Hemen her söktörde rekabetin hızlandığı bu dönemin adı artık inovasyon dönemi…
Yani yenilikçi düşüncenin ürettiği; hayatımızı kolaylaştırmanın ötesinde zenginleştiren, yüzümüzde bir gülümseme bırakan, bizi eğlendirirken düşündüren, çevremize anlatmaya değer bulacağımız, keyifli deneyimler yaşatan markaların öne çıktığı/daha da fazla çıkacağı bir dönem.
Bunu sözde söyledikleri [bakın çok şirketin vizyon/misyon iddialarında benzer laflar bulacaksınız!] halde içselleştirebilen, daha doğrusu çalışanlarının yüreğinde hissetmesini sağlayabilen firma sayısı ise çok az… Sadece Türkiye’de değil, gelişmiş ülkelerde bile…
Özellikle büyük kurumların hepsinde Yeni Ürün ve Servis Geliştirme departmanı, çoğunda Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge), bazılarında da İnovasyon’dan sorumlu bölüm veya kişiler var. Maalesef çoğunun [kendilerine empoze edilen] bir tavırları var: “Bize bu kadar maaş verdiklerine göre yeni fikirleri biz bulacağız.”
İlginç olan yöneticilerinin onlardan isteği de bu yönde!
Onlarla konuşursanız [savunmaya geçeçekler]; “Dışarıdan gelen fikirlere çok açık, yenilikçi bir firmayız biz. Bununla ilgili birimlerimiz var. Bizim arkadaşlarımız dışarıdan gelen yeni proje ve fikirleri dinlerler, fikir üretenlere değer vermekle kalmaz; gösterirler de. Ayrıca uygun olan fikirleri hayata geçirecek mekanizmalarımız var. Hem de karşılıklı kazan-kazan yöntemiyle!” dediklerini duyacaksınız.
Ne kadar inandırıcı değil mi?
Ben size söyleyeyim, değil! Samimi değil böyle konuşanlar. Çünkü gerçekler başka.
Onların size söyleyemedikleri şu:
“Keşke bize dışarıdan hiç kimse yeni bir proje, ürün veya servis fikri getirmese. Kendi projelerimize zaten yetişemiyoruz. Üstelik bu dışarıdan gelenlerin sonu yok, oysa bizim maaş hep aynı. Bir de bunun ilişki ve hukuki yönetim kısmı var ki, sorma gitsin. Çünkü her yeni fikirle gelen ‘kolay yoldan köşeyi döneceğini’ ümit ediyor. Noterden fikrini onaylatan mı, patent için başvurduğunu iddia eden mi, ne ararsan…
Sonra sen kendin bir yenilik yapıyorsun, 2 hafta sonra ‘benim fikrimi çaldın, şirketinizi mahkemeye vereceğim’ tehditleri… Kısacası dinlesen dert, dinlemesen ayrı bir dert.”
Oysa senin markanı kullanan seni senden daha iyi tanıyor. Dışarıdan bir göz o, tarafsız. Çünkü kendi tercihi ile markanı/hizmetini satın alıyor. Ve sana diyecekleri var; daha iyisi olma adına. Tabi ki karşılıklı kazanma talebiyle. Senin adına düşünen, fikir geliştiren birilerinin olması ne büyük bir gurur kaynağı esasında.
Ancak dedik ya; değil. İşleri başından aşmış onların. [Yemek yemeğe bile vakti olmaz plaza çalışanlarının!]
Fikri olup da derdini anlatacak birilerini bulmakta zorlanan o kadar çok sayıda e-posta alıyorum ki. Sonuncusu Sevgili Dursun Ferikel ‘den oldu. Bu yazıyı hazırladığım zamana denk geldiği için de aynen [Dursun’dan aldığım izinle] paylaşıyorum sizlerle:
“Tunç, merhaba.
Uzun ama çok uzun bir zamandan beri geliştirdiğim fikirlerim oldu geçen yıllar içinde hep bunların yapıldığını gördüm. Ancak artık, çevreme sohbetler de anlattığım fikirlerimin proje olmasını ve değerlendirilmesini istiyorum.
Yaklaşık 15 gündür Ülker grubuna mailler gönderiyorum, onların sahip olduğu bir ürün ile ilgili bir projem var. Bu proje daha önce dünyada hiç yapılmadı.
