İSTANBUL ÇEVRE KONSEYİ KURUCU GENEL SEKRETERİ ZAFER MURAT ÇETİNTAŞ, MONTRÖ SÖZLEŞMESİ VE KANAL İSTANBUL’U YAZDI.
Boğazlar geçiş güvenliğini düzenleyen Montrö Boğazlar Sözleşmesi 1923 yılında İmzalanan Lozan anlaşması ile beraber, Kısıtlanmış haklar ve saldırmazlık anlaşması olarak imzalanan Boğazlar sözleşmesinin yerini almıştır.(Montrö nün Lozan ile ilişkisi yok diyen cahiller bilmelidir.)
1923 yılından başlayan 1936 yılına kadar bu anlaşmanın Kulis çalışmalarını İngiltere başlatmış olup sonuç alana dek sürdürmüştür. 1936 yılında 2 ay boyunca imzacı Ülkeleri ikna etmek içi kulis yapmıştır.
Bulgaristan, Fransa, Büyük Britanya, Roman, Yunanistan, Japonya, Sovyetler Birliği ve Türkiye imzalayarak 20 yıl süre ile yürürlüğe girdi.
Montrö sözleşmesi gerçek manada 1956 yılında fiilen bitmiş olmasına rağmen, bazı imzacı ülkeler sözleşmeyi yenileme girişiminde bulunmak istediyse de, çoğunluğu sözleşmenin bu şekilde korunması yönünde görüş vermesiyle günümüze kadar devam etmiştir.
Dünya taşımacılığında Deniz taşımacılığını payı % 87 olup, Türkiye de ise % 83 paya sahiptir. Bu durumda Boğazlardan geçen gemiler Transit geçiş erde ücret ödememektedir. Boğazlarda yılda 56 bin gemi geçmekte olup 1956 da biten sözleşmenin İmzacı Ülkeler in aynı şekilde kalması isteği bu yüzdendir.
1800 yıllarda Rusya, Almanya Karadeniz ve Boğazlarda araştırma yapma isteği aslında askeri amaç taşımakta olmasına rağmen bilimsel kılıf ile hazırlanmıştır.
Ünlü Rus bilim adamı Aleksandır Makarov ardından Aferd Möller ve öğrencisi Lötte bu araştırmacıların önde gelenlerinden olup bugüne kadar ileri sürdükleri Hipotezleri çürütülememiştir.
Türk Boğazlarının Askeri ve Ticari önem ile anılırken gelişen çağ ve ülkemizin büyümesi boğazlarda tarihi, biyolojik, kentleşme siyasal ve Stratejik anlamda lehimize değişmiştir.
12 Eylül dönemi Türk Balıkçılığını Karadeniz’de siyasal ve ticari hâkimiyet sağlamak adına gelişmesi ve büyümesi için alınan önemli kararlardandır, Tabii Boğazlar içinde daha büyük önem arz etmektedir.
Ancak Montrö İmzacısı Bulgaristan başta olmak üzere Boğazlardan geçiş yapan Eski ve sigortasız Nehir gemileri ile oldukça sık gemi kazlarına bana göre kasıtlı olarak sorun yaratmaya başlamışlardı. Amaç zaten bitmiş olan Montrö sözleşmesinin kendi lehlerine değişmesini sağlamak için, Türkiye nin Boğazlardaki geçişleri yönetemediği propagandası yönünde idi.
1979 yılında Romen Bandıralı Kadıköy önlerinde başlayan İnde pentanda gemi kazası ve arkasından gelen kazalar bunu somut örnekleridir.
Bu olaylar devam ederken 1987 yılında başlayan 1992 de hız kazanan Türk STK ları Boğazlardan Dünyaya ses veren eylem ve etkisi sonucunda Hızla Hükümetlerimizin yeni kararlar alması için vesile olmuştur.
Boğazlara ilişkin 1994 tarihli rapor 1998 de Uluslar arası Denizcilik Örgütü İMO kabul edildi daha sonra 1999 yılında Dünya Deniz güvenliği konferansında son kez onaylanmıştır.
1998 yılında İstanbul boğazı için UNESCO kararları ,1999 yılında konferansın ardından Türk Hükümetlerinin 2002 yılında uygulama talimatı,2003 yılında VTS Sistemleri ve son olarak 2006 yılında son kararlar ile ağı hükümler getiren karar ve kanunlar tamamlanarak Boğazlar dan geçiş düzenlemeleri ağırlaştırılmıştır.
Boğazlarda şartların ağırlaşması ile en son 2012 yılında uygulamalar başlamış olup,2018 yılında Ülkemizde Uygulanmaya başlayan İş Güvenliği Kanununda önemli kararlardandır.
Bütün bu çalışmalar yapılırken Montrö sözleşmesinde yer alan Boğazlar cümlesi, Alınan kararlar ile Türk Boğazları olarak anılmaya başlanmış olup, İMO Türk Boğazlar tüzüğünü Kabul etmiştir.
Kanal İstanbul ‘u bütün bu çalışma ve gelişmelerin ışığında değerlendirmek gerekirse, Türkiye nin ayağına kurşun sıkacak bir çıkış yapmakta olduğu gerçeğidir.
Kanal İstanbul Başta Rusya olmak üzere Karadeniz’e kıyısı olan 6 Ülkenin dışında 16 Ülke daha olduğu bilinmektedir.
Bu Ülkelerin Deniz Ticaretinde etkin olabilmesi için Boğazların yeterli olmadığı ve şartların ağırlaşmış olması Kanal İstanbul un arkasında oldukları gizlenmektedir.
Kanal İstanbul un yapılması halinde İstanbul un eko siteminin yıkıma uğraması söz konusu olacakken, Askeri ve Ticari açıdan uzun vadeli çıkarlarımızın ne gibi tehlikelerle karşı karşıya kalacağı bilinmemektedir. Kanal İstanbul un yapımında Hafriyatın aslında 4 milyar ton olacağı 22 yıl boyunca taşınması hesaplanmıştır.(Prof. Dr. Doğan Kantarcı nın hesaplamaları)
Bu durum göz önüne alındığında Büyük proje olarak topluma lanse edilen projelerin net olarak açıklanması ve getirecekleri ile götüreceklerini bu ülkede yaşayan herkesin bilme hakkı olmalıdır.