9. Sınıf – 1. Ünite (Bilgi ve İnanç) |
İslam sözlükte; teslim olmak, itaat etmek, boyun eğmek anlamlarına gelir.
İslam terim olarak; Allah’a itaat etmek, Hz Muhammed’in (s.a.v.) Allah’tan getirdiği kesin olarak bilinen hükümleri dil ile söyleyip, kalp ile tasdik etmektir. İslam Allah’ın son peygamber Hz. Muhammed’le gönderdiği dinin adıdır.
Bilgi sözlükte; düşünme, araştırma ve gözlem yoluyla elde edilen malumat anlamına gelir. Terim olarak; şüphenin zihinde oluşturduğu belirsizliği ortadan kaldırarak, tatmin olacak derecede bir şeyi olduğu hal üzere bilmek demektir. Kısaca kişiyi şüphe ve zandan uzaklaştıran niteliktir.
Bilgi, kazanılışı açısından ikiye ayrılmaktadır.
Birincisi, herhangi bir akıl yürütme ihtiyaç duymadan, doğrudan doğruya zihinde oluşan bilgidir. Bu şekilde oluşan ve reddedilmesi de mümkün olmayan bu tür bilgiye zarurî (zorunlu) ya da bedîhî (apaçık) bilgi denir. Gördüğümüz şeylerin varlığı, ateşin yakıcı olduğu bilgisi gibi duyularla elde ettiğimiz bilgiler; birin ikinin yarısı olduğu gibi akılla ulaşılan bilgiler; uzak bir ülkenin varlığı veya tarihteki bir olayın gerçekleştiği bilgisi gibi çok sayıda farklı kişi tarafından aktarılan (mütevatir) haber ile kazanılan bilgiler zorunlu bilgilerdir.
İkincisi, ulaşılan veriler üzerine düşünerek, birtakım vasıtalara başvurarak ve delil getirerek oluşan bilgiye ise nazarî (akıl yürütmeye dayalı) ya da istidlâlî (delillendirmeyle ulaşılan) bilgi adı verilir. Bu tür bilgiler sonradan edinilmiş bilgiler olduğu için bunlara kesbî veya iktisabî (kazanılmış) bilgi de denir.
-Doğrudan deney ve gözlemlere dayanmayan” a priori bilgi ” denir. Önceden gelen, demektir. İslam bilgi felsefesinde bedihi ve zorunlu bilginin karşılığıdır.
– Deneyle elde edilen bilgiye ise “ a posteriori bilgi ” denir. Sonradan gelen, demektir. İslam düşüncesindeki nazari (akıl yürütmeye dayalı) ve istidlali (delillendirmeyle ulaşılan) bilginin karşılığıdır.
İslam’da bilginin kaynakları
Doğru bilgiye ulaşmayı, doğru inanç sahibi olmayı ve doğru davranışlarda bulunmayı öğütleyen Kur’an, aynı zamanda doğru bilginin yollarını da göstermiştir. İslam’da bilgi kaynakları; selim akıl, doğru haber ve salim duyu organlarıdır.
Akıl, insanın düşünme, anlama ve kavrama gücüdür. Duyularla ve haber yoluyla ulaşan bilgileri değerlendirir, bunlardan çıkarımlar yaparak bilgiye dönüştürür. Vahyin bildirdiği haberleri, inanç esaslarını kavrayacak ve delillendirecek olan akıldır. İman konusunda da aklın işlevi önemlidir. İman için kalbin tasdik etmesi gereklidir. İşte imanın tasdike dönüşmesinde aklın bilgileri işleyip değerlendirmesinin rolü büyüktür.
Allah’ın “ancak bilenlerin akledebileceğini” buyurması; aklı ve bilgiyi kullanmadıkları için “onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, bu yüzden akledemezler” şeklinde kâfirleri kınaması, aklın bilgi edinmedeki büyük rolünü gösterir.
Selim akıl büyük ölçüde hayır ve şerri, iyi ve kötüyü ayırt edebileceği kabul edilir. Ancak inanç esaslarını oluşturan temel konuların belirlenmesinde bilgi kaynağımız doğru haber, yani vahiy dir. Akıl bunları değerlendirmede işlev sahibidir.
