Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin Bilinmeyenleri – Yadigar Gökalp İlhan

Özel olarak kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti hedef alan ilk Avrupa sözleşmesi olma niteliğini taşıyan Sözleşme, bugüne kadar Türkiye dahil Avrupa Konseyi üyesi 20 ülke tarafından onaylanmıştır.

Türkiye, Sözleşme’yi imzaya açıldığı 11 Mayıs 2011 tarihinde imzalamış, 14 Mart 2012 tarihinde ise onaylamıştır.

Türkiye, İstanbul Sözleşmesi adıyla bilinen ‘Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden, ResmiGazete’de yayımlanan 3718 sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile çekildi.

Sözleşme 81 maddeden oluşmaktadır.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NİN maddeleri incelendiğinde önemli özelliklerini aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

KARŞI ÇIKILAN KONULAR NELERDİR:

Madde 4, 3. fıkra (3- Taraflar bu Sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceklerdir) ile ;

Madde 32 ‘ de yer alan Zorla evlendirmelerin doğuracağı hukuki sonuçlar,

(Taraflar mağdura gereksiz bir parasal veya idari yük getirmeksizin, zorla gerçekleştirilen evliliklerin geçersiz ve hükümsüz kılınabilmesini veya sona erdirilmesini temin edecek yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.) maddeleri; toplumsal algıyı negatife çevirmek için kullanılmaktadır. LGBTİ+ (lezbiyen-gay-biseksüel-transeksüel-kalıp dışı) (lesbian, gay, bisexual, transgenderandqueerorquestioningorintersex, plus/artı) ifadesi geçmemekle birlikte cinsel yönelim kavramının geçiyor olması bu hususun normalleştirildiği, ayrıca sadece eş veya eski eş değil birlikte yaşayanlar ifadesinin geçmesi de evlilik dışı ilişkileri teşvik ediyor şeklinde bir algı oluşturmaktadır.

Sözleşmenin geneline bakıldığında hiçbir ayrım gözetmeksizin özellikle kadınlar ve tüm diğer şiddete maruz kalan kişiler için çok geç olmadan gerekli tedbirleri almak, şiddetin devamını engellemek, tüm bireylerin şiddetten uzak güven ortamında yaşam sürmelerini hem sözleşme gereğince hem de diğer ilgili kanunları bu önlem ve koruma tedbirlerini önceleyecek şekilde düzenlenmesini öngörmektedir.

Sonuç olarak, Türkiye olarak hem kamu kurumları hem de sivil toplum işbirliği ile yapılması gereken sözleşmeden çekilmek ya da mevcut kanunları ortadan kaldırmak değil, tam aksine eksiklikleri tespit edip, şiddeti körükleyen sebeplerin önlenmesini sağlamak ve böylece şiddeti önlemek, üretim ve istidamın artması için kadın istihdamını zorlaştırmak yerine kolaylaştırmak ve bazı grupların isteklerinin arkasında yatan gerçek sebepleri araştırmak ve çözümlemek, eğitim sistemini yeni teknolojik dünya düzeni ile uyumlaştırarak kadını daha aktif hale getirerek toplumun gelişmesine katkı sağlamak, ve şiddetin arkasında yatan ekonomik, psikolojik ve sosyolojik sebeplerle daha etkin yöntemlerle mücadele etmektir.

İnsan hakkının kutsallığından asla taviz vermeden tüm vatandaşları kapsayan koruyucu tedbirleri artırmak ve ceza hukuku sisteminde asla ayırımcılığa fırsat vermemek, birçok alanda hızlı gelişme kaydeden Türkiye’ye daha çok yakışacaktır.

Yadigar Gökalp İlhan
Kadınları Destekleme Derneği Başkanı
SGK Eski Başkanı