Milli Güvenlik Kurulu (MGK), Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Eylül ayı sonunda toplandı. Külliye’de yapılan ve altı saat süren toplantının ardından yazılı açıklama yapıldı. Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonrası yapılan yazılı açıklamada, “MGK olağanüstü halin uzatılması tavsiyesinde bulundu” ifadesi yer aldı. MGK toplantısının ardından, “Demokrasimizin, hukuk devleti ilkesinin, vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanmasının devamlılığını sağlamak amacıyla olağanüstü halin uzatılması tavsiyesinde bulunulması kararlaştırılmıştır” açıklaması yapıldı. Toplantının ardından yayımlanan bildiride; Toplantıda, vatandaşların huzur ve güvenliği ile kamu düzeninin sağlanması
amacıyla yürütülen faaliyetlerin kapsamlı şekilde görüşüldüğü belirtildi. Bu çerçevede, Millî Güvenliği tehdit eden, terör örgütleriyle iş birliği yapan, ülkesine ihanet eden Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY), bölücü terör örgütleri̇ PKK ve PYD-YPG i̇le DAEŞ terör örgütlerine karşı yurt içinde ve yurt dışında yürütülen operasyonların ve bu konuda alınan tedbirlerin kapsamlı şekilde görüşüldüğü ifade edildi. Bildiride; terörle ve teröristle mücadelenin kararlı bir şekilde sürdürüleceği vurgulanarak “Devletin ve milletin öz kaynaklarını, asli görevleri yerine, bölücü terör örgütüne destek için kullanan ve bu suretle teröre alet olan belediyeler hakkında yapılan idari ve hukuki işlemlerin yerinde olduğunun, bu konudaki çalışmaların
kararlılıkla sürdürüleceğinin altı çizilmiştir” denildi. Terörün ve terör örgütlerinin, ayrım yapılmaksızın uluslararası toplumun iş birliğiyle yok edilmesinin dünya barışı için elzem olduğunun vurgulandığı aktarılan bildiride, “Avrupa Parlamentosu koridorlarına terör örgütü simgelerinin asılması ve bölücü terör örgütleri̇ PKK/PYD-YPG’nin sergi ve toplantıları gibi̇ faaliyetlerde, dost ve müttefik Avrupa Birliği’nin bazı ülkelerinin sergilediği duyarsız tutum kaygıyla karşılanmış, terörün uluslararası siyasetin bir aracı haline getirildiği, hatta teşvik edildiği değerlendirilmiştir. Terörün uluslararasıortak tanımının mutlaka yapılması gerektiğinin, farklı uygulamaların önlenmesi için de iş birliğinin önemine vurgu yapılmıştır” ifadelerine yer verildi. Bölgedeki siyasi̇ ve askeri gelişmelerin ayrıntılı bir şekilde değerlendirildiği ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi: “Bu kapsamda, hudutlarımızda bi̇r terör koridorunun oluşmaması için başlatılan Fırat Kalkanı Harekatı’nın öncelikli iki̇ amacından ilkinin, sınır güvenli̇ği̇mi̇zi̇n sağlanması ve bölgede yaşayanların can ve mal güvenliğinin temin edilmesi̇; i̇ki̇nci̇si̇ni̇n ise, buradaki̇ DEAŞ i̇le PYD-YPG terör unsurlarının bütünüyle temizlenmesi̇ ve ülkelerinin bütünlüğü için Özgür Suriye Ordusu’nun desteklenmesi̇ olduğu bir kez daha kaydedilmiştir.
