın tediyesinden temerrüt eden borçlu mukavele ile daha az bir faiz tayin edilmiş olsa bile geçmiş günler için senevi yüzde beş hesabiyle faiz tediyesine mecburdur. Akitte doğrudan doğruya veya taksite raptedilmiş komüsyon şeklinde yüzde beşten ziyade bir faiz şart edilmiş ise bu faizde temerrüt eden borçludan istenebilir.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur.

104.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Faiz veya mütedahil iratların yahut hibe ettiği bir miktar paranın tediyesinden temerrüt eden borçlu bunlar için geçmiş günler faizini ancak icraya veya mahkemeye müracaat gününden itibaren tediyeye mecburdur. Bunun aksine olan her şart, cezai şart hakkındaki hükümlere tevfikan takdir olunur. Geçmiş günler faizinin tediyesinde temerrüt sebebi ile faiz yürütülemez.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Faiz veya irat borcunu ya da bağışladığı bir miktar parayı ödemekte temerrüde düşen borçlu, icra takibine girişildiği veya dava açıldığı günden başlayarak, temerrüt faizi ödemekle yükümlüdür. Buna aykırı olarak yapılan anlaşmalar, ceza koşulu hükümlerine tabi olur. Temerrüt faizine, ayrıca temerrüt faizi yürütülemez.

105.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Alacaklının düçar olduğu zarar geçmiş günler faizinden fazla olduğu surette borçlu kendisine hiçbir kusur isnat edilemiyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi tazmin ile mükelleftir. Bu munzam zarar derhal takdir olunabilirse hakim, esasa dair karar verir iken bu zararın miktarını dahi tayin edebilir.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder.

106.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Karşılıklı taahhütleri havi olan bir akitte iki taraftan biri mütemerrit olduğu takdirde, diğeri borcun ifa edilmesi için münasip bir mehil tayin veya münasip bir mehilin tayinini hakimden isteyebilir. Bu mehil zarfında borç ifa edilmemiş bulunduğu surette alacaklı her zaman onun ifasını talep ve teahhür sebebi ile zarar ve ziyan davası ikame eylemek hakkını haizdir; birde aktin icrasından ve teahhürü sebebiyle zarar ve ziyan talebinden vaz geçtiğini derhal beyan ederek borcun ifa edilmemesinden mütevellit zarar ve ziyanı talep veya akdi fesh edebilir.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hâkimden isteyebilir.

107.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Aşağıdaki hallerde bir mehil tayinine lüzum yoktur. 1 – Borçlunun hal ve vaziyetinden bu tedbirin tesirsiz olacağı anlaşılırsa 2 – Borçlunun temerrüdü neticesi olarak borcun ifası alacaklı için faidesiz kalmış ise. 3 – Akdin hükümlerine göre borç tayin ve tesbit edilen bir zamanda veya muayyen bir mehil içinde ifa edilmek lazım geliyorsa.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Aşağıdaki durumlarda süre verilmesine gerek yoktur: 1. Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa. 2. Borçlunun temerrüdü sonucunda borcun ifası alacaklı için yararsız kalmışsa. 3. Borcun ifasının, belirli bir zamanda veya belirli bir süre içinde gerçekleşmemesi üzerine, ifanın artık kabul edilmeyeceği sözleşmeden anlaşılıyorsa.

108.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Akitten rücu eden alacaklı, vaid olunan şeyi vermekten imtina ve tediye eylediği şeyi istirdat edebilir. Bundan başka borçlu kendisine hiçbir kusurun isnat edilemiyeceğini ispat edemezse alacaklı akdin hükümsüzlüğünden mütevellit zararın tazminini de talep edebilir.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir. Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir. Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.

133.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Aşağıdaki hallerde müruru zaman katedilmiş olur: 1 – Borçlu borcu ikrar ettiği, hususiyle faiz veya mahsuben bir miktar para veya rehin yahut kefil verdiği takdirde. 2 – Alacaklı dava veya defi zımnında mahkemeye veya hakeme müracaatla veya icrai takibat yahut iflas masasına müdahale ile hakkını talep eylediği halde.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Aşağıdaki durumlarda zamanaşımı kesilir: 1. Borçlu borcu ikrar etmişse, özellikle faiz ödemiş veya kısmen ifada bulunmuşsa ya da rehin vermiş veya kefil göstermişse. 2. Alacaklı, dava veya def’i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa, icra takibinde bulunmuşsa ya da iflas masasına başvurmuşsa.

