kurucu üyemiz ecz fevziye nuroğlu’nu rahmetle anıyoruz…

FEVZİYE NUROĞLU

Fevziye Hanım örnek aldığımız hocalarımızdan birisiydi. Çalışkan ve hep heyecanlıydı. Onu sürekli koştururken görürdük.

Kendisi İslami faaliyetlerinden dolayı okulunu ikinci plana atmış ve 4 yıllık eczacılık eğitimini 8 yılda tamamlamıştır.

Eczacılık Fakültesi’nde laboratuvarlar çok uzun saatler sürer ve ciddiyet gerektiren ortamlardır. Hocamız yine böyle bir laboratuvar saatindeyken namaz vakti gelir, asistandan izin ister, hoca izin vermez. Namaz geçecek vakte gelir. Bunun üzerine Fevziye Hanım laboratuvarda namazını kılar. Bu büyük bir cesaret işidir. Ancak o yapabilir. Bu idealistlik bizim hayata bakışımızı derinden etkiliyordu. Mühim olan diploma değil, okurken olsun, mezuniyetten sonra olsun İslam’a ve Müslümanlara ne yapabildiğindi. Ne kadar faydalı bir insan olabilmendi.

Onun ve diğer idol olan hocalarımızın okumasını, çalışmasını, meslek seçmesini, evlenmesini, aile hayatını, etrafındaki insanlar için çırpınmasını izler ve örnek alırdık. Hepsinden Allah razı olsun.

Fevziye Hanım tek başına adeta proje üretim merkezi idi

Fevziye Hanım, 1969’da MTTB’ne bağlı Yavuz Sultan Selim Dershanesi’nin kuruluşunda yer almıştır. Ayrıca Tuba Kuran Kursu kurucularındandır. Kurs, Fatih’de bir apartman dairesinde başlamıştır. 3 yıl burada kaldıktan sonra Süleymaniye Külliyesi’ndeki medreseye taşınmıştır. Kendisi hem burada hocalık yapar hem de Üsküdar’daki Fazilet Kuran Kursu ’nda ders verirdi. Hocamız birçok hayır hareketinin kurucusudur. Aynı zamanda bizim camianın ilk STK’larından olan HEKVA ’yı Dr. Gülsen Ataseven ve birkaç arkadaşıyla (Emine Dükkan, Hidayet Dükkan ) kurdu. Bu vakıf genç kızlara ve hanımlara yönelik faaliyetler yapmış, onların eğitimi yanında Şadırvan adlı bir İslamî kadın dergisini çıkarmıştır. Bu dergiden biz de nasiplenirdik.

Hocamız hayır faaliyetlerinde hız kesmiyordu. 1986 yılında Meliha Yalçıntaş ve bir grup arkadaşıyla Şefkat Vakfı ’nı kurdu. Bu vakıf dul ve yetimleri himaye ediyordu. Onlara maddi ve manevi yardımlar yapıyor, yetimleri iş sahibi yapıyor, evlendirene kadar takip ediyordu. Fevziye Hanım tek başına adeta proje üretim merkezi idi. Daha sonra bu vakfa bağlı ilk muhafazakar anaokulları ve kolejleri kurdu. Bu kolejlerde bize de çocuklarımızı okutmak kısmet oldu.

Yüzlerce öğrenci yetiştirdi. Zamanının en idealist okulları olmayı başardı. Tabii bu okullar 28 Şubat sürecinde ağır teftişler geçirdi, çok zor günler yaşadılar.

Bir eylem gerekiyorsa o hep vardı

Tuba Kuran Kursu günlerine dönersek, Fevziye Nuroğlu Hanım hep heyecanlı idi. Din derslerine girerken konu namazsa mescitte tatbikî olarak izah ederdi. Dersi siyerse o günleri gözlerimizin önüne bir film şeridi gibi getirerek anlatırdı. Ashabın hayatını, İslami mücadelesini, fedakarlıklarını anlatırken ağlamadan dinlemek mümkün olmazdı. Hissettiğini dışa yansıttığından emin olduğumuz için müteessir olurduk.

Derse başlarken ayet, hadis ve sözlerden oluşan koro halinde söylediğimiz bir yeminle başlardık.

