Memnun, Bağlı ve Mutlu Çalışan – Çalışan Mutluluğu Nedir?

Çalışan Memnuniyeti ve Çalışan Bağlılığı’ndan sonra; bir diğer önemli gündem maddesi de “Çalışan Mutluluğu” konusu. Özellikle pandemi dönemiyle birlikte; genelde “mutluluk” ve daha özelde ise “çalışan mutluluğu” başlıkları fazlaca öne çıkıyor. Hatta yabancı kaynaklar bu konuyu “top priority” gündemler arasında ele alıyor. Ben de bu nedenle, serinin son yazısında bu başlığa yer vermek istedim. Meraklısına keyifli okumalar.

Çalışan Mutluluğu nedir?

Aslında belki de çalışan mutluluğundan önce, insanın birey olarak mutluluğundan bahsetmek gerekiyor.

Bu yazıyı yazarken, bunun üzerine çok düşündüm. Birey olarak mutluluğumuzu temelde ne belirliyor? Ne zaman mutsuz oluyoruz? Mutluluğumuzun üzerinde etkisi olan ana faktörler neler?

Bunları düşünürken bir tespitim oldu. Hayatımda kendimi en mutsuz hissettiğim dönemlerin; amacımı kaybettiğim, ne yapacağımı bilemediğim, hedefimin ya hiç olmadığı ya da belirsiz olduğu zamanlar olduğunu gördüm.

Kafamızın karışık olduğu, belirsizlik yaşadığımız, motivasyonumuzu bir şekilde kaybettiğimiz, harekete geçmek için bir neden bulmakta zorlandığımız dönemler genel olarak bireysel mutluluğumuzun en düşük olduğu dönemler olarak tanımlanabilir.

Bu bilgiyi iş hayatımıza transfer ettiğimizde de, aslında farklı bir tablo ile karşılaşmıyoruz. Kendi iş hayatınızı düşünün! En mutsuz olduğunuz dönemlerde benzer deneyimler yaşamadınız mı?

Mutluluğun Temel Göstergesi: Sabah seni yataktan kaldıran bir motivasyonun var mı?

Çalışan Mutluluğunun en temelinde yatan şey; “Motivasyon”.

Sabah sizi yataktan kaldıracak bir nedeniniz yoksa, işe gitmek ya da evde bilgisayarınızın başına geçmek için bir motivasyon hissetmiyorsanız ki; burada “para kazanma” dışındaki motivasyonlardan bahsediyorum, size mutlu bir çalışan dememiz çok mümkün değil.

Sıradan bir iş gününe başlamak için bir nedeni olan, bu “neden” in önce kendi hayatında, sonra iş hayatında nerede durduğunu ve neye hizmet ettiğini iyi bilen ve bunu ileriye götürmek için gerekli gücü kendi içinde bulabilen çalışanlarınız “mutlu çalışanlar” ınızdır ve bu çalışanların sayısı şirketlerinizde muhtemelen çok da fazla değildir, hatta benim gördüğüm son derece azdır.

Yapılan İşte Anlam Bulma: Spesifik bir hedefiniz var mı?

Çalışan Bağlılığı nasıl arttırılır? yazısında belirtmiştim. Burada yeri geldiği için yeniden altını çizmek isterim. “Yapılan işte anlam bulmak, amacı iyi belirlemek ve açık- net hedeflerle bunu desteklemek ” yine mutluluk üzerinde en çok etkisi olan faktörlerden. Hayatımızda bir şeyler mümkün olduğunca net ve belirlenmiş olduğunda psikolojik olarak daha rahat ve mutlu olduğumuz çok açık.

Yaşadığımız son 1 sene zaten bunun kanıtı gibi. Bir çoğumuz bir süredir mutsuz bir ruh halindeyiz çünkü ne olacağını bilemediğimiz, ucu açık bir dönem yaşıyoruz, önümüzü göremiyoruz, belirsizlik ve VUCA hepimizi yıprattı. Bu da mutsuzluğumuzu arttırıyor, ama her şey açık, net ve belirli olsa kendimizi en azından biraz daha rahatlamış ve mutlu hissedeceğiz. İşte tam da bu nedenle, memnun-bağlı ve mutlu çalışanlara daha çok yer açmak isteyen şirketler bu noktaya ekstra özen göstermeli diye düşünüyorum.

Mutsuz Çalışan Kimdir?

Önceki yazılarda önce memnun çalışanı, sonra bağlı çalışanı tanımlamıştık. Şimdi ise, ters köşe yapıp, mutlu çalışan yerine mutsuz çalışanın kim olduğuna kısaca bir göz atalım istiyorum. Daha anlamlı olacak gibi görünüyor.

Öncelikle; mutsuz çalışan aslında, bağlılığı artık en düşük noktaya gelmiş çalışandır diyebiliriz . Nasıl ki, bağlılık için memnuniyet ön şartsa, mutlu çalışan için de, “bağlılık” ön şart oluyor.