134.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Müruru zaman, müteselsilen borçlu olanlardan veya taksimi kabil olmıyan bir borcun müşterek borçlularından birine karşı katedilmiş olunca diğerlerine karşıda katedilmiş olur. Müruru zaman, asıl borçluya karşı katedilmiş olunca kefile karşıda katedilmiş olur. Müruru zaman, kefile karşı katedilmiş olunca asıl borçluya karşı katedilmiş olmaz.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Zamanaşımı müteselsil borçlulardan veya bölünemeyen borcun borçlularından birine karşı kesilince, diğerlerine karşı da kesilmiş olur. Zamanaşımı asıl borçluya karşı kesilince, kefile karşı da kesilmiş olur. Zamanaşımı kefile karşı kesilince, asıl borçluya karşı kesilmiş olmaz.

143.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Müteselsil borçlulardan biri alacaklıya karşı onunla kendi arasındaki şahsi münasebetlerden veya müteselsil borcun sebep veya mevzuundan tevellüt etmiş olanlardan maada bir şey dermeyan edemez ve bütün borçlular arasında müşterek olan defileri dermeyan etmediği halde onlara karşı mesul olur.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Müteselsil borçlulardan biri, alacaklıya karşı, ancak onunla kendi arasındaki kişisel ilişkilerden veya müteselsil borcun sebep ya da konusundan doğan def’i ve itirazları ileri sürebilir. Müteselsil borçlulardan biri ortak def’i ve itirazları ileri sürmezse, diğerlerine karşı sorumlu olur.

169.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Alacağın temliki ıvaz mukabilinde icra edilmiş ise temlik eden kimse alacağın temlik zamanında mevcudiyetini zamındır. Ayrıca taahhüt etmedikçe borçlunun aczinden mesul değildir. Temlik meccanen vaki olmuş ise temellük eden kimse alacağın mevcudiyetini dahi zamin olmaz.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Alacak, bir edim karşılığında devredilmişse devreden, devir sırasında alacağın varlığını ve borçlunun ödeme gücüne sahip olduğunu garanti etmiş olur. Alacak bir edim karşılığı olmaksızın devredilmiş ya da kanun gereğince başkasına geçmişse, devreden veya önceki alacaklı, alacağın varlığından ve borçlunun ödeme gücünden sorumlu değildir.

177.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Nakledilen borca müteferri hakları dermeyan etmek hakkı, borçludan yenisine geçer. Yeni borçlu alacaklı ile yapılan akitten hilafı anlaşılmadıkça evvelki borçlunun alacaklıya karşı dermeyan edebileceği şahsi defilerde bulunamaz. Yeni borçlu borcun naklini tevlit etmiş olan hadiseler dolayısiyle evvelki borçluya karşı dermeyan edebileceği defileri alacaklıya karşı kullanamaz.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Üstlenilen borca ilişkin savunmaları ileri sürme hakkı, yeni borçluya geçer. Dış üstlenme sözleşmesinden aksi anlaşılmadıkça yeni borçlu, alacaklıya karşı önceki borçlunun ileri sürebileceği kişisel savunmalarda bulunamaz. Yeni borçlu, iç üstlenme sözleşmesinden kaynaklanan savunmaları alacaklıya karşı ileri süremez.

207.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Bayi daha uzun müddet için kefalet etmemiş ise, mebii ayıba karşı tekeffülden mütevellit her türlü dava, mebideki ayıp daha sonra meydana çıksa bile müşteriye teslim vukuundan itibaren bir sene geçmekle sakıt olur. Fakat müşterinin, bayi tarafından aleyhine ikame edilen davaya karşı mebiin tesliminden itibaren bir sene geçmeksizin ihbar ettiği ayıptan dolayı defi hakkı sene geçmekle sakıt olmayıp devam eder. Bayi müşteriyi iğfal etmiş ise bu bir senelik müruru zamandan istifade edemez.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Alıcının satılanın kendisine devrinden başlayarak iki yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz. Satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise, iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamaz.

497.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Kefil, asıl borçluya ait bütün defileri alacaklıya karşı dermeyan etmek hakkını haiz ve bununla mükelleftir fakat kefilin taahhüdünün mahiyetine nazaran hariç kalması lazım gelen defiler, müstesnadır. Kefil, kendi kusuru olmaksızın bu defilere vakıf olduğunu ispat etmediği surette kendisini borcunu edadan vareste edecek bu defileri dermeyan etmemesinden naşi, alacaklıya rücu etmek hakkından mahrum olur.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Kefil, asıl borçluya veya mirasçılarına ait olan ve asıl borçlunun ödeme güçsüzlüğünden doğmayan bütün def’ileri alacaklıya karşı ileri sürme hakkına sahip olduğu gibi, bunları ileri sürmek zorundadır. Yanılma veya sözleşme yapma ehliyetsizliği ya da zamanaşımına uğramış bir borç sebebiyle borçlunun yükümlü olmadığı bir borca bilerek kefalet hâli bu hükmün dışındadır. Asıl borçlu kendisine ait olan bir def’iden vazgeçmiş olsa bile kefil, yine de bu def’iî alacaklıya karşı ileri sürebilir. Kefil, asıl borçluya ait def’ilerin varlığını bilmeksizin ödemede bulunursa, rücu hakkına sahip olur. Buna karşılık asıl borçlu, kefilin bu def’ileri bildiğini veya bilmesi gerektiğini ispat ederse kefil, bunlar ileri sürülmüş olsaydı ödemeden kurtulacağı ölçüde rücu hakkını kaybeder. Kumar veya bahisten doğan bir borca kefalette kefil, borcun bu niteliğini bilmiş olsa bile, asıl borçlunun sahip olduğu def’ileri ileri sürebilir.