Ancak Ülker’in maillerine bakan personeli bir türlü geçemiyorum. Bana hala projenizi bize prosesleriyle yazıp mail ile gönderin, biz inceleyip size döneriz diyorlar :) Komik değil mi? Niye mailleri bakan kim olduğu belli olmayan bir kişiye, dünyada daha önce hiç yapılmamış bir projeyi yazayım ki!!!
Onlara en son olarak dedim ki;
“Diyelim ki bundan 10-15 yıl öncesindeyiz ve sıvı sabun henüz icat edilmedi ve siz de katı sabun imalatçısısınız. Elinizde ekipmanlar, pazar, marka, personel v.s. herşey var ancak daha önce hiç yapılmamış sıvı sabun projesi elinizde yok.
Hatta tüm dünyada hiç yapılmamış….
Ben gelip size sıvı sabun yapacağımızı anlatıyorum ve siz de benim bu projemi alıp uyguluyorsunuz… Sonrası şu anda rahatlıkla görülüyordur herhalde.
Tabi ki size katı kola yapalım demiyeceğim :) ”
Ülker’in maillere bakan elamanı bana şunu yazdı;
“Göndermiş olduğunuz mail ile bize göstermiş olduğunuz ilgi için teşekkür ederiz. Projenizin ana hatlarını bizlerle paylaşabilirseniz, ilgili olabilecek bölümlerden görüş alarak size dönebiliriz. Taktir edersiniz ki vakit hepimiz için son derece önem taşımaktadır. Hatalı yönlendirmeler yapmamamız gerekmekte.
İlginiz ve paylaşımınız için teşekkür ederiz.”
Yani o elemanlar ile daha da ileriye gidebilmem pek mümkün değil gibi. Sizden yardım rica ediyorum. Ülker’den yetkili birisine nasıl ulaşırım?
NOT: CocaCola ile telefonda konuştum. Arayıp çok teşekkür ettiler (onlara da telefonda ürünü anlatmadım tabi ki). Ancak CocaCola kendi Ar-Ge bölümünün dışında, dışarıdan kesinlikle proje teklifi almıyormuş.. O Ar-Ge bölümü daha önce bu ürünü bulamadığına göre neden beni dinlemediler bile o da ayrı bir konu!”
Dursun’a Ülker’den bir isim değil ama biraz cesaretti belki verdiğim. Yoksa bunun yöntemlerini zaten Fikir Atölyesi’nde (özellikle “ Yaratıcı Bir Gencin Zihin Haritası “, “ Google Beni Dinleyecek Misin? ” ve “ Bir Milyon Dolarlık Fikir! ” gibi yazıların olduğu “ Yaratıcılık/Fikirler ” kategorisi altındaki) farklı yazılarımızda paylaşıyoruz fırsat buldukça.
Nitekim sonrasında bana aynen şöyle yazmış Dursun:
“Sevgili Tunç,
Dün seninle yazıştıktan sonra Ülker’in sitesinden yönetim kurulunu inceledim ve çeşitli kombinasyonlar kullanarak, yönetim kurulundaki kişilere mailler göndermeyi denedim. Kimler almadı bilmiyorum ama Ülker (Bisküvi, Çikolata, Şekerleme) Grup Başkanı Ali Ülker mailimi aldı (iletim raporu geldi). Ancak henüz bir yanıt yok. Olsun onlara ulaşmayı başardım ya bu da çok önemli bir gelişme benim için…”
Dışarıdan gelen fikirleri şirket içine [hızla] almaya yarayacak sistemi kurmak zor iş, kabul ediyorum. Daha doğrusu emek ve kaynak istiyor. Basit verimlilik hesaplarıyla üzeri çizilmeyecek kadar da büyük düşünme gerektiriyor. Milyon dolarlık bir fikir ise o zamana kadar yaptığınız tüm yatırımı fazlasıyla geri öder. Yeter ki milyon dolarlık fikri bulmak için samimi niyet ve çabanız olsun.
Bunun için şirket içinde (her adımı önceden belli) disiplinli çalışan bir mekanizmada yüreğini ortaya koyan kişiler olmalı. Başlarında da yöneticiden çok bir lider …