Krizler avukatları zengin eder mi?

financial-crisis Mesleğime başladığımdan bu yana ciddi 3-4 ekonomik krizi yakından yaşadım. Ekonomik krizlerin etkilerini hizmet sektörünün bir parçası olarak hukuki hizmet veren avukatlar da çok yakından hissediyorlar. Avukata danışmanın, avukatla iş takip ettirmenin halen hayatımızda olağan değil lüks karşılanması nedeniyle kriz dönemlerinde avukatlara gelen iş sayısında avukatın çalışma alanına göre ciddi düşüşler yaşanabilmektedir. Ancak toplumun her kesiminde oturmuş bir kanı vardır. “ Avukatlar kriz dönemlerinde çok para kazanırlar.” Bu görüş sahiplerini belirli bir kesim olarak sınırlandırmak mümkün değildir. Ekonomi yazarından sıradan halka kadar herkesin ortak fikridir. Çünkü ekonomideki tıkanıklıklar şirketlerin zor duruma düşmesine, işsiz insanların borçlarını ödeyememesine neden olmaktadır. Yaratılan resme göre avukatlar, kriz dönemlerinde ellerini gelecek işleri düşünerek ovuşturan kesimdir. Onlar için ülkenin genel refahının ve mutluluğunun önemi yoktur ve elde olsa kazançlarının devamı için hep kriz isterler çünkü kazanç her şeyden önemlidir… Bahsettiğim görüş altındaki gerçek düşünceler bunlardır ve işin ucu hep mesleği karalamaya, mensuplarını ise kriz fırsatçısı olarak göstermeye yöneliktir. Can sıkmasına rağmen bu düşüncenin aksini savunmayı “kendi üzerine alınmak” olarak değerlendiren ve susan meslektaşlarımız da avukatlar hakkındaki bu düşünceyi bilmeyerek beslemektedirler.

Son olarak rastladığım Süleyman Yaşar tarafından kaleme alınan “Krizde en çok avukatlar kazanıyor ” yazısı bana suskunluğu bozmanın zamanının geldiğine dair bir işaret verdi. Yazıda başlıkla ilgisi olmayan bir şekilde dünya ekonomisindeki genel gidişattan bahsedildikten sonra, “Gelelim bu krizde en çok kazanlara” diyor ve şöyle devam ediyor Sn. Yaşar:

Dünya ekonomik krizinde işleri en çok artanlar avukatlar oldu. Avukatların kazançları diğer iş kollarına göre katlanarak yükseliyor. Çünkü kriz dönemlerinde şirket iflas ve birleşmelerinin yüzde 400 oranında arttığı ileri sürülüyor. Bu nedenle avukatlara çok sayıda yeni davalar çıkıyor. Ayrıca ödenemeyen çek ve senetlerin takibi ve tahsili, teminatların paraya çevrilmesi türünden işler de krizde hızla çoğaldığı için avukatlara olan talep giderek artıyor.

Bu dünya ekonomik krizinde gelişmekte olan ülkeler arasında en çok Hintli avukatlar para kazanıyor. Çünkü iyi İngilizce bilmeleri nedeniyle mali krizin çıktığı ABD ve Avrupa’nın zengin ülkelerindeki şirketlere ve bankalara Hindistan’dan ucuz hukuki danışmanlık hizmeti veriyorlar ve milyonlarca dolar kazanıyorlar. Ne diyelim, ekonomik krizde herkes üzülmüyor sevinen iş kolları da var.

Aslında bu ifadelerle bilindik kanı tekrarlanıyor ve avukatlar, krizden mutluluk duyan ve bunu da kriz döneminde daha çok para kazandıkları için seven ve isteyen kesim olarak tekrar damgalanıyor. Sn Yaşar eğer yurt dışı bağlantıları olan ve bu ülkelerdeki avukatları gözlemleme fırsatı olan bir insan değilse muhtemelen yazısı yabancı bir gazete ya da dergiden okuduğu bilgilere dayanıyordur. Ama Türkiye ‘de yayınlanan bir gazetede yazı yazmadan önce ulaşması pek de zor olmayan bir Türk avukata Türkiye’deki durumu sorsaydı keşke…

Öncelikle ülkemizde ABD ve bazı Avrupa ülkelerinde görüldüğü  gibi zor durumda olan şirketlerin başkalarıyla ortaklık kurmaları ve birleşmeleri neredeyse hiç rastlanmayan bir uygulamadır. Çünkü ülkemizde şirketlerin sermayeleri hiçbir zaman gerçeği yansıtmaz ve varlıklarının yönetimi ve bilançoları sağlıksızdır. Dolayısıyla ülkemizde kimse şirket birleşmesi ve devri yoluna başvurmaz. Zor duruma düşen şirket kaderine terk edilir ya da tasfiye edilir. Bozulan imajı nedeniyle o şirketin varlığında diretilmez, muhasebeciye verilen  2.000 TL ile yenisi kuruluverir. Şirketlerin bir nedenden birleşmesi gerekiyorsa da bu sanıldığı gibi avukatlar tarafından değil ilgili şirketlerin muhasebecileri tarafından gerçekleştirilir.