2-)Sözleşmelerin doğup doğmadığının tespiti bakımından BK 1-10 (6098 sayılı TBK 1-11) kuralları da birinci derecede önemli hükümlerdir.

1.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

İki taraf karşılıklı ve birbirine uygun surette rızalarını beyan ettikleri takdirde, akit tamam olur.

Rızanın beyanı sarih olabileceği gibi zımni dahi olabilir.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur. İrade açıklaması, açık veya örtülü olabilir.

2.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

İki taraf akdin esaslı noktalarında uyuşurlar ise ikinci derecedeki noktalar sükutla geçilmiş olsa bile akde münakit olmuş nazariyle bakılır.

İkinci derecedeki noktalar hakkında uyuşulamadığı takdirde hakim, işin mahiyetine bakarak onları tayin eyler.

Akitlerin şekillerine müteallik hükümler mahfuzdur.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Taraflar sözleşmenin esaslı noktalarında uyuşmuşlarsa, ikinci derecedeki noktalar üzerinde durulmamış olsa bile, sözleşme kurulmuş sayılır. İkinci derecedeki noktalarda uyuşulamazsa hâkim, uyuşmazlığı işin özelliğine bakarak karara bağlar. Sözleşmelerin şekline ilişkin hükümler saklıdır.

3.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Kabul için bir müddet tayin ederek başka kimseye bir akdin yapılmasını teklif eden kimse, bu müddetin hitamına kadar icabından dönemez. Bu müddet bitmeden evvel kabul haberi kendisine yetişmezse, icap ile bağlı kalmaz.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Kabul için süre belirleyerek bir sözleşme yapılmasını öneren, bu sürenin sona ermesine kadar önerisiyle bağlıdır. Kabul bu süre içinde kendisine ulaşmazsa; öneren, önerisiyle bağlılıktan kurtulur.

4.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Kabul için bir müddet tayin olunmaksızın hazır olan bir şahsa karşı vaki olan icap derhal kabul olunmadığı takdirde, anı yapan bağlı kalmaz.

İki taraf yahut vekillerinin bizzat telefon ile yaptıkları akitlere hazırlar arasında icra olunmuş nazariyle bakılır.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Kabul için süre belirlenmeksizin hazır olan bir kişiye yapılan öneri hemen kabul edilmezse; öneren, önerisiyle bağlılıktan kurtulur. Telefon, bilgisayar gibi iletişim sağlayabilen araçlarla doğrudan iletişim sırasında yapılan öneri, hazır olanlar arasında yapılmış sayılır.

5.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Hazır olmıyan bir şahsa karşı müddet tayin olunmaksızın dermeyan olunan icap, zamanında ve muntazam surette irsal olunmuş bir cevabın vusulüne intizar edebileceği dakikaya kadar, onu yapan hakkında lüzum ifade eder.

Bu kimsenin icabını zamanında vasıl olmuş addetmeğe hakkı vardır. Vaktinde gönderilen kabul haberi icabı yapana geç varır ve o kimse onunla mülzem olmamak iddiasında bulunursa keyfiyeti derhal kabul edene bildirmeğe mecburdur.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Kabul için süre belirlenmeksizin hazır olmayan bir kişiye yapılan öneri, zamanında ve usulüne uygun olarak gönderilmiş bir yanıtın ulaşmasının beklenebileceği ana kadar, önereni bağlar. Öneren, önerisini zamanında ulaşmış sayabilir. Zamanında gönderilen kabul, önerene geç ulaşır ve öneren onunla bağlı olmak istemezse, durumu hemen kabul edene bildirmek zorundadır.

6.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

İcabı dermeyan eden kimse gerek işin hususi mahiyetinden gerek hal ve mevkiin icabından naşi sarih bir kabule intizar mecburiyetinde olmadığı takdirde, eğer icap münasip bir müddet içinde reddolunmamış ise, akde münakit olmuş nazariyle bakılır

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Öneren, kanun veya işin özelliği ya da durumun gereği açık bir kabulü beklemek zorunda değilse, öneri uygun bir sürede reddedilmediği takdirde, sözleşme kurulmuş sayılır.

