Bugünleri, yalnız şu ABD’nin düştüğü durum bile, yüzyıllar sonra günbegün hatırlanacak kadar önemli yapıyor. ABD, içinde bulunduğumuz coğrafyayı, sonu gelmeyecek sanılan parasal gücü ve bu güce dayanan askeri egemenliği ile kontrol ediyordu. Şimdi bu bitiyor. ABD’deki Cumhuriyetçiler bu bitişe pek inanmıyorlar. Cumhuriyetçiler, borçlanma tavanının yükseltilmesi için askeri harcama bütçesinin düşürülmemesi şartını öne sürüyorlar.
Bu, hâlâ ABD’nin, başta Ortadoğu olmak üzere, dünyadaki egemenliğinin askeri işgal, tehditle süreceğini sanmak anlamına geliyor. İsrail’in şahinleri bile, bu işin artık böyle devam edemeyeceğini anladı ve ‘özür dilemenin’ yollarını arıyor. Çünkü İsrail artık Ortadoğu’da, neoconlara dayanarak var olamayacağını, bölgenin özgün dinamiklerini hesap etmeden bildiğini okuyamacağını anlamış durumda.
ABD’de Cumhuriyetçi kanadın bu beyhude ısrarı, bugün dünya ekonomisini her türlü spekülasyona açık hale getiriyor. Türkiye’de de doların hızla yukarı çıkması bu spekülatif ortama bağlı olduğu kadar, piyasanın, cari açık kaynaklı düzeltmesine de bağlanabilir. Burada iki önemli yanlış bakış açısına değinmek gerekiyor: Birincisi, TL’sı yılbaşından beri, ağırlıkla cari açığa bağlı olarak, dolar karşında değer kaybediyor ki, bu çok normal. Zaten bunun için serbest kur rejimi uyguluyoruz. Bundan dolayı son düzeltmenin bir devalüasyon olmadığını söylemeye bile gerek yok aslında.
Sabit kur rejimi uygulasaydık devalüasyon yapardık ve devalüasyon sonucunda belirlenen kur seviyesinin bir daha geri gitmesi sözkonusu olmazdı. Oysa şimdi kurun geri gitme ihtimali çok güçlü. İkincisi, Merkez Bankası’nın pozisyonu; Merkez Bankası’nın kuru belirleme ve tayin etme gibi bir işlevi yok. Merkez Bankası, bu gibi durumlarda elindeki araçları, fiyat istikrarı doğrultusunda, kullanır. Ha, sizin amacınız faiz aracını niye kullanmıyor, faizleri yükseltsin demekse, kendinizi, kalın kafalı ABD’li Cumhuriyetçiler yerine koymayın lütfen. Çünkü, yüksek faiz, yüksek borç, düşük kur, yüksek ithalat, ıvır-zıvır ihracat devri kapandı. Merkez Bankası, her ne kadar, kendisi, ‘enflasyon hedeflemesi’ diyorsa da bundan ziyade, ‘parasal hedefleme’ yapıyor ve faiz dışında elindeki parasal araçları daha yerinde ve etkin kullanıyor. Bu anlamda Erdem Başçı ve ekibi çok doğru bir yolda.
Küresel ekonomide, özellikle, ABD’nin borç tavanını yükselttiği Ağustos başından itibaren bir ‘likidite tuzağı’ durumu oluşacak. Yani para, dolar ve euro bazında yeniden bollaşacak ama bu parayı yatıracak alanların giderek daraldığı bir döneme gireceğiz. Likidite tuzağının oluşmayacağı dört temel alan ve merkez sayabiliriz. Birincisi Doğu Avrupa’dan başlayıp, Ön Asya’ya uzanan hinderland; buranın merkezi Türkiye, ikincisi Afrika, siyasi istikrar sağlandıktan sonra merkez K. Afrika, üçüncüsü Latin Amerika merkez Brezilya ve Uzak Doğu merkez Vietnam ve hinderlandı.
Afrika’daki açlık sorunu hem yaşadığımız kriz dinamiklerinin hem de kapitalizmin yarattığı bir durum. Ama Afrika’nın önümüzdeki dönemde büyük bir pazar ve enerji merkezi olarak yapılanması şimdilik yaşanılan açlık sorunundan ayrı bir değerlendirme sayılmalıdır. Güney Afrika’dan sonra Kuzey Afrika’nın da demokratik bir perspektifle yeniden yapılanması bugün açlıkla boğuşan ‘öteki’ Afrika’daki göreli iyileşmeyi de başlatacaktır.
Bu bölge ve merkezler, küresel ekonominin krizden çıkışının başlangıç noktaları ve yeni bir büyüme modelinin ilk uygulayacısı olacaklar. Bu model, ileri teknoloji yoğun bir üretim rejimini, küresel ölçekte devreye sokacak sermaye birikimini öne çıkaracak. Bu çıkarımın, ABD’nin bugün hangi nedenle iflas ettiğini bulduğumuz zaman ne denli isabetli olduğunu anlarız. Yukarıdaki grafik, 1954-2010 arası ABD’li şirketlerin kârlarının kaynağını bize veriyor. Dikkat edin,dünya ekonomisinin lokomotifi ABD’de, 1970’lerin başındaki krizle birlikte kâr oranları, reel alanlarda düşerken bu düşüş, ‘kirli’ finansallaşmayla telafi edilmiş. Yani sahte dolar basılmış ve bu, şirketlerin eline çeşitli finansal araçlarla kâr olarak dönmüş. ABD’nin yarattığı bu ekonomi, bu zaman zarfında, dünyaya yaklaşık 600 trilyon dolara yakın taahhütte bulunmuş. Yani banka mevduatlarından, borç senetlerine kadar dünyada oluşturulan balon yaklaşık 600 trilyon dolar. Dünyanın GSMH’sının yaklaşık on katı. Bu arada ABD’de,14-15 trilyon dolarlık bir GSMH yaratıp bu kadar da borç takmış.Bu 600 trilyon dolar, senet, mevduat sertifikası, dolar olarak menşeine dönmeye ve karşılığı istenmeye başlandı.
E, konjoktür gereği kabadayımız elini beline atıp silah da gösteremiyor. O zaman hegemonya biter; işin özü budur.
Bize mi ne olacak; biz Osmanlı bakiyesini yeniden toparlayacağız; ama nasıl? Bu da bir sonraki yazıda…