Mülkiyet hakkı kişi hak ve özgürlüklerinden biridir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne sonradan eklenen mülkiyet hakkı birçok yasa ve sözleşme tarafından korunan bir temel haktır. Mülkiyet hakkı; kişiye kullanma, yararlanma ve tasarruf etme gibi mülkiyete tabi şey üzerinde sınırsız bir yetki vermektedir. Bazı durumlarda mülkiyet kısıtlanabilmektedir fakat temel olarak mülkiyet hakkını ihlal etmek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları gereğince yasaktır.
Mülkiyet Hakkının Konusu
Mülkiyet hakkına konu olan şeyler Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları temel alınarak belirlenmiştir. Bunlar:
mülkiyet hakkının konusunu oluşturan durumlardır.
Mülkiyet Çeşitleri
Mülkiyet türleri olarak ifade ettiğimiz durum bir maddi varlık üzerindeki mülkiyet hakkının kim tarafından ve nasıl kullanıldığıdır. Kim tarafından kullanıldığı sorusu üzerine karşımıza tek başına mülkiyet ve birlikte mülkiyet kavramları çıkmaktadır. Birlikte mülkiyet kavramı ise elbirliği ile mülkiyet ve paylı mülkiyet olarak ikiye ayrılmaktadır. Nasıl kullanıldığına dair olan bu ayrımda kişilerin belirli bir oranda mı yoksa mülkiyet hakkına konu olan cisim üzerinde tamamen eşit haklara sahip olduklarını ayırmaya yaramaktadır. Paylı mülkiyette kişiler arasında mülkiyete dair belirli oranda paylar vardır. Elbirliği mülkiyette ise kişiler arasında bir oran yoktur, herkes mülkiyete konu cismin her zerresinde hak sahibidir.
Mülkiyet Çeşitlerini ele alacak olursak;
a.Tek Başına Mülkiyet
b.Birlikte Mülkiyet
b.1.Elbirliği Mülkiyet
b.2.Paylı Mülkiyet
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi mülkiyet hakkı ile ilgili 3 kural belirlemiştir. Bu kurallara göre ihlalin ve müdahalenin varlığını belirlemektedir. Bu kurallar:
olmak üzere mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin sayılan kurallardan hangisinin kapsamında değerlendirileceğini belirlemektedir.
Mülkiyet hakkı temelinde dokunulmaz bir haktır. Fakat bazı koşullarda mülkiyet hakkına dokunmak yani ihlal etmek mümkün olabilmektedir. Mülkiyet hakkına müdahale olarak adlandırılan bu durum için belirli şartlar gerçekleştiğinde yapılan ihlal hukuk kurallarına uygun olmaktadır. Bu şartlar:
olmak üzere belirlenmiştir.
Mülkiyet hakkının ihlali için öncelikle hak konusu şeye müdahale olmalıdır. Bu müdahalenin hukuka uygunluğuna göre ihlal olup olmadığına karar verilebilecektir.
sonucunda bu üç madde müdahalenin AİHS de sayılan hangi kuralı ihlal ettiğini tespit amaçlıdır.
Yapılan müdahalenin ihlal sayılabilmesi için belirli şartlar aranmaktadır. Koşullar başlığı altında saydığımız ilkelere aykırılık söz konusu olduğunda mülkiyet hakkına yapılan müdahale ihlal olmaktadır.
durumlarından bir veya birkaçı gerçekleşmişse mülkiyet hakkına yapılan müdahale ihlal olacaktır. Eğer müdahalenin hukuka uygunluk nedeni varsa üç maddede sayılan şartlara göre hukuki uygunluk denetlenecek ve ihlal olmadığına karar verilecektir. Yani ilkelere ve hukuka uygun olarak mülkiyet hakkına yapılan müdahale ihlal oluşturmamaktadır.
Mülkiyet hakkının ihlali maddi tazminata gerekçe oluşturmaktadır. Mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerde ilgili devlet kişilerin mahrum bırakılan haklarının karşılığını ödemek zorundadır. Her zaman ödenecek miktar müdahalede bulunulan mülkün bedeli olması gerekmemekte olup bazen de mülkün rayiç değerine eşit olabilmektedir.
AİHM, tazminat standardının mülkün türüne ve alınma şartlarına bağlı olarak da değişebileceğini vurgulamıştır. Bir ulusallaştırma olayında uygulanacak tazminat standardı diğer mülk alımlarından örneğin kamusal amaçlar için arazinin alınması gibi durumlardan farklı olabilir.
Mülkiyet hakkının ihlali davalarında mülkiyet kavramı ve ihlali oluşturan sebepler iyi incelenmelidir. Açılacak davada yapılan müdahalenin hukuka uygunluğu ve gerçekleşen ihlalin tam olarak ne olduğu iyice açıklanmalıdır. Ayrıca AİHS ve Anayasamızın öngördüğü mülkiyet hakkının ve hakların sınırlandırılabilmesine dair hükümlerin iyi bilinmesi gerekmektedir. İhlal sanılan eylem hukuka uygun bir müdahale olabilir ya da ihlal olsa bile ihlale sebebiyet vermeyen eylem gerekçe gösterilebilir. İlkeler ve AİHS gibi kanun metinlerinden ayrı olarak bilinmesi gereken hususlar olması, iç hukuk yollarında çözülemez ise AİHM’e davanın taşınması gerekebileceğinden hukuki deneyim isteyen bir konudur. Bu sebeplerle hak kaybı yaşamamak ve dava sürecinin sonuna kadar takip edilebilmesi için bir avukattan hukuki yardım alınması daha isabetli olacaktır.