7.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

İcabı dermeyan eden kimse bu baptaki hakları mahfuz olduğunu sarahaten beyan eder yahut akdi iltizam etmemek niyetinde olduğu gerek halin muktezasından gerek işin hususi mahiyetinden istidlal olunursa, icap lüzum ifade etmez.

Tarife ve cari fiyat irsali icap teşkil etmez.

Semenini göstererek emtia teşhiri, kaideten icap addolunur.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Öneren, önerisi ile bağlı olmama hakkının saklı olduğunu açıkça belirtirse veya işin özelliğinden ya da durumun gereğinden bağlanma niyetinde olmadığı anlaşılırsa, önerisi kendisini bağlamaz. Fiyatını göstererek mal sergilenmesi veya tarife, fiyat listesi ya da benzerlerinin gönderilmesi, aksi açıkça ve kolaylıkla anlaşılmadıkça öneri sayılır.

8.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Bir iş veya bir şey mukabilinde ilan suretiyle bir bedel vadeden kimse, vadine tevfikan o bedeli vermeğe mecburdur.

O iş veya o şey husule gelmeksizin o kimse vadinden nükul ederse vaadettiği bedeli tecavüz etmemek üzere diğerinin hüsnü niyetle yaptığı masrafı ödemeğe mecburdur. Fakat umulan muvaffakiyetin elde edilemiyeceğini vaadi yapan kimse ispat ettiği surette, bu mecburiyete mahal kalmaz.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Bir sonucun gerçekleşmesi karşılığında ödül vereceğini ilan yoluyla duyuran kimse, sözünü yerine getirmekle yükümlüdür. Ödül sözü veren, sonucun gerçekleşmesinden önce sözünden cayarsa veya sonucun gerçekleşmesini engellerse, dürüstlük kurallarına uygun olarak yapılan giderleri ödemekle yükümlüdür. Ancak, bir ya da birden çok kişiye ödenecek giderlerin toplamı, ödülün değerini aşamaz. Ödül sözü veren, giderlerinin ödenmesini isteyenlerin beklenen sonucu gerçekleştiremeyeceklerini ispat ederse, giderleri ödeme yükümlülüğünden kurtulur.

9.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

İcabın geri alındığı haberi icabın vusulünden evvel yahut aynı zamanda mürselünileyhe vasıl olur yahut icaptan sonra vasıl olmakla beraber mürselünileyhe icaba muttali olmazdan evvel kendisine tebliğ olunursa, icap

keenlemyekun addolunur. Bu kaide kabulün geri alınmasına da tatbik edilir.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Geri alma açıklaması, diğer tarafa öneriden önce veya aynı anda ulaşmış ya da daha sonra ulaşmakla birlikte diğer tarafça öneriden önce öğrenilmiş olursa, öneri yapılmamış sayılır. Bu kural, kabulün geri alınmasında da uygulanır.

10.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Gaipler arasında icra olunan akitler, kabul haberi irsal olunduğu anda hüküm ifade ederler.

Eğer sarih bir kabule ihtiyaç bulunmazsa akdin hükmü, icabın vusulü anından itibaren cereyana başlar.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Hazır olmayanlar arasında kurulan sözleşmeler, kabulün gönderildiği andan başlayarak hüküm doğurur. Açık bir kabulün gerekli olmadığı durumlarda, sözleşme önerinin ulaşma anından başlayarak hüküm doğurur.

3-)Yazılı ve resmi şekil şartlarını ve bu şartlara uyulmamasının vahim neticelerini düzenleyen BK 11-16 (6098 sayılı TBK 12-17) kuralları da öğrenilmesi zorunlu hükümlerdir.

11.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Akdin sıhhati, kanunda sarahat olmadıkça hiçbir şekle tabi değildir.

Kanunun emrettiği şeklin şümul ve tesiri derecesi hakkında başkaca bir hüküm tayin olunmamış ise akit, bu şekle riayet olunmadıkça sahih olmaz.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Sözleşmelerin geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle bağlı değildir. Kanunda sözleşmeler için öngörülen şekil, kural olarak geçerlilik şeklidir. Öngörülen şekle uyulmaksızın kurulan sözleşmeler hüküm doğurmaz.

12.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Kanunen tahriri olması lazım olan bir akdin tadili dahi tahriri olmak lazımdır. Şu kadar ki bu akdi nakız ve tadil etmiyen mütemmim ve fer ‘i şartlar bu hükümden müstesnadır.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Kanunda yazılı şekilde yapılması öngörülen bir sözleşmenin değiştirilmesinde de yazılı şekle uyulması zorunludur. Ancak, sözleşme metniyle çelişmeyen tamamlayıcı yan hükümler bu kuralın dışındadır. Bu kural, yazılı şekil dışındaki geçerlilik şekilleri hakkında da uygulanır.

