İstanbul’da “Hafızanın Mekânları, Mekan’ın Hafızası” konuşuldu

beraberce Derneği ’nin yürüttüğü “Beraberce Değişim Programı: Hafıza Mekânları” projesi kapsamında düzenlenen Deneyim Paylaşım Atölyeleri’nin ikincisi İstanbul Beyoğlu’ndaki Mekanda Adalet Derneği’nde ‘ Hafızanın Mekânları , Mekan’ın Hafızası ” başlığı ile yapıldı.

Deneyim Paylaşım Atölyeleri’nin ilki Diyarbakır’da düzenlenmiş ve hafıza mekanlarının delil niteliği konuşulmuştu.

Beyoğlu’ndaki atölyede, 2017 “Beraberce Değişim Programı: Hafıza Mekânları” gönüllülerinden Gizem Kıygı, Saraybosna’daki Bosna ve Hersek Tarih Müzesi’nde geçirdiği iki ay boyunca yaptığı gözlemleri, edindiği bilgi ve tecrübeleri kent ve müze arasındaki hafıza akışı ve kurgusu üzerinden anlatırken, Mekanda Adalet Derneği’nden Yaşar Adnan Adanalı da “Beyoğlu Yıkılmadım Ayaktayım” başlıklı sunumu ile Beyoğlu’ndaki hafıza mekanlarına ilişkin yaptıkları haritalama çalışmasını aktardı.

“TÜRKİYE’DE SİLİNEN İZLER BOSNA’DA MUHAFAZA EDİLİYOR”

Gizem Kıygı, sunumunda hafıza, hatırlama ve yüzleşme bakımından Saraybosna halkının en baskın özelliğinin izlerin silinmemesi ve muhafaza edilmesindeki hassasiyetleri olduğunu, şehirde savaş döneminde atılan topların kaldırımlarda bıraktığı izlerin kırmızıya boyanmasıyla oluşturulan ‘Bosna gülleri’ örneğinden yola çıkarak anlattı. Kıygı, Türkiye’de ise kentlerde yaşanan olumsuz olaylara dair izlerin vakit kaybetmeden hızlıca silinme gayretinin olduğunu, bu bakımdan hafıza, hatırlama ve yüzleşme pratikleri bakımından Saraybosna’dan farklılaştığını öne sürdü.

TARİH MÜZESİNDE RESMİ TARİH ANLATISININ AĞINDAN KAÇMAK

Bosna ve Hersek Tarih Müzesi’nin resmi tarih kurgusunun ağına takılmadan savaşın anlatısını kurma bakımından özel bir örnek olduğunun altını çizen Kıygı, müzenin, insanların kendi kişisel savaş hatıralarına odaklanmaları yoluyla bunu başardığını anlattı. Bu yolun beraberinde savaşın yıkıcılığına karşı yaratıcılığı ve dayanışmayı öne çıkardığını vurguladı. Kıygı, kentin hafızasının korunmasının Saraybosna’da halkı birleştirmede önemli bir rol oynadığını Türkiye’de ise kent hafızasının ve kent hafızasına yönelik çalışmaların çoğunlukla kutuplaşmada, çatışmada zemin bulduğu yorumunu yaptı.

Saraybosna’nın ülkelerin savaş hafızası ile başa çıkma, yeniden anlatma, bellek mekanlarının tekrar restorasyonu üzerinden kendi güç dengelerini devreye soktuğu bir kent olduğunu belirten Kıygı, Saraybosna’nın Avrupa’da savaş tarihi ile bir turizm nesnesi haline dönüştüğüne, o turizm şirketlerinin reklam ilanlarından örnekler vererek dikkat çekti.

