Mustafa Kemal’den ve Birinci Kuvayimilliyeci Atalarımızdan Türkiye Halkına ve Gençliğine miras kalan 19 Mayıs kutlu olsun!

Dünyada ve topraklarımızda ileriye atılan adımlar her zaman, özellikle Aydın Gençliğin eylem dinamikleri üzerinden şekillenmiştir. Bundan 102 yıl önceki günler, Vatan topraklarının batısından doğusuna, kuzeyinden güneyine Vahdettin’lerin, Damat Ferit’lerin imza koyduğu Sevr Anlaşması doğrultusunda işgal edildiği, Ortaçağcı Gericilerin Emperyalist İşgalcilerle kol kola halkımıza eziyetler çektirdiği, halk düşmanı gerici grupların bütün bölgelerde cirit attığı, halka zulüm ettiği günlerdi. Dört bir yanında kan ve acının olduğu coğrafyamızda, Çanakkale’de Mazlum Halkların Emperyalizme karşı ilk zaferinin Komutanı Mustafa Kemal isimli genç bir kahraman çıkmış, Emperyalist Yedi Düvele ve onlarla etle tırnak gibi kaynaşık Ortaçağcı Gericiliğin o yıllardaki temsilcileri Vahdettin’lere, Damat Ferit’lere, Nemrut Mustafa Paşa’lara, Ali Kemal’lere, yani yerli işbirlikçilere karşı Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın kıvılcımını çakmıştır.

Bu kıvılcım, Çökkün Osmanlı’nın zulmünden, Emperyalist İşgalcilerin mezaliminden, yerli işbirlikçilerin ihanetinden bunalan Emekçi Halkımızın desteğiyle harlanmış; Birinci Kuvayimilliyecilerin, onuru yaşamın önüne koyan cesaretiyle bu ateş daha da büyümüş ve Emperyalist Yedi Düveli, onun yerli işbirlikçilerini yutan bir alev topu haline gelmiştir.

Antiemperyalist Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın kıvılcımı olması, zaferle taçlanan bu şanlı Savaşımızın Mazlum Halklara umut, örnek, önderlerine ilham olması ve vatan savunması açısından Türkiye Halkları açısından büyük bir anlama sahip olan şanlı 19 Mayıs, aynı zamanda gençlik için de şanlı bir mesajdır!

Gençliğin alması gereken ilk mesaj, önce durum tespiti yapmaktır:

“Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.” (Gençliğe Hitabe, M. Kemal)

Sonra; Birinci Kuvayimilliyeci Atalarımız ve Önderi Mustafa Kemal gibi “Söz konusu Vatansa gerisi teferruattır” ve İkinci Kurtuluş Savaşı’nın teorik ve pratik önderi, Köyceğiz Kuvayimilliye Komutanı Hikmet Kıvılcımlı gibi “Vatan aşkını söylemekten korkar hale gelmektense ölmek yeğdir” diyerek mücadeleye atılmaktır. Sonunu düşünmeyen kahramanlar olmaktır.

Onun da nasıl olacağını Mustafa Kemal, “Bursa Nutku”nda gösteriyor:

“Türk Genci, Devrimlerin ve Cumhuriyet’in sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.”

19 Mayıs, Batılı Emperyalistlerin zalimliğini, Batılı Emperyalistlerle işbirliği içindeki o yıllardaki gerici sınıfların temsilcisi Vahdettin’lerin, Damat Ferit’lerin, Nemrut Mustafa Paşa’ların, Ali Kemal’lerin, Şeyhlerin, Mollaların hainliklerini ve bu zalimler-hainler güruhuna karşı Jöntürk gelenekli Mustafa Kemal’lerin mücadelesini, İkinci Kurtuluş Şavaşı’mızı aydınlattığı ve ilk kıvılcımı olduğu için bugün de bir meşaleye dönüşmüştür.

Bugün bu meşale bizlerin ellerindedir. İkinci Kurtuluş Savaşı’mızın neferleridir İkinci Kuvayimilliyeciler. 102 yıl önce olduğu gibi bugün de insan soyunun en büyük düşmanı AB-D Emperyalist Haydutları ve onların beyinlerini, ruhlarını satın aldığı Yerli Satılmışlar, yani bugünün zalimleri ve hainleri de vatansever gençliğin, bizlerin, İkinci Kuvayimilliyecilerin karşısına dikilmiştir. 102 yıl önce Mustafa Kemal’i 19 Mayıs’ta Samsun’a çıkartan şartlar bugün fazlasıyla mevcuttur. Ve bugün AB-D Emperyalistlerine ve Yerli Satılmışlara karşı “Vatan aşkını söylemekten ve gereğini yapmaktan korkar hale gelmektense ölmek yeğdir” diyerek mücadele etmek, 102 yıl önce Samsun’a çıkmakla eşdeğerdir.

Birinci Antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’mızın zaferinden sonra, bu zaferimizin intikamını almak için çalışmalarına hemen başladılar AB-D Emperyalistleri ve Yerli Satılmışlar. Önce NATO’ya soktular ve böylece Türk Ordusu’nun ruhunu boşalttılar. Başına Irak’ta çuval geçirdiler, gururunu kırdılar. “Ergenekon, Balyoz” vb. adlı CIA operasyonlarıyla diz çöktürdüler. Ve 15 Temmuz Ganimet Paylaşım Savaşı’yla yere serdiler Türk Ordusu’nu. Yetmez dediler, mutlaka vardır dediler Mustafa Kemalci unsurlar. Türbanı soktular Orduya, tarikat mensubu olmayı Askerliğe engel olmaktan çıkardılar. Tarikatlar ile kuşatılmış bir ordu başını kaldıramaz, vatan topraklarını savunamaz, zalimlerin halkına zulmüne karşı çıkamaz, Devrimlerin bekçisi olamaz.