13.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Tahriri olması icabeden akitlerde, borç deruhte edenlerin imzaları bulunmak lazımdır.

Hilafıkanunda yazılı olmadıkça imzalı bir mektup veya asli borcu üzerine alanlar tarafından imza edilmiş olan telgrafname tahriri şekil makamına kaim olur.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Yazılı şekilde yapılması öngörülen sözleşmelerde borç altına girenlerin imzalarının bulunması zorunludur. Kanunda aksi öngörülmedikçe, imzalı bir mektup, asılları borç altına girenlerce imzalanmış telgraf, teyit edilmiş olmaları kaydıyla faks veya buna benzer iletişim araçları ya da güvenli elektronik imza ile gönderilip saklanabilen metinler de yazılı şekil yerine geçer.

14.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

İmza, üzerine borç alan kimsenin el yazısı olmak lazımdır.

Bir alet vasıtasiyle vazolunan imza, ancak örf ve adetçe kabul olunan hallerde ve hususiyle çok miktarda tedavüle çıkarılan kıymetli evrakın imzası lazım geldiği takdirde, kafi addolunur.

Amaların imzaları usulen tasdik olunmadıkça yahut imza ettikleri zaman muamelenin metnine vakıf oldukları sabit olmadıkça, onları ilzam etmez.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

İmzanın, borç altına girenin el yazısıyla atılması zorunludur. Güvenli elektronik imza da, el yazısıyla atılmış imzanın bütün hukuki sonuçlarını doğurur. İmzanın el yazısı dışında bir araçla atılması, ancak örf ve âdetçe kabul edilen durumlarda ve özellikle çok sayıda çıkarılan kıymetli evrakın imzalanmasında yeterli sayılır. Görme engellilerin talepleri halinde imzalarında şahit aranır. Aksi takdirde görme engellilerin imzalarını el yazısı ile atmaları yeterlidir.

15.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

İmza vaz ‘ına muktedir olmıyan bir şahıs, imza yerine usulen tasdik olunmuş ve el ile yapılmış bir alamet vazetmeğe yahut resmi bir şahadetname kullanmağa mezundur. Kambiyo poliçesine müteallik hükümler mahfuzdur.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

İmza atamayanlar, imza yerine usulüne göre onaylanmış olması koşuluyla, parmak izi, el ile yapılmış bir işaret ya da mühür kullanabilirler. Kambiyo senetlerine ilişkin hükümler saklıdır.

16.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

İki taraf kanunen hususi bir şekle tabi olmıyan bir akdin hususi bir şekilde yapılmasını kararlaştırmışlar ise, akit takarrür eden şekilde yapılmadıkça iki taraf bununla ilzam olunamaz.

İki taraf muayyen bir surette keyfiyeti izah etmiyerek tahriri şekilden bahsetmiş oldukları takdirde, kanun bu şekle riayet olunmasını emrediyorsa, iki tarafın ona

riayet etmesi lazımdır.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Kanunda şekle bağlanmamış bir sözleşmenin taraflarca belirli bir şekilde yapılması kararlaştırılmışsa, belirlenen şekilde yapılmayan sözleşme tarafları bağlamaz. Herhangi bir belirleme olmaksızın yazılı şekil kararlaştırılmışsa, yasal yazılı şekle ilişkin hükümler uygulanır.

4-)Hakların kullanılabilmesi için tayin edilen ve genellikle hâkimin ve tarafların iradesi ile değiştirilemeyen zamanaşımı ve hak düşüren sürelerle ilgili hükümler de her hukukçunun bilmesi gerekli kurallardır. MK 87, 119, 501, 513, 579, 638, 639, 897, 902; BK. 60, 62,66, 125, 126, 134, 138 ve 309; TK. 25, 173, 309, 335 ve 661, temyiz süreleri ile ilgili HUMK. 432, 433 ve 438; İcra Hukuku ile ilgili İİK. 62, 72, 146, 149, 172 ve 363 (6098 sayılı TBK 72, 78, 82, 146, 147, 155, 159 ve 389; 6104 Sayılı Türk Ticaret Kanunu 23, 231, 553, 555, 556, 560, 561, 396, 749; ) bunlardandır.

60.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Zarar ve ziyan yahut manevi zarar namiyle nakdi bir meblağ tediyesine müteallik dava, mutazarrır olan tarafın zarara ve failine ittılaı tarihinden itibaren bir sene ve her halde zararı müstelzim fiilin vukuundan itibaren on sene mürurundan sonra istima olunmaz.

