Vergi incelemesi süreci vergi ödevine bağlı bir takım mükellefiyetleri içermektedir. Bu süreçte mükellefin zor durumda olması ve buna bağlı olarak da incelemeye ilişkin ödevlerden tamamını ya da bir kısmını talep edilen süre içinde yerine getirme imkanı bulunmaması durumunda ek süre gündeme gelir. Konuya ilişkin olarak VUK’un 13. maddesinde mücbir sebepler düzenlenmiştir. Mücbir sebep kavramının tanımı yapılmak yerine, VUK’un 13. maddesinde mücbir sebep olarak kabul edilen haller aşağıdaki şekilde sayılmıştır.
I- Vergi ödevlerinin herhangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır kaza, ağır hastalık ve tutukluluk,
2- Vergi ödevlerinin herhangi birinin yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetler,
3- Kişinin iradesi dışında vuku bulan mecburi gaygubetler,
4- Sahibinin iradesi dışındaki sebepler dolayısıyla defter ve vesikaların elinden çıkmış bulması; gibi hallerdir.”
Mücbir sebepler, vergi uygulamasında vergi ödevlerine yönelik olarak getirilmiş olup, esasen vergilendirme ilişkisinde mükellefe tanınan hakların kullanımına ilişkin süreleri etkilemez. Bu konuda, Danıştay tarafından verilen kararlarda; VUK’un 13. maddesinde sayılan mücbir sebeplerin, vergi ödevlerinin yerine getirilmesine ilişkin süreleri keseceği ve uzlaşma başvurusunun bu kapsamda vergi ödevinin yerine getirilmesi olarak yorumlanamayacağı belirtilmiştir.”
mükellefin süre talep hakkı
Vergi uygulamasında mücbir sebepler VUK’un 13. maddesinde açıkça sayılan hallerle sınırlandırılmamış, maddenin sonuna eklenen “gibi haller” ibaresiyle Kanun’da sayılanlara benzeyen durum ve olayların da mücbir sebep kabul edileceği hüküm altına alınmıştır.
Bu konuda, Danıştay’ın, grev ve lokavt halinin mücbir sebep olarak kabul edilemeyeceği ” ‘ ve yatak istirahatını öngören raporun dava açma hakkını kullanmasını olanaksız kılacak ağırlıkta bir hastalık haline ilişkin bulunmaması nedeniyle bu raporun bir mücbir sebep olarak kabulünün mümkün olmadığı” yönünde kararları bulunmaktadır.Mükellefin Süre Talep Hakkı
Mücbir sebep konusunda çok çeşitli ölçütler ileri sürülmesine rağmen, belirli nitelikteki olayların önceden mutlak bir şekilde mücbir sebep olarak kabul edilmesi söz konusu değildir. Her olay kendi koşulları ve özellikleri içinde ayrı ayrı değerlendirilmelidir. VUK”ta mücbir sebebin tanımının yapılmaması ve yalnız mücbir sebep sayılacak hallere örnekler verilmekle yetinilmesi bu nedene dayanmaktadır.”
mücbir sebepler olarak sayılan, yangın, yer sarsıntısı Ve su basması gibi doğal afetler, vergilendirme ile ilgili ödevlerin yerine getirilmesine engel olarak belirtilmekle birlikte, bu haller vergi ödevlerinin yerine getirilmesini tamamen ortadan kaldırır nitelikte olmayıp, yalnızca vergi ödevlerinin kanunda tanınan süre içerisinde yerine getirilmesini engeller ve bu kapsamda cezai sorumluluğu etkiler.”
Diğer yandan, mücbir sebep hali ödevli ile ödev arasındaki ilişkiyi doğrudan etkiler nitelikte olmak durumundadır. Bu yönüyle, aynı durum ödevli ve ödev arasındaki ilişkisi gözetilerek bazı hallerde mücbir sebep olarak kabul edilirken bazen mücbir sebep olarak görülmemektedir. Örnek olarak, Danıştay, beyanname verme tarihinde tutuklu bulunan mükellef hakkında mücbir sebep halinin bulunduğunu ve re’sen tarhiyat yapılamayacağını belirtirken””, şirket müdürünün tutuklu olması halinde ise bu durumun asıl borçlu olan şirket için mücbir sebep sayılamayacağını karara bağlamıştır.
