Son yıllarda olumsuz seyreden ekonomik gidişat nedeniyle pek çok kişide oluşan yoksunluk ve yoksulluk duygusu, psikolojiyi de olumsuz etkiliyor.
Yapılan araştırmalar, ekonomik kriz ile psikolojik rahatsızlıklar arasında paralel bir ilişki olduğunu ortaya koyuyor. Uzmanlar da ekonomik gidişat nedeniyle antidepresan kullanımının arttığına ve ülkemizdeki ekonomik durumun pek çok kişide kaygı bozukluğu yarattığına dikkat çekiyor.
Enflasyonun artışı, gerek ülke ekonomisinde gerekse de gündelik hayatımızda pek çok dengeyi de değiştirdi. Özellikle son 1 yıl içerisinde gündelik sohbetlerin baş köşesine ekmek, süt ve yumurta gibi temel gıda maddeleri, ardı ardına gelen zamlar, ağır vergiler, konut kiraları nedeniyle ev sahibi ve kiracılar arasında yaşanan anlaşmazlıklar yerleşti. Sohbetlerin içeriğinin bu kadar değiştiği, zamların “fiyat güncellemesi” olarak halka yansıtıldığı bir dönemde kişilerin psikolojisinin tüm bunlardan etkilenmemesi kaçınılamaz hale geldi.
Yapılan araştırmalara göre ülkemizde 2017 yılında 48 milyon 226 bin 812 kutu antidepresan satılırken bu rakamlar 2021 yılında yaklaşık 60 milyon, 2022 yılında ise 62 milyon kutuya yükseldi.
“Tüketim alışkanlığımız mevcut enflasyonu daha da arttırıyor”
Ekonomik gidişatın toplum psikolojisi üzerindeki etkilerine dair gazetemize açıklamalarda bulunan Gümüşhane Devlet Hastanesi Klinik Psikolog Erdi Bahadır, “Tüketim toplumu anlayışı olduğundan yakın zamanda gelen zamlar ya da yakın zamanda geleceği düşünülen zamlara yönelik insanların zamanları varken hızlı bir şekilde tüketimlerimizi gerçekleştirmeliyiz gibi bir düşünceleri ortaya çıktı. Bir gece öncesinden bilgi alınan akaryakıt zamlar üzerine akaryakıt istasyonlarında oluşan trafikten de bunu görebiliriz.
İnsanlar yarın daha pahalıya alacakları ürünü bugünden alarak daha çabuk tüketme eylemine giriyor ve bu da zaten var olan ekonomiyi daha da zora sokuyor. Enflasyon dediğimiz şey arz- talep ilişkisidir. Bu kadar hızlı bir şekilde talep ortaya çıkarken daha fazla arz oluşturmak yönünde bir yönelime giriyor şirketler ya da firmalar. Böylelikle daha fazla ürün üretiliyor. Bu sefer de yeni ürünler daha pahalı oluyor ve giderek pahalı olmaya da devam ediyor. Aslında tüketim alışkanlığımız mevcut enflasyonu daha da arttırıyor.
Vatandaşlar yarın 50 TL’ye alacağı ürünü bugün 40 TL’ye alarak 10 TL’lik bir kar edeceklerini düşünüyorlar. Ancak kısa vadede karlı olan tüketici uzun vade de pahalılığa hizmet ettiğinin farkına varamıyor. Bu tüketim pahalılık sürecine katkı sağlayan yanlış bir tüketim ve tasarruf biçimi aslında” dedi.
“Danışanlarımın sayısı arttı”
Gümüşhane’de son zamanlarda ekonomik problemler ve bununla ilintili olarak geleceğe yönelik kaygılar yaşayan özellikle öğrenci danışanlarının sayısının arttığını belirten Bahadır, “Öğrenciler geleceğe yönelik kaygılar taşıdığı için bu ekonomik şartlar altında nasıl meslek edineceğim ya da meslek edinebilecek miyim veya edineceğim meslek benim hayatta kalmamı sağlayacak mı gibi kaygılarla geliyorlar. Özellikle son bir yıldır hatta pandemiden sonraki süreçte bu rakamlar arttı. Daha öncesinde toplumumuzda öğrenciye yönelik algı daha yumuşaktı. Öğrenciler için hayat şimdiye kıyasla daha kolay hatta bir avantajdı ama artık öğrenciler toplumsal gerçeklerle daha fazla yüzleşmeye başladıklarından bu yana işler değişti. Örneğin bu ev kiraları olabilir, burslar ya da hibelerin yetersiz gelmesi olabilir veya hayatlarını idame ettirmek için daha fazla öğrencinin çalışmak zorunda hissetmesi şeklinde pek çok alanda gözlemlenebilir” ifadelerini kullandı.
