İlham perilerim

Prof. Dr. Pınar Aydın; sanatla olan iç içe yaşamını, göz doktorluğunu seçme kararında kendisini etkileyen tabloları, ilham perilerini anlattı. Prof. Dr. Pınar Aydın sanatçı bir ailenin içinde doğuyor; hayatı sanatla iç içe geçiyor, sanat hayatını yönlendiriyor… Prof. Dr. Aydın, bu olağandışı hikâyesini Ophthalmology Life Dergisi okuyucuları ile paylaştı.


SANATLA İÇ İÇE BİR AİLE YAŞAMI

En başından başlayayım. Ben müzisyen bir ailenin çocuğuyum. Annem piyanist, babam opera rejisörüydü. Ben ise ailenin yeteneksiz çocuğu, bir çeşit utanç kaynağıydım. Van den Tempel’ın Harmoni tablosundaki; müzisyen ailenin en soldaki beyaz elbiseli elinde kitap sayfaları olan kız çocuğu gibiydim, ben hep ders çalışırdım. (Resim 1)

Başlangıçta piyano çalmayı denedim ama olmadı. Sonra uzun yıllar flütle devam ettim ama flütümün sesini benden ve hocamdan başka duyan olmadı, öylesine kötü çalıyordum. Ama bir yandan da sanat çevremde olduğu için onunla ilgilenme, örneğin annemle babamın gençliklerinde harçlıklarından biriktirip aldığı meşhur ressamların resimlerinin yer aldığı
kitaplarına bakmak hoşuma gidiyordu.

MONA LISA İLE BAŞLAYAN SERÜVEN

Bana bir yap-boz alındı, bir Mona Lisa (Leonardo da Vinci) yap-bozu. (Resim 2) Sanırım 250-300 parçalıktı. Yapmaya başladım, başında çok zordu, ufak parçalar ve birbirine çok benzeyen renkler. Sadece yüzündeki gülümsemeyi bildiğim, başka hiçbir ayrıntısının farkında olmadığım meşhur tablo. Defalarca yaptım, önce yavaş ve uzun zamanda, sonra daha hızla ve kısa zamanda. Giderek ayrıntıları fark etmeye başladım, arka plandaki nehirler, ağaçlar ve diğer bitkiler ile elinin yüzünün, meşhur gülümsemesinin ayrıntılarını… Bu arada gözlerini defalarca yaptığım için kendi gözümden daha iyi bilir olmuştum. Bunun ne işe yarayacağını ise henüz o zaman bilmiyordum.

DÖNÜM NOKTASI: BECCAFUMİ’NİN ST. LUCİA PORTRESİ

Derken lise bitti, onca çalışmayla hiç aklımda yokken kendimi tıp fakültesinde buldum. (Resim 3a ve 3b) Anatomi dersleri ilginçti ama ben en çok histoloji dersini severdim. Hocanın gösterdiği slaytlardaki hücreler bana sanat resimleri veya doğadan görüntüler gibi gelirdi. Fakültedeyken bir yurtdışı yolculuğunda müzede bir resimle, daha doğrusu resimdeki gözlerle göz göze geldim. Adeta beni hipnotize etmişti bu gözler; çünkü resimde elindeki bir tabakta bir çift göz olan bir kadın Beccafumi’nin St. Lucia portresi vardı. Hem kadının gözleri hem de tabaktakiler bana tanıdık gelmişti. (Sağdaki Resim)