Şu kadar ki zarar ve ziyan davası, ceza kanunları mucibince müddeti daha uzun müruru zamana tabi cezayı müstelzim bir fiilden neşet etmiş olursa şahsi davaya da o müruru zaman tatbik olunur.

Eğer haksız bir fiil, mutazarrır olan taraf aleyhinde bir alacak tevlit etmiş olursa, mutazarrır kendisinin tazminat talebi müruru zaman ile sakıt olsa bile o alacağı vermekten imtina edebilir.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır. Haksız fiil dolayısıyla zarar gören bakımından bir borç doğmuşsa zarar gören, haksız fiilden doğan tazminat istemi zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcu ifadan kaçınabilir.

62.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Borçlu olmadığı şeyi ihtiyariyle veren kimse hataen kendisini borçlu zan ederek verdiğini ispat etmedikçe onu istirdat edemez. Müruru zamana uğramış olan bir borcu eda yahut ahlaki bir vazifeyi ifa için verilen şey, geri alınamaz.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak, kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilir. Zamanaşımına uğramış bir borcun ifasından veya ahlaki bir ödevin yerine getirilmiş olmasından kaynaklanan zenginleşmeler geri istenemez. Borç olmadığı hâlde ödenmiş olan edimin geri istenmesine ilişkin diğer kanun hükümleri saklıdır.

66.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Haksız surette mal iktisabından dolayı ikame olunacak dava, mutazarrır olan tarafın verdiğini istirdada hakkı olduğuna ıttılaı tarihinden itibaren bir sene müruriyle ve her halde bu hakkın doğduğu tarihten itibaren on senenin müruriyle sakıt olur. Eğer mal iktisabımutazarrır olan taraf aleyhinde bir borç teşkilinden ibaret ise, mutazarrırın hakkı müruru zaman ile sakıt olmuş olsa bile, bu borcu ifa etmez.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Zenginleşme, zenginleşenin bir alacak hakkı kazanması suretiyle gerçekleşmişse diğer taraf, istem hakkı zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcunu ifadan kaçınabilir.

125.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde, her dava on senelik müruru zamana tabidir.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.

134. MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Müruru zaman, müteselsilen borçlu olanlardan veya taksimi kabil olmıyan bir borcun müşterek borçlularından birine karşı katedilmiş olunca diğerlerine karşıda katedilmiş olur.

Müruru zaman, asıl borçluya karşı katedilmiş olunca kefile karşıda katedilmiş olur.

Müruru zaman, kefile karşı katedilmiş olunca asıl borçluya karşı katedilmiş olmaz.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Zamanaşımı müteselsil borçlulardan veya bölünemeyen borcun borçlularından birine karşı kesilince, diğerlerine karşı da kesilmiş olur. Zamanaşımı asıl borçluya karşı kesilince, kefile karşı da kesilmiş olur. Zamanaşımı kefile karşı kesilince, asıl borçluya karşı kesilmiş olmaz.

138.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Alacağın bir menkul rehni ile temin edilmiş bulunması, bu alacak hakkında müruru zaman cereyanına mani olmaz. Fakat alacaklı rehinden hakkını istifa etmek salahiyetini muhafaza eder.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Alacağın bir taşınır rehniyle güvenceye bağlanmış olması, bu alacak için zamanaşımının işlemesine engel olmaz; bununla birlikte alacaklının, hakkını rehinden alma yetkisi devam eder.

309.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Ödünç alan kimsenin verilecek şeyin teslim edilmesine ve ödünç verenin dahi o şeyin tesellüm edilmesine dair olan iddiaları, diğer tarafın bu baptaki temerrüdünden itibaren altı ay geçmekle müruru zamana uğrar.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Ödünç alanın, ödünç konusunun teslimine ve ödünç verenin de bu şeyin teslim alınmasına ilişkin istemleri, diğer tarafın bu konuda temerrüde düşmesinden başlayarak altı ayın geçmesiyle zamanaşımına uğrar

5-) Her hak ve borcun mutlaka meşru bir sebebinin bulunması zorunluluğunu düzenleyen BK. 17-20 (6098 sayılı TBK 18, 19, 26, 27) hükümleri ile dava ve kesin hükmün hukuki sebebini düzenleyen HUMK 179 ile 237 kuralları da öğrenilmesi gerekli kurallardır.

17.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Borcun sebebini ihtiva etmemiş olsa bile borç ikrarı muteberdir.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Borcun sebebini içermemiş olsa bile borç tanıması geçerlidir.

18.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Bir akdin şekil ve şartlarını tayininde, iki tarafın gerek sehven gerek akitteki hakiki maksatlarını gizlemek için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmıyarak, onların hakiki ve müşterek maksatlarını aramak lazımdır.