Fırat Kalkanı Harekâtı’nın, uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru müdafaa hakkımız çerçevesinde, Suriye’nin toprak bütünlüğü esas alınarak icra edildiği̇, sivillerin zarar görmemesi̇ için azami̇ hassasiyet gösterildiği̇ ifade edilmiştir. harekât, kısa sürede çok ciddi̇ bir darbe vurulan DAEŞ’le mücadelenin, başka terör örgütlerine alan açmada ve sivillere zarar vermeden etkin şekilde ö yürütülebileceğinin bir örneği̇ olarak değerlendi̇ri̇lmi̇şti̇r.” Bildiride, terör örgütleri̇ tarafından kullanılan ve hudut bölgesinde güvenlik riski doğuran, Suriye’nin kuzeyinde “terörden arındırılmış güvenli bölge” tesisi ile “uçuşa yasak bölge” uygulamasının gerekliliği üzerinde durulduğu da belirtildi. Bildiride, Suriye’nin yeniden özgür, huzurlu ve müreffeh bi̇r ülke haline gelmesi için, Suriye halkını bir arada tutma ve yaşatma kabiliyeti kalmayan mevcut rejim yerine, geçiş süreci sonrasında, Suriye halkının tek devlet ve adil temsil beklentileriyle hassasiyetlerini karşılayacak,
yeni bir yönetimin bütün paydaş unsurlarca oluşturulma mecburiyetinin dile getirildiği kaydedildi. Suriye krizi başladığından beri, sınırın her iki tarafında da mağdurlara ve
mazlumlara her türlü insani yardımı yapan Türkiye’nin, uluslararası toplumdan yeterli desteği alamasa dahi bu tavrını önümüzdeki dönemde de sürdüreceğinin altının çizildiği aktarılan bildiride, şunlar kaydedildi: “Birleşmiş Milletler 71’inci̇ Genel Kurulu ve G20 Zirvesi başta olmak üzere, uluslararası kuruluşlarla ve diğer devletlerle olan ilişkilerimizdeki son gelişmeler konusunda Kurul’a bilgi sunulmuştur. FETÖ/PDY terör örgütünün 15 Temmuz darbe girişimi tarihinin, her yıl, ‘Demokrasi ve Özgürlükler Günü’ olarak anılması tavsiye edilmiştir. Demokrasimizin,
hukuk devleti ilkesinin, vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerin etkin şekilde uygulanmasının devamlılığını sağlamak amacıyla olağanüstü halin uzatılması tavsiyesinde bulunulması kararlaştırılmıştır” denildi. Belediyelere Yönelik İdari İşlemler Doğru MGK, bazı belediyelere yönelik idari işlemleri de yerinde buldu. Kurul’dan yapılan açıklamada, “Devletin ve milletin öz kaynaklarını, asli görevleri yerine bölücü terör örgütüne destek için kullanan ve bu suretle teröre alet olan belediyeler hakkında yapılan idari ve hukuki işlemlerin
yerinde olduğunun, bu konudaki çalışmaların kararlılıkla sürdürüleceğinin altı çizilmiştir” ifadeleri yer aldı. İçişleri Bakanlığı geçen ay, OHAL sürecinde yayımlanan 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) kapsamında 2’si il, 28 belediyeye kayyum atandığını duyurmuştu. Kayyum atanan belediyelerin başkanlarından 24’ü PKKKCK ile 4’ü de darbe girişimi soruşturma kapsamında Fethullah Gülen Cemaati ile ilişkilendirilmişti. Milli Güvenlik Kurulu tarafından yapılan açıklamanın tam metni şöyle; 1. Vatandaşlarımızın huzur ve güvenliği ile kamu düzeninin sağlanması amacıyla yürütülen faaliyetler; millî güvenliğimizi tehdit eden, terör örgütleriyle iş birliği yapan, ülkesine ihanet eden Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet yapılanmasına (FETÖ/PDY), bölücü terör örgütleri PKK ve PYD-YPG ile DEAŞ terör örgütlerine karşı yurt içinde ve yurt dışında yürütülen operasyonlar ve alınan tedbirler kapsamlı şekilde görüşülmüş; terörle ve teröristle mücadelenin kararlı bir şekilde sürdürüleceği vurgulanmıştır. 