Afeti doğrudan yaşamamış ancak bir başkasının yaşadığı travmaya, duydukları ya da gördüklerinin etkisi ile maruz kalmış bireylerde ikincil travma oluşabilir.
İkincil travmaya maruz kalan çocuklarda birincil travmaya maruz kalmış çocuklarda olduğu gibi benzer semptomlar görülebilir. Kaygı, korku, çaresizlik, içe kapanma ve mutsuzluk gibi duygular hâkim olabilir. Duygusal durumların yanında kaygıya bağlı olarak mide bulantısı, baş ve karın ağrısı gibi fiziksel semptomlar da görülmesi muhtemeldir. Bu durumların yanı sıra deprem sonrasında çocukların sahip olduğu “Dünya güvenilir bir yerdir.” algısında “güvensizlik hissi” yaratabilir.
Çocuklar da aslında aynı yetişkinler gibi yaşanan duruma birçok farklı tepki verebilirler, kimi çocuk sürekli deprem hakkında konuşmak isteyip sorular sorarken, kimi çocuk ise donuk bir hal ile tepkisiz kalabilir.
Eğer bir çocuk izlediği haberlerden, duyduklarından veya ebeveynlerinin kontrol edemediği yoğun duygularından çok fazla etkilendiyse yetişkinlerden gelecek mantıklı ve sözel açıklamaları dinleyecek durumda olmayabilir. Bu noktada yapılabilecek ilk şey “çocuğa izin verdiği ölçüde temas edebilmektir.” Sarılmak, omzuna dokunmak, belki el ele tutuşup, çocuğun mesafesine inip gözlerine bakarak ben buradayım, senin yanındayım ve şu an güvendeyiz gibi şefkatli ses tonu, kısa ve net ifadelerle onun yanında olunduğunun belirtilmesi duygusunu düzenleyebilmesine, kaygısı ile baş edebilmesine yardımcı olacaktır.
Duygu regülasyonu sağlandıktan sonra o an içinde bulunulan durum hakkında konuşmak uygun olacaktır. Özellikle küçük yaş grubu için şöyle bir cümle uygun olabilir:
“Dünya’da birçok doğa olayı meydana gelir. Ağaçlar çiçek açar ve yaprak döker, yağmurlar yağar ve şimşekler oluşur. Yer kabuğu da bazen hareket ederken sarsıntılar oluşturabilir. Ülkemizde de tam olarak yer kabuğunun hareketiyle bu durum yaşandı.” Bu cümlelerden sonra yine duygusunu aynalayabilmek (çocuğun yaşadığı duyguyu aynı şekilde yansıtmak) çok önemlidir.
“Çok korktuğunu görüyorum, bu durum seni mutsuz hissettiriyor” gibi cümleler kurarak ebeveynler çocuklarının duygusunu anladıklarını onlara gösterebilmelidir. Burada “Ben de korktum ve çok şaşırdım gibi” kendi duygularını da yalın ve sade ifadelerle çocuklara açmak kıymetli olabilir.
Çocuk hala çok kaygılı görünüyorsa, ebeveynleri tarafından, alınan önlemleri tanıtmak belki de birlikte bu önlemler üzerinde konuşmak çocuğun kontrol duygusunu arttıracağından ona yardımcı olacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken asıl konu “Bir daha asla böyle bir şey yaşanmayacak” şeklinde tutulması mümkün olmayan sözleri çocuğa söylememek gerekir, çünkü çocuklar tekrar bir deprem yaşandığında ebeveynlerine dair güvensiz hissedebilir ve öfkelenebilirler.
Eğer travmaya maruz kalmış bir çocuğun donmuş bir ifade ile tepkisiz kaldığı gözlemleniyorsa, duygusunu aktarması için zorlamamak gerekir, çocuklar kendilerini en iyi oyun oynarken ifade ederler. Bunun için de çocuklara oyun alanı açmak veya kendini resim çizerek ifade etmesini sağlamak oldukça yardımcı olacaktır.
Bir diğer önemli nokta ise evdeki rutinlere devam edebilmektir. Çocuklar anne ve babasını rol model alırlar. Anne ve baba rutinlere devam edebiliyorsa, evdeki durum stabil devam edebiliyorsa çocuk da daha kolay adapte olabilecektir, özellikle bu gibi durumlarda çocukların yemek yeme, uyku gibi rutinlerini bozmamak gerekir özellikle uykuya geçiş aşamasında iyileştirici hikayeler okuyarak çocuklara duygusal destek verilebilir.
Klinik Psikolog Ayşenur Ünal
KAYNAKÇA:
– Kahil A., Palabıyıkoğlu N. R. İkincil Travmatik Stres. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar. 2018; 10(1): 59-70.
– İşmen, A. E. (2016). Deprem Yaşantısına Bağlı Travma ve Çocuklar Üzerindeki Etkileri. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 1 (2).