Tahriri borç ikrarına istinat ile alacaklı sıfatını iktisabeden başkasına karşı, borçlu tarafından muvazaa iddiası dermeyan olunamaz.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır. Borçlu, yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamaz.

19.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Bir akdin mevzuu, kanunun gösterdiği hudut dairesinde, serbestçe tayin olunabilir.

Kanunun kat ‘i surette emreylediği hukuki kaidelere veya kanuna muhalefet; ahlaka (adaba) veya umumi intizama yahut şahsi hükümlere müteallik haklara mugayir bulunmadıkça, iki tarafın yaptıkları mukaveleler muteberdir.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.

20.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Bir akdin mevzuu gayri mümkün veya gayri muhik yahut ahlaka (adaba) mugayir olursa o akit batıldır.

Akdin muhtevi olduğu şartlardan bir kısmının butlanı akdi iptal etmeyip yalnız şart, lağvolur. Fakat bunlar olmaksızın akdin yapılmıyacağı meczum bulunduğu takdirde, akitler tamamiyle batıl addolunur.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür. Sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemez. Ancak, bu hükümler olmaksızın sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, sözleşmenin tamamı kesin olarak hükümsüz olur.

6-)Yazılı delilin zorunlu olduğu halleri düzenleyen HUMK 287-297 kuralları da çok önemlidir.

7-)Faizle ilgili TK. 8-10, 1465; BK. 72, 307, 308 (6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu 8-10; 6098 sayılı TBK 88, 387 ve 388) ve 3095 sayılı kanun hükümleri ile faizle karşılanamayan zararın tazminini düzenleyen BK. 105 (6098 sayılı TBK 122) öğrenilmesi zorunlu kurallardır.

72.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Bir kimse faiz vermesine mecbur olupta miktarıne mukavale ile ne de kanun veya örf ve adet ile muayyen değil ise bu faiz senevi yüzde beş hesabiyle tediye olunur. (Mukavele ile faiz meselesinde suiistimalin meni hukuku amme kanunlarına aittir.)

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde elli fazlasını aşamaz.

307.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Karzda faiz şart kılınmamış ise adi muamelelerde faiz lazım gelmez.

Ticaret muamelelerinde, şart edilmemiş olsa dahi faiz verilmek lazımdı.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Ticari olmayan tüketim ödüncü sözleşmesinde, taraflarca kararlaştırılmış olmadıkça faiz istenemez. Ticari tüketim ödüncü sözleşmesinde, taraflarca kararlaştırılmamış olsa bile faiz istenebilir.

308.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Karzda faiz miktarı tayin edilmemiş ise, asıl olan karzın alındığı zaman ve mekanda o nevi karzlarda adet olan faiz miktarıdır.

Hilafına mukavele yok ise tayin edilen faiz senelik olarak tediye olunur.

Faizin, anaya zammedilerek birlikte tekrar faiz yürütülmesi evvelden mukavele edilmiş olsa bile, batıldır.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Tüketim ödüncü sözleşmesinde faiz oranı belirlenmemişse, kural olarak ödünç alma zamanında ve yerinde o tür ödünçlerde geçerli olan faiz oranı uygulanır. Sözleşmede aksine bir hüküm yoksa, belirlenen faiz, yıllık olarak ödenir. Faizin anaparaya eklenerek birlikte yeniden faiz yürütülmesi kararlaştırılamaz.

122.MADDE

818 Sayılı Borçlar Kanunu

Takas, ancak borçlunun takası dermeyan etmek kastini alacaklıya bildirmesiyle vaki olur.

Bu takdirde iki borç takas edilebilecekleri andan itibaren en az olan borcun miktarı nispetinde sakıt olmuş addolunur.

Hesabı cari meselesinde ticarete müteallik hususi taamüller bakidir.

6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu

Takas, ancak borçlunun takas iradesini alacaklıya bildirmesiyle gerçekleşir. Bu durumda her iki borç, takas edilebilecekleri anda daha az olan borç tutarınca sona erer. Cari hesapla ilgili ticarete ilişkin özel teamüller saklıdır.

8-)Bir senedin kıymetli evrak vasfını tespit eden ve bu niteliğe zorunlu bazı neticeler bağlayan TK. 557-561 (6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu 645-649) kuralları da önemlidir.

Anlaşmazlıklarda günlük uygulaması olan bu ve daha bu nitelikte birkaç kuralı iyi bilmeyen genç hukukçuların mesleği terk etmesi gerekir. Zira, hukuk acemilere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir. Aksi halde, haksızı yaptığına pişman etmek, haksızlığa uğrayanın da meddi ve manevi zararlarını gidermek görevini üstlenmiş bulunan Adalete ve halka ihanet etmiş olurlar. Zira, her meslekte olduğu gibi;

Yıllarca tahsil, staj ve uygulamaya rağmen, asgari gerekli hukuk bilgisinden yoksun hukukçuların ise, doğru ve iyiyi bulmalarına imkan olmaz ve üç beş celsede bitirilebilecek davalar da hem beş altı sene sürer, hem de doğru neticeye bağlanmaz ve birçok KİT’lerden zarar etmesine rağmen bütçe giderlerinde Adliyeden kar eden Devlet de adaleti sağlama görevini yapamamış duruma düşer.