ZOR GEÇMİŞİ ÇOCUKLARA ANLATMAK

Kıygı, Müze’de Saraybosna’da yaşananların çocuklara aktarımı konusunda ise şunları aktardı: “Çocuklara bu tarih nasıl anlatılacak? İkinci zor soru buydu. Yetişkinler o savaşı gördüğü için herkes kendi hikayesini anlatıyor. Çocuklar olduğu zaman herkes kendi duyumu üzerinden anlatıyor. Bazı çocuklar savaşa dair hiçbir şey bilmiyor. Öğretmenler ve aileler bilmemesi konusunda hassasiyet gösteriyor. Çocukları da bu diyalog merkezi içine katıp bunu fırsat olarak görüyorlar. Tarih kitabına girecek, nefret söylemi oluşturacak bir müfredat oluşmadan çocuklara bu tarihi anlatmanın yollarını arıyorlar. Çocuklara obje ve objenin yaratıldığı koşullar anlatılıyor, hassas materyallerin olduğu yere çocuklar sokulmuyor. Müze devletten hiçbir yardım almadığı için yarı dernek statüsünde çalışılıyor. Bu yüzden ısıtmada problemler yaşıyor ve oldukça soğuk. Müze çalışanları buradan yola çıkarak çocuklar için bir hikaye kitabı kurguluyorlar. Hikayede müzedeki objeler dile geliyorlar ve üşüdüklerini söylüyorlar ve sonra bu üşümenin nedenini anlatmaya başlıyorlar. Çocuklar bu hikaye kitabı eşliğinde müzedeki objeleri arayıp buluyorlar”

BEYOĞLU’NUN HAFIZASININ HARİTASI ÇIKIYOR

Atölyede Mekanda Adalet Derneği’den Yaşar Adnan Adanalı da hafıza mekanları üzerine “Beyoğlu Yıkılmadım Ayaktayım” adıyla yürüttükleri ve kamuya açmaya hazırlandıkları dijital haritalama çalışması hakkında bilgi verdi.

Beyoğlu’ndaki hafıza mekanları ile ilgili dijital haritalama çalışması ile 1732’de Taksim’e ismini veren Maksem’in inşası ile kronolojiyi başlatıp önemli tarihsel episodlarla bugüne geldiklerini, verilerin online anket yöntemiyle sosyal medyadan ve Beyoğlu’nda uzun süre yaşayan ve Beyoğlu üzerine çalışanlarla yürüyüşler yaparak toplandığını belirten Adanalı “Sizin için Beyoğlu’nu Beyoğlu yapan ama artık var olmayan hafıza mekanları nelerdir? Halen gitmekten keyif aldığınız ve yok olursa üzüleceğiniz mekanlar hangileri?” sorularını sorduklarını söyledi.

400 mekana yer verilen haritalamada mevcut, değişime uğramış, taşınmış, kapanan yerlerin işaretlenmesi ile Beyoğlu’nda itici, çekici ve değişim dinamikleri gözlenebilecek. Haritanın arka yüzünde ise mekanlara ilişkin anılardan bir seçki olacak. Kamu ile online olarak da paylaşılacak harita, kullanıcıların da içeriğine aktif katkısına açık olacak. Harita içeriğine fotoğraf ve metinlerin yanı sıra ses ve video içeriğinin de eklenmesi hedefleniyor.

GECEKONDUNUN HAFIZASI

Adanalı İstanbul’un ve diğer kentlerin tarihi açısından gecekondunun hafıza özelliğini öne çıkartan kitap projeleri Gecekondu Gazetesi hakkında da bilgi verdi. Kitapta gecekondu üzerine Türkiye gazetelerinde çıkmış haberlerin kronolojik olarak biraraya getirildiğini söyledi. 1800’e yakın haber kupürünün toplandığını belirten Adanalı, gecekondu ile ilgili ilk haberin 1932 yılına tarihlendiğini, 1950’den Milliyet gazetesinde, Feriköy’deki gecekondularını yıktırmak istemeyen vatandaşların örgütlü halde valilik önüne gitmelerine dair haberle 2015’te topluca bakanlığa giden mahallelilerin haberi arasında kentin mücadelelerinin tarihine dair sürekli tekrar eden izlerin sürülebileceğini ve bu nedenle gecekonduyu hafıza mekanı çalışmalarında önemsediklerini söyledi. (Haber: Ece Güneş Saadetyan)