Çalışanın mutsuz olmasında nelerin etkisi var derseniz, zaman içerisinde yaşanan olumsuz deneyimler, çalışanın önce bağlılığının düşmesine ve iyileştirmeler olmadığı taktirde, süreç içinde “mutsuz bir çalışan” olmasına neden oluyor.

Gelin mutsuz çalışanlarda neler gözlemlenir, kısaca bakalım.

Fakat tüm bunlar çalışanın eksikliği ya da hatası değildir, kimse iş hayatında bu maddelerde sıraladığımız şekilde deneyimler yaşamak istemez. Ben hayatta her şeyin (olumlu ya da olumsuz) karşılıklılık ilkesi ile şekillendiğini düşündüğümden, ilgili tüm tarafların etkisini sorgulamak lazım diye düşünüyorum. Hiçbir şey nedensiz değil, bir çalışan mutsuzsa, organizasyonun da bunda kuşkusuz payı vardır.

Mutluluğun Boyutları

Yabancı kaynaklar mutluluğun 3 ana boyutta incelenmesi gerekliliği üzerinde duruyor.

Bunlar; Fiziksel Sağlık, Sosyal Sağlık ve Duygusal (Ruhsal) Sağlık boyutları. Bu 3 boyuttan herhangi birinde, bir aksama ya da eksiklik söz konusuysa, mutluluktan bahsetmek mümkün olamıyor.

Fiziksel Sağlık: Fiziksel sağlığın ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Genel olarak vücudumuzu bir makine olarak düşünürsek, bu makinenin çalışması için, tüm donanımının iyi durumda olması ve aksamaması olarak düşünülebilir. Mutluluk açısından değerlendirirsek de; fiziksel sağlığımızda en ufak bir problem olduğunda, genel olarak mutluluğumuzda düşüş gözlemleriz. Başımız bile ağrısa, genel olarak mutsuz oluruz, günümüz kötü geçer.

Ama fiziksel sağlığımız her anlamda en üst seviyede bile olsa, mutluluğumuz da o anlamda “en üst” seviyede olacak dememiz mümkün değil. Zira araştırmalar, fiziksel sağlığın kişinin mutluluğu için tek başına yeterli olmadığını söylüyor. Evet ilk ve en önemli aşama belki ama, onu sosyal ve duygusal sağlık ile desteklemek şart.

Sosyal Sağlık: Kişinin önce yakın çevresi, ailesi, arkadaşları ve sonra iş ortamında birlikte olduğu kişilerle sağlıklı iletişim kurabilmesi ve iyi- olumlu ilişkiler geliştirebilmesi ile ilgili olan boyuttur diyebiliriz.

Araştırmalar sosyal anlamda güçlü- iyi ilişkiler kurabilen, sosyal etkileşimi kuvvetli kişilerin, iş hayatında çok daha verimli ve üretken olduğunu gösteriyor. Bu anlamda, şirketlerin de özellikle pandemi sonrası hayata geçen hibrit ve uzaktan çalışma modellerinde, çalışanlarının sosyal sağlığını düşünmesi ve buna hizmet edecek uygulamaları hayata geçirmesi ayırt edici olacak diye düşünüyorum. Sosyal etkileşimleri mümkün olduğunca desteklemek ve arttırmak ilk yapılması gerekenler arasında. Ama başka bir boyut var ki, bence hepsinden kritik bir yerde duruyor. O da duygusal sağlığımız.

Duygusal (Ruhsal) Sağlık: Bence bireyin ve çalışanın mutluluğunu en çok etkileyen alan burası.

Duygusal sağlık; kişinin ya da çalışanın ruhsal açıdan iyi bir durumda olması, kendini iyi hissetmesi ve yaşamda bir şeyler yapmaya istekli olması halini anlatıyor. Eğer duygusal sağlığımız yerinde değilse, zaten mutlu bir bireyden ve mutlu bir çalışandan bahsetmemiz mümkün değil.

Duygusal sağlık, çalışan mutluluğu için o kadar önemli bir noktada duruyor ki, tam da bu nedenle şirketler pandeminin başlaması ile birlikte, çalışanlarının psikolojisini iyi bir noktada tutabilmeye yatırım yapmaya başladılar ve bu eğilim artarak devam ediyor. Şimdilerde tüm şirketlerde “well-being” olarak bahsedilen ve “çalışanların kendini daha iyi hissetmesine yönelik” yapılan tüm çalışmaların temelinde, insanların duygusal sağlığını koruyabilmek yatıyor.

Çünkü hepimiz biliyoruz ki (şirketler ve bireyler); kafamız rahat değilse, ruhsal olarak iyi değilsek, iyi hissetmiyorsak, ne özel hayatımızda, ne de iş hayatımızda herhangi bir şeyden sonuç almamız neredeyse imkansız. Bu nedenle çalışan mutluluğuna yatırım yapacaksak, aslında başlamamız gereken nokta çok belli 😊

Sonraki yazıda görüşmek üzere,

Sağlıklı günler,

Burcu Karaağaç Mutlu