Yedinci Ordu-yı Hümayın kumandanı MUSTAFA KEMAL PAŞA’nın Başvekil TALAT PAŞA’ya yazdığı 20 Eylül 1977 tarihli raporda belirttiği gibi “Adliye işlemiyor” ve davalar uzun sürüyor, isabetli kararlar da çok az. Bu durumdan lojmanı, odası, odacısı, masası, sandalyesi, eğitim ve denetimi noksan Adliye’den ziyade Devlet bütçesi sorumludur.

Her hukukçunun birkaç aylık ek çalışmasından ibaret bir maliyetin ödenmemesinden ve üniversitelerde, mahkemeler dahil Devletin ilgisizliğinden de kaynaklanan bu bilgisizliği, büyük şair ve filozof YUNUS EMRE;

“İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir,

Sen kendini bilmezsin ya nice okumaktır.”

tarzında özetlemektedir.

Hukuk okumadan ve bilmeden ya nice hukukçu olmaktır.

Halen görevli bulunan hukukçularımızın yeterli bilgi ve öğrenme çabası manasına gelen ilgi noksanı nedeni ile millet ve memleketin uğradığı zarar sayılmayacak kadar çoktur.

“Kabili tevil ve izah olmayacak surette yazılı ve sarahati katiyei kanuniyeye mugayir karar verilmiş olması”na hakimlerin sorumluluk sebebi sayan açık HUMK. 573/2 kuralını ihlal edecek kadar büyük hatalar oluşturan bu bilgisizlik ve ilgisizliğin başlıca sebepleri de şöyledir:

1-Evvela, parlamenterler dahil, hukukçular, kendi mesleklerinin gereği gibi uygulanmasını sağlayacak yeterli hukuk bilgisinden yoksundur.

Bu bilgisizliğin nedenleri:

a)Herbiri 600 – 1000 öğrenci kaydeden Hukuk Fakültelerinin:

aa) Kapasitesi düşük ve tembel kimseleri de öğretime alması,

bb) Çalışkan öğrencileri daha iyi yetiştirecek şekilde etkili eğitim yapmaması, yapamaması, yetersiz ders kitapları ile yetinmesi, çok müsamahalı imtihan sistemleri uygulaması, yeteri kadar öğrenmemiş, hayatta meslekle ilgili eserleri inceleme alışkanlığı da almamış kimselere diploma vermesi.

Birinci bilgisizlik sebebidir.

b)Hatalı hukuki işlemlerin kaynağı bilgisizliğin ikinci nedeni, (a) bölümünde yazılı sebeplerle yeterli hukuk bilgileri edinmeksizin diploma alan ve bu bilgisizliği gidermek amacı ile doktora yapmak üzere Fakültelere başvuran mezunların bu ikini ve tamamlayıcı tahsile kabul edilmesi için Fakültelerin yüksek puan araması ve 20-3- kişi gibi çok az doktora adayını kaydetmekle yetinmesidir. Oysa, her türlü kalkınmanın ve muasır medeniyete erişmenin temeli olan eğitim yapmakla yükümlü olan üniversitelerin doktora tahsiline mümkün olduğu kadar talebe kaydetmesi, hatta bu tür öğrenciye burs vermesi, özendirmesi gerekir.

Devletin, eğitim yapan üniversitelerin bulunduğu şehirlerde görevli memurlarına, prim, mükafat, ücret ve masraf ödemek suretiyle, hukukta doktora yapmalarını sağlaması da gerekli ve faydalı tedbirlerdendir. Aynı girişimin vergi mahkemeleri hakimlerine uygulanması da düşünülmelidir.

2-Yukarıda yazılı sebeplerden kaynaklanmak üzere yeterli bilgiden yoksun olarak hukuki görev üstlenen avukat, hakim veya idareci gibi hukukçuların mesleki incelemeler ile bilgisizliklerini gidermemesinin diğer bir sebebi de, açık şekilde hatalı işlemler yapan bu gibi görevlilere yine bilgisizlik ve ilgisizlik nedeni ile, hemen hemen hiçbir zaman yaptırım (müeyyide) uygulanmaması, ağır hatalı görevlilerin hukuki ve cezai yönden sorumsuz bırakılmasıdır.

Prof. Dr. HAYRİ DOMANİÇ