İslam’da vahiy de temel bilgi kaynaklarındandır ve haber-i sadık başlığı altında değerlendirilir. Doğru haber, vahiydir.
Vahiy , Allah’ın peygamberleri aracılığıyla insanlara ulaştırdığı hükümlerdir. Yani Kur’an’dır. Bütün dinlerin kaynağı haberdir. İslâm düşüncesine göre Allah insanları başıboş bırakmamış, onlara peygamberler ve kitaplar göndererek yol göstermiştir. Allah’ın kullarına yol göstererek çeşitli konularda onları bilgi sahibi kılması ise vahiy yoluyla gerçekleşmiştir. Vahiy, Kur’an’da gaybi bilgiye ulaşmanın bir kaynağı olarak gösterilmiştir. “Bu, sana vahy ile bildirdiğimiz gayb haberlerindendir, yoksa Meryem’i hangisi himayesine alacak diye kalemleriyle kur’a atarlarken de çekişirlerken de sen yanlarında değildin.” (Al-i imran suresi, 44.)
Haber-i sadık iki başlıkta ele alınır:
Salim duyular, eksik ve kusuru olmayan duyulardır. Duyularla elde edilen bilgiler, aklın doğruluk ve kesinliğine hüküm verdiği bilgilerdir. Dışımızdaki dünyayı duyularımızla algılarız.
Kur’an’ın görmeye ve işitmeye birçok yerde vurgu yaptığını görmekteyiz. İnsanlardan tabiatı gözlemlemelerini, varlıklardaki düzen ve sanatı görmelerini ve bunlar üzerinde düşünmelerini istemektedir. “(İnsanlar) devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı ?” (Gaşiye suresi, 20.)
SAYFA TESTİ:
İnsan diğer canlılardan farklı olarak düşünen, araştıran, sorgulayan bir özelliğe sahiptir. Çevresinde olup biteni ve kâinatın işleyişini gözler, bunlar hakkında bilgi sahibi olmak ister. Kâinat olaylarındaki sebep-sonuç ilişkisini, insan davranışlarındaki doğruyu ve yanlışı tespit eder. Kendi tutum ve davranışlarını belirler, yönlendirir.
Bu parça aşağıda verilen insana ait özelliklerden hangisini en iyi açıklar?
a- İnsanda merak duygusu yüksektir
b- İnsan üretken bir varlıktır
c- İnsan irade sahibi bir varlıktır
d- İnsan akıl sahibi bir varlıktır
e- İnsan sosyal bir varlıktır
ÇÖZÜM : İnsanın araştıran, sorgulayan özellikte olması; bilgi sahibi olmak istemesi onun akıl sahibi olduğunu gösterir. Doğruyu yanlışı tespit etme de aklın bir özelliğidir. Buna gör doğru cevap D şıkkıdır. |
SAYFA TESTİ:
İslam düşüncesine göre Allah insanları başıboş bırakmamış, onlara kitaplar ve peygamberler göndererek yol göstermiştir. Allah’ın kullarına yol göstererek çeşitli konularda onları bilgi sahibi kılması ise vahiy yoluyla gerçekleşmiştir.
Buna göre İslam düşüncesinde ilham, keşif ve rüya gibi kişisel durumların bilgi kaynağı olarak kabul edilmemesinin temel gerekçesi aşağıdakilerden hangisidir?
a-Haber kaynağının peygambere dayanmasının zorunluluğu
b-Akıl ve duyular dışında elde edilen bilgilerin doğru kabul edilmemesi
c-Vahyin doğru bilgi kaynağı olarak ele alınmaması
d-Bu tür bilgilerin duyular yoluyla test edilemeyişi
e-İslam düşüncesinde doğru bilgi kaynaklarının net olarak belirlenmemiş olması
ÇÖZÜM : İslam düşüncesinde haber-i sadık’ın bilgi kaynağı kabul edilmesi, vahiy kaynaklı olması ve peygambere dayanması sebebiyledir. Bu sebeple doğru cevap A şıkkıdır. |