Müzik Eğitimi Beyninizi Değiştirebilir Mi?

Bu soruyu yıllar önce tesadüf eseri elime geçen bir bilim dergisinde okuduğumda büyük bir şaşkınlık yaşamış ve doğruluğunu merak etmiştim. Ben konservatuvarda uzun yıllar müzik ve enstrüman eğitimi gördüm fakat bunların beynimi değiştirebileceğini bilmiyordum. Evet, bir enstrüman çalabilmek çok zevkli, zahmetli ve muhteşem bir duygu fakat beynin sinirsel yapısını değiştirebiliyor olması büyük bir iddia.

Müzik ve beyin arasındaki ilişkiye kafa yorup, deneysel çalışmalar ve araştırmalar yapan bilim insanları; müziğin yalnızca çeşitli duygular uyandıran bir sonucu olmadığını, aynı zamanda beynimizdeki  birçok bölgeyi uyararak geliştirebildiğini ortaya koymuşlar.  Özellikle çocuklar üzerine yoğunlaşan testlerde, okul öncesi dönemden itibaren düzenli  şekilde alınan müzik ve enstrüman derslerinin, okumayı öğrenme süresinde seslerin daha kolay kavranmasını sağlayarak, telafuzu kolaylaştırdığını öne sürüyorlar. The University of British Columbia ‘da Müfredat ve Pedagoji Bölümü’nde Müzik Eğitimi profesörlüğü  yapan Peter Gouzouasis, İlkokulda bir müzik aleti çalmayı öğrenen ve lisede çalmaya devam eden öğrencilerin, sadece anlamlı bir şekilde daha yüksek puan almakla kalmayıp, aynı zamanda  İngilizce, matematik ve fen konularında, müzik eğitimi almayan akranlarından zihinsel açıdan daha başarılı olduğunu saptamış. Ayrıca  akademik seviyede bir yıl daha önde olabildiklerini de ortaya koymuş.

Nörobilimde son yıllarda elde edilen en önemli verilerden biri de, beynin daha önceden düşünüldüğü gibi statik yani değişmez olmadığının, tam tersine değişebilir bir yapıda olduğunun keşfedilmesi. Müzik, beyin plastisitesi konusunda önemli bir yer tutuyor. Örneğin profesyonel müzisyenlerle müzisyen olmayan kişilerin beyin görüntüleri karşılaştırıldığında, beynin korteks olarak adlandırılan dış yüzeyinin ön kısmının ( frontal cortex ), işitme ile ilgili bölümünün ( auditory cortex ) ve hareketle ilgili ( motor cortex ) bölümünün  müzisyenlerde, müzisyen olmayan bireylerden daha gelişmiş ve kalın olduğu ortaya çıkmış. Ayrıca iki beyin yarı küresini birbirine bağlayan ve korpus kollosum adı verilen yapının da özellikle erken yaşlardan itibaren  enstrüman çalmayı öğrenenlerde daha büyük olduğu keşfedilmiş.

Peki bu nasıl oluyor?

Beynimizde tıpkı kaslarımız gibi egzersiz yaptıkça büyüyüp gelişebilen bir yapıya sahip. Mesela piyano gibi bir enstrümanı çalarken, notaları duyup algılayan beynin; tuşlara dokunan parmaklara, ellere ve pedala basan ayağa emir vermesiyle koordinasyon oluşturarak, beynin birden fazla bölgesini aynı anda ve yoğun olarak çalıştırıyor. Düzenli olarak yapılan bu çalışmalar da beynimizdeki  sinirsel bağlantıları  kalıcı şekilde geliştiriyor. Bu bağlantıların kuvvetlenmesi de; planlama, problem çözme, hafıza, konsantrasyon ve yaratıcılık gibi  becerileri daha etkin kullanmamızı sağlıyor. Diğer bir deyişle beynin bilgiyi işleme süresini hızlandırarak  zihinsel kapasiteyi artırıyor. Ayrıca çocukluk döneminde kazanılan bu beceriler ve yeni sinirsel bağlantılar, ilerleyen yaşlarda da korunarak, yaşlılık dönemlerinde ortaya çıkan unutkanlık ve Alzheimer hastalığından da beynimizi koruyor.

Beynimizdeki bu alanların daha büyük  yada daha kalın olması ne işimize yarayabilir?

Öğrencilerimin velilerinden ara sıra bazı sorular duyuyorum “ hocam tamam enstrüman çalması güzel, bizim de hoşumuza gidiyor fakat çok fazla dersi ve ödevi var. Bazen acaba vakit kaybı mı oluyor diye düşünmeden edemiyoruz ” gibi…

Çocukların hayatındaki onlara yararlı olabilecek her türlü detay ne kadar önemli ise müzik de bu önemli detaylardan biri.  Beynin gelişimindeki en önemli unsur  ne kadar kullanıldığıyla ilgilidir. Birden fazla duyumuzu ve beynimizin farklı bölgelerini birlikte çalıştırmak ve buna zorlamak, beynimizin  gelişmesine ve büyümesine yol açar. Çünkü  beyin, zorlandığı zaman gelişmeye başlar.

Enstrüman çalmak da tıpkı matematik ya da satranç gibi yüksek beyin fonksiyonları gerektirir.

Mesela piyano çalarken “duyma, görme, dokunma” duyularımızın hepsini aynı anda ve koordineli şekilde çalıştırabilmemiz gerekir. Yani  beş duyumuzun üçü aktif olmalı. Bunları yapmakta zorlanan beyin de kendi kapasitesini sürekli olarak arttırmaya başlar. Özellikle de hafıza, dil, duygu ve motor hareketlerinden sorumlu beyin bölgeleri, fark edilecek derecede gelişim gösterir.

Müzikle uğraşmak aynı zamanda iyi gelişmiş “mekânsal” zekânın temelini atar. Mekansal zekâ, görsel dünyayı algılayabilme, nesnelerin görüntülerini zihinde oluşturabilme ve bunların farklılıklarını kavrayabilme yetisidir. Bu yoğunluktaki bir çalışma da zihnimizde, çok yönlü düşünmeyi, bağlantı  kurmayı ve hafızayı geliştirerek, beynin kullanımını en üst seviyeye taşır.

Bu özelliklerin okul başarısına katkısı ise daha hızlı bir şekilde okuma, yazma, anlama, düşünme, hayal edebilme ve yaratıcılık gerektiren süreçleri kolayca tamamlayabilmektir. Tüm bunları çalıştırabilme becerisi de nihayetinde okul ve sosyal yaşamdaki  başarıyı getirir.

Müzik ve enstrüman eğitimi ders ve okul başarısının ötesinde, hangi yaşta olursa olsun kişiye öz yönetim becerisi kazandırır.

Her bir notaya harcanan emek, zamanlama ve koordinasyon becerisini sağlamak ve kendini eğitebilmek, kolayca üstesinden gelinebilecek bir durum değil. İyi bir sonuç alabilmek için düzenli, disiplinli çalışma ve sabır gerekir. Tıpkı hayatın her alanında olduğu gibi. Fakat tüm bu zorlu süreci  tamamlayabilmenin verdiği tatmin hissi ve kendini gerçekleştirebilme yolculuğu paha biçilemez.

Yakın zamanda, öğrencilerimden biri tesadüf eseri bir çalışma yöntemi buldu ve diğer arkadaşlarıyla da bu yöntemi kendi üzerlerinde deneyerek geliştirdiler. Anlattıklarına göre ders çalıştıkları periyotta, mola zamanlarında 5 –10 dakika enstrüman çalıp sonrasında test çözdüklerinde, daha az hata yaptıklarını fark etmişler. Sorulara daha çabuk ve daha kolay konsantre olabildiklerini iddia ediyorlar. Bu deney bilim insanları eşliğinde uygulanan, resmi sonuçlar içeren bir çalışma sistemi değil elbette. Fakat oldukça gerçek ve gözle görülebilecek sonuçlara sahip.

Beynimizin konsantrasyon süresi sınırlıdır ve uzun süreli hareketsizlik durumlarında algıları yavaşlayabilir. Öğrencilerimin keşfettiği bu egzersizin işe yaramasının sebebi, beynin okuma ve anlama kısımlarına ek olarak, motor becerilerin de dahil olduğu birçok alanı devreye sokması ve uyandırması. Bu beynimiz için, uzun süre oturduğumuz koltuktan kalkıp gerinerek tazelenmek gibi. İnsan ona yarar sağlayacak yöntemleri bazen kendi de keşfedebilir. Hiç ummadığımız konular ileride hayatımızı kolaylaştıracak faydalar sağlayabilir.

Tanıştığım başarılı bir kalp cerrahı da buna benzer bir durum anlatmıştı. Kendisi altı yaşından üniversiteye başlayana kadar düzenli şekilde piyano dersi almış ve bu derslerin mesleğine olan katkısından bahsetmişti:

İlk zamanlar piyano dersine o kadar istekli değildim, açıkçası biraz  zor gelmişti fakat ailem derslere devam edersem bu zorlukları aşabileceğim ve kendimi daha iyi hissedebileceğim konusunda öğretmenimle birlikte beni destekledi. Ve gerçekten bir süre sonra piyanoda çok daha iyi bir seviyeye geldim ve başarabildiğim için de kendimle gurur duydum. O sıralar müziğin ve piyano çalmanın hayatıma etki edebilecek bir yönü olduğunun bilincinde değildim. Şimdi yıllar sonra fark ediyorum ki, tıp eğitimim sırasında yüksek el becerisi ve koordinasyon isteyen kritik ameliyatlarda, diğer meslektaşlarımdan  çok daha kolay  ve rahat kullanabiliyordum ellerimi. Bunda,  çocukluk yıllarımdan itibaren aldığım  piyano derslerinin büyük katkısı olduğunu düşünüyorum ” şeklinde anlattı.

Bilim insanları, müziğin beynimize olan etkilerini ve değişimini fark ettiklerinde, tedavi amacıyla kullanılabileceğini de keşfetmişler.

Mesela beyin travması yaşamış ve beyninin bazı bölümleri zarar görmüş  kişilerin, beyninde yeni sinir hücreleri oluşturması  ve kendini yenileyebilmesi için enstrüman dersleri, özellikle de piyano dersi almaları sağlanan bazı klinikler var. Ayrıca Parkinson hastalarının semptomlarını hafifletme ve tedaviye destek süreçlerinin de bir parçası. Bunların yanı sıra; disleksi, konuşma bozuklukları, dikkat eksikliği ve öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların iyileştirme süreçlerinin de bir parçası. Olumlu etkileri kanıtlandıkça artık daha yaygın alanlarda  kullanılıyor ve sonuçları etkileyici.

Sanatın insana kattığı artılar saymakla bitmez. Beynin fiziksel yapısını değiştirebilmesi ve gelişimi üzerine yapılan çalışmalar, buz dağının görünen kısmı sadece. Her insan muhteşem bir müzikal zekayla dünyaya gelmeyebilir. Yetenek, keşfedilebilmesi için ışık tutulması ve fırsat verilmesi gereken bir alan. Çevresel faktörlerin beynin gelişimine ve yönelimine büyük etkisi var fakat, özellikle küçük yaşlardan itibaren müzik ve enstrüman eğitimine maruz kalınması, ortaya muazzam etkiler çıkartabiliyor.

ASENA GÜVEL