2. Devletin ve milletin öz kaynaklarını, asli görevleri yerine, bölücü terör örgütüne destek için kullanan ve bu suretle teröre alet olan belediyeler hakkında yapılan idari ve hukuki işlemlerin yerinde olduğunun, bu konudaki çalışmaların kararlılıkla sürdürüleceğinin altı çizilmiştir. 3. Terörün ve terör örgütlerinin, ayırım yapılmaksızın, uluslararası toplumun işbirliği ile yok edilmesinin dünya barışı için elzem olduğu bir kez daha vurgulanmıştır. Avrupa Parlamentosu koridorlarına terör örgütü simgelerinin asılması ve bölücü terör örgütlerinin (PKK/PYD-YPG) sergi- ve toplantıları gibi faaliyetlerde, dost ve müttefik Avrupa Birliği’nin bazı ülkelerinin sergilediği duyarsız tutum kaygıyla karşılanmış; terörün uluslararası siyasetin bir aracı hâline getirildiği, hatta teşvik edildiği değerlendirilmiştir. 4. Terörün uluslararası ortak tanımının mutlaka yapılması gerektiğinin; farklı uygulamaların önlenmesi için de işbirliğinin önemine vurgu yapılmıştır. 5. Bölgedeki siyasi ve askerî gelişmeler ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmiştir. Bu kapsamda; hudutlarımızda bir terör koridorunun oluşmaması için başlatılan Fırat Kalkanı Harekâtı’nın öncelikli iki amacından ilkinin, sınır güvenliğimizin sağlanması ve bölgede yaşayanların can ve mal güvenliğinin temin edilmesi; ikincisinin ise, buradaki DEAŞ ile PYDYPG terör unsurlarının bütünüyle temizlenmesi ve ülkelerinin bütünlüğü için özgür Suriye Ordusu’nun desteklenmesi olduğu bir kez daha kaydedilmiştir. Fırat Kalkanı Harekatı’nın, uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru müdafaa hakkımız çerçevesinde, Suriye’nin toprak bütünlüğü esas alınarak icra edildiği; sivillerin zarar görmemesi için azami hassasiyet gösterildiği ifade edilmiştir. Bu Harekât, kısa sürede çok ciddi bir darbe vurulan DEAŞ ile mücadelenin, başka terör örgütlerine alan açmadan ve sivillere zarar vermeden etkin şekilde yürütülebileceğinin bir örneği olarak değerlendirilmiştir. 6. Terör örgütleri tarafından kullanılan ve hudut bölgemizde güvenlik riski doğuran Suriye’nin kuzeyinde “terörden arındırılmış güvenli bölge” tesisi ile “uçuşa yasak bölge” uygulamasının gerekliliği üzerinde durulmuştur. Suriye’nin yeniden özgür, huzurlu ve müreffeh bir ülke hâline gelmesi için, Suriye halkını bir arada tutma ve yaşatma kabiliyeti kalmayan mevcut rejim yerine; geçiş süreci sonrasında, Suriye halkının tek devlet ve adil temsil beklentileri ile hassasiyetlerini karşılayacak yeni bir yönetimin bütün paydaş unsurlarca oluşturulma mecburiyeti dile getirilmiştir. Suriye krizi başladığından beri, sınırın her iki tarafında da mağdurlara ve mazlumlara her türlü insani yardımı yapan Türkiye’nin, uluslararası toplumdan yeterli desteği alamasa dahi, bu tavrını önümüzdeki dönemde de sürdüreceğinin altı çizilmiştir. 7. Birleşmiş milletler 71’inci Genel Kurulu ve G-20 Zirvesi başta olmak üzere, uluslararası kuruluşlarla ve diğer devletlerle olan ilişkilerimizdeki son gelişmeler konusunda Kurul’a bilgi sunulmuştur. 8. FETÖ/PDY terör örgütünün 15 Temmuz darbe girişimi tarihinin, her yıl, “Demokrasi ve Özgürlükler Günü” olarak anılması tavsiye edilmiştir. 9. Demokrasimizin, hukuk devleti ilkesinin, vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerin etkin şekilde uygulanmasının devamlılığını sağlamak amacıyla, olağanüstü halin uzatılması tavsiyesinde bulunulması kararlaştırılmıştır. Kamuoyunun bilgisine saygıyla sunulur. Açıklaması yapıldı