14/7/2023 tarih ve 7456 sayılı Kanunun 28 inci maddesiyle 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen ek 40 ıncı madde ile getirilen “ilave ödeme”nin hangi kamu görevlilere ödeneceği konusunda yaşanan tartışmalar bir yana, söz konusu düzenleme ile getirilen “ilave ödeme”nin belediyelerdeki işçi personele yansıtılıp yansıtılamayacağına yönelik fazlaca tereddüt yaşandığına şahit olmaktayız.
Bu nedenle, tarafımıza da yoğun sorular gelmesi nedeniyle bir açıklama yapma ihtiyacı hasıl olmuştur.
İfade etmeliyiz ki; bu tereddütün kaynağı, belediyelerin işçi sendikaları ile imzaladıkları Toplu İş Sözleşmelerinde yer alan hükümlerdir.
Toplu iş sözleşmelerinde yer alan hükümlerin, memur maaşlarında yaşanacak artışlara atıf yaparak bir düzenlemeye tabi tutulması, atıfa ilişkin düzenlemelerde de yeknesaklık olmaması her belediyedeki uygulamanın farklı olması sonucunu doğurmaktadır.
Bu nedenledir ki, konu ile ilgili beyan edilen görüşlerde de fikir birliği söz konusu olamamaktadır.
Toplu İş Sözleşmelerinde yer alan bazı düzenlemeler şu şekildedir:
“İşçilerle yapılan sözleşmede memura gelen bütün oransal ve seyyanen zam artış olarak verilir.”
“Sürekli işçi kadrosundaki çalışanlarımızın maaş zamları toplu sözleşme ile memur maaş zammı oranınca artırılır.”
“657’ye tabi Devlet memurlarına yapılan zam ve enflasyon farkı işçilerin yevmiyelerine aynen uygulanır.”
“Devlet memurlarına yapılacak her türlü zam, Enflasyon farkı vs. oranında aynı gün aynı oranda ücret yapılacaktır.”
”Devlet memurlarına gelen zam ve enflasyon farkı oranları ücret artışı olarak uygulanır.”
Hatta bazı sözleşmelerde, “ …. vb. memur maaşlarında ortaya çıkacak her türlü artış.” şeklinde ibareler olduğunu da görmek mümkün.
Değerlendirmemize geçmeden önce, toplu iş sözleşmelerinin tarafı olan belediyelerimiz ve işçi sendikalarına bir uyarıda bulunmak istiyoruz.
Toplu iş sözleşmelerine konacak hükümlerin, işçilerin kendi çalışma şartları göz önüne alınarak konulması memur veya diğer çalışanlara yapılabilecek artışlara atıf yapmak suretiyle “afaki”, dolayısıyla da gerçekçi olmayan “ücret” hükümleri konulmaması gerekmektedir.
Bu husus, iyi bir insan kaynakları yönetimi, sağlıklı bir bütçe yönetimi ve mali disiplin açısından zaruridir. Aksi ise popülizmdir.
Tartışmalara neden olan yasal düzenleme, 375 sayılı KHK’ya eklenen hükümden kaynaklanmaktadır.
Bilindiği üzere, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 40 ncı maddesinde, “Aylıklarını ek 10 uncu madde ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu hükümlerine göre alanlara; subay, sözleşmeli subay, astsubay, sözleşmeli astsubay, sözleşmeli subay ve astsubay adayları, uzman jandarma ve uzman erbaşlar ile 10/3/2011 tarihli ve 6191 sayılı Kanuna tabi personele (diğer statülerde olup aylıklarını 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununa göre alanlar dahil); mali haklarının belirlenmesinde ek 11 inci madde, geçici 10 uncu maddenin birinci fıkrasının (a) bendi ve geçici 29 uncu madde hükümleri uygulananlara; 25/6/2001 tarihli ve 4688 sayılı Kanun kapsamına giren kamu kurum ve kuruluşlarında iş mevzuatına tabi olanlar hariç mali hakları veya ücret tavanı ilgili mevzuatı uyarınca en yüksek Devlet memurunun mali hakları ya da bu mali haklara göre belirlenmiş olan ücret veya ücret tavanları esas alınmak suretiyle tespit edilen kadro, pozisyon veya görevlerde bulunanlara (26/10/1990 tarihli ve 3671 sayılı Kanun hükümlerine tabi olanlar dahil); aylık ödenekleri 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Kanunun 39 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan gösterge rakamları esas alınarak belirlenen belediye başkanları ile başkan yardımcılarına (haklarında 5393 sayılı Kanunun 40 ıncı maddesinin üçüncü fıkrasının uygulanmasında dikkate alınmak üzere başkan vekilleri dahil); bir yıldan az süreli çalışanlar, ayın veya haftanın bazı günleri ya da günün belirli saatleri gibi kısmi zamanlı çalışanlar, proje süreleriyle sınırlı olarak veya geçici mahiyetteki işlerde çalışanlar ve ücretleri 2914 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinde belirtilen esaslara göre belirlenenler ile mevzuatı uyarınca ücretleri özel olarak belirlenen diğer yabancı uyruklu çalışanlar hariç olmak üzere 4688 sayılı Kanun kapsamına giren kamu kurum ve kuruluşlarının merkez, taşra ve döner sermaye teşkilatlarında istihdam edilen sözleşmeli personele (kadro karşılığı sözleşmeli dahil) (15.965) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda ilave ödeme yapılır. İlave ödemeye hak kazanılmasında ve bu ödemenin yapılmasında, personelin aylık veya ücretlere ilişkin tabi olduğu hükümler uygulanır. Bu ödeme damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve sigorta prim kesintisine tabi tutulmaz.