Mücbir sebebin vergi hukukundaki genel etkisi VUK’un 15. maddesinde, “Mücbir Sebeplerle Gecikme” başlığı altında düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca, VUK’ın 13. maddesinde yazılı mücbir sebeplerden herhangi birinin bulunması halinde bu sebep ortadan kalkıncaya kadar süreler işlemez.
Bu takdirde tarh zamanaşımı işlemeyen süreler kadar uzar. Bu hükmün uygulanması için mücbir sebebin malum olması veya ilgililer tarafından ispat veya tevsik edilmesi lazımdır. VUK’un 15. maddesinde mücbir sebebin vergi ödevlerine etkisi sürelerin işlememesi şeklinde ifade edilmiştir. Burada işlemeyen süreler vergi ödevine ilişkin olarak algılanmak durumundadır.
Nitekim, kanunkoyucu da bu yorumu benimsemiş göründüğünden, sürelerin işlemeyeceğine ilişkin kuralın hemen ardından bu durumun tarh zamanaşımını da uzatacağını ayrıca düzenlemiştir. Danıştay’ın vermiş olduğu bir Kararı’nda” da bu görüş aşağıdaki ifadelerle açıkça ortaya konulmuştur; “Deprem ve benzeri doğal afetler nedeniyle idare tarafından yükümlüler lehine olarak getirilen mücbir sebep hali idare lehine ve idareyi de kapsayacak şekilde uygulanamaz, beş yıllık defler ve belge muhafaza ve ibraz külfeti bu nedenle uzatılamaz.” Diğer yandan, VUK’un 373. Maddesinde mücbir sebep halinin ceza uygulamasına etkisi özel olarak düzenlenmiştir.
Bu çerçevede, VUK’un 13. maddesinde yazılı mücbir sebeplerden herhangi birinin vukua geldiği malum ise veya tevsik veya ispat olunursa vergi cezası kesilmez.Mükellefin Süre Talep Hakkı
netleştirilmesi gereken bir konu, mücbir sebebe bağlı olarak ceza kesilmemesi durumu esasen, mücbir sebebin etkisiyle ihlal edilen vergi ödeviyle sınırlıdır. Bu etkinin kalkmasından itibaren vergi ödevinin yerine getirilmesi zorunluluğu tekrar varlık kazanacağından, bu zorunluluğa uyulmaması durumunda ortaya çıkan ihlale ve kabahate vergi cezası kesilecektir.
Vergi kaybına yol açılan eylemle, mücbir sebep arasında nedensellik ilişkisi bulunmadıkça, mücbir sebebin varlığının ceza kesilmesini önleyen bir durum olarak kabul edilemez.”
Mücbir sebebin dışında, VUK’un 139. maddesinde VUK’un 17. maddesinde düzenlenmiş olan zor durum nedeniyle mühlet verme müessesesine benzeyen özel bir hükme yer verilmiştir. Bilindiği üzere VUK’un 17. maddesindeki mühlet verme hükmü uyarınca, zor durumda bulunmaları nedeniyle vergi muamelelerine ilişkin ödevlerini süresi içinde yerine getiremeyecek olanlara, kanuni sürenin bir katını, kanuni sürenin bir aydan az olması halinde bir ayı geçmemek üzere, Maliye Bakanlığınca münasip bir mühlet verilebilir.
Bu mühletin verilebilmesi için:
» Mühlet isteyen, sürenin bitmesinden evvel yazı ile istemde bulunmalıdır.
»İstemde gösterilen mazeret, mühlet verecek makam tarafından kabule layık görülmelidir.
» Mühletin verilmesi halinde verginin alınması tehlikeye girmemelidir.
Maliye Bakanlığı mühlet verme yetkisini tamamen veya kısmen mahalline devredebileceği gibi bölgeler, iller, ilçeler veya sektörler ile iş kolları ya da mükellef grupları itibarıyla yazılı başvuru şartı aramaksızın da kullanabilir.
farklı olarak VUK’un 139. maddesinin son fıkrası uyarınca incelemenin dairede yapılması halinde istenilen defter veya vesikaları belli edilen zamanda mazeretsiz olarak getirmeyenler, bunları ibraz etmemiş sayılırlar. Haklı bir mazeret gösterenlere, defter ve vesikalarını daireye getirmesi için münasip bir mühlet verilir.