Ülkemizde iflas istemiyle takip pek az yapılır. Bunları da genellikle bankalar yapar. Daha önceden haciz yoluyla giriştiği takipten tahsilat elde edemeyen banka, bazı alacaklar yönünden de iflas takibi yaparak borçlu şirketi diğer bir yönden daha sıkıştırmak ister. Ama yapılan bu iflas istemi avukata yeni bir iş imkanı ve fırsatı doğurmaktan çok kazanç getirmeyen bir angaryadan başka bir şey değildir.

Ucuz olmaları nedeniyle kendilerine iş giden Hintli avukatların avukatlık ruhsatlarının başka ülkelerdeki geçerliliği mümkün görünmediğinden muhtemelen danışmanlık hizmeti veren bu avukatlardan alınacak bilgilerin sağlıklı olup olmaması da onlara başvuran kişilerin düşünmesi gereken bir problemdir. Hintli avukatlara ciddi iş akışı olması, kendini kanıtlamış ve makul ücretler isteyen avukatları zor durumda bırakacağından toplamda hukuk sektörüne ödenen ücrette bir artış yaşanmayacağı ve yerel avukatların para kazanamayacağı ve kriz nedeniyle sevinmeyeceği açıktır.

Evet kriz dönemlerinde ödenmeyen çek ve senet sayısında oldukça ciddi artışlar yaşanır. Buna ödenmeyen banka kredileri ve kredi kartlarını da eklemek mümkündür. Peki kendisine bolca çek, senet ve kredi kartı alacağı gelen avukat gerçekten para kazanır ve bundan mutluluk duyar mı? Hayır! Ekonomiyi çok iyi tahlil ettiğini düşünenler maalesef bu konuda yanılırlar. Halbuki olay çok basittir. Ülkemizde alacakların avukatla tahsili düşünülmeden önce, borçlu ile müzakere edilerek alacağın tahsil edilmesi, yeniden vadelendirilmesi ve yerine başkaca mal ve hizmet alınması gibi bütün imkanlar değerlendirilmiş olur. Bütün bunlar yapılmasına rağmen hala alacak tahsil edilememişse son çare olarak avukata başvurulur. Bazen avukata başvurmada inatlaşmalar ve duygusal sebepler de etkili olabilir. Kendisine bütün yollar denendikten sonra gelen işleri takip etmeye başlayan avukatlar genellikle başarılı olamazlar. Çünkü krizin etkisiyle piyasadan çekilen para tahsilat yapmasının önündeki en ciddi engeldir. Para bulamayan borçlu yapılan tüm işlemlere rağmen para ödeyemez. Çoğunlukla ücret konusundaki anlaşmasını tahsilattaki başarısına göre belirlemiş olan avukat, dosyaya yaptığı ve müvekkilinden alamadığı masraflarla baş başa kalır. Bu süreci yüzlerce dosyasında yaşayan bir avukat krizde para kazanabilmiş midir?

Peki kriz olmasaydı… Muhtemelen avukatlara sayı olarak daha az iş ulaşırdı. Ama piyasadaki nakit akışında bir sıkıntı olmadığı için avukatın giriştiği işlemler nedeniyle para arama yoluna giden borçlu, çeşitli imkanları değerlendirerek bir şekilde ödeme yolu bulur ve kısa ve orta vadede borcunu ödeme imkanı elde edebilirdi. Kriz olmasaydı insanlar çalışacakları bir işleri olduğundan kazandıkları paranın bir kısmıyla borçlarını ödeyebilirlerdi. Kriz olmasaydı stokları malla dolu işletmeler kardan vazgeçerek mallarını ucuza satabilir ve nakit sağlayabilirlerdi. Dolayısıyla avukat da alacağı tahsil etmiş olacağından ücretini alabilmiş olurdu. En temel şekilde anlatmaya çalıştığım bu durum karşısında avukatların krizde çok para kazandıklarını düşünmek ve söylemek akılcı olmayacaktır. Ayrıca bu ülkede hukuki “hizmet vererek” para kazanmaya çalışan avukatları aslında olmadığı halde krize sevinen ve kriz uman kesim olarak işaret etmek insafsızlık olacaktır. Hepimiz aynı gemideyiz. Batarsak beraber batıyoruz. Çıkarsak beraber…