AçıkBeyin bünyesinde “Çevik Yaşama Giriş” isimli uygulamalı eğitime başladık. Çevik Yaşam üzerine verdiğim tüm eğitimler ve danışmanlıklar aynı zamanda birer yaratım atölyesine dönüştü. Yeni başlayan bu eğitim de güzel meyveler verdi ve bunlardan biri şu çıkarım: Mükemmeliyetçi olamazsınız, mükemmeliyetçilik sadece kendinizi haksız yere etiketlemenizdir.
Bilimin çeşitli alanlarındaki gelişmelerde ölçme yeteneğimizin artması çok önemli rol oynar. Nörobilimde beyinle ilgili çeşitli sinyallerin daha hassas ölçülebilmesinden tutun, atom altı parçacıkların izlerinin daha hassas takip edilebilmesine kadar, ölçmede sağlanan ilerlemelerin etkili olduğu birçok alan vardır. Tabii her şey ölçmeyle olmaz, hayal gücü gibi pek çok başka bileşen de önemlidir; ama ölçtüklerimiz arttıkça kimimiz ölçümlerin içinde boğulur, kimimizin hayal gücü daha iyi çalışır.
Ölçme imkanlarımız genişledikçe daha önceden var-yok şeklinde şalter gibi düşündüğümüz pek çok şeyin aslında sadece ölçek olduğunu, iki uç arasında sonsuz değer içerebildiğini anlarız. Psikoloji alanında da bu tür gelişmeler yaygınlaşmakta. İnsanlara var-yok cinsinden kişisel özellikler atamak giderek demode oluyor. Bunun yerine iki uca sahip ölçeklerle nerede olduğumuz ölçülmeye çalışılıyor artık.
Klasik paradokslardan birinde de çözüm etiketten kurtulup ölçeğe geçmekte yatar. Hatırlayalım:
Bir kum yığını düşünün. Gözünüzün önüne geldi mi? Şimdi o yığından bir kum tanesi eksiltin. Hala bir yığın mı? Bir tane kum eksiltmekle yığın yığın olmaktan çıkar mı? Bir tane daha eksiltin, bir tane daha… Hala yığın mı? Tek bir kum tanesi kaldığında bile yığın mı? Ne zaman yığın olmaktan çıktı?
Bu, felsefede meşhur paradokslardan biridir. ( https://en.wikipedia.org/wiki/Sorites_paradox )
Oysa şahsi görüşüme göre çözümü çok da zor değil. Yığın olmak ya da olmamak var-yok tipinde bir bilgi değildir. Yığın olmak sürekliliği olan bir ölçektir. Mesela kumun ağırlığını ölçtüğünüzü düşünün. Bu durumda paradoks falan kalmaz. Tek bir kum tanesinin bile ağırlığını ölçebilir durumdayız.
İşte tam burada sizin -olası- mükemmeliyetçiliğinize geliyoruz. Kimse var-yok tipinde bir ölçekte mükemmeliyetçi olamaz. Yani kimseyi mükemmeliyetçi ya da mükemmeliyetçi değil diye etiketleyemeyiz. Neden mi?
Mükemmeliyetçiliğin tanımını düşünelim. Bir şeyi daha mükemmel hale gelemeyecek kadar mükemmelleştirmek. İdeal tanımı bu olsa gerek. Peki herhangi bir şeyi, bir işi, bir eseri düşünün. Tek bir kum tanesi kadar daha mükemmel olamaz mı? İllaki olur, ne kadar çalışmış olursanız olun, bir kum tanesi kadar daha iyisi her zaman mümkün olabilir. En azından mümkün olabileceğini yadsıyamazsınız.
Eğer gerçek bir mükemmeliyetçi olsaydınız, yaptığınız ilk eylem/işin üretiminde çalışıyor olurdunuz hala. Ne kadar mükemmeliyetçiyim derseniz deyin var-yok tipinde mükemmeliyetçi olamazsınız. Mükemmeliyetçilik ölçeğinde abartmış olursunuz en fazla. Ve bir yerde durmaya eninde sonunda karar verirsiniz.
Sorun ölçeğin uygun bir yerinde duramamanız!
Şunu kabul ederseniz, rahatlayacaksınız: Tüm insanlar -belirli ölçekte- mükemmeliyetçidir.
Bu kabulü yapabildiğinizde kendi kendinize yapıştırmış olduğunuz ve kerameti kendinden menkul o mükemmeliyetçilik etiketinden kurtulabilirsiniz.
Tek yapmanız gereken, farklı alanlarda, farklı işlerde, farklı durumlarda mükemmeliyetçiliğinize durma ayarını daha iyi verebilmek.
Şöyle bir öneride bulunabilirim: İşe girişmeden önce bir kalite ve bir zaman hedefi koyun. Kalite hedefi işle ilgili makul bir hedef olsun. Zaman sınırı da yaşamınızın kalitesi açısından makul bir ‘darlıkta’ olsun. Kalite hedefinize zaman sınırından önce varırsanız durun orada, daha uğraşmayın. Kalite hedefinize varamadan zaman sınırınıza gelirseniz orada da durun, daha uğraşmayın.
Durma becerinizi geliştirdikçe azalan faydalar ilkesine de dönebilirsiniz. Bir birim zaman ya da emek harcadığınızda ortaya çıkan üründeki kalite artışı nerede anlamsızlaşmaya başlıyor; bunu hissedin ve orada durun.
Hala kendinize mükemmeliyetçiyim diyor musunuz?
Eğer bu yazı ilginizi çektiyse sıradaki yazımız sizin için geliyor: Yapmanın Yolu Yapmaktır, Onun Da Yolu Yapamamaktır