Marka Nedir? Markanın Mutlak ve Nispi Tescil Engelleri

Marka nedir sorusu, gerek ticari alanda başarılı bir marka oluşturmak gerekse de markanın tescilini sağlayarak ona hukuki bir koruma sağlamak bakımından önemlidir. Markanın ne olduğu ve ne tür işaretlerin marka olarak tescil edilebileceği Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK)’da düzenlenmiştir. Türk Patent ve Marka Kurumu (TPMK) nezdinde markanın tescil edilip SMK kapsamındaki korumalardan yararlanabilmesi için bir takım özellikleri taşıması zorunludur. Aksi halde tescil başvurusu, kurum tarafından resen veya diğer hak sahiplerinin itirazı üzerine reddedilir. Bununla birlikte tescil sonrasında mahkeme kararı ile markanın hükümsüzlüğü sonucu da ortaya çıkabilir.

Markanın ne olduğu ve hangi özellikleri taşıması gerektiği SMK 4. maddesinde düzenlenmiştir.

Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.

(SMK m.4)

Buna göre bir işaretin marka olarak tescil edilebilmesi için;

Bu özellikleri taşıyan sözcük, cümle, isim, şekil ve sesler marka olarak tescil edilebilir. Renkler tek başına marka olarak tescil edilemez. Ancak belli bir şekille birlikte uzun süre kullanım nedeniyle ayırt edici özellik kazanmış renkler bu şekillerle birlikte marka olarak tescil edilebilir.

Türk Patent ve Marka Kurumu’nun 2019 Tarihli Marka İnceleme Kılavuzu nda, bir işaretin marka olabilmesi için üç şartı taşıması gerektiği belirtilmiştir. Bu şartlar şu şekilde sayılmıştır:

İçerik

Marka Olarak Tescil Edilebilecek İşaret ve Sözcükler

İsim ve soyisim marka olarak tescil edilebilir. Bununla birlikte sadece ön isim, ancak belli bir ürün için uzun süreli kullanım sonrası ayırt edicilik özelliği kazanmışsa marka olarak tescil edilebilir.

Markanın tek sözcükten oluşması şart değildir. Sloganlar da marka olarak tescil edilebilir. “Susuzluk her şeydir, imaj hiçbir şey (Sprite)”, “sağlam basacan bu hayatta, sağlamsa Lassa”, “bira bu kapağın altında (Efes Pilsen)”, “yaşam için teknoloji (Bosh)” gibi sloganlar marka olarak tescil edilebilmiş cümlelerdir.

Marka olarak tescil edilebilecek sözcüklerin anlamlı olması şart değildir. Sözcük oluşturmayan harfler ve sayılar da birlikte marka olarak tescil edilebilir. (BMV, HP, LG)

Tescil edileceği mal ve hizmeti ifade eden sözcüklerin marka olarak tescil edilebilmesi için sözlük anlamından uzaklaşmış olması gerekir. Aksi halde ayırt edicilik özelliği taşımaz. Örneğin “tarçın” sözcüğü sözlük anlamındaki ürünün markası olarak tescil edilemez. Ancak bir giyim markası olarak tescil edilebilir.

Şekil, logo ve amblemlerin de marka olarak tescili mümkündür.

Son olarak, ses ve müzikler de ayırt edici olma koşulu ile marka olarak tescil edilebilir. Melodiler notalarda gösterilebileceği gibi sadece kayıt edilip muhafaza edilmek şartıyla tescil edilebilir.

Markanın Hükümsüzlüğüne Yol Açacak Mutlak ve Nispi Tescil Engelleri

SMK 5. maddesi, marka tescilinde mutlak ret nedenleri ni, 6. maddesi ise nispi ret nedenleri ni saymıştır. Kanunda sayılan mutlak ret sebepleri TPMK’nın tescil başvurusu sırasında resen incelemesi gereken konulardır. Ancak bu sebeplerin varlığına rağmen tescil gerçekleşmişse markanın hükümsüzlüğü davası açılabilir.

Nispi ret nedenleri ise mutlak ret nedenleri gibi kamu yararını değil, başkaca hak sahiplerinin menfaatlerini koruyan nedenlerdir. Nispi ret nedenleri kurum tarafından resen dikkate alınmaz. Ancak hak sahibinin itirazı ile tescil talebinin reddi veya hükümsüzlük kararı verilebilir.

Marka Tescilinde Mutlak Ret Nedenleri

SMK m. 5’e göre marka olarak tescil edilemeyecek işaretler (mutlak ret nedenleri) şöyledir:

1. SMK 4. Madde kapsamında marka olamayacak işaretler,

2. Herhangi bir ayırt edici özelliğe sahip olmayan işaretler,

3. Ticaret alanında cins, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya mal ve hizmetin üretildiği zamanı gösteren işaretler,

Dava “Çay Keyfi” ibaresini mal listesinin 29, 30 ve 32. sınıflarda yer alan emtialar için marka olarak tescili isteminin Türk Patent Enstitüsü Başkanlığı’nca ve itirazı üzerine Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nca reddolunması nedeniyle Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararının iptaline ve ibarenin tesciline karar verilmesi talebidir. Mal listesinin 30. sınıf emtiaların 30/11. sırada yer alan emtiaların bünyelerinde bulunan tanen, cafein, teobramin vs. maddelerin uyarıcı, dinçlik ve canlılık verici özellikleri itibariyle keyif verici içeceklerden olabilmesi veya bu emtiaları içmek amacıyla keyifli bir ortam yaratılmasında önemli katkıları bulunması gibi nedenlerle “çay keyfi” ibaresinin bu emtiaların niteliklerini ve özelliklerini belirtmesi ve emtialarla özdeşleşmesi ve ibarenin tescili istenen emtialardan bağımsızlaşmaması karşısında istemde 7/c kapsamındaki mutlak red nedenlerinin gerçekleştiğinin kabulü gerekir.

(Yargıtay 11. H.D. 2004/3533E, 2004/13015K, 29.12.2004)

Dava marka başvurusunun reddine ilişkin TPE kararının iptali istemiyle açılmıştır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda tescili istenen şekil+Labne markasında esas unsurun şekil olduğu ve Labne kelimesinin ne anlama geldiğinin bilinmediği dolayısıyla cins belirtmediği ve üzerinde kullanılan ürünler bakımından halkı yanıltacak mahiyette olmadığı belirtilmiş ise de, tescili istenen şekil+Labne markasında esas unsur açık olarak Labne kelimesi olduğu gibi, 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin marka olarak tescil edilemeyecek işaretleri düzenleyen 7/c maddesi gereğince, cins, çeşit, vasıf, kalite belirten işaret ve adlandırmaları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markaların tescil edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Buna göre, davacının daha önce marka olarak tescil ettirdiği ve markaya tecavüz nedeniyle dava konusu olan “Pınar Labne” markası ile ilgili Dairemizin 20.09.2001 tarih 2001/4623-6954 sayılı kesinleşen ilamında da açıklandığı üzere, “Labne” sözcüğünün, özellikle Ortadoğu ülkelerinde çok bilinen iştah açıcı aperatif olarak tüketilen yoğurtlu bir peynir cinsi olduğu, hatta Suudi Arabistan tarafından standartlarının dahi belirlenmiş olduğu, dolayısıyla cins ve çeşit belirten bu kelimenin bir kişinin inhisarına verilmesinin mümkün olmayacağı da açıklanmıştır. Yukarıda anılan ilkeler doğrultusunda 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 7/c maddesi uyarınca bir kişi adına tescili mümkün olmayan davaya konu markanın aynı kanunun 7 /son maddesine göre tescil tarihinden önce münhasıran kullanılarak ayırt edici nitelik kazandırıldığı da ispat edilememiştir. O halde tescil isteminin reddine dair davalı Enstitü kararının yerinde olduğu anlaşılmış bulunmasına göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yerinde görülmemiştir.

(Yargıtay 11. H.D. 2003/2953E, 2003/9172 K, 13.10.2003)

4. Mal veya hizmetin diğer özelliklerini belirtilen işaret veya mal veya hizmetin esas unsuru olan işaretler,

5. Aynı ve aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önceki tarihli bir tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler,

6. Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmalar, (örneğin bir tekstil şirketi, “tekstilci” sözcüğünü marka olarak tescil ettiremez)

7. Malın doğası gereği ortaya çıkan şeklini ya da başka bir özelliğini veya teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu olan veya mala asli değerini veren şekli işaretler, (örneğin tencerenin basit silindir şekli, televizyonun dikdörtgen şekli veya otomobil lastiğinin şekli marka olarak tescil edilemez)

8. Mal ve hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak işaretler,

Davacı vekili, müvekkilinin ürettiği ürünlerde kullanılmak üzere marka tescil talebinde bulunduğu “Besttest” ibaresinin davalı tarafından 556 KHK`nın 7/c maddesi uyarınca, malın kalitesini, cinsini ve vasfını belirten işaret ve adlandırmalardan olduğu belirtilerek marka tescil talebinin reddedildiğini ileri sürerek istemin reddine dair işlemin iptalini talep ve dava etmiştir…

Mahkemece, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre “Besttest” kelimesinin bu ibareyi taşıyan ürünün, diğerlerine oranla en üstünü olduğunu, test edilmek suretiyle kanıtlandığı izlenimi verecek ve tüketicilerin bu şekilde açıklanan vasıflarla yanıltılmasına yol açacak bir anlam yaratacağı ve aynı nitelikteki ürünler arasında haksız rekabete yol açacak nitelikte olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir….usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA…”

(Yargıtay 11. H.D. 1997/3967 E, 1997/4367 K, 09.06.1997 T)

9. Paris Sözleşmesi gereğince reddedilecek işaretler; devlete ait arma, bayrak ve diğer hükümranlık belirtilerini içeren markalar, halka mal olmuş amblem, nişanları içeren markalar,

10. Kamuyu ilgilendiren, tarihi ve kültürel değerler bakımından halka mal olmuş diğer işaretler ile yetkili mercilerce tescil izni verilmemiş olan armaları, nişanları veya adlandırmaları içeren işaretler,

11. Dini değer ve semboller içeren işaretler,

12. Kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı işaretler,

13. Tescilli coğrafi işaretten oluşan veya bunları içeren (Antep baklavası, Adana kebabı, İzmir tulum peyniri gibi) işaretler marka olarak tescil edilemez.

Ancak bazı hallerde, tescilden önce uzun süre kullanılarak ayırt edici nitelik kazanmış işaretlerin tescili mümkün kılınmıştır.

Bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal veya hizmetler bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci fıkranın (b), (c) ve (d) bentlerine göre reddedilemez.

(SMK m. 5/2)

Ancak, birleşen davanın davacısı A. İletişim Hizmetlerinin (öncesi TT&Tim İletişim A.Ş.) davaya konu 2004/15853 Sayılı marka tescil başvurusu 28.5.2004 tarihinde yapılmıştır. Bu tarih itibariyle yürürlükte olan 556 Sayılı KHK’nin 7/son maddesi uyarınca bir marka tescil tarihinden önce kullanılmış ve tescile konu mallar veya hizmetlerle ilgili olarak bu kullanım sonucu ayırt edici bir nitelik kazanmış ise (b) , (c) ve (d) bentlerine göre tescili reddedilemez. Birleşen davanın davacısı tarafından yapılan 2004/15853 Sayılı başvurunun TPE’nce 35/3 ve 41/1. sınıflar bakımından kısmen reddine karşı itirazında davacı tanınmışlık iddiasına da dayanmıştır. Dairemizin yerleşik kararları uyarınca tanınmışlığın kanıtlanması halinde davaya konu işaret yönünden evveliyetle kullanımla ayırt edici nitelik kazanıldığının da kabulü gerekir. Mahkemece, tanınmışlık olgunun tescil başvurusu tarihinden önce kanıtlanması gerekeceği, oysa başvuru sahibinin markasal kullanımının başvurudan sonra başladığı belirtilerek 28.5.2004 tarihinden sonraki tarihleri taşıyan davacı delilleri dikkate alınmamıştır. Oysa, Dairemizin 16.4.2009 tarih ve 9509/4703 Sayılı kararında da açıklandığı üzere, 556 Sayılı KHK’nin 7/son maddesine göre bir markaya kullanımla ayırtedici nitelik kazandırılmasının belirlenmesinde esas alınacak tarih “başvuru tarihi” değil markanın “tescil tarihi”dir. Aynı KHK’nin 39/2. maddesinde de “başvuru tarihi” ile “tescil tarihi” nin marka tescil belgesinin sicil kaydında ayrı ayrı yer alacakları hususu düzenlenmiş bulunmaktadır. Marka başvurusunun ardından yapılacak ilan ve itiraz için öngörülen süreler sonrasında ilgililerin başvuruya itirazı halinde en son TPE YİDK tarafından verilecek kararla markanın tescili aşamasına gelindiğini gözetildiğinde, tescili istenen markanın kullanımla ayırt edici nitelik kazandığı itirazının YİDK tarafından nihai kararın verildiği tarih itibariyle incelenmesi gerekmektedir. Bu bakımdan birleşen dava yönünden mahkemece davacı delillerinin YİDK kararının verildiği 11.10.2005 tarihili itibariyle değerlendirilmesi gerekirken başvuru tarihinin esas alınması doğru görülmemiştir.

(Yargıtay 11. H.D. 2010/3884 E, 2010/5375 K, 14.05.2010 T)

Bir başka istisna ise birlikte var olma durumu için tanınmıştır. Buna göre önceki marka sahibinin muvafakatinin bulunması halinde, aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer bir işaret marka olarak tescil edilebilir. Kanun, muvafakatin noter onaylı olmasını aramaktadır.

Marka Tescilinde Nispi Ret Nedenleri:

Marka tescilinde nispi ret sebepleri, SMK m.6’ad sayılmıştır. Nispi ret sebepleri, marka tescili sırasında Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından resen incelenmez. Ancak marka hakkı tecavüze uğrayan kişilerin itirazı ile incelenebilir veya markanın hükümsüzlüğü davasına konu olabilir.

Kanunda sayılan nispi ret sebepleri şöyledir:

1. Tescil başvurusu yapılan markanın, daha önce tescil edilmiş veya başvurusu yapılmış başka bir marka ile aynılığı ya da benzerliği ve mal veya hizmetin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle halk tarafından ilişkilendirilme veya karıştırılma ihtimalinin bulunması,

SMK 5/ç maddesinde; “ aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler” in tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir. Yani markalar arasındaki benzerlik bazı durumlarda mutlak ret, bazı durumlarda ise nispi ret nedeni olabilir. Eğer başvurusu yapılan marka, daha önce tescil edilmiş veya başvuru yapılmış marka ile aynı veya ortalama tüketici nezdinde “ayırt edilemeyecek” düzeyde benzerlik taşıyorsa mutlak ret nedeni olarak kurum tarafından resen reddedilir. Ancak ayırt edilemeyecek düzeyde bir benzerlik değil de, “ilişkilendirme” veya “karıştırılma” ihtimali bulunacak düzeyde bir benzerlik söz konusu ise bu durumda nispi ret sebebi sayılacak ve kurum tarafından resen dikkate alınamayacaktır. Ancak menfaati zarar görecek kişilerin itirazı ile dikkate alınabilecektir.

Dava, marka tescilinin reddine ilişkin TPE kararının iptaline ve markanın hükümsüzlüğü talebine ilişkindir. Dava konusu başvuru “Kayseri Şeker Fabrikası A.Ş. Boğazlıyan Şeker ve Mamulleri Entegre Tesisi+şekil” ibaresinden, davalı TPE tarafından redde dayanak kabul edilen tescilli marka “BOĞAZLAYAN” ibaresinden oluşmaktadır. Başvurusu yapılan marka; aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olmadığından dava konusu marka tescil başvurusunun mutlak ret nedenlerine dayanarak reddi yerinde değildir. İşaretler arasında bağlantı ihtimalini de içerecek derecede karıştırılmaya yol açılıp açılmayacağı hususlarının değerlendirilmesi gerektiğinden, uyuşmazlık, marka tescilinin reddi için nisbi nedenleri düzenleyen madde kapsamında kalmaktadır.

(Yargıtay HGK 2012/11-154 E, 2012/659 K, 05.10.2012 T)

Bölge Adliye Mahkemesi’nce; davacının başvurusundaki “sticks” ibaresinin İngilizcede çubuklar manasına geldiği ve başvurunun asıl unsurunu da bu ibarenin oluşturduğu, başvurudaki “eti” ibaresinin davacı şirketin çatı markası olduğu, başvurudaki “çikolata” ibaresinin ise tanımlayıcı unsur durumunda olması nedeniyle taraf markalarının birbirlerinin farklı versiyonları, alternatifleri veya bir serinin devamı olarak nitelendirilmesinin mümkün olduğu, genel izlenim yönünden markaların benzer olduğu,556 Sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas tehlikesinin olduğu, davaya konu başvurunun 30. sınıftaki çikolatalar, çikolatalı ürünler, çikolata veya şekerle kaplanmış ürünler mallarını kapsadığı, özellikle itiraza mesnet 2014/59228 Sayılı “Panda Stick”, 2014/59212 Sayılı “Panda Stix”, 2005/16214 Sayılı “Stix” ibareli markanın 30. sınıftaki emtiaları kapsadığı ve taraf markaları arasında emtia ve sınıf benzerliğinin bulunduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne, TPMK YİDK’in 10/04/2017 tarihli ve 2017-M-2375 Sayılı kararının iptaline, 2015/41203 başvuru sayılı “eti çikolata sticks” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmiştir…. usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

(Yargıtay 11. H.D. 2020/1786 E, 2021/1669 K, 24.2.2021)

Mahkemece bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, davacı adına tescilli 2004/07196 Sayılı ve “PARLİAMENT NİGHT BLUE” ibareli markanın ayırt edici unsurlarından birisinin “NİGHT BLUE” ibaresi olduğu, davalı şirketin sonradan tescil ettirdiği dava konusu 2010/07419 ve 2011/64754 Sayılı markalarda bu ibarenin aynen kullanıldığı, markaların tescil kapsamlarının da aynı olması nedeniyle 556 Sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi gereğince karıştırılma tehlikesinin bulunduğu gerekçesi ile davanın kabulüne 2010/07419 ve 2011/64754 sayıllı markaların hükümsüzlüğüne karar verilmiştir…. usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA….”

(Yargıtay 11. H.D. 2020/5763 E, 2021/2803 K, 24.3.2021)

2. Ticari vekil veya temsilcinin, marka sahibinin izni veya haklı bir sebep olmaksızın kendi adına aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer bir markanın tescili için başvuru yapması,

3. Başvuru tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticari işaret için hak elde edilmiş olması,

Tescil, markalar için SMK kapsamında geniş bir koruma alanı sağlar. Ancak tescil edilmemiş olmakla birlikte, uzun süreli kullanımla tanınmışlık kazanma halinde tescilsiz markalar da korunur. SMK’ nın bu düzenlemesi, uzun süreli kullanım sonucunda oluşan marka hakkı na koruma sağlamakta; markayı oluşturup tanıtma eylemine, tescil işleminden daha üstün bir hak tanımaktadır.

4. Paris Sözleşmesi bağlamında tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikte ve aynı veya benzer mal veya hizmetlere ilişkin tescil başvurusu bulunması,

5. Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın;

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, davalının “ALDİLA” markasını 14/18/24/25/26 ve 35. sınıflarda 26.09.2012 tescil başvuru tarihinden önce kullandığının ispatlanamadığı, davacıya ait “ALDI” markasının “marketçilik” sektöründe hükümsüzlüğe konu davalı markasının başvuru tarihinde tanınmış olduğunun dosya kapsamında bulunan mahkeme kararları ile tespit edildiği, davacının aynı sınıflarda başvuru tarihi daha eski olan tescilli markalarının bulunduğu, davacı markasının tanınmışlığı göz önüne aldığında ilişkilendirme ihtimalini içerecek şekilde karıştırılma ihtimali bulunduğu, davacı markasının tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği ve ayırt ediciliğinin zayıflayacağı, mülga 556 Sayılı KHK’nın 8/4 maddesindeki koşulların gerçekleştiği, davalının önceki tarihli “ALDILA” markasını kullandığını ispat edememesi sebebiyle müktesep hak karinesinden faydalanamayacağı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf isteminin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davalı adına tescilli 2012/81268 başvuru numaralı “ALDİLA” markasının tüm sınıflarda hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, karar kesinleştiğinde Türk Patent ve Marka Kurumu’na bildirilmesine karar verilmiştir… usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

(Yargıtay 11. H.D. 2020/1838 E, 2021/1723 K, 25.2.2021 T)

6. Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait isim, ticaret unvanı, fotoğraf, telif hakkı veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi,

7. Sona eren ve yenilenmeyen ortak marka veya garanti markasının üç yıllık koruma süresi dolmadan bu markayla aynı veya benzer işaret ve aynı mal veya hizmet sınıfında bulunan markanın tescil başvurusu bulunması,

8. Bu süre içerisinde kullanılmış olması şartıyla; tescilli marka nın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusunun bulunması,

9. Kötü niyetle yapılan marka başvurusu nun bulunması hallerinde, marka hakkı ihlal edilen kişilerin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir. Tescilin gerçekleşmesi halinde ise markanın hükümsüzlüğü davası açılabilir.

Kötü niyetle yapılan marka tescil başvurusu, 556 sy KHK’da ret sebebi olarak belirtilmemişken SMK’da açıkça düzenlenmiştir. Ancak KHK’nın yürürlükte bulunduğu dönemde Yargıtay HGK, Medeni Kanun 2. Maddesinde düzenlenen genel iyi niyet kuralına atıfla, kötü niyetli tescilin hükümsüzlüğüne karar vermiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, dosyadaki kanıtlar ve bilirkişi raporuna nazaran, tarafların markalarının birbirine çok benzediği, bütünü itibarıyla bıraktığı etki dikkate alındığında markaların esas unsurlarının aynı veya benzer olması nedeniyle genel görünüme etkisi az olan diğer unsurlardaki farklılığa rağmen iltibasa yol açabileceği davalının giysi üretiminde bulunan ve tekstil alanında faaliyet gösteren bir kişi olduğu, bu itibarlı müdebbir bir tacir gibi davranmasının gerektiği, kullanacağı işaretin her hangi bir kişiye ait olup, olmadığını araştırmasının gerektiği, ihtilaf konusu ibarenin her hangi bir anlamı olmayan harfler ve rakamlardan oluşması nedeniyle, davacı seçiminin tesadüften ibaret olamayacağı ve bu nedenle iyi niyetli sayılamayacağı, davalının fantezi bir ibare olan RG 512 ibaresini tescil ettirmesinin, faaliyet alanı nedeniyle varlığından haberdar olduğu davacı markasından faydalanma kastını gösterdiği, davacının bu işaret üzerinde öncelikli kullanım hakkına sahip olduğu, bu nedenle davalının kötü niyetli tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilmesinin gerektiği, ancak tescilli markanın kullanımının haksız rekabet yaratmayacağı gerekçesiyle, davalı adına 2001 21313 no ile tescilli RG 512 + şekil markasının hükümsüzlüğüne, sair taleplerin reddine, karar kesinleştiğinde hüküm faturası özetinin gazete ile ilamına karar verilmiştir…

Öncelikle, davalı eyleminin kötü niyetli marka tescili oluşturup oluşturmadığı hususu irdelenmelidir. Marka Hukukunda genel olarak kabul gören anlayışa göre, tescil yoluyla sağlanan marka korumasının amacına aykırı biçimde kötüye kullanılması yoluyla başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanılmayıp yedekleme, marka ticareti yapmak amacına ya da şantaja yönelik başvuru ve tesciller kötü niyetli olarak kabul edilmektedir. Kötü niyetin varlığı her somut olayın özellikleri göz önüne alınarak belirlenmelidir. Dava konusu uyuşmazlıkta, davacı taraf markasını 25. sınıf giysiler için 1995 yılında menşe ülke Fransa’da tescil ettirdikten sonra, davalının marka başvurusu yaptığı 18.10.2001 tarihine kadar geçen süre içerisinde de, markasını 31.01.1997 tarihinde WIPO ( Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü ) nezdinde tescil ettirdiği ve İtalya, İspanya, Portekiz gibi moda sektöründe son derece önemli ülkelerde tescil ve yatırım yoluyla kullandığı, herhangi bir anlam içermeyen fantezi bir ibareden oluşan markanın benzerinin haklı bir sebep olmaksızın aynı sektörde faaliyet gösteren davalı tarafından tescil ettirilmesinin ise davacı markasından yararlanma amacını taşıması nedeniyle kötü niyetli tescil olarak kabulü gerekeceği sonucuna varılmıştır. Gerçekte de, bu kabul yönünden yerel mahkeme ile Özel Daire arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır…

Gerçekten de, 556 sayılı KHK’nin 35/1. maddesi uyarınca tescil başvurusu sırasında kötü niyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesi de KHK’nin amacına uygundur. Çünkü, KHK’nin 35/1. ve 42/1- ( a ) maddelerindeki düzenlemeler de, esasen, MK.nun 2. maddesinin özel bir uygulamasından ibarettir. Bu bakımdan her somut olayın özellikleri gözönüne alınarak açıkça kötü niyetle gerçekleştirildiği belirlenen marka tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilebilmelidir. Bu husus 556 sayılı KHK’nin 42. maddesinde başlı başına bir hükümsüzlük nedeni olarak düzenlenmemiş olsa dahi, genel hüküm ve temel prensip niteliğindeki MK.nun 2. maddesi uyarınca kötü niyetin korunması söz konusu olamayacağından dolayı aynı sonuca ulaşılması KHK’nin ruhuna da uygundur.

Yukarıda belirtilen maddi ve yasal olgular gözetildiğinde; davalı markasının kötü niyetle tescil ettirildiğinin anlaşılmasına göre, MK.nun 2. maddesi hükmünün uygulanması suretiyle dava konusu markanın hükümsüz kılınmasına ilişkin yerel mahkemenin direnme kararı yerinde görüldüğünden kararın onanması gerekmiştir.

(Yargıtay HGK 2008/11-201 E, 2008/507 K, 16.07.2008 T)

Ticaret Kanunu ve SMK kapsamında haksız rekabet davaları hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Haksız Rekabetten Doğan Davalar

Fikri Mülkiyet Hukuku alanına ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. Fikri ve Sınai Haklar Hukuku

Marka hukuku , telif hakları ve haksız rekabetten doğan tazminat davalarında Mersin avukat desteği için hukuk büromuz a ulaşabilirsiniz.