Mersin İli Bozyazı İlçesi Gözsüzce Mahallesi Sırtlan Mevkiinde Yaşanan 13.05.2021 Tarihli Saldırı Olayına İlişkin Tespit Ve Değerlendirme Raporu

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) başkenti Erbil’den (Hewlêr) Antalya ilinin Alanya ilçesine tatil yapma amacıyla gitmekte olan Mushtaq Mahmood  KAREEM ve ailesinin, 13.05.2021 günü öğlen saatlerinde Mersin ili Bozyazı ilçesine bağlı Gözsüzce  Mahallesi Sırtlan mevkiinde ırkçı söylemler ile uğradıkları saldırı nedeniyle Mushtaq Mahmood  KAREEM’in ağır yaralanması, bir çocuğunun da hafif yaralanması sonucunu doğuran olaya ilişkin basın yayın organlarında yer alan haberler üzerine 14.05.2021 tarihinde Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Mersin Şubesi ve İnsan Hakları Derneği Mersin Şubesi olarak, saldırı olayına ilişkin tespit, değerlendirme ve saldırının mağdurlarına hukuki destek sağlamak amacıyla, mağdurların olay sonrası kaldırıldıkları Anamur Devlet Hastanesi’ne gidilmiş ve sağlık durumları ile yaşanılan olay hakkında kendileriyle görüşülmüştür.

Mağdurların maruz kaldığı ırkçı saldırı ile ortaya çıkan hak ihlallerinin tespiti ve mağdurlara hukuki destek sağlanması için Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Mersin Şubesi, İnsan Hakları Derneği Mersin Şubesi, Mazlumder Adana Şubesi ve Diyarbakır Barosu olarak bir heyet oluşturulmuştur.

Heyetin Tespitleri

Heyetimizin faaliyetleri neticesindeki gözlemleri ile aşağıdaki tespit ve sonuçlara ulaşılmıştır:

SONUÇ VE ÖNERİLER

  1. Mağdurların ırkçı söylemler ile fiziki saldırıya maruz kaldıkları, mağdurların Irak Federal Kürt Bölgesinden ve Kürt olmalarından dolayı nefret suçuna maruz kaldıkları gözlenmiştir.
  2. Adli kolluk olarak görevli bulunmayan Anamur İlçe Emniyet Müdürü, Kaymakamı ve polis görevlileri tarafından gerçekleşen fiiller ile adil yargılamanın olumsuz etkilenmesi, mağdurla görev ve yetkileri dışında olunmasına karşın görüşme, telkin ve yönlendirmede bulunulması hususunda adli ve idari soruşturma yürütülmesi gerektiği gözlenmiştir.
  3. Nefret suçları “önyargının şiddet manifestosu”dur. Günümüzde gerçekleşen çok sayıdaki nefret suçu vakıasının incelenmesi sonucunda, somut olayda mağdur üzerinden, mağdurun ait olduğu topluluğa bir bütün olarak olumsuz içeriğe sahip mesaj gönderme gayesinin taşındığı gözlenmektedir. Dolayısıyla, belli bir zamanda işlenen nefret suçunun, yaşamın farklı alanları üzerinde, farklı zamanlarda kuşaklar üzerinde bıraktığı etki ile nefret algısının büyümesi ve buna bağlı suçların artmasına sebep olduğu ifade edilmektedir. Benzer şekilde, nefret suçunun kurbanı ve kurbanın üyesi olduğu topluluk için de olumsuz etkilenme söz konusudur. Bunun sonucunda mağdurun, sırf herhangi bir ırk veya topluluğa mensup olması dolayısıyla maruz kaldığı haksızlık; mensubu bulunduğu toplulukta genel anlamıyla çaresizlik duygusu uyandırmakta ve bireyin başına gelen olayın, topluluğun herhangi bir üyesinin de başına gelebileceği endişesi artmakta ve bundan dolayı grubun diğer üyeleri de kendilerini tehdit edilmiş hissetmektedirler; zira kurban, bireysel nitelikleri nedeniyle değil, belli bir gruba ait olması sebebiyle hedef olarak seçilmiştir.
  4. Nefret suçunun; AGİT’in tanımladığı “mağdurun, mülkün ya da işlenen bir suçun hedefinin, gerçek ya da hissedilen ırk, ulusal ya da etnik köken, dil, renk, din, cinsiyet, yaş, zihinsel ya da fiziksel engellilik, cinsel yönelim veya diğer benzer faktörlere dayalı olarak benzer özellikler taşıyan bir grupla gerçek ya da öyle algılanan bağı, bağlılığı, aidiyeti, desteği ya da üyeliği nedeniyle seçildiği, kişilere veya mala karşı suçları da kapsayacak şekilde işlenen her tür suç” şekliyle ele alınması gerektiği,
  5. Etnik aidiyet, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim temelli ayrımcılığın nefret suçları tanımının içerisine dâhil edilmesi gerektiği,
  6. Nefret söylemini kullananlara yönelik cezasızlık politikasının sona erdirilmesi ve nefret suçu mağdurlarına yönelik olumsuz yaklaşımlardan uzak durulması gerektiği; cezasızlık politikasıyla mücadele edilmesi ve yargıda oluşan olumsuz kültürün sona ermesi gerektiği,
  7. Nefret suçu ve siyasi saiklerle farklı kimliklere yönelen tehdit ve hakaretlere ilişkin TCK’nın 122. Maddesi değiştirilmek kaydıyla, yasal mevzuatın oluşturulması gerektiği,
  8. Türkiye’nin ulusal ve taraf olduğu uluslararası yükümlüklerine tam ve eksiksiz olarak uyması, bu konuda yargı ve idari mercilerin belirtilen hususlara riayet etmesi gerektiği.

Heyetimizce önerilmektedir.

Raporun tamamı için: Mushtaq Mahmood Kareem ve ailesine yönelik saldırı raporu

DİYARBAKIR BAROSU

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ MERSİN ŞUBESİ

ÖZGÜRLÜK İÇİN HUKUKÇULAR DERNEĞİ MERSİN ŞUBESİ

MAZLUMDER ADANA ŞUBESİ