İlave ödeme, kapsamında bulunanlara sadece kendi unvanı esas alınarak ödenir ve mali hakları mevzuatı uyarınca en yüksek Devlet memuru veya başka bir unvan esas veya emsal alınmak suretiyle belirlenenler bakımından, diğer mevzuat uyarınca mali haklarının belirlenmesine esas ödeme unsurlarının kapsam veya hesabına dahil edilmez. Bu ödeme, ilgili mevzuatı uyarınca ödenmekte olan veya mali ve sosyal hakların tespitinde esas alınan aylık, ücret, zam, tazminat, ödenek, döner sermaye ödemesi, ikramiye ve diğer herhangi bir ödeme unsurunun ya da ücret tavanının hesabında dikkate alınmaz. Bu madde hükümleri, doğrudan veya başka bir ödemenin hesabında olmak üzere, tamamen veya kısmen mükerrer ödeme yapılmasına neden olacak şekilde uygulanamaz. Diğer mevzuatın bu fıkraya aykırı hükümleri uygulanmaz.
Bu maddenin uygulanmasında ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye ve uygulamayı yönlendirmeye Cumhurbaşkanlığı yetkilidir.” hükmü yer almaktadır.
Konu, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Yerel Yönetim Genel Müdürlüğü’nün görüşlerine de yansımıştır.
Anılan Genel Müdürlüğün 26.07.2023 tarihli görüşünde; 375 sayılı KHK ile getirilen “ilave ödeme”nin kapsama dahil personele verilen bir zam olmadığı, yeni bir ödeme kalemi olduğu belirtilmiştir.
Anılan Genel Müdürlük bir başka görüşünde de; 375 sayılı KHK’nın ek 40 ıncı maddesi ile düzenlenen ilave ödemenin zam/seyyanen zam olmadığı, bu ilave ödemenin Toplu Sözleşmelerde geçen “…… Bu tutar (yevmiye) sözleşme süresince, 657 sayılı devlet memurlarına gelen her türlü zam (% veya seyyanen, enflasyon farkı) geldiği tarihten itibaren uygulanacaktır” ifadesi kapsamına girmediği ifade edilmiştir.
Devlet memurlarına verilen ek ödemenin, memur maaş zamları dönemine denk gelmesi ve kamuoyuna “seyyanen zam” olarak açıklanması, hatta bu artışın “zam” niyetine yapılması, konunun ilgililer açısından doğal olarak “zam” olarak algılanmasına sebebiyet vermiştir.
Birçok sözleşmede yukarıda da belirttiğimiz üzere “memur maaşlarında artışa neden olabilecek her türlü yeni ödeme” ibareleri de mevcuttur.
Eğer bir ödeme kaleminde ortaya çıkan bir artışı veya yeni eklenen bir ödeme kaleminin zam olarak değerlendirilmesi halinde, yukarıda verdiğimiz tüm sözleşme maddelerine göre işçilere bu ilave ödemenin “zam” olarak verilmesi gerekmektedir.
Ancak böyle bir mantık kurgusu, memur maaşlarında artışa neden olan “ek gösterge” değişikliklerinin bile işçi ücretlerine yansıtılması sonucunu doğuracaktır.
Tarafımızın da toplu iş sözleşmesindeki hükümler çerçevesinde, söz konusu “ilave ödeme”nin işçilerin ücretlerine yansıtılıp yansıtılmayacağı konusunda tereddütler yaşadığını, konunun her toplu iş sözleşmesindeki hükme göre cevabının farklılık arz edeceğini ifade etmemiz gerekmektedir.
Sonuç olarak, Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğünün “ilave ödemenin kapsama dahil personele verilen bir zam olmadığı, yeni bir ödeme kalemi olduğu” yaklaşımını esas almamız gerekmektedir.
Konu toplu iş sözleşmelerindeki hükümlere göre, her bir toplu iş sözleşmesi açısından ayrı ayrı değerlendirilebilecek nitelikte olmakla birlikte, kanuni olarak ortaya konulan kavramlara göre yorum yaparak uygulamaya dönüştürülmesi daha uygun olacaktır.
Bu nedenle, “zam”, “seyyanen zam”, “enflasyon farkı” ve “memur maaş zammı” kavramlarının “ek ödeme” kavramıyla aynı anlamda olmadığını, bunlarda gelecek artışın işçi ücretlerine yansıtılacağına dair düzenlemelerin “ek ödeme” ile birlikte değerlendirilerek işlem yapılmasının doğru olmayacağını değerlendirebiliriz.
Bunun yanında, yukarıda örneğini verdiğimiz gibi, memur maaşlarında her ne ad altında olursa olsun gelecek artışların ücretlere yansıtılacağı yönündeki toplu sözleşme hükümleri, bu kanaatimizden farklı olarak işçi ücretlerinin artırılmasında esas alınabilecektir.
İfade ettiğimiz üzere hem bizlerin, hem uygulayıcıların, hem de işçilerin ve sendikaların bu konuda kafası karışıktır. Bu nedenle, “ilave ödeme” kavramına getirilen açıklama konusunda Bakanlığın görüşüne itibar etmek gerekmektedir. Bunun kabul edilebilir olmadığını düşünenlerin, belediyeleri ödeme yapmaya zorlamayarak, haklarını yasal çerçevede arama yolunu tercih etmeleri uygun olacaktır.
Ayrıca, çok genel ve her türlü artışın yansıtılacağı yönündeki ifadeler içeren toplu iş sözleşmelerinin ise bu artışlar dikkate alınarak uygulanması gerekir.
MİARGEM Başkanlığı
Not:
İlave ödemenin; Belediye Başkanları (emeklilik aylığı alanlar dahil), meclis üyesi başkan yardımcıları, belediye başkan vekilleri ve sözleşmeli personele (kısmi zamanlı sözleşmeli personel hariç) ödenmesi gerekmektedir.