İş Cinayetlerinde en az 156 işçi yaşamını yitirdi

İSİG Meclisi 2020 Mayıs ayı Raporunda yaşanan iş cinayetleri yanı sıra konuyla ilgili yapılan değerlendirme, bilgilendirme ve öneriler iki başlık altında yayınlandı.

1-Covid-19 bağlantılı olarak

SGK nın Covid-19 hastalığı ve ölümlerin işçi sınıfı açısından “meslek hastalığı” sayılmadığına (7 Mayıs’ta yayınlanan genelgesiyle) dikkat çekiliyor. Bu hatalı durumun düzeltilmesi, Covid-19 hastalığının “mesleki hastalık” olarak değerlendirilmesi ve ölümlerinde “iş cinayeti” olarak görülmesi konusunda vurgu yapılarak ulusal ve uluslararası düzeyde emek örgütlerinin tavırları aktarıldı.

“Bu süreçte uluslararası sendikal hareket sermayenin ve devletin sorumluluklarını belirtip Covid-19’un işçiler için meslek hastalığı sayılması ile ilgili bir deklerasyon yayınladılar, işçilerin ve ailelerinin korunması konusunda adımlar atılması gerektiğini belirtip en riskli meslek gruplarını sıraladılar. Türkiye’de de sendikalar ve meslek odaları Covid-19’un sağlık emekçileri için meslek hastalığı ve diğer işkollarında çalışanlar için iş kazası sayılması gerektiğini belirtip açıklamalarda bulundular, davalar açtılar ve SGK’ya çağrıda bulundular.” İfadesinin yer aldığı raporda, “Covid-19’un iş kazası/meslek hastalığı olarak kabul edilmesi için elbette gerekli hukuki girişimlerde bulunulmalıdır. Ancak bu talebin kabul edilmesi için aktif bir kampanya yürütürsek işçi sınıfının bütünü tarafında özümsenebilir ve bir örgütlenme başlığı olarak alana müdahale etme gücümüzü yükseltebiliriz.” Denilerek, emek ve meslek örgütlerine ve siyasi yapılara çağrı yapıldı.

İSİG Meclisi yayınladığı raporda ‘Covid-19 bir işçi sınıfı hastalığı haline gelmiştir’ tespitiyle Mayıs ayında Covid19 nedeniyle en az 29 işçinin yaşamını yitirdiğini açıkladı

Tespit edebildiğimiz kadarıyla Covid-19 nedenli Mart ayında 14 işçi, Nisan ayında 103 işçi ve Mayıs ayında 29 işçi yaşamını yitirmiştir. Raporda eleştirel değerlendirmeler de yapılarak şöyle denildi:

1- İşçi sağlığı mücadelesi olarak daha evvel karşılaşmadığımız bir süreç yaşadık ve lokal çıkışlar dışında buna uygun bir yanıt veremedik. İnşaat-İş, Dev Yapı-İş, Enerji-Sen, Limter-İş vd. işyerlerinde, sokakta yaptıkları eylemler, Birleşik Metal-İş’in bazı fabrikalarda çalışmaktan kaçınma hakkını kullanması, DİSK’in 1 Mayıs eylemi, oluşturulan platformların basın açıklamaları vb. dışında işçi sağlığı mücadelesi bütünlüklü bir ses ve eylem hattı oluşturamadı. Facebook, twitter, instagram, zoom gibi iletişim kanalları yoğun olarak kullanıldı ama işçi sınıfının çoğunluğu işyerlerine gitmek zorunda kalmıştı ve gerekli alan pratiği gerçekleştirilemedi.

2- Corona sürecinde, işçi sağlığı ve halk sağlığı mücadelelerinin ortak, güçlü bir ses oluşturmasının nesnel zemini ortaya çıkmıştı. Bizler daha evvel Kuzey Ormanlarının Savunulması ile inşaat işçilerinin iş cinayetlerinde ölmemesi ve hak mücadelelerini birleştirmeye yönelen ortak zeminler için uğraşmıştık. Ancak yerellerde oluşturulan ‘Dayanışma Ağları’ ile -belirli pratikler olsa da- ortak bir mücadele zemini oluşturmakta zayıf kalındı.

3- Corona sürecinde farklı koşullarda çalışmaya sürüklenen işçilerin talepleri arasındaki açıyı kapatma pratiğinde eksik kaldık. Zorunlu olarak çalıştırılanlar (sağlık, belediye, kargo, market, gıda, enerji işçileri vb.), zorunlu olmasa da rekabet gerekçesiyle çalıştırılanlar (metal, lastik, inşaat, tersane işçileri vb.), evden çalıştırılanlar (büro çalışanları vb.) ve zorunlu olarak çalıştırılmayanlar (kafe, turizm, uzunyol ulaşım işçileri vb). Tabi sınıfın bu farklı kesimlerinin talepleri biraz farklıydı: Zorunlu çalıştırılanlar İSİG önlemleri, ulaşım sorunları, çalışma saatleri… Zorunlu olmasa da rekabet gerekçesiyle çalıştırılanlar çalışmama hakkı, ücretli-idari izin… Evden çalıştırılanlar çalışma saatlerinin belirsizleşmesi, uzun-fazla çalışma, boş zaman-izin haklarının alınması… Zorunlu olarak çalıştırılmayanlar işsizlik, ücret…

Bu kesimler ve talepleri bazı açılardan içiçe de geçmiş bulunmaktaydı. Ancak işçi sağlığı mücadelesi salgının ilk ayında “halkın sağlığı için üretimi sürdürmenin zorunlu olduğu sektörler dışında işyerlerinde üretim durdurulmalı ve işçiler salgının kritik evresi bitinceye kadar ücretli-idari izinli sayılmalıdır” talebini, ikinci ayında işyerlerinde ve ulaşımda İSİG önlemlerinin alınmasını öne çıkardı.

Ne Yapılabilir?

Önümüzdeki süreçte Covid-19’a karşı İSİG önlemlerinin alınması talebi ile içiçe olarak işsizliğe, açlığa karşı mücadeleyi de öne çıkarmalıyız. Unutmamamız gereken bazı hususlar var: Birinci olarak Covid-19 salgını devam ediyor, salgına yakalananların ve ölenlerin sayısı düşsede bu süreç bitmiş, yokmuş, ölümler yaşanmamış, hastalığa kapılma durumu yokmuş gibi davranamayız. İkinci olarak nasıl Covid-19 işçi sınıfı hastalığı haline geldiyse tüm ekonomik yükü de işçi sınıfına yüklenmektedir. Bunun bir sonucu olarak işsizlik, açlık, güvencesiz çalıştırma koşullarının derinleştirilmesi, iş cinayetlerinin farklı nedenlerinin artması gözükecektir, tabi karşı koyuşlar da. Bu dönemim özsavunma eylemlerini de gerek Dünya gerek Türkiye ölçeğindeki pratiklerden süzebilmeli ve öngörebilmeliyiz. Özellikle kadın, yaşlı, çocuk ve göçmen/mülteci işçilere dönük korunma politikaları önermeliyiz.

2-Yaşanan İş cinayetleri

Raporda şu bilgiler paylaşıldı:

emek.org.tr