Mersin Nükleer Karşıtı Platform (NKP) TBMM gündemindeki Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ne ilişkin, 17 Kasım 2020 tarihinde bir basın açıklaması yaptı. Torba Kanun’un kamusal hiçbir yararının olmadığının belirtildiği açıklamada, “Doğanın geri dönülmez biçimde bozulmasına yol açacağı da kesindir. Halk işsizlikle, pandemiyle, depremle baş etmeye çalışırken iktidar şirketlere yeni imtiyazlar sağlama peşindedir” denildi. Açıklamanın tamamı şöyle:
İKTİDARA
“DOĞA TALANINA SON VER” DİYORUZ
Elektrik Piyasası Kanunu adı altındaki “torba
yasa” iktidarın “Ali Cengiz oyunları” nın bir devamıdır. Komisyondan türlü
dalavere ile meclise indirilen torba kanunun tüm maddeleri sermayeyi, tüm
yandaş şirketlerini daha fazla korumak ve kollamak için hazırlanmıştır.
Torba’da kamusal hiçbir yarar yoktur, doğanın
geri dönülmez biçimde bozulmasına yol açacağı da kesindir. Halk işsizlikle,
pandemiyle, depremle baş etmeye çalışırken iktidar şirketlere yeni imtiyazlar
sağlama peşindedir.
Kanun teklifini komisyona getiren Bakan ve
AKP’li milletvekillerinin şu sözleri bir itiraf niteliğindedir: “Öncelikle,
3213 sayılı Maden Kanunu’nun 5 ayrı maddesinde yapılan düzenlemeler ile
tamamen, yatırımcı ve işletmecilerimiz lehine birtakım kolaylıklar getirmeye
çalıştık…” Evet, açık biçimde doğayı sermayeye peşkeş çekeceklerini
söylüyorlar. Değişiklikleri destekleyecek tek bir bilimsel bilgi, rapor yoktur,
çünkü bu düzenlemelerin tek amacı bir grup “yandaş”ı ve arkalarındaki
uluslarüstü semayeyi daha fazla zengin etmektir.
Yıllardır ormanları, dereleri, kıyıları, tarım
alanlarını yani tüm doğal ve kültürel varlıkları talan eden AKP ve küçük
ortağının amaçları ülke ve yaşam değil sermayeye rant akıtmaktır.
Torba Yasa
doğa ve yaşamı yok edecek
Doğa talanının Yasa’da nasıl gerçekleşeceğini
dilimize tercüme edelim:
YEKDEM’e (Yenilenebilir Enerji
Destekleme Mekanizması) sınırsız yetkiler sağlanmaktadır. Bu yetkiler artık
çocukların bile zararını bildiği
HES’lerin çok daha fazla artışına neden olacaktır. İktidarın bugüne değin el koyamadığı ne kadar su ve
tarım alanı varsa sermayeye devredilecektir. Bütün bunları da Giresun’da son
yaşadığımız felaketin üzerine yapmayı planlamaktadır. Yekdem’in büyük ölçekli
RES ve GES’lerle doğaya zarar verilmesine nasıl aracılık ettiğini biliyoruz,
şimdi bu zararlar kat be kat artacaktır.
İktidar
ülkeyi atık çöplüğü ne dönüştürmek istiyor
Biyokütle Enerji
Santralleri’nin (BES) yasada yer
almasının bizim için anlamı nettir. Nükleer santraller’i yapmadan santral
arazilerine atık gömüsü yapan, Avrupa’nın radyoaktif atığı ile doğayı
zehirleyen zihniyet şimdi ek olarak petro kimya ürünleri ile doğayı tahrip
etmeyi planlamaktadır. ‘Lastik ve benzeri, genel bir çöp’ sözü olacakların
habercisidir. Bu santrallerin nasıl zehirli gazlar ürettiğini biliyoruz. Bu
atıklar büyük miktarda sera gazı da üretmektedir, iklim değişiyor diye dünya
ayakta iken iktidar gözümüzün içine bakarak bize “yenilenebilir enerji” masalı
anlatmaktadır.
Jeotermal Enerji Santralleri (JES) en az termik ve nükleer
kadar zararlıdır, toprakları ve suları zehirleyen bu santraller için iktidar “
yenilenebilir enerji” başlığını seçmiştir. Yasa ile, Jeotermal alanların ihale
sürecini hızlandıracak, jeotermal enerji santrallerinin sayılarının artmasına
yol açacaktır. Özellikle Manisa, Aydın, Çanakkale Gürpınar ve Tuzla’da doğaya
ve tarım alanlarına, bölgede yaşayan halka ciddi anlamda zarar veren JES’ler
daha da artacaktır.
Her türlü denetimden muaf yeni
enerji şirketleri kurulacak, lisanssız üretim ve geçici ruhsatla üretim ile
enerji dağıtım şirketlerine, maden şirketlerine yeni “kıyak”lar
yapılacaktır. Pandemide bile ihale
yapmaktan vazgeçmeyen İktidar, halka İBAN gönderirken, şirketlerin ihalelere
katılımı kolaylaştırmak için, borçlarını ödeme ispatı zorunluluğunu
kaldırmakta, ödeme taksitlendirmelerinde çeşitli kolaylıklar sağlamaya
çalışmaktadır.
“Acele kamulaştırma” dendiğinde
artık, özel ve tüzel kişilerin veya hazine arazilerinin şirketlere devri
olduğunu biliyoruz. Bu yasa ile artık hukuk tamamen ortadan kalkacaktır,
önlerindeki engel olan son küçük taşları da temizlemeye çalışmaktadırlar.
Torba’nın pek çok yerine
iliştirilmiş “Cumhurbaşkanı’nın yetkisindedir” sözleri ile anladığımız, petrol, doğal gaz, madencilik alanında kurulu
şirketlerin her türlü denetim mekanizmasından ve yükümlülüklerden uzak şekilde
Türkiye’de faaliyette bulunmalarıdır. Bu ülkede Cumhurbaşkanı’na karşı dava
açıp da kazanmış bir kişi yoktur.
Daha fazla
“doğa talanına geçit yok”
Bugün ülkenin pek çok yerinde halk sokaktadır,
“rant ve sermayenin çıkarları uğruna daha fazla doğayı tahrip edemezsiniz”
çığlıkları her yerden yükseliyor. Biz yaşamı savunanlar, işçiler, emekçiler,
kadınlar, kentliler ve köylüler yeter artık diyoruz. Bu talanı durdurmaya
kararlıyız, yasayı geri çekin.