Kadına Şiddet Türkiye’nin Ayıbı ve Karanlık Yüzüdür

Dünya bahçesinin gülüdür kadınlarımız… Onların olmadığı bir dünyayı düşünmek başlı başına bir kâbustur. Zira kadının olmadığı bir dünya nerden baksanız eksiktir. Bazen aralarında küçük tatsızlıklar yaşansa da, birbirlerini üzseler de kadınla erkek bir elmanın iki eşit yarısı gibidir. Bütünü oluşturmak için muhakkak bir araya gelmeleri gerekir.

Dünya kültürünün ve medeniyetinin vücut bulmasında kadınların rolü büyüktür. Kadına hak ettiği değeri fazlasıyla veren ve onun toplumda itibar sahibi onurlu bir fert olmasını sağlayan Atatürk, bu emsalsiz varlıklar için şu mühim vecizeyi söylemiştir: “Şuna kani olmak lâzımdır ki, dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir…”

Dünyada kadınların elinin değmediği yenilik yok gibidir. Gerçekten de dünyadaki her eserde kadının hüneri apaçık görülmektedir. Onlar erkeklerin yaptığı işlerin pek çoğunu yapmakla kalmamış, evin kadını, çocukların annesi olması rolüyle asıl ağır yükü omuzlamışlardır. Geleceğin nesli onların maharetli ve mübarek ellerinden geçmiştir.

Kadın her alanda erkeğinin yanında yer almıştır. Onun ağır yükünü paylaşarak hafifletmiştir. Analık ve eşlik vazifelerini şikâyete mahal vermeden büyük bir görev aşkıyla,  zevkle ve hakkıyla yerine getirmiştir. Onlar kurdukları yuvaların temellerinin sağlam olması için her türlü fedakârlığı ve feragati göstermişlerdir. Göz göre göre ezilmeyi göze almışlar, hatta çok kere de maalesef ezilmişlerdir. Fakat hiçbir zaman ezenlerden olmamışlardır.

Günümüzde kızlarımız erkeklerle birlikte tahsil görerek cehalet karanlığından uzaklaşmaktadır. Artık onlar da hayatın tam ortasında bulunmakta, tüketen değil üreten kesimin içinde yer almaktadırlar. Artık onlara hazır yiyici, ekmek düşmanı gözüyle bakılmamaktadır. Zira onlar sadece evde hamur yoğurmakla kalmayıp aynı zamanda eve ekmek getirmektedirler. Buna ilâve olarak evde de ağır bir işçi gibi çalışmaktadırlar. Atatürk’ümüzün kadının eğitimiyle ilgili olarak sarf ettiği şu sözler ne kadar da manidardır:

“Kadınlarımız, hatta erkeklerden daha çok aydın, daha çok verimli, daha çok bilgili olmaya mecburdurlar. Daha esenlikle, daha dürüst olarak yürüyeceğimiz yol vardır. Büyük Türk kadınını çalışmalarımızda ortak kılmak, hayatımızı onunla birlikte yürütmek, Türk kadınını bilimsel, ahlâki, sosyal, ekonomik hayatta erkeğin ortağı, arkadaşı ve yardımcısı yapmak yoludur. Bir toplum aynı amaca bütün kadınlar ve erkekleriyle beraber yürümezse fen ve bilimde yükselmesine imkân ve ihtimâl yoktur.”

Hayatta erkeklerin adeta eli, ayağı ve dili olan kadınlarımız bunca fedakârlıklarına karşılık bulamamaktadır. Maalesef günümüzde kadınlarımız onca yararlılıklarına rağmen şiddete maruz kalmaktadırlar. Bu, çağdaş Türkiye’nin ağlayan yüzüdür. Bu çirkin suret bizi gelişmiş dünya devletlerine karşı küçük düşürüyor. Ülkemiz bu ilkelliği asla hak etmiyor.

Kadına karşı şiddet aslında dünyanın genel sorunlarından biridir. Fakat geri kalmış ülkelerde diğerlerine nazaran daha yaygındır. Birleşmiş Milletler Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi kadınlara yönelik şiddeti; “ister kamusal isterse özel yaşamda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı veya ıstırap veren veya verebilecek olan cinsiyete dayanan bir eylem veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma” (1. madde) şeklinde tanımlamaktadır. Bu tanımın son yorumlamalarına “kadını ekonomik ihtiyaçlardan yoksun bırakmak” da dâhil edilmiştir.

Şiddetin vicdanları kanatan sebepleri hususunda fazla uzaklara gitmeye gerek yok. Kadına karşı şiddet aile içi şiddetten besleniyor. Ev içi şiddet; şiddet mağduru, şiddet uygulayanla aynı haneyi paylaşmasa da aile veya hanede ya da aile mensubu sayılan diğer kişiler arasında meydana gelen her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddeti ifade eder. Çocuklar küçük yaşlarda aile bireylerinden gördükleri veya bizzat yaşadıkları şiddeti büyüdüklerinde davranış hâline getirerek yaşamlarının bir parçası şekline dönüştürüyorlar.

Kadına karşı şiddet, en sık rastlanılan insan hakları ihlâllerindendir. Üstelik bu, sadece Türkiye’nin meselesi de değildir. Gelişmişler de dâhil olmak üzere pek çok dünya ülkesinde hayatın yükünü sırtında taşıyan kadınlara şiddet uygulanmaktadır. Bu, nereden bakarsanız bakın, insanlık dışı bir eylemdir, bizimle her şeyini paylaşan kadına vefasızlığın en vahimidir.

Türkiye’de kadına karşı şiddetin cezası (yaptırımları) çok daha fazla artırılmalıdır ki bu belâyı başımızdan savuşturabilelim. Kadına şiddet ve onun beraberinde kadını öldürme eyleminin cezası idam olmalıdır. Öldürenin yaşama hakkı olmamalıdır. İslâm’ın kısasa kısas kuralı burada aktif olarak işletilmelidir. Yoksa bu mevzu sürekli gündemimizi işgal edecektir.

Kadın anadır, bacıdır, abladır, teyzedir, haladır, ninedir, en mühimi de sadık bir eştir. Kadınlar dövülmek için değil sevilmek içindir. Onlar dövülmeye değil, bir gül misali koklanmaya, sevilmeye lâyıktırlar. Erkek kadınsız her zaman eksiktir, yarımdır. Dünya kadınların omuzlarında yükselmeye devam edecektir. Onları çok seviyoruz.