Şiraz, tarihi eserleri ve bozulmamış dokusuyla İran’ın en fazla turist çeken bölgelerinden biri. Günümüzde üzüm bağları tahrip edilmiş ve şarap üretimi yasaklanmış olsa da Şiraz Şarabının kökeni burada yetişen üzümler. Şah Döneminde, Fransa’dan İtalya’dan meşhur Şiraz şaraplarını tatmak için turlar düzenlenirdi. İran’da binlerce yıl boyunca kültür ve sanat başkenti olarak anılan Şiraz, “İran’ın kültür başkenti”, “şairler şehri”, “güller başkenti” gibi unvanlarını her daim korumayı başarmıştır.
Burada Eram Bahçeleri, Nasır El Mülk Cami ve Persepolis’i ziyaret edeceğiz
[blockquote align=”none” author=”Mahatma Gandhi”] Bir gündoğumu mucizesine hayran kaldığımda, ruhum genişleyerek, yaratıcıya ibadet etmiş olur. [/blockquote]
İran’ın Hormozgan Bölgesi’ne bağlı, Basra Körfezi’nde bulunan Keşm Adası İran’ın en büyük adasıdır. Adadaki en önemli amacımız Meteformik kayaçlardan oluşan ” Yıldızlar Vadisi ” ile Bendari köylerindeki “Maskeli Kadınlar”
Hürmüz Adası, Gökkuşağı Adası olarak da bilinir. Fantastik renklerle kaplıdır adanın her yeri. Adada önce Portekiz Kalesi’ ni ziyaret edeceğiz, kırmızı taştan bir kaledir. Portekiz sömürgesinin hayatta kalan son anıtlarından birisidir.
Hürmuz’de sanatçıların toprakla yaptıkları İran’ın geleneklerine uygun olan Renkli Toprak Halı üzerinde yürüyeceğiz dedik ya burası Renklerin gökkuşağına döndüğü fantastik bir ada.
Kerman’ın güneyindeki Lut Çölünün ortasında keşfedilmemiş derin bir bölge çöle ve kumun, tuzun kaleler yaptığı fantastik Kalout’a yapılacak bir yolculuk bu. İranlılar tarafından bile özel bir yere sahiptir. Rüzgâr esmesi ile bu çölde dune dediğimiz kum tepeleri yerine, fantezi bir filmden çıkmış toprak-kum karışımı doğal kaleler arasında bir yürüyüşe çıkacak, bu kum tepelerinden aşağı yuvarlanmak isteyeceksiniz.
Rayen Kalesi, İran’ın Kirman Eyaleti’nde bulunan bir kerpiç kaledir. Haraz Dağı’nın eteklerinde yer almakta olup ıssız bir kalenin tüm mimari unsurlarını sergilemektedir. Yakınlardaki benzer yapıları yok eden sayısız doğal afete rağmen, son derece iyi korunmuştur ve İran’ın en ilginç yerlerinden biridir.
Yezd, 5000 yıllık geçmişiyle İran’ın orta kısmında, yer alan ve Zerdüşt dininin merkezidir. Şehir eşsiz mimari yapıları ve ipekli el dokumaları, İran el sanatları, ipek dokuma, İran pamuk şeker’i olan “Pashmak” ile meşhurdur. Şerit inceliğindeki kıvrımlı sokakları, kerpiç evler ve butik konaklama yerleri ile Yazd, bir gezginin kaçırmaması gereken bölgedir. Dağlarla çevrili düz bir ovadaki şehir, kuzeydeki Dasht-e Kavir ve güneydeki Dasht-e Lut arasında sıkışmış , etrafı devasa çöllerle çevrili bir vaha – şehirdir. Şehrin yürüyerek gezilmesi tavsiye olunur. :
Amir Chakhmaq Meydanı , Yazd Su Müzesi , Yazd Kapalıçarşısı
İran’ın ortasındakii Yazd şehrinin yaklaşık 70km kuzeyindeki uzak bir vadide, ıssız ve çökmekte olan kerpiç bir köy olan Kharanaq şehridir. Şehir yaklaşık 4.000 yıl kurulmuş, dünyanın dört bir yanından yabancıları çeken bir şehirken, bugün terkedilmiştir. Terkedilmiş caddeler, tüneller, geçitler ve evlerin labirentinde olduğu uçsuz bucaksız bir labirent.
“Güneşin doğduğu yer” anlamına gelen Kharanaq , iki bölümden oluşur – neredeyse tamamen terk edilmiş olan Eski Şehir ve 130 ailenin yaşamaya devam ettiği Yeni Şehir.
Pir-e Sabz olarak da bilinen Chak Chak, İran’ın merkezinde, Yazd’ın 52 km kuzeydoğusundaki bir Zerdüşt ibadethanesidir. Kutsal yerleşkeye tavaından, düşen su damlalarının çıkardığı sesten dolayı Chak Chak adı verilmiştir. Bu kutsal alanın, bir Sassanid prensesi olan Nikbanou’nun kendisini bir Arap istilasından korumak için sığındığı bir yer olduğuna inanılıyor. Daha sonra bir çobana, rüyasından Nikbanou tarafından kutsal evi inşa etme emri verildiği söylenir. Chak Chak, hem Zerdüşt hacıları hem de Müslüman turistler arasında çok popülerdir. Her yıl 14 – 18 Haziran arasında, yalnızca Zerdüştlerin katılabildiği bir ibadet düzenlenir.
