En son neyi merak ettiniz ve bu merakınızı gidermeniz ne kadar vaktinizi aldı?
Herhalde çok uzun sürmemiştir. Çünkü internette arama motoruna merak ettiğiniz şeyi yazınca size her türlü formda bilgiyi sunuyor. İster video ister yazılı doküman veya başka şekillerde bilgiye ulaşmak artık eskisine göre daha hızlı. Hadi arama motoruna yazdınız çıkmadı diyelim o zaman YouTube’da konunun uzmanlarının anlatımlarını bulup hatta arada tanıdık varsa o kişiye direkt ulaşıp (sosyal medya hesaplarından da) öğrenme şansınız var. Demek ki elimizdeki telefon istediğimiz bilgiye istediğimiz zamanda en hızlı biçimde ulaşmamızı sağlıyor. Merak etmenin gerçek manasını unutmuş gibiyiz sanki…
Buraya kadar bilmediğiniz bir şey söylemedim yani sizi meraklandıramadığımın farkındayım ☺ ama ben şu an yanınızda veya çevrenizde olan bitenle veya kişilerle ilgili düşünce ve hislerinizi çok merak ediyorum. Neden mi? Çünkü merak iletişimin ilk adımı da o yüzden ☺
Beyin, karar ve yargılarını geçmiş deneyimlerine göre verir. Bir tür tahmin ve benzetme süreci gibi düşünebiliriz. İlk kez gördüğü bir şey veya karşılaştığı kişiyle ilgili yargısını vermekte zorlanır çünkü bu şey veya kişiyle ilgili bir deneyimi yoktur ki buna “deneyimsel körlük” deniyor. İşte tam bu tür bir körlük yaşadığınızda ne yaptığınız gelecekteki ilişki ve yaşantınızı belirleyecektir. Önünüzde 2 seçenek/niyet olacak (en basit anlamda); ilki, bu durumu tanımak istiyorum diye yaklaşmak ki bu niyet merak duygusunu artırır. İkincisi, şimdi uğraşamam, bana ne katacak ki diye karşılamak yani vazgeçip uzaklaşmak. İlk seçenek ne kadar ideal gibi gözükse de ciddi enerji harcatır. Vücudunuzdaki enerji ve kaynakları bu durumu anlamak adına kullanmaya, yani odaklanmaya ihtiyaç duyarsınız. Sonu gayet ödüllendirici olsa da ilk adımı atmak her zaman zordur.
Yeterli kaynağa… Kaynaklar derken; enerjinizi, vücuttaki glikozunuzu artıracak aktivitelerden bahsediyorum. Mesela her gün 30 dakika yürüyüş (tüm uzmanların verdiği reçete gibi oldu ☺), size yetecek kadar uyku, sevdiğiniz bir arkadaşınızı aramak, gülmek, kendiniz gibi davrandığınız ortamlara girmek, mesela evde istediğiniz gibi dans etmek, hiçbir şey yapmadan oturmak, gibi gibi… Bize ne iyi geliyorsa, onları yaparak kaynaklarımızı arttırabilir ve bu tür durumlarda merak etmeyi başarabiliriz. Fakat burada bir duruma açıklık getirmek isterim. Size iyi gelecek şeyler derken, sizi uyuşturacak yani anlık hazlar sunacak durumlardan bahsetmiyorum. Alkol, sigara veya alışveriş yapmak size iyi gelen aktiviteler gibi geliyor olabilir ancak bunların sizi uyuşturduğunu (zihinsel olarak) unutmayın derim.
Öte taraftan tüm gün bilgisayar başında iş yapıp yemek yemeye bile vakit bulamıyorsanız, zihninizde tonlarca düşünce içinde kayboluyorsanız hatta uykuya bile dalmakta zorlanıyorsanız ikinci seçenek yani tabiri caizse “ben almayayım şimdi uğraşamam” diyerek o yeni durumdan kurtulmaya çalışacaksınız yani kaçacaksınız. Peki soru şu; nereye kadar kaçabilirsiniz?
Pandemi geldi kaçabiliyor muyuz? Kaçamadığımız için panikliyoruz. Çünkü bizi paniğe sürükleyen şey, hissettiğimiz endişe. Endişe ne zaman ortaya çıkar? Belirsiz yani daha önce hiç karşılaşmadığımız bir durumla. Kaynaklarımız ne kadar yeterliyse bu dönemi o kadar rahat geçirirken, ne kadar yeterli değilse de o kadar zorlanıyoruz.
O zaman daha çok merak etmeye, merak edebilmek için kaynaklarımızı (Lisa Feldman Barrett buna beden bütçesi (body budget) diyor) artırmaya ihtiyacımız var. Merak ettikçe karşımıza çıkan durumlar ve kişilere daha farklı bakabilecek ve bu sayede yeni deneyimlerle bakış açımızı genişleteceğiz, yoksa önyargılar ve ön kabullerimiz ile ilişkilerimizde problemler yaşayarak, kaynaklarımızı iyice tüketip depresyona doğru ilerleyebiliriz.
Hadi gelin bugün hedefimiz; çevremizde problem yaşadığımız bir kişiyi seçip, ona merakla bakmayı deneyerek, geçmiş deneyimlerimize göre değil de sanki o an ilk defa karşılaşmışız gibi yani merakla bakmayı denemek olsun!
Hemen pes edip bırakacağınız bir kişiyle değil de göreceli olarak daha az problem yaşadığınız biriyle başlamanızı özellikle tavsiye ediyorum ☺
Geçmişte bizi kilitleyen belki de bir kör düğüme sürükleyen düşüncelerimizi fark etmek bir tür özgürlük değil midir? Kendimizi merak içine atıp bilinmeyenin içinde kendimizi bulabilmek de özgürlük değil midir sizce? Özgürlük için merak etmeye değmez mi?
Şu an bu yazıyı okuyup da merak etmeyi seçenler ne tür deneyimler yaşayacak veya yaşadı diye merak içindeyim ☺
Meraklanıp, kendimizi keşfedip, ufkumuzun açıldığı güzel günlere….
Eğer bu yazı ilginizi çektiyse sıradaki yazımız sizin için geliyor: Sandalyeye Çarpınca Sandalyeye Kızanlardan Mısınız?