“Ne kadar az işitsel ve görsel olarak ekonomik gündeme maruz kalırsak o kadar iyi”
Ekonomik olarak zor dönemden geçen ve psikolojik olarak bu süreçte yıpranan kişilerin özellikle ekonomi konulu haberler içeriklerini takip etmemeleri ve günlük yaşamlarında ekonomi ile ilgili daha az konuşmalarını öneriyorum diyen Psikolog Erdi Bahadır, “Haberleri izlediğimizde çok fazla pozitif içeriğe rastlayamıyoruz. Yaklaşık yüzde 80 negatif içerikli maalesef. Bu sebepten ne kadar az işitsel ve görsel olarak ekonomik gündeme maruz kalırsak o kadar iyi olacaktır. Son dönemde yapılan araştırmalara göre negatif içerikli yapılan dizi ya da film gibi medya içeriklerinin izleyicinin daha fazla dikkatini çektiği ortaya koyuyor. Toplumumuzda gerçekten negatif ve pesimist düşünceye daha fazla eğilim var. Negatif düşünmeye daha elverilişliyiz. Bu sebepten haberleri yada ülke gündemini daha fazla takip ederek veya kendi aramızda daha fazla bunları konuşarak bu negatifliği kendi içimizde beslemiş oluyoruz” diye konuştu.
“Pes etmişliğin uyumu”
Ekonomik olarak işler kötüye gittikçe toplum psikolojisi bu duruma uyum sağlamak ile hissiz ve tepkisiz kalmak arasında bir tercih yapacak vurgusunu yapan Bahadır, “Şu anki toplum reaksiyonu bu duruma hissiz ve sessiz kalma davranışı sergiliyor beraberinde ise uzun vadede bir uyum süreci yaşanıyor. Yani uyum sağlamak ya da kabullenmek istediğimiz için uyum sağlamak değil de “değişmeyecek” veya “bu gidişata katlanmak zorundayız” düşüncesiyle bir yılmışlıkla bu davranışa yöneliyoruz toplum olarak” dedi.
“Ekonomik durumların yarattığı bir gerginlik var insanlarda”
Ekonomik durumların yarattığı bir gerginlik var insanlarda diyen Klinik Psikolog Bahadır, “İnsan kendi hayatını sürdürmek için yeme, içme ve barınma gibi belli ihtiyaçları karşılamak zorunda. Ya da kişi konsere gitmek istiyor ama ekonomik durum buna izinvermiyor bu bir engellenmişlik hissini beraberinde getiriyor. Daha sonrasında bu engellenmiş hissini başka kaynaklara yönlendiremediği noktada şiddet gibi yanlış kanallara yöneliyor. Her şeyin altında yatan gerilim ve engellenmişlik duygusu mevcut ekonomik durumun insanlarda yarattığı bir etki olarak görülebilir” ifadelerini kullandı.
“Ruh sağlığı çok önemli”
Bireylerin kendi benliklerindeki farkındalıkları çok önemli diyerek sağlıklı birey sağlıklı toplum vurgusu yapan Psikolog Erdi Bahadır, “Kişiler bu süreçten “ne kadar etkileniyorum?”, “neden etkileniyorum” veya “etkilenir miyim?” gibi kendilerine soru sorarak farkındalıklarını geliştirmeliler. Bununla beraber daha yetkin bir destek almak istiyorlar ise hastaneler ve biz psikologlar bunun için varız. Ruh sağlığı çok önemli. Çünkü ruh sağlığının etkilenmesi demek beden sağlığının ve sosyal çevredeki sağlığında etkilenmesi demek. Durum ne kadar kötü olursa olsun bununla başa çıkma noktasında insanların yeterli gücü olduğunu inanıyorum ve sadece bunun farkına varmalarını istiyorum” diye konuştu.
Haber: Zeynep KAYA