Mesr, aynı zamanda çöl ve içindeki vahadır. İran’ın orta bölgesinde yer alır ve Farsça’da Dashte-Kavir olarak bilinir . Vahayı oluşturan tek su kaynağı bölgeyiçevreleyen yüksek dağlardan sızan sular. Bu su, vahayı süsleyen bahçeler ve hurma bahçeleri için tek yaşam kaynağıdır. Bu bölgede gün batımını ve Samanyolu’nu ve diğer yıldızları izlemek de bambaşka. Çünkü ışık kirliliği neredeyse sıfıra yakın.
Maranjab Çölü diğer çöllerden pek farkı yok ancak bir bölgesi tuz çölü. Asıl ilgi alanımız da bu bölge. Bu tuz çölüne ülkenizdeki Tuz Gölü gibi Namak Gölü deniliyor. Namak Farsça’da tuz demek. Kasım-Mart ayları arasında bu bölge yağmur aldığı zaman yuz çölünü kuru görüntüleeyemesek de yansımalar ve renkler bambaşka hale gelecektir.
Rineh Tahran yakınlarında bulunur ve Tahran ile arasındaki bölgelerden ülkenin en yüksek volkanı olan Damavand Dağı’da iyi fotograf verecektir. Rineh bir kaplıca köyüdür. Suyu eklem hastalıkları, cilt hastalıkları ve enfeksiyonların tedavisinde kullanılır. Kaynak çıkışında su sıcaklığı 60-70C civarındadır. Damavand stratovolkanı en son 7500 yıl önce püskürse de etrafta bulunan fümerollara baktığımızda bu bize hala aktif olduğunu kanıtlamaktadır.
Badab Soort, deniz seviyesinden 1.840 metre yüksekte bulunan, farklı doğal özelliklere sahip iki ayrı mineral yatağıdır. İlk kaynak, küçük bir doğal havuzda toplanan çok tuzlu su içerir; suyunun, özellikle romatizma ve bazı cilt hastalıkları ve cilt hastalıkları için tedavi edici özelliklere sahip olduğu düşünülmektedir. İkinci yatak, ekşi bir tada sahiptir ve çoğunlukla çıkışındaki büyük demir oksit çökeltileri nedeniyle ağırlıklı olarak turuncu renktedir. Badab Soort’un terasları, iki ayrı maden kaynağından akan su ile biriken tortul bir kaya olan traverten; Pleistosen ve Pliyosen jeolojik dönemlerinde oluşmuşlardır. Süper kalsiyum karbonat ve demir karbonat ile doyurulmuş bu su, yüzeye ulaştıp atmosferle reaksiyona girdiği zaman karbon dioksit açığa çıkar ve alt tarafta mineral karbonatlar biriktirilir. Bu süreç Pamukkale’deki süreçle aynıdır. Su, içindeki karbondioksit ile havadaki karbondioksiti oranı dengelene kadar kimyasal reaksyion devam eder. Demir karbonat ve kalsiyum karbonat, su tarafından yumuşak jöleler olarak depolanır, ancak sonunda traverten haline gelir. Sonuç olarak, binlerce yıl boyunca dağdan yayılan bu iki kaynağın suyu bir araya getirilmiş ve doğal olarak oluşturulmuş bir merdiven olarak biçimlendirilmiş turuncu, kırmızı ve sarı renkli havuzlarla sonuçlanmıştır.
Türkmen Sahra bölgesinde yaşayan ve Türkmenlerin milli şairi Mahdum Kulu’yu sinelerinden çıkaran Göklenler başta olmak üzere bölgedeki bütün Türkmenler, İran’da “Türklüklerini” en fazla koruyan toplum olarak bilinmektedirler. Ayrıca, Türkiye’ye olan bağlılıkları, cesaretleri ve inançları ile gerçekten önemli özellikler arz eden bir toplumdur. Bölgeye gelme amacımız hem bu kültürel özelliklere şahid olmak hem de farklı coğrafyaya ilişkin eşsiz coğrafyayı dokümante edebilmek.
15 Milyonu aşan nufusluyla Tahran İran’ın en büyük kenti ve başkentidir.
Gülistan Sarayı, Unesco Dünya Kültür Mirasları Listesindedir. Şah Tahmas zamanında yapılmış bugün bir çok döneme ait değerli eserin sergilendiiği bir müzedir.
Halı Müzesi, Tahran Laleh Park’ın arkasında yer almaktadır. Müze 1976 yılında kurulmuş olup 18. yüzyıldan günümüze tüm İran’ı kapsayan çeşitlilikte İran halılarını sergilenmektedir. Müze 3.400 metrekare sergi salonu ve yaklaşık 7.000 kitaplık bir kütüphane içermektedir.
Mücevher Müzesi ( Dünyanın en zengin ve değerli hazinesinin bulunduğu müzedir) 182 Karat’lık dünyanın en büyük pembe elması Derya-i Nur, Rıza Pehlevi tarafındn takılan meşhur Elmaslı Taç, Nadir Şah Tahtı, vb
Ulusal Arkeoloji Müzesi prehistoryadan başlayıp düzenli bir anlatımla Sasaniler Dönemine dek çıkan buluntuları gezeceğimiz müzedir.