Müdahalenin Men’i, Ecrimisil Yargıtay Kararı

8. Hukuk Dairesi 2018/7138 E. , 2020/7519 K.
“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Müdahalenin Men’i, Ecrimisil

Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.

K A R A R

Davacı vekili; davalının, müvekkiline ait 639 parsel sayılı taşınmazda 2985 m²lik yeri, rızası olmadan işgal ettiğini, ekip biçtiğini, daha önceden davalı ile bir seneliğine icar karşılığı anlaştığını, davalının kirayı vermemesi üzerine davalıyı Samsun Cumhuriyet Başsavcılığına şikayet ettiğini, bu nedenlerle davalının taşınmazına yapmış olduğu müdahalesinin menine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 17.09.2014 tarihinde verdikleri dilekçe ile davalıdan 8.000 TL ecrimisil talep ettiklerini belirterek davayı ıslah etmiş, 16.04.2015 tarihli celsede de dava tarihinden geriye doğru 3 yıllık ecrimisil talep ettiklerini açıklamıştır.

Davalı yan; dava konusu 639 parsel sayılı taşınmazın 32.985 m² olduğunu, 12503375/412338888 hisse karşılığı 2.000 m² sinin kendisine, taşınmazın 22581/62504 hisse karşılığı 11.916,59 m² sinin ise vefat eden babaları … adına kayıtlı bulunduğunu, babalarının vefatı üzerine davacı da dahil bu taşınmazda her bir kardeşe 1/4 hisse düştüğünü, bu yerin boş olarak durduğunu, davacıya ait yerin kendisi tarafından kullanılmadığını, kullandığı alanın davacı ile ilgilisi olmayan kendi hissesine düşen miktar olduğunu, bu nedenle açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece; davacının, davalı …’ün dava konusu taşınmaza müdahalesinin önlenmesi ile ecrimisil istemine ilişkin davasının yasal şartları oluşmadığından reddine karar verilmesi üzerine hüküm, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.

Dava, paydaşlar arasında müdahalenin men’i ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişmeli 639 parselin 17182/62504 hisse karşılığı 9067,39 m2 sinin davacı adına, 12.503,375/412.338.888 hisse karşılığı 1000,21 m2 sinin davalı adına kayıtlı olduğu, tarafların murisi …’den veraset ilamına göre taraflara düşen hisseler de dikkate alınınca, dava konusu taşınmazda davacının 10769,76 m2, davalının ise 2702,58 m2 kullanım hakkı olduğu anlaşılmaktadır.
Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.

Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve iş yeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir.

Bilindiği üzere 4721 s. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 237., Borçlar Kanunu’nun (BK) 213.), Tapu Kanunu’nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, “ahde vefa” kuralının yanında TMK’nin 2. maddesinde düzenlenen iyiniyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planının olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK’nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.

Somut olaya gelince, taraflar arasındaki uyuşmazlığın paylı mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği açıktır.

Hal böyle olunca; Mahkemece, öncelikle davalının intifadan men edilip edilmediği, davacının dava konusu taşınmazda çekişmesiz olarak kullanabileceği alan bulunup bulunmadığı taraflardan ve tanıklardan sorularak; sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere eksik inceleme ile karar verilmesi isabetsizdir.

SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenle davacı vekilinin temyiz itirazı yerinde görüldüğünden kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK’nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK’un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 24.11.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.