Bir eylem gerekiyorsa o hep vardı. Kenan Evren’in başörtüsü yasağında imam hatip öğrencilerinden bir grup oluşturup önlerine geçti, gazeteleri tek tek gezerek mağduriyeti anlatıp seslerini duyurmaya çalıştı. Aynı anda üniversitelerden bir grup oluşturup Ankara’ya bakanlar ve milletvekilleriyle görüşmeye göndermişti. Ben de bu grubun içindeydim. Bu sırada Tuba Kuran Kursu’nda öğretmenlik yapıyordum. 5 kişi Ankara’ya gittik, çeşitli ziyaretler yaptık. Bakanlardan milletvekillerinden, odalarında gizemli tavırlar ve tedbirler alan enteresan kişilerle tanıştık. Yasağın üstten geldiğini, Kenan Evren’in yasağı olduğunu, hiçbir şey yapamayacaklarını söylediler. Biz de eli boş ama, sadece bir kız öğrenci olarak yapabileceğimizi yapmanın rahatlığı, sorumluluğumuzu yerine getirmenin sükuneti ile Tuba’ya döndük. Keşke o zaman bizim gösterdiğimiz cesareti makam-mevki sahibi erkekler de gösterebilseydi. Ama olmadı. Ateş düştüğü yeri yaktı. Öyle de devam etti.

80’li yıllarda üniversitelere başörtüsü yasağı geldiğinde, öğrenciler okullarını bıraktı. Büyük bir hüzün, isyan ve boşluk oluştu. Kızlar açıkta kaldı. Birçoğunun ailesi bilmiyordu bile. Ne yapacağını şaşırmış, bunalımda birçok genç kız…

İlk başörtüsü yasağı mağdurları hayatlarının en verimli yıllarını yaşadılar

Fevziye Hanım durur mu? Krizi fırsata tahvil etti. Kız öğrencileri topladı. Şirinevler Kur’an Kursu ’nda, Fatih’te dersler, konferanslar düzenledi. Eğitimler tertip etti. İlahiyat hocalarından Cevat Akşit , Osman Öztürk , Nedim Urhan gibi değerli hocalardan kadro kurdu.

İlk başörtüsü yasağı mağdurları ziyan olmak bir yana, hayatlarının en verimli yıllarını yaşadılar. Şer zannedilen şeylerden hayırlar hasıl olmuştu. Yüzlerce öğrenci onun tedrisinden geçip heyecanından etkilendi. Bu kurslarda yetişenler birçok kurumda, çeşitli kademelerde görev alarak bilgi ve heyecanlarını oralara taşıdılar. Bu eğitim şekli yıllar sonra yine başörtüsü yasağından okula gidemeyen öğrenciler için Ömer Faruk Korkmaz tarafından SEDAV çatısı altında gerçekleştirildi. Ama Fevziye Hanım yine ilklerdendi.

İmanlı bir nesil yetiştirmek için oluşturulan çocuk yuvaları

Din eğitimi de veren anaokullarının ilk kurucusu yine o idi. Bu okullarda medrese usulü birçok eğitmen yetişti. İmanlı bir nesil yetiştirmek için oluşturduğu bu yuvalar o kadar çoğaldı ki, bugün sayısını tespit etmek bile mümkün değil. Bu kurumlarda hizmet edenlerin Fevziye Hanım’ın güç ve ihlasını örnek almalarını dilerim.

Hocamızın son senelerinde sağlık sorunları var. Gücünün yettiği kadar yine davet edildiği yerlere gitmeye çalışıyor. Fatih – Kıztaşı’nda mütevazı bir eczanesi var. Burası hocamızın hayır faaliyetlerinin devamını sağlıyor. Bir grup arkadaşımızla 1995’de kurduğumuz ECZADER (Eczacılar Dostluk Dayanışma ve Kalkındırma Derneği)’in kurucu başkanıdır. Derneğimiz bütün dünyada ve Türkiye’de hayır ve yardım faaliyetleri, öğrenci eğitimleri, mesleki seminerler gibi faaliyetlerine devam etmektedir. Fevziye Hanım son zamanlarda programlarımıza bilfiil katılamasa da her zaman şeref misafirimiz olmuştur.

Türkiye’nin dört bir yanından öğrencisi var.

De ki namazım ve bütün ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin rabbi olan Allah içindir. (En’am suresi 162. Ayet)

Fevziye hocamızın cenazesini Fatih Camii’nde, mübarek ayda, mübarek perşembe gününde muhteşem bir cemaatle uğurladık. Hayatı gibi vefatı da bizi bir araya getirdi. Unuttuklarımızı hatırlattı.

Ruhun şad olsun. Rabbim seni cennetinin en güzel makamlarında mükafaatlandırsın. İyi ki seni tanımışız.

Ögrettiklerini yaşarken, seni anmaya ve dilimiz döndüğünce seni hatırlatmaya devam edeceğiz. Elinin, emeğinin değdiği bütün kardeşlerim adına…

Ecz . Kerime Macit Tunçbilek