Her iki düzenleme arasındaki kavramsal farkları da dikkate aldığımızda VUK’un 17. maddesinde belirtilen “zor durumda bulunma” yerine VUK’un 139. maddesinde “haklı mazeret gösterme” ibaresine yer verilmiştir.
VUK’un 139. maddesindeki bu unsur sadece vergi incelemeleri sırasında ibraz ödeviyle sınırlı bir imkan olarak haklı mazeret gösterenlere vergi inceleme elemanı tarafından münasip bir mühlet verilmesini öngörmektedir.
Dolayısıyla, VUK’un 17. maddesinde Maliye Bakanlığı’na tanınan yetkiden farklı olarak VUK’un 139. maddesindeki yetki vergi inceleme elemanlarına tanınmıştır. Verilecek mühlet konusunda da ödevin niteliğine ve mükellefin mazeretine uygun ek bir süre takdir edilmesi öngörülmüştür. İki düzenleme arasındaki önemli bir diğer fark, uzatmaya (ek süreye) konu olan sürenin niteliğidir. VUK’un 17. maddesinde mühlet verme sadece kanuni süreler açısından öngörülmüş ve kanuni sürenin bir katını, kanuni sürenin bir aydan az olması halinde bir ayı geçmemesi öngörülmüştür. Buna karşın VUK’un
VUK’un 139. maddesinde yer alan bu mühlet verme hükmünün vergi inceleme elemanlarına bir yetki vermek için değil bizzat mükellefe haklı mazerete bağlı olarak vergi inceleme elemanından münasip bir mühlet isteme imkanı tanımak üzere ihdas edildiğidir. Nitekim, VUK’un 14. maddesi uyarınca idari bir süre niteliğinde olan ibraz ödevine yönelik bizzat inceleme elemanı tarafından tayin edilen sürenin uzatılması bu sürenin niteliğine bağlı olarak VUK’un 139. maddesindeki düzenleme bulunmasa da mümkündür.
Ancak, VUK’un 139. maddesindeki düzenleme mükellef hukukunu korumak üzere öngörülmüş bir hükümdür. Bu kapsamda verilecek mühlet konusunda da ödevin niteliğine ve mükellefin mazeretine uygun ek bir süre takdir edilmesi Kanunda düzenlenmiştir.
Bu noktada, VUK’un 17. maddesinde zor durum halinin tanımlanmaması gibi VUK’un 139.
maddesi uyarınca öne sürülecek haklı mazeretin tanımı ya da kapsamı da ortaya konulmamıştır. Bu nedenle hangi hallerin zor durum veya hangi mazeretlerin haklı bir özür olarak kabul edileceği hususu ilgili makamın takdirindedir. Bu nedenle mükelleflerin zor durum sebebi ile vergiye müteallik ödevleri için VUK’un 17. maddesi kapsamında süre istemesi ya da VUK’un 139. maddesi uyarınca ibraz ödevine ilişkin ek süre talebi durumunda bunlara ilişkin sebepleri ve mazeretleri açıkça ortaya koymaları gerekir.Mükellefin Süre Talep Hakkı
Yapılan açıklamalar çerçevesinde, VUK’un 13. maddesinde belirtilen mücbir sebep durumunun bulunması halinde mükellefin vergi incelemesi sürecindeki ödevleri VUK’un 15. maddesi uyarınca mücbir sebep ortadan kalkana kadar duracaktır. Bununla birlikte, mücbir sebep halleri dışında mükellefin ibraz sürecinde haklı mazereti bulunması durumda VUK’un 139, maddesi uyarınca defter ve belgelerin inceleme elemanının çalışma yerinde ibrazı için ek süre talep etme hakkı bulunmaktadır.Mükellefin Süre Talep Hakkı
Kaynak: Vergi İncelemesi (Dr. Tahir Erdem)