BAKMAK VE GÖRMEK ARASINDAKİ FARKI FARKETMEK
Bakmak ile görmenin farklı şeyler olduğunu, her bakılanın mutlaka görülemediğini anlamam da bu dönemde oldu. Bakıyoruz ama her şeyi göremiyoruz. Bazen de aynı şeye bakıyoruz ama baktığımız şeyin farklı yönlerini algılıyoruz. Bakış yönümüzü daha önceki deneyimlerimiz, hafızamızdaki kayıtlar, eğitim ve ilgi alanlarımız belirliyor. Nasıl bakıyoruz, nasıl görüyoruz, bir göz hekimi olarak bunun üzerinde düşünmeye değer. Her şey bize, kişiliğimize, edindiğimiz deneyimlere bağlı. Hayata bakışımız kadar seçip gördüklerimiz ve algıladıklarımız da bize özgü. Şimdi basit bir deney yapalım ve Repin’in Beklenmeyen Misafir
adlı tablosuna (Resim 9) bakalım. Deneyde sanata aşina olan ve olmayan kişilerin bakışını ve göz hareketini kayıt cihazlarıyla onların bakış yollarını beyaz çizgiler çizerek kaydedelim. Sanata aşina olan bir kişinin bakış yolunda, resimdeki ayrıntıları incelediğini görüyoruz. (Resim 9a, 9b, 9c) Sanata aşina olmayan bir kişinin bakış yolunda ise resimdeki ana bölgeleri izlediğini; resimdeki insanların gözlerine, birbirlerine nasıl ve hangi amaçla baktığını
çözmeye çalıştığını anlıyoruz. (Resim 9a, 9b, 9c) Bu resmi ve bu çalışmayı ilk gördüğümde, “acaba benim bir resme bakış yollarım nasıldır?” diye düşündüm. Ve fark ettim ki ben resimdeki insanların doğrudan gözlerine bakıyorum ve onları hızlıca (ve gizlice!) muayene ediyorum.

RESİMLER MUAYENE EDİLEBİLİR!

Van Dongen’in Palyaço resminde; (Resim 10) palyaçonun hangi teknikle ve ne kadar başarılı şekilde tuvale geçirildiğiyle değil, sağ gözündeki kayma ile ilgileniyorum. Hatta hemen bir teşhis koyup, “sağ gözünde VI. Sinir felci var, acaba neden?” diye düşünüyorum. Veya Dürer’in kendi portresinde (Resim 11a, 11b) “Acaba neden ressam kendisini hep yandan çizmiş, gözünde kayma mı var?” sorusunu soruyorum. Ardından annesini çizdiği portresinde
(Resim 11c, 11d) “gözündeki kaymayı düzeltmek için mi eliyle gözünü itiyor,.” diye fikir yürütüp, “acaba aile fertlerinden kimsenin gözünde kayma var mıdır?” diye aile öyküsünü merak ediyorum. Aile öyküsünü ressamın başka resimlerinde arayınca da ressamın annesinin de gözünde kayma olduğunu buluyorum. (Resim 11c, 11d) Ama göz doktoru olarak bakmasam aynı resimlerde bambaşka ayrıntıları yakalayacağım. Bu resimlerde herkesin farklı şekiller görmesi gibi, kimi vazo, kimi iki adam, kimi de şapkalı bir adam görür. Kimi arkadaki ışıkla daha çok ilgilenmiştir. (Resim 12)


SON DÖNEMLERDEKİ İLHAM KAYNAĞI

“Ben kimim, kendimi nasıl görüyorum?” sorusunu sormaya başladığım bugünlerde bir kadın ressamın yaşamının değişik dönemlerinde yaptığı kendi portreleri bana ilham verdi. Schjerfbeck’in portreleriydi bunlar… (Resim 13, 14, 15, 16) Beni en az Mona Lisa ve St. Lucia kadar etkileyen bu seride ressamın gençliğinden Alzheimer oluşuna uzanan tüm yaşam
öyküsü gözümün önüne seriliverdi. Yaşım ilerledikçe nasıl biri olacağımı sorgularken bu ressamın resimleriyle, yaşamın ilerisinde çocuklukla yeniden buluşulduğunu anladım. Ama zaman içinde bakışlar ve görme algısı farklılaşabiliyordu. Aslında belki de o başından beri pek de neşeli olmayan biriydi, yaşamdan ve kendinden pek mutlu değildi (Resim 13, 16) Oysa
görme keskinliği oldukça az olan bir çocuğun yaptığı resimde canlı renkler, gülen yüzler, güneşler, oyuncaklar ve umut ışığı onun ileride de yaşama neşeyle bakacağının habercisidir. (Resim 17) “Bu yöntem sayesinde depresif insanların mutlu olmaları için çabalamak, ne çok insanın yaşamını değiştirebilirdi” diye de düşünmeden edemedim… Tüm bu ilham perilerini düşününce ise aklımda şu soru beliriyor: “Aslında esas ilham perimiz aynada bizlere bakmakta değil midir?” (Resim 18).

Ophthalmology Life 2017 25. Sayı