Adım adım getirdiler AB-D Emperyalistleri ve yerli satılmışlar ülkemizi bu noktaya. 102 yıl önce Vatan Topraklarının işgaline karşı çıkılmıştı Samsun’a ve Kurtuluş Savaşı verilmişti. Bugün bileğimizin hakkına Lozan’da kazandığımızı Ege’deki 20 Adamız ve iki kayalığımız, 102 yıl önce Ege’de Denize döktüğümüz Yunanistan’a sunuluyor. Boğazlar üzerinde bir güvencemiz, AB-D Emperyalistlerinin Karadeniz’e çıkşına engel olan Montrö Sözleşmesi AKP’giller eliyle ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. 102 yıl önceki Vatanı satanların, işgalcilerle işbirliği yapanların torunları, AB-D Emperyalistlerinin Yeni Sevr’i demek olan BOP Eşbaşkanı AKP’giller, Doğu Akdeniz’deki haklarımızdan bir bir feragat ediyorlar.

Birinci Kuvayimilliyecilerden kalan bütün ekonomik değerlerin peşkeş çekildiği, halkın bütün kazanımlarının yerli-yabancı Parababalarına aktarıldığı, Merkez Bankasının döviz rezervlerinin boşaltılarak tarihinde ilk kez eksiye geçtiği, Emekçi Halkımızın açlık ve sefaletle yaşamaya mecbur edildiği, insanlarımızın işsizlik-pahalılık-zam-zulüm cehennemine mahkum edildiği bir ekonomi, 2021 Türkiye’sinin gerçekliği olarak karşımızda, özelikle de gençliğin karşısında durmaktadır.

Bunlar mıdır sadece?

Elbette hayır!

19 Mayıs’lar bir daha yaşanmasın diye vakıflar, imam-hatipler, tarikat yurtları ülkemizin neredeyse her karışını sarmakta, aydın-vatansever-devrimci gençliğe karşı “dindar ve kindar” bir nesil yetiştirilmektedir. AKP’giller ve Kontrgerilla’nın Özel Örgütü MHP eliyle faşist bir din devletine doğru adım adım götürülen ülkemiz; sorgulayan, düşünen, mücadele eden insanların hapishanelere tıkıldığı, işkencelerden geçirildiği ya da katledildiği; kadınların sokak ortasında öldürüldüğü, tacize uğradığı ve faillerinin aklandığı bir hukuksuzluk merkezi haline getirilmiştir.

102 yıl önce Mazlum Halklara örnek ve umut olmuştuk, bugün Mazlum Halkların bağımsızlıklarının yok edilmesi için uğraşan Tefeci-Bezirgân Sermayenin temsilcisi, AB-D Emperyalistleri tarafından iktidara taşınan AKP’giller tarafından yöneltiyor maalesef ülkemiz.

Yani 20’nci Yüzyılın başında olduğu gibi cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kalelerinin zaptedilmesi, bütün tersanelerine girilmesi ve bütün ordularının dağıtılması istenmektedir. Ve gördüğümüz gibi, AB-D Emperyalistlerinin yanında “iktidara sahip olan hainler” yer almaktadır. BOP ve Eşbaşkanları görevlerini yapmaya devam etmektedir. Bunun yanında açlık ve sefaletle boğuşan ve Muaviye-Yezid, günümüzdeki adıyla CIA-Pentagon İslamı’yla zehirlenmiş halkımız harap ve bîtap düşmüştür. Ülkemizin ve coğrafyamızın somut durumu budur!

Ve bu koşullarda gençliğe büyük görevler düşmektedir.

Örneğin Küba’da Castro ve gencecik bir doktor olan Che Yoldaşlar, halkını sömürü bataklığından kurtarmak için ön safta mücadeleye dalmıştır.

Amerikan 6’ncı Filosu Türkiye denizlerine girdiğinde, onları karşılayan 20’li yaşlardaki Denizler’de ve Mahir’lerde simgelenen Jöntürk Gelenekli Aydın Gençliği’mizdir.

Padişah ve gerici örgütlenmeler Batılı Emperyalistlere vatanı peşkeş çekerken ilk yumruğunu masaya vuran genç komutan Mustafa Kemal olmuştur.

Yani dünyada ve ülkemizdeki ilerici hareketlerde gençlik daima en ön saflarda yer almış, mücadele etmiştir.

Bu mücadelenin de biricik şartı vardır: Örgütlü Devrimci Mücadele !

Dost-düşman safların keskin çizgilerle belirlendiği günümüzde Türkiye’nin en yurtsever, en halkçı, en kamucu ve Eneski İdeoloji Partisi olan, İkinci Kuvayimilliyeci Kurtuluş Partisi’nde mücadele etmek dışında bir çözüm kalmamıştır.

Yaşasın 19 Mayıs!

Kahrolsun AB-D Emperyalizmi!

Yaşasın İkinci Kurtuluş Savaşımız!

19.05.2021

Halkın Kurtuluş Partisi

Genel Merkezi