İkinci el araç satışlarındaki artış, bu araçlarda ortaya çıkan ayıplar nedeniyle satıcının sorumluluğunu belirlemenin önemini karşımıza çıkarmaktadır. Bu çerçevede öncelikle ayıp kavramının tanımından, sonrasında ikinci el araç satışında karşımıza çıkabilecek ayıplardan ve alıcının seçimlik haklarından bahsedeceğiz.
Ayıp Kavramı
Ayıp, bildirilen veya beklenen niteliklerde eksikliğin olması halidir. Alıcının, beklenen niteliklerdeki eksikliği bilmesi durumunda, aracı satın almaması veya daha az bir bedel karşılığında satın alması durumu mevcutsa hukuki olarak ayıptan söz edilebilir. Ayıp, araç satışında iki şekilde tezahür etmektedir. Bunlar; açık (görünürdeki) ayıp ve gizli ayıptır.
Açık ayıp; alıcının satın alınan şeyi teslim aldığı anda duyu organlarıyla tespit ettiği ya da edebileceği şekilde belli olan ayıp şeklidir. Gizli ayıp ise ilk etapta belli olmayan zamanla ortaya çıkıp anlaşılan bir ayıp çeşididir.
Alıcı, satın aldığı şeyi gözden geçirme ve ayıp tespit ettiği anda satıcıya bildirimde bulunma külfeti altındadır. Ancak ayıbın çeşidine göre bildirim süreleri farklılık göstermektedir. TBK 223’e göre alıcı açık ayıp ile karşılaştığı zaman uygun süre içerisinde satıcıya bu ayıbı bildirmelidir. Yine aynı kanun maddesinin ikinci fıkrasına göre alıcı gizli ayıbın ortaya çıkmasının ardından derhal satıcıya bildirimde bulunmalıdır. Bildirim sürelerine uyulmaması halinde alıcı aracı ayıplarıyla birlikte kabul etmiş sayılır ve ayıptan doğan haklarını kaybeder.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin Kararı
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2016/20032 E. ve 2019/10129 K. Sayılı kararında bu durumu şöyle izah etmiştir:
“Alıcı, teslim aldığı malı işlerin olağan akışına göre, imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp gördüğü zaman bunu satıcıya derhal (uygun süre içinde) ihbar etmekle yükümlüdür. Bunu ihmal ettiği takdirde, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirme ile meydana çıkarılamayacak bir ayıp bulunması halinde, bu ayıp sonradan meydana çıkarsa, bu durumu da hemen satıcıya bildirmediği takdirde yine satılanı bu ayıp ile birlikte kabul etmiş sayılır. O halde, gizli ayıpların, dava zamanaşımı süresi içinde ve ayıp ortaya çıktıktan sonra derhal (dürüstlük kuralına uygun olan en kısa sürede), ihbar edilmesi gerekmektedir. 818 sayılı TBK.’nun 198. maddesinde (6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 223. maddesi) öngörülen süre içinde ihbar edilmeyen ayıplar için dava açılamaz.”
Ayıpların satıcıya ihbar edildiğinin ispat yükümlülüğü alıcıdadır. Bu nedenle noter kanalıyla ihtarname çekmek ya da iadeli taahhütlü mektup aracılığıyla bildirimde bulunmak alıcı tarafa ispat kolaylığı sağlayacaktır.
Tarafların sözleşme öncesinde, sözleşme sırasında ve sözleşme sonrasında birbirlerine karşı sorumlulukları vardır. Bu sebeple alıcının almış olduğu aracın ayıplı olması mal kaybının yanında can kaybının yaşanmasına da sebep olabileceği için kimin sorumlu olacağı hususu önem arz etmektedir. Satıcının alıcıya karşı satılanda bildirdiği nitelikler ile satılanın kullanım amacı bakımından değerini veya ondan beklenen faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan niteliklerin bulunmasından doğan sorumluluğa “ayıptan doğan sorumluluk” denir. (Eren, Borçlar Hukuku Özel Hükümler 5. Baskı sf:100)
İkinci El Araç Satışlarında Ayıp
Günümüzde eskiye nazaran ikinci el araç alış satış işlemleri artmıştır. Bununla beraber ayıplı araç kavramı ile karşılaşan insan sayısına oranla yaşanan mağduriyetler de artmaya başlamıştır.
TBK 219’a göre satıcı kusuru olmamasına rağmen; ikinci el araç satıcısı, alıcıya karşı satılan şeyde bildirdiği niteliklerin mevcut olmamasından, ikinci el aracın nitelik veya niteliğini etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini veya alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, ekonomik ve hukuki ayıplardan sorumludur. Satıcının ifa yükümlülükleri arasında satılan ikinci el aracın ayıpsız olması ve ayıpsız olarak teslim edilmesi yer almaktadır. Bu konuda satıcı ikinci el araçtaki ayıplara kendisi sebebiyet vermemiş olsa dahi sorumludur. Ayrıca satıcı, ikinci el aracı ayıplı ifada bulunmuşsa, alıcıya karşı üstlenmiş olduğu borcu gereği gibi ifa etmeme nedeniyle yine sorumludur. Bu durum Yargıtay 13.Hukuk Dairesi’nin 2016/4472 E. ve 2018/6303 K. sayılı kararında, “ Satışa konu araç hukuki ayıplıdır. Satıcı ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.” şeklinde ifade edilmiştir.
Ancak TBK 222/1’e göre araç satışı gerçekleşmeden önce alıcının fark edip kabul ettiği veya satıcının alıcıya bildirdiği durumlarda satıcının ayıp sorumluluğundan bahsedilemez. Bu konuda belirtmek gerekir ki ikinci el aracın piyasa değerinin altında bir fiyata satılmış olması, söz konusu ayıbın alıcı tarafından bilindiğini göstermemektedir. Satıcı, sattığı ikinci el aracın ayıplarının varlığını alıcıya bildirdiğini veya alıcının ikinci el araçtaki ayıpları bildiğini iddia-ediyorsa iddiasını ispatla mükelleftir. Dolayısıyla herhangi bir şekil şartı olmamasına rağmen yazılı delil altına almasında ispat kolaylığı açısından fayda bulunmaktadır.
Alıcının, ikinci el araç satın almadan önce araç hakkında hiçbir kaydı inceleme ve ekspertiz incelemesi yaptırma yükümlülüğü bulunmamakla birlikte günümüzde birçok kişi tarafından özellikle ekspertiz incelemesi yoluna sıkça başvurulmaktadır.
Konuyla İlgili Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin Kararı
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2016/26690 E. ve 2019/9299 K. Sayılı kararında da hükmedildiği üzere;
“Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 219 ve devamı maddelerinde düzenlenen, ayıptan sorumluluk hükümlerinden kaynaklanmaktadır. Davacının, satın aldığı araçla ilgili olarak Trafik Şube Müdürlüğü’nce tutulan kayıtları, aracın sigorta kayıtlarını, TRAMER kayıtlarını inceleme, TRAMER’e SMS atarak bilgi edinme yükümlülüğü de yoktur. Mahkemece, “satış ilanında davalının aracın hasarlı olduğunu belirttiğini, davacının aracın hasarını bilerek aldığı ve kabul ettiği” belirtilmiş ise de; davalı taraf savunmasında, oto pazarında yanlarına gelen şahıslara, aracın hasarlı olduğunu bildirdiğini bu yüzden hasarlı olan aracın değerinin altında davacıya satıldığını beyan ettiği anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamından, dava konusu aracın oto pazarından alınmış olduğu anlaşılmıştır. Taraflarca dava konusu araca ait herhangi bir satış ilanından bahsedilmemiş, dosyaya da buna dair herhangi bir delil sunulmamıştır. Bu durumda davalı taraf, satış öncesinde davacıyı aracın ağır hasarlı olduğu konusunda bilgilendirdiğini veya davacının bu hususu bildiğini ispatlayamamıştır.
Mahkemece HDI sigortaya müzekkere yazılarak dava konusu ayıplı aracın hasar kayıtları, kasko belgeleri ve tramer kayıtları istenmiş, cevaben;
tespit edilmiş ve hasarın tutanakta belirtilen çarpışma sonucu oluşabileceği kanaatinde oldukları bildirilmiştir. Satışa konu araç hukuki ayıplıdır. Satıcı, ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur ve satıcının ayıba karşı tekeffül borcu bulunmaktadır. Bu nedenle davacı; TBK’nın 219. ve devamı maddelerinde düzenlenen ayıptan sorumluluk hükümlerine göre akidi olan davalıdan uğradığı zararları istemekte haklıdır.”
Alıcının Seçimlik Hakları
TBK madde 227’ye göre satıcının ayıplardan sorumlu olduğu hallerde alıcının seçimlik hakları;
Alıcı bu seçimlik haklardan istediğini satıcının kabulüne bağlı olmadan kullanarak, ikinci el araç alarak uğradığı zararın giderilmesini satıcıdan talep edebilecektir. Ancak alıcı seçimlik haklarını kullanırken sınırsız bir yetkiye sahip değildir. Örneğin ufak tefek ayıplarda sözleşmeden dönme satıcının haksız yere büyük kayıplara uğramasına sebep olacaksa bedelde indirim ya da onarım gibi diğer yollara başvurulması tarafların menfaatlerini orantılı şekilde koruyacaktır.
Ayrıca TBK 227’ye göre alıcı, sözleşmeden dönmesi halinde ikinci el aracı satın alırken yapmış olmadığı masraf ve giderleri ya da diğer seçimlik hakların kullanılması durumunda malvarlığında meydana gelen eksilmelerin tazminini de genel hükümlere göre ikinci el araç satıcısından, satıcının sorumluluğuna giderek talep edebilecektir.
İkinci el araç satışlarında, ayıbın bildirim sürelerinin kısa olması ve bilirkişi incelemesinin mümkün olan en yakın zamanda yapılması davanın kazanılması noktasında önem arz etmektedir. Hak kaybı yaşanmaması adına, bu işlemlerin alanında uzman bir Avukat tarafından yapılması uygun olacaktır.
Tazminat Hukuku ile ilgili olarak “Tazminat Davaları” başlıklı yazımızı inceleyebilirsiniz.