Meme Kanseri ve Beslenme

meme kanseri Yaş ve menapozal duruma bağlı olarak farklılıklar gösterse de artan BKİ meme kanseri riskinde anlamlı bir artışla ilişkilidir. Birçok çalışma ve meta-analiz postmenapozal kadınlarda meme kanseri riskinin arttığını ve meme kanseri tanısından sonra obezite ve yaşam süresi arasında ters bir ilişki olduğunu göstermiştir (Ferrini, 2015-8). Bir meta-analizde de premenapozal meme kanseri riskinin bel-boy oranı en yüksek olan grupta % 79 arttığını göstermiştir (10).

Sebze – meyve tüketimi meme kanseri açısından değerlendirildiğinde elde edilen sonuçlar tutarsızdır. Women’s Health Initiative çalışmasında sebze-meyve tüketimindeki günlük 1.1 porsiyon artışın 8 yılın sonunda meme kanseri insidansında anlamlı bir değişikliğe neden olmadığı bulunmuştur (39). WCRF/AICR 2007 raporunda da sebze-meyve alımı ve meme kanseri arasındaki ilişkiyi gösteren kanıtların bir sonuca varabilmek için sınırlı veya tutarsız olduğu belirtilmiştir (WCRF, 2007). Ancak daha sonrasında yapılan bir meta-analizde sebze-meyve tüketiminin yüksek olduğu grupta meme kanseri riskinin daha düşük olduğu; sebze ve meyve ayrı ayrı değerlendirildiğinde ise verilerin sadece meyveler için anlamlı olduğu bulunmuştur (40). Bir başka açıdan bakıldığında, sebze-meyvelerde bulunan biyomarkerlerin dolaşımdaki düzeyi ile meme kanseri riskini değerlendirmek de bu ilişkiyi anlamaya yardımcı olabilir. Bu amaçla yapılan bir çalışmada, dolaşımdaki karotenoid düzeyleriyle meme kanseri riski arasındaki ilişkiyi değerlendiren 8 kohort çalışmasının analizi yapıldığında dolaşımdaki toplam karotenoid düzeyi ve meme kanseri riski arasında ters yönde anlamlı bir ilişki olduğu bulunmuştur (42). Meme kanseri ve sebze-meyve tüketimi arasındaki ilişkiyi açıklayacak birçok olası mekanizma vardır. Bunlardan birisi bu besin grubunun önemli bir posa kaynağı olmasıdır. WCRF/AIRC 2014 raporunda posa ilgili kanıtların sınırlı ancak tutarlı olduğu ve yüksek miktarda posa içeren besinlerin tüketilmesinin mortalite riskini azalttığı belirtilmiştir (WCRF, 2014).

Soya tüketimi ve meme kanseri ilişkisi de ilgi çeken konulardan birisidir. İzoflavonlar açısından önemli bir kaynak olan soya ile yapılan laboratuvar çalışmalarında antikanser aktivite gösterdiği bulunmuştur (Doyle, 2006-167). Wu ve ark. (2008) tarafından yapılan Asya ve Batı topluluklarında yapılan 2 ayrı meta-analizin sonuçlarına bakıldığında, Asya grubunda soya tüketimi arttıkça meme kanseri riskinin 8 / 10 azaldığı görülmüş ve izoflavon tüketiminde günlük olarak her 10 mg’lık artışın riski % 16 azalttığı belirtilmiştir. Ancak Batı grubunda yapılan meta-analizde izoflavon alımı ve meme kanseri riski arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır (46). WCRF/AIRC 2014 raporunda da soya ile ilgili kanıtların sınırlı ancak genellikle tutarlı olduğu ve soya içeren besinlerin yüksek miktarda tüketilmesinin tanı konduktan 12 ay ve sonrasında mortalite riskini azalttığı belirtilmiştir.

kadinda kisirlik
Diyetsel yağ alımı da meme kanseri riski açısından değerlendirilen parametrelerden biridir. Sieri ve ark. (2008) tarafından yapılan bir çalışmada yüksek miktarda doymuş yağ alımının meme kanseri riskini arttırdığı bulunmuş; diğer yağ asitleri değerlendirildiğinde ise (toplam yağ, tekli doymamış yağ, çoklu doymamış yağ) anlamlı bir ilişkiye rastlanmamıştır ( http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/18996867 ). Turner (2011) tarafından yapılan bir meta-analiz çalışmasında yüksek yağlı diyetin meme kanseri riskini arttırabileceği belirtilmiş, menapozal durumun da risk değerlendirmesinde önemli olduğu gösterilmiştir. Buna göre postmenapozal kadınlarda yüksek yağ ve çoklu doymamış yağ tüketiminin meme kanseri riskini arttırdığı; ancak premenapozal kadınlarda da aksine diyetsel yağın koruyucu bir etki gösterdiği belirtilmiştir.

(http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/21681848 ). WCRF/AIRC 2014 raporunda toplam yağ ve doymuş yağ konusundaki kanıtların sınırlı ancak genellikle tutarlı olduğu ve tanı konmadan önceki süreçte yüksek miktarda tüketimin meme kanseri riskini arttırdığı belirtilmiştir.

Alkol tüketimi de meme kanseri insidansı ve mortalitesi açısından önemli bir risk faktörüdür. Yapılan bir çalışmada, hafta 3-4 standart içecek veya daha fazlasını tüketenlerde meme kanseri nüksetme riskinin özellikle postmenapozal ve şişman/obez kadınlarda arttığı bulunmuştur (27).

Sonuç
Sonuç olarak, kadınlarda görülen kanser türleri arasında en sık olarak karşımıza çıkan meme kanserinin önlenmesi ve tedavisinde fiziksel aktivite ve beslenmenin önemli rolleri olduğuna yönelik kanıtlar karşımıza çıkmaktadır. Özellikle meme kanserinin önlenmesinde fiziksel aktivitenin koruyucu olduğuna yönelik güçlü kanıtlar mevcuttur. Meme kanseri beslenme ilişkisinde de uygun vücut ağırlığının korunması, 9 / 10
posa/sebze-meyve ve soyadan zengin beslenilmesi, alkol tüketimi, toplam ve doymuş yağ alımının azaltılmasının meme kanserinin önlenmesi ve tedavisinde olumlu etkiler gösterebileceği yönünde kanıtlar elde edilmektedir. Yapılacak ileri çalışmalarla da elde edilen bu kanıtların desteklenmesi önerilmektedir.

Dyt. Müge Ülker